• sabah işe gelirken radyodaki spiker üniversitelerin kontenjanlarının bu yıl %20 arttırıldığını söylüyordu. zaten 1 üniversite 2'ye 3'e bölünerek pıtrak gibi her yer üniversite olmuş. elini sallasan üniversiteye çarpacaksın neredeyse artık bu ülkede. ama eskiden böyle miydi? az sayıda üniversite vardı. üniversiteye daha zor girilir kolayca mezun olunamazdı. 2 yıllık bölümlere bile girmek sıkı bir çalışma ile mümkündü. insanlar mezun olduktan sonra devlet memuru olmayı istemezlerdi. özel sektörde "kariyer" yapmak isterlerdi. çünkü özel sektör birçok yönden daha cazipti. maaşlar yüksekti. yükselme imkanı vardı ve kendi çalışmanıza bağlıydı. çok çalışır çok kazanırdınız. 2000'lerin başında yapılan ilk memurluk sınavları da o yüzden kimse sallamadı. çünkü özel sektör daha iyiydi. gel zaman git zaman bu ülkede bir şeyler oldu. bir şeyler değişti. zihniyet mi değişti? bilmiyorum. üniversiteye girmek ve bitirmek kolaylaştı. her öğrenci mezun olduğunda bir genel müdür bir ceo olması gerektiği kanısıyla mezun oldu. oysa kendisini bunun için yeterince yetiştiriyor muydu? küçümsemek için söylemiyorum ama adam bozok üniversitesinin işletme bölümünü bitiriyor. kendisini hiç geliştirmiyor bir yabancı dil bile öğrenmiyor. sonra diyor ki "bu ülkede üniversite mezunlarının hali bu" özel sektörde aradığını bulamıyor çünkü özel sektörde "aranmıyor" “aranmak” için fark yaratmıyor/farkı yok. böyle olunca önünde tek bir seçenek kalıyor, "devlet kapısına kapağı atmak" sonra ne mi oluyor? hakikaten devlete hizmet etmek isteyenler ve kapağı devlete atmak isteyenler ile “bir şansını denemek isteyenler” başvurunun son günü "ani bir kararla" başvuruyor kpss'ye. işte tam da gelmek istediğim yer burası. tahminime göre son anda karar verenlerle birlikte 2 milyon civarı insanın bir şekilde umudunu bağladığı sınav için bir endüstri kuruyor ösym. sınava başvuru için bankaya yüz küsur lira başvuru için 2 lira şifre almak 5 lira ödüyor memur adayı kişimiz. sınava başvurmak ise paha biçilemez. ? neyse efendim eskiden elimizde bir poşet abur cuburla girerdik üniversite sınavına. üniversite sınavı diyorum çünkü en kalabalık güruhun girdiği tek sınav öss-öys idi. şekerimiz, bisküvimiz, çikolatamız, suyumuz, kalemimiz, silgimiz, 05 ucumuz vs. hiç de kopya çekilmez sorular çalınmaz! sınav öncesi dağıtılmaz birileri kayırılmazdı. şimdi? iki eliyle bi siki doğrultamayan ösym
    saçımdaki tokaya, cebimdeki paraya, kolumdaki saate mahana buluyor. kendi sınav endüstrisini kuruyor! geçen kasım’da bursa’da ankara’ya sınava gidiyorum. paltomun cebinde kimliğim, otobüs biletim ve sınav giriş belgem ile 20 tl var. o da acıkırsam yemek yemek için su için. hepsini sınava kadar harcamalıyım çünkü sınava parayla hele ki bozuk para ile girmek yasak. ya da paranı girişte bırakacaksın. cep telefonum yok, çantam yok. yolda bir şey olsa ailemle iletişim kuramam. “vardım” “döndüm” demek için ailemi arayamam çünkü telefonum yok ki. nezleyim ama bir selpak mendilim bile yok! çünkü sınava giremeyebilirim. dönüşte çok sıkışırsam tuvalete giremem çünkü dönüşte param kalmıyor! haa 30 yaşında yanımda velim ile de gitmek gibi bir seçeneğim var. eşyalarımı ona teslim edebilirim ya da okulun kantincisine 5 lira karşılığı emanete verebilirim. kantinciye ya güvenmek zorundasın ya da benim gibi gitmek durumundasın. sınavın olduğu okula gidiyorum yanımda getirdiğim su şişesinin etiketini kopartıyor kapıda üstümü arayan görevli. kopya yazmış olabilirim! sınıfıma giriyorum “kırtasiye kutusu” adı altında bir kutu var masamın üstünde. içinde 2 kurşun kalem, 1 silgi, 1 alman markalı kalemtraş, 3 şeker ile 3.sınıf kebapçılarda bile artık kullanılmayan peçetelerden var. neden? çünkü iki eliyle bi siki doğrultamayan ösym yüzünden. bütün bu önlemlere rağmen kopyanın önüne geçebiliyorlar mı? tabii ki hayır. sınavdan sonra kopya skandalı haberleri var haberlerde. sonuç mu? sınava ben giriyorum sırasıyla ösym kazanıyor, sınava başvurduğum okul kazanıyor, otobüs firması kazanıyor, kırtasiye kutusunun ihalesini alan firma kazanıyor, o pazar günü oturduğum kafe kazanıyor, emanetçi büfeci/kantinci kazanıyor, gözetmenler kazanıyor, kopyayı alanlar kazanıyor. ben mi? ben kazanamıyorum…
  • sınavdan önce görevli eksiği olmasın diye yalan zam haberi yaptırıyorlar. buna devletin ajansı da dahil. sınav sonrası bizim haberimiz yoktu.
    ülkede sahtekarlık tüm devlet kurumlarına işlemiş. balık baştan kokar gerçi.
  • bu yılki yks için 210 tl gözetmen ücreti yatırmışlar. iban verin ben size yollayayım 210 tl. meb sınavlarından daha uzun sınavlarda görev aldır, daha erken okulda olmamızı iste, sonra çok daha az para ver. yerler öyle işi ösym yavrum.

    buradan tüm meb camiasına sesleniyorum. sınav görevi istemeyelim, seneye ne halt yiyecekler görelim.

    210 tl... alo ben vahit ses kaydındaki aranan adam gibi hissediyorum kendimi eft bildirimi geldiğinden beri ulan. 210 tl!..

    edit: haber sitelerindeki 317 tl ne ayak oğlum? biri açıklasın.
  • bütün haber sitelerinde yeni görevli ücret tarifesi yayınlanırken - ki buna trt haber ve anadolu ajansı gibi devlet kurumları da dahil.- "ben duyurmadım ki." ayağı çeken kurum. ciddi bir kamu kuruluşu olsalar idi tekzip yayınlarlardı zaten. 317 lira şeklinde duyurulan gözetmen ücretleri 210 lira olarak yatırılmış.

    2021 yks aday ücretleri 270 lira, tek oturum ücreti 90 lira. 2022 yks aday ücretleri 345 lira, tek oturum ücreti 115 lira. görevli ödemelerine gelince aynı oranda dahi bir artış yok. ösym sanırım kendisini kâr kuruluşu zannediyor.
  • "bir daha gelmem" diyenlerin, "bu ne böyle" diyenlerin %99'u seneye erkenden görev başında olacağına adım gibi eminim.
  • osym calisanlari ise alinmadan once bir sinava tabi tutulsunlar. boyle dingonun ahiri gibi herkes osym'ye alinirsa olacagi bu.
  • ygs'de neden olduğu şifre tartışmalarıyla, diğer birçok hatasının üzeri örtülen kurum.

    diyelim ki cevap anahtarı gerçekten şifrelenmedi, ya da en azından söz konusu algoritma tesadüfen uygulandı;

    o zaman şunları neden es geçiyoruz?:

    1- ösym'nin sınavı denetlemek üzere görevlendirdiği temsilciler bile binalara her tür metalden (yüzük, saat, toka, rozet vs.) arınmış olarak girebilirken, salonlarda görevli öğretmenlerin üzerleri aranıp, saçlarındaki tokalar, ceplerindeki paralar ayıklanırken, türbanlı adaylar nasıl oldu da neredeyse hiç dokunulmadan giriş yapabildi?

    2- son birkaç sınavda; ösym'nin sınav yönergesinde her binada "metal dedektörü" bulunacağı yazdığı halde hiçbir (evet hiçbir) binada bulunmaması, ama yönergede ısrarla yazılı olması tesadüf müydü?

    3- son birkaç sınavda; ösym'nin görevlendirdiği temsilci, salon başkanı ve gözetmenlerin kulağına "türbanlı adayların salona mutlaka alınacağı" bilgisi -bizzat ösym tarafından- üflendiği halde, bu detayın sınav uygulama yönergesine ısrarla yazılmaması tesadüf müydü?

    4- çoğu sınav merkezinde yeterli sayıda kadın polis bulunmadığı için, kız öğrencilerin üzerinin sivil görevlilerce üstün körü aranması, türbana dokunulmaması da mı tesadüftü?

    5- bu şekilde "türban dokunulmazlığı" yaratılırken, o türbanın gizlediği kulağın içine casus kulaklık gizlenebileceğini gerçekten hiç hesap etmedi mi ösym?

    6- peki tam da böyle bir altyapı oluşturulmuşken, bazı adayların kulağına sınav boyunca yayın yapılması olasılığı hiç akla gelmedi mi? kulaklıklara ne yayını yapılabileceğini ben çok kestiremiyorum. ama görevlilerin yüzüğünden bile şüphelenen ösym'nin bir bildiği vardır elbet.

    7- sınav koşullarını sözde sıkılaştırırken önemli açıklar veren ösym'nin sahtecilere en büyük katkısı, kimlik kontrolü konusunda oldu. sınavın yapıldığı her salonda, adayların kocaman fotoğraflarının yer aldığı yoklama listeleri var. aynı fotoğraf adayın sınav giriş belgesinde, cevap kağıdı üzerinde ve soru kitapçığı üzerinde de yer alıyor. nasıl çekiliyor bu fotoğraf? herhangi bir okuldaki herhangi bir görevli tarafından. gidin bir kayıt merkezine, t.c. kimlik numaranızı ezbere söyleyin (ya da zaten size bir yazılı form doldurtuluyor), kim olduğunuza bakmadan çeksinler fotoğrafınızı. denemesi bedava; başkasının yerine gidip kayıt olmak, sonra da onun yerine sınava girip yakalanmamak artık o kadar kolay ki. çünkü ygs'ye girenlerin çoğu 18 yaş civarında. nüfus cüzdanındaki fotoğrafın 10 yılda bir yenilenmesi gerekiyor. yani, adayların kontrol için verdiği nüfus cüzdanlarında, şu anki halleriyle pek de alakası olmayan çocukluk fotoğrafları bulunuyor. dolayısıyla, kimlik tespiti için ösym kayıt merkezlerinde çekilen fotoğraflar dikkate alınıyor. bu da mı tesadüf?

    8- fotoğraf sahteciliği yapılmasa bile, kayıt bürolarında fotoğraf çekimi için bir standart belirlenmediği için farklı kameralarla, farklı ışık düzeylerinde (örneğin, ışığı arkadan alarak), objenin kadraja farklı büyüklüklerde yerleştirildiği fotoğraflar çekiliyor. dolayısıyla, bu fotoğraflar da çoğu zaman adayın tanınması için yeterli olamıyor ve kimlik kontrol seremonisi görevlilerde bıkkınlık yaratıyor. o fotoğrafların tamamını inceleme fırsatı olduğu halde bunun da mı farkında değil ösym?

    9- hal böyleyken, siz bir de sınava türbanla girilmesine izin verince o kimlik kontrolü iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor. düşünsenize, iki boyutlu bir fotoğrafa bakarak tanımaya çalıştığınız bir adayın üç boyutlu gerçek hali de, yüzünün dış hatları çerçevelenmiş olarak duruyor karşınızda. tüm bunları ortaya koyarken, ille de türban düşmanlığı yapmak gerekmiyor. türban kullanımı sertifika gerektirmediği için, sınavda sahtecilik yapmak isteyenlerin de türbana sarılması olası. siz böyle bir açık verdiğinizde de, aldığınız o sözde "sıkı" önlemlerin bir anlamı kalmıyor. bunu anlayabilmeniz için, sınavlara herkesin türbanla girdiği günleri mi görmemiz gerekiyor?

    10- bu kadar aleni açıkları kapatmazken, kendisini sağlama alacak minik detayları atlamıyor ama ösym. türbanlı bir adayın, türbanından yararlanarak kopya çektiği ortaya çıkacak olursa yanıtları hazır: "biz türbanlılar girebilir diye bir şey söylemedik; bakın yönergede buna dair bir şey yazmıyor". ya da türban kullanılan bir kopya girişiminin deşifre olması üzerine "okuyun yönergeyi, dedektör dağıttık biz her binaya; tespit etselerdi". eee, ne de olsa söz uçar, yazı kalır.

    bunlar, sınavın zayıf noktalarından sadece aklıma gelenler. bunun yanında; alışık olmadığı kalem silgiyle sınava girmek zorunda kalan, sınavda örneğin çikolata yeme hakkı elinden alınan, çalışıp çalışmadığı bile belli olmayan uyduruk bir duvar saatine mecbur bırakılan, çişi geldiği takdirde belki de tüm geleceği değişen öğrencilere değinmedim bile. hani şu, sınav sorularının sırasının ve şıkların yerleşiminin bile ince ince hesaplanması gerektiği eğitimciler tarafından bas bas bağırarak söylendiği halde garip algoritmalara teslim edilen öğrenciler.

    siz tüm bu koşullar altında, böyle bir ösym'nin samimiyetine gerçekten inanabilir misiniz?

    sınavda kopya ve şifreleme olmadığına dair açıklamasıyla devletin her kademesini tatmin eden, ama cevap anahtarının şifreli olduğu bilimsel olarak da kanıtlanan bir ösym'nin (bkz: #22986972).

    2015 editi: kaygı doğuran bunca uygulamasına birini daha ekliyor ösym. pek çok devlet kurumunun iletişim için kullandığı twitter'da ösym'nin de bir hesabı var ve bu hesap "gizli"; yani tweetlerini sadece 85,477 takipçisi okuyabiliyor. normal mi geldi? o zaman, ösym'nin birçok kullanıcıyı engellediğini de ekleyeyim bu güzide bilgiye. bırakınız hakareti ya da olumsuz söylemde bulunmayı, @osymbaskanligi hesabına bugüne kadar giriş dahi yapmamış olan hatırı sayılır sayıda kişi bu hesap tarafından bloklanmış durumda. "arka sokaklarda neler oluyor"u bilkent sokaklarına uyarlama zamanı geldi de geçiyor...
  • yıllarca en güvenilir devlet kurumlarının ilk sıralarında yer aldı. yaptığı düzgün disiplinli işler yüzünden daha çok yüklenildi. üds'yi yapar oldu. arkasına kpss eklendi, tus geldi... v.s. adı öğrenci seçme yerleştirme kurumuydu. ama artık şoförden mühendise, çaycıdan öğretmene kadar herkesi o yerleştirir oldu. tüm rant bu noktada toplanınca siyasallaşması da şüphesiz kaçınılmaz oldu.

    neticede kurulduğu günden beri siyasi bir yapılanma olan, baskının simgesi yök'e bağlıydı. her ne kadar işini düzgün de yapsa yıllarca yök içerisindeki kadrolaşmanın yapısı, içeriği ve sayısı arttıkça bu ösym'nin yapısını ve işleyişini de etkiledi.

    bir şey oldu ve bir gün bu güvenilir kuruma güven sarsıldı: 2010 kpss kopya skandalı.

    dönemin ösym başkanı ünal yarımağan basın açıklaması yaptı, ekranlara çıktı. inkar etmedi, araştıracaklarını söyledi. sanki biraz o da şaşırmış gibiydi. istifa et dediler. edeceğim zaten önce bir ortalık durulsun, kaçtı demesinler dedi ve ortalık durulunca sessiz sedasız gitti. ardından kurumda bir çok kadro değişikliği oldu. çünkü eski kadrolar kopya skandalına karışmışlardı(!)

    yeni kadrolar yeni sınavlar için çalıştı didindi. çok iyi planlanmış bir ygs hazırladılar. kopya çekilmemesi için her türlü önlem alınmıştı. öyle ki tuhaf biçimde sınava kalemle girmek bile yasaktı. bu sefer kpss gibi olmayacaktı. nitekim olmadı da...

    kpss'de ösym içinden birileri cevap anahtarlarını sızdırdı ve bu şekilde çok sayıda tüm soruları doğru cevaplayan kişiler oldu. öyle amatörce çekilmiş kopyalar, fısıldaşmalar, kağıda yazdığı formüle bakmalar falan değil. ama bunu halkın yazdan kışa unutacağını bildiği için birileri bu sefer kopya çekilmeyeceğine inandırmak için öğrenci üzerinde baskı olacak "önlemler" alındı. ardından da "özen"le hazırlanan milyonlarca kitapçığın cevap anahtarları seçenekler içinde şifrelenerek çözümü sınav öncesi servis edildi. hiç kanıt bırakmamaktı amaç. kpss'de yaşanan bir testte tüm soruları doğru cevaplama durumu yaşanmasın diye de 3 soru es geçilmişti.

    kpss sonrası bir tedirginlik oluşmaya başladı kuruma, ygs sonrası ise mutlak güvensizlik duygusuna dönüştü. artık ösym ağzıyla kuş tutsa 1 sene önceki güveni kendisine sağlayamayacak.

    peki tüm bunlar neden sonra oldu?

    biraz geriye gidelim yıl 2007 cumhurbaşkanlığı seçimi konuşuluyor. neyse seçildi sonunda bir zaat-ı muhterem. zaman içerisinde de görevi gereği atama yapması gereken kurumlara uygun gördüğü isimleri atadı. bu kurumlar arasında yök'te vardı. yök'te yeterli kadrolaşma sağlandığında ona bağlı bir birim olan ösym'ye geldi sıra. ösym özerk bir kurumdu. deneyimli ve yıllardır bu işi yapanların çalıştığı bir kurum. ama iş yükü de artıyor. mecbur yeni girenler oldu. ama bu şekilde kadrolaşmak uzun yıllar alabilirdi. tez vakitte olmalı. özellikle skandala dönüşecek şekilde kpss 2010'da cevaplar sızdırıldı. spekülasyonlar yapıldı. sonunda ösym'de de kadrolaşma tamamdı. sıra geldi ösym'yi kullanarak diğer tüm kurumlarda kadrolaşmayı hızlandırmaya...

    not: iş bu entry'de anlatılan hiç bir kurum, kişi, isim ve olayın gerçekle ilgisi bulunmayıp, yazarın hayal dünyasının ne kadar paranoyak düşüncelerle bezenmiş olduğunun sembolik göstergesidir.
  • bir üstteki entry'de yazan durumu yaşadığım kurum.

    3 saatlik sınavda alınan büyük sorumluluk, erkenden gelip kontrollerle geç çıkmaların karşılığı haber sitelerindeki yalanlardan baya uzakmış, sadece 210,24 tl imiş.

    bir daha bu sorumluluğa asla girmem.

    e: öğretmen camiası için paragöz diyenler olmuş. emeğinin karşılığını istemek ayıp değil ama şu söyleneni yazabilmek ayıp. umarım çalıştığınız şirketlerde hayrına çalışıyorsunuzdur.
  • 2021 salon başkanı ücreti

    2022 salon başkanı ücreti

    benzini, gerçek zamları falan geçtim tüik enflasyonuna göre bile 380 lira olması gereken ücret 25 lira artmış geçen seneye göre. çin modeli dediğiniz bu muydu şimdi? resmen emek sömürüsüdür bu. okula ulaşmak dönmek için geçen süreler bir yana 8.45'ten 13'e kadar emek sarfeden insanlara verilen karşılığa bakın. yatacak yeriniz yok.
hesabın var mı? giriş yap