1407 entry daha
  • benim için özgürlük kimsenin yükünü üzerinde taşımamak. kimseye kendimi özel hissettirmemek için bazen ekstra efor sarf ediyorum. hatta bir bana sevgiyle sarıldığında tedirgin olup lan sarılsam mı sarılmasam mı diye kendi içimde çeliştiğim oluyor, elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemiyorum, forest gump'a bağlıyorum. birinin, birilerinin seni aşırı sevmesi çok büyük bi sorumluluk. ben o sorumluğun yerine birilerinin beni işe yarar, aşırı faydalı bulmasını tercih ediyorum, hatta rahatlatıyor bile bu. elimden gelenin en iyisini yapabileceğim alan orası çünkü. öteki türlüsünde ipler karşı tarafın elinde oluyor.

    altı yaşımdayken istanbul'a taşınmıştık, bağcıların siktiriboktan ateştuğla diye bi semtine. su yok her yer inşaat. çamura batıp iki saat yardım beklemişliğim var. ilk izmit ziyaretinde dedemlerin evde saklanıp o günden beri aileme geri dönmedim. arada 30 küsür sene geçti o dönem için üzerimde birinin tahakküm sağladığı iki -iki buçuk senelik bir dönem oldu sadece. ki o dönem de hayatımın en agresif en sinirli dönemidir. onun dışında her şeyi tek başıma yaptım. kendi başıma olmaktan da hiç şikayet etmedim.

    ama birinin en yakın arkadaşı olmak, en sevdiği insan olmak bu tip şeyler hep telaşlandırdı, baskı altında hissettirdi. birinin en yakın arkadaşıysanız onu da korumak, onun hissettiklerini hissetmek empati kurmak zorundasınız. git böbreğini ver daha iyi. birinin yakını ölünce, hasta olunca aramak, taziye vermek. bunlar da toplumsal kodlar içinde yapılması gereken şeyler. atla deve değil. ama onu bile yapmak istemiyorum işte. benim başıma gelince yapılsın da istemiyorum.

    tabi yalnızlığın kötü yönleri de var. mesela çok güzel şarkılar var; dinleyince "ulan kimse bu şarkıları dinleyip beni düşünmemiştir "diye iç geçiriyorum bazen. cidden bugüne kadar öyle biri olmamıştır hiç. sadece bi kere fotoğrafımı görüp araştırıp üç sene bana platonik olan bi kızla tanışmıştım. onunkisi de özel görülmekten ziyade biraz mental bir sorun olsa gerek. özgürlüğün de bedeli bu işte. kimsenin en sevdiği, kimsenin kalp yarası olamıyorsunuz. kardeşlerim arasında bile vazgeçilmeyen olduğumu düşünmüyorum. yine de bununla barışığım, zaten ara ara geliyor sonra geçiyor. belki yaşlanınca çevremde daha az insan kalınca daha da üzücü olur.

    mesela babam yaşlandı. eskiden ayda bir iki kere konuşurduk şimdi yeni yeni günaşırı aramaya aramaya başladı, diyalog hep aynı, "nasıl işler, ben de xxx yapıyorum, annenlerden haberin var mı, ya bizi de izne çıkardılar işler çok kötü vs vs. "toplasan günde 2 dakikalık bi konuşma ama bana aşırı gereksiz ve boğucu geliyor . hemen telefonu kapatmak istiyorum. ama tabi "baba beni niye arıyorsun amk " diyemiyorum. öte yandan bakıyorum arkadaşlarıma iki günde bir babasını, annesini arayıp seslerini duymak istiyor. hiç tutturamıyorum onların frekansını.

    aile kurmak falan aşırı korkunç geliyor. eskiden topluma özenip isterdim, çocuğum olsun, bayramlarda akraba ziyareti falan. şimdi düşünmesi bile kabus. allahtan bireysel olarak tek başıma mutlu olabileceğim bir çağda yaşıyorum. 21. yüzyıl ne güzel <3

    ek: lan döndüm yazıya baktım ıssız adam gibi yazmışım . o kadar da değil kedim köpeğim var ama bi sürü güzel arkadaşım da var. sadece sarılmayı sevmiyorum. sarılmayın bana mnk.
633 entry daha
hesabın var mı? giriş yap