• bugün bir kez daha aşık olduğum şehir. her bir tarafı ayrı güzel ki daha henüz keşfedemedim.
  • bu şehirde kalan bir arkadaşımın yanında bir hafta geçirmiştim. zaten bana yazılacak bir şey kalmamıştır, harika bir yer.

    ben oradayken hiçbir müzeye, notre-dame ve sacre-coeur dışında da hiçbir binaya esere falan girmedik. seine nehri kıyısında ve köprülerinde ve genel olarak sokaklarında parklarında falan günlerce dangalak gibi yürüyüp kahkaha attığımızı, arada metro labirentinde kilolarca mandalina yiyerek fare gibi dolaştığımızı ve akşamları da pantheon'un oradaki kafelerde sıcak şarap içip dinlendiğimizi hatırlıyorum.

    yaptığım en iyi gezilerden biriydi.
  • tarifi, tanımı zor bir şehir.

    kısa bir süre vakit geçirdim. süre kısa olduğu için de toplu taşıma kullanmama kararı alıp sürekli olarak şehri görmek, yaşamak istedim. yorgunluğumun her zerresine değdiğini düşünüyorum.

    yürüdüğüm her caddede, her sokakta paris'in fransızların gözbebeği olduğunu hissettim. mimari öylesine etkileyici ki kalabalık nüfusun sebebini anlıyor insan.

    champ de mars çimlerinde oturmuş eiffel'e karşı bira içerken; "evet, bu şehirde yaşasam biramı burada, bu manzaraya karşı içer evime seine kenarında şöyle bir yürüdükten sonra dönerim." dedim.

    yaşıyor adeta, devasa parklarıyla nefes alıyor, akıp giden seine'e ve zaman karşı direniyor.
  • şehirleşmesine bayıldığım bir başka avrupa şehri. yılbaşında fransız’dan çok turist olur. ömrümün bir yılı fransa’da geçti ama fransız’ları da pek sevmem açıkçası.
    muhtemelen onlar da beni sevmez.
    paris en güzel ne yılbaşında ne de yazın gezilir. paris en güzel çok acı ama pandemi zamanı ya da terör saldırıları zamanı sokaklar boşken gezilir. şehri daha iyi tanır müzelerde daha rahat vakit harcarsınız.
    yoksa louvre’de meşhur tabloların önünde dakika duramazsınız, kalabalıktanx topkapı gibi dolar dolar boşalır.
    bir yandan da şehir insanları açısından bambaşka bir ortam sunar paris parisiensiz de düşünülemez. öyle bir şehir işte .
  • ilk kez yaklaşık 8 sene önce gittiğim ve çok da beğenmediğim bir şehirdi paris. gerek pahalılığı gerekse aşırı göçmen içermesi beni rahatsız etmişti o dönem. ancak bugun 2. kez ziyaret etme şansı buldum ve itiraf etmeliyim ki tamamen aşık oldum. turistik yerlerden ziyade lokal insanların takıldığı nehir kenarları gibi yerler beni benden aldı. üstüne mayıs ayında olmasına rağmen ağustos sıcağı gibi bir hava ile karşılaştım ve hafta içi olmasına rağmen herkes kendini doğal olarak herkes kendini sokaklara atmış durumda. evet hala pahalı ancak ortalama bir maaşla biraz şehir dışında yaşanabilir gibi duruyor. bakalım zaman neler gösterir bekliyoruz tekrar buluşmak için.
  • ilk paris seyahatimde inanılmaz büyük umutlarla dolaşmıştım. monmart'ta şovalye aradım evet. sacre kor'a bi çıkıp baktım. kumlu midye yedim. eyfel'e bile çıktım. sonraki gittiğimde kafelerinde oturdum. fransızlarla konuştum. bizim çomarları bize nasıl kakalarız dedi kadınım.
  • muhtemelen temmuz sonu gibi ziyaret edeceğim şehir. şimdiden tatlılarını denemek için heyecanlıyım..
  • iki defa ziyaret ettiğim şehir.

    gerçekten etkileyicidir ama fazlasıyla 19. yy kokar. görülmesi tavsiye edilir; büyüktür, itibarlıdır, benzersizdir ve avrupa denen mefhumun tastamam kalbi, tanımı ve mücessem halidir.

    eğer bir taklaya gelmezsem sonbaharda bir hafta boyunca tekrardan gezineceğim güzelliktir.
  • charles de gaulle havalimanına inerek bu şehre ulaşıyorsanız, navigo kart almayı düşünebilirsiniz. ziyaretim sırasında navigo kart edindim ve zone 1-5 arasında kullanılan toplu taşıma araçlarına istediğim kadar bindim. bu da gezi sırasında çok rahat etmemi sağladı. gidecek olanların bilmesinde fayda olur diye düşündüm.

    yalnız bu kartı almak için yanınızda bir vesikalık bulundurmak gerektiğini hatırlatmak isterim. kart ve 1 haftalık kullanım için yaklaşık 28 euro verdim. haftalık kullanım, çarşamba günü de kartı alsanız pazartesi bitiyor bu arada.
  • troya kralı priamos'un oğlu.
hesabın var mı? giriş yap