• terk ettiler hikayesini beğenmedim nedense. diğerleri gayet başarılı. kısa ve öz. ancak terk ettiler gereksiz uzamış ve bağlanmamış nedense bir yere, sıkıldım okurken. henüz kitabın hepsini bitirmedim. başka sevmediğim yeri olursa yazarım. beğendiğim yeri olursa da yazarım. kısaca yazarım.
  • yıllardır beklediğim kitap.

    çok sevdiğim bir yazar doğu yücel. romanlarını ayrı öykülerini ayrı seviyorum. ama en çok öykülerini tabii ki.

    romanlarının yeri de ayrıdır, hepsi çok başarılıdır fakat öyküleri inanılmaz güzeldir. hangi türde olursa olsun yazdığı her öyküyü büyük bir keyifle okuyorum. ve nihayet o çok beklediğim yeni öykü kitabı geldi.

    kısa bir süre sonra alıp büyük bir heyecanla öykülerin arasında kaybolmak istiyorum. belki de uzun zamandır ihtiyacım olan şey yeni doğu yücel öyküleri okumaktı. oh be!
  • birkaç hikayeyi güzel buldum fakat genel olarak, tv için yazılmış skeçleri okuyorum gibi hissettim. geçiniz.
  • kitap sitesinde ki gecikmeden dolayı 1 hafta beklediğim kitabı, yarım günde bitirdim.
    çok keyifliydi öncelikle. doğu yücel'in gitgide ustalaştığını hissettirdi bana. şimdiden ya mitat'ın hikayesinin devamını ya da yeni bir romanı daha heyecanla beklememe sebep oldu.
    öykü türüne bir türlü ısınamayanları bile yakalayacak bir kitap olmuş diye düşünüyorum.
    alın okuyun, okutun.
  • uzun yıllar olmuştu bir kitapı tek oturuşta bitirmeyeli. çok akıcı ilerliyor. insanı hiç boğmuyor. sanki dizi izler gibi bir bölüm daha bir bölüm daha derken kitap bitti. özellikle “gelecek gibi” bölümüne bayıldım. şiddetle tavsiye edilir! okuyun okutun !

    (bkz: up the irons)
  • “kimdir bu mitat karaman?” romanı ile tanışıp üslubunu, sıkı olay örgüsünü ve örtülü iletilerini-artık ne kadar örtülü orası malum- pek sevdiğim yazarın yeni kitabını gecikmeli de olsa elime alabildim.
    yazar, öykülerini üç bölüme ayırmış: düş gibi, gerçek gibi ve gelecek gibi.
    düş gibi bölümü altındaki öyküler; gerçek ile hayali sıkı şekilde birbirinde eriten öykülerden oluşuyor. “denizler altında” öyküsündeki “gerçek, kurgudan her zaman daha yaratıcı ve kurnazdır.” cümlesi ve ardından gelen “inanması güç, gerçeği eğip büken hikayeleri anlatmayı seviyorum.” cümlesi yazarın hikayelerindeki çıkış noktasını gösteriyor aslında bizlere.
    gerçek gibi bölümündeki öyküler; gerçek hayatın absürtlük dozunun ne kadar yüksek olduğunu ve bu kadar absürtlüğe rağmen gerçekten olsa en ufak bir şüphe duymayacağımız öykülerden oluşuyor. kurmacanın güzel yanı da bu değil mi zaten?
    son bölüm olan gelecek gibi öyküler ise; ütopya gibi görünen ama aslında gerçekleşmesi çok da uzak olmayan olayların yaşandığı bir dünyanın kapılarını ne de güzel açtığının göstergesi.
    öyküleri okurken doğu yücel’in hayalhanesinde daha acaba neler saklıdır diye düşünüp durdum. çünkü kurgulamış olduğu öykü evreni mizah dozu yüksek, absürt bir o kadar da politik ve toplumsal mesajlarla dolu.
  • (bkz: eren candemir)
  • doğu yücel'i ilk defa (tweet'lerini saymazsak) istanbul 2099 kitabındaki istanbullu öyküsüne rastladığımda okumuştum. kitabın en iyi birkaç öyküsünden biriydi. hem duygusal tonu, hem de kurduğu dünya bakımından.

    doğu yücel'in sansasyonel isimli bu kitabını ise çok sade dili, ilginç olay örgüleri, duyguları yoğun bir şekilde verebildiği edebi tarzı ve hafiften gülümseten, yerinde mizahı yardımıyla su gibi okuyup bitirdim. özellikle "sakin ol ve algoritmaya güven" öyküsündeki fikri, günümüzün en yeni teknolojilerini fetişist bir nostalji malzemesi haline getiren mizahı pek hoşuma gitti. ha bir de tabii aksak ritim öyküsünün "insanların ritmi" fikrinden (inandırıcılıktan yer yer sapsa da) oldukça etkilendim.

    kapağındaki kadar renkli bir kitap. çok derin fikirlerle uğraşmıyor ama ilgi çekici fikirleri güzelce karıştırıp kıvamına getiriyor yazarımız. karantina günlerinde de pek güzel gidiyor
hesabın var mı? giriş yap