• paten öğrenmenin ilk şartı düşmeyi öğrenmektir.
    dizliksiz, dirsekliksiz ve bilekliksiz düşmeyi öğrenemezsiniz. diyelim ki bunlar var, bunlar sizi korumaya yetmez, yan ve arkaya düşmelerde hiç bir işe yaramaz.

    ilk önce öne eğilerek kaymaya çalışın.
    dizler 30 derece kırık, omuza değern ve aşağıya inen hayali bir çizgi düşünün. bu çizgi omuzlara ve dizlere ve parmak ucuna değmesi gerekmektedir. bu kayışla asla ama asla poponuzun üstüne yani geriye düşmessiniz. bundan sonrası düşüş.

    düşeceğinizi anlarsanız ya da duramıyorsanız, (korumalıkların olduğunu var sayıyorum) ilk önce dizlerin üzerine düşülür, sonra dirsekler sonra da eller, yere koyulur. bir secde pozisyonu oluşur. bu pozisyonda 3 korumalık da yere temas edeceğinden güvenli bir şekilde durursunuz.

    düşmeyi öğrendiniz. şimdi kayabiliriz.
    ilk önce ayakta sabit duracağız. bunun için arka tekerleklerimizi birbirine dayayıp ayaklarımızı v pozisyonuna alıyoruz. arka tekerlekler birbirine deydiği müddetçe sabit kalabiliriz. gitmek için küçük bir adım atıyoruz. ilk yapmamız gereken kaymak değil patenle yürümek. küçük adımlarla ayaklarımız v şeklinde penguen edasıyla hızlı ve kontrollü adımlar atıyoruz. zaten 10 metre bu şekilde gidilirse yavaş yavaş kaymaya giçilecektir. bu yazı ile anlatılacak bir şey değildir, bunu kendi kendinize kavrayacaksınız. mümkünse bir basket sahası ya da çevresi kapalı ya da tellerle çevrili bir yerde yapmanızı öneririm. en azından hızlandığınızda çevreye tutunup durabilirsiniz. ama asla ama asla bir şeye, bir kişiye tutunup kaymayın. bu öğrenmenin çok zor olduğu bir yöntemdir.

    dönmek ve durmak kaldı geriye.

    dönmek için bir çok yöntem vardır. sağa döneceksek sağ ayak önde sol ayak geride adım atmadan, omuzumuzu da biraz sağa eğersek kendi kendinize döndüğünüzü göreceksiniz. ya da cross dönüş dediğimiz profesyonel adım dönüşü var.

    durmak için 4 yöntem var.

    1. fitness patenlerdeki sağ ayaktaki fireni kullanmak. bu firen genelde hep yanlış kullanılır ve her zaman düşürür. fireni kullanmak için ilk önce (firenin bulunduğu) sağ ayak öne alınır. sol ayak bunun arkasına alınır. iki ayak da arka arkaya ve bir çizgide tutulur. yapamassanız dizlerinizi kırmayı deneyin. 2 diz de kırıldığında bu olay kolay olur. şimdi bu şekilde gidiyorsunuz, yapmanız gereken ellerinizi sağ dizinizde birleştirmek ve sağ ayak ucunuzu kaldırmak, böylece firen yere değecek ve sizi durduracak.

    2. yöntem ve en çok kullanılan yöntem t fren dediğimiz sistem. t firen adındanda anşalılacağı gibi ayaklarımızı büyük t şekline getirerek tekerleri sürterek durduğumuz sistem. t'nin bacağı öndeki ayak, üst kısmı ise arkaya koyacağımız ayaktır. burdaki sistemde arkadaki ayağı öndeki ayağa uzak bir mesafede firene başlamak, yavaş yavaş birleştirip durmaktır.

    3.sistem aggressive patencilerin ya da hokey'cilerin kullandığı ani duruştur. bu sistem daha çok patene ve deneyime bağlıdır.

    4.sistem v şeklinde kayarken t firen ya da başka bir firenle yavaşlayıp ters ve şeklinde ayaklarımızı teker teker koyarak durduğumuz sistem. çok kullanılmaz. genellikle komik görünür. yapması zor ama tekerlere ya da fren balatasına hiç bir zararı olmadığından patenini seven kişiler tarafından kullanılır.

    bayır aşağı inerken 1. ya da 2. durma sitilini kullanın. ya da dağ inişi dediğimiz yol boşken yapabileceğiniz bir sağa ve bir sola dönerek yavaşlama sistemidir.

    bayır yukarı çıkarken mümkün olduğunca bacaklarınızı kırın ve yere yakınlaşın bu size bacaklarınızı daha çok uzatma imkanı verir. ve ayaklarınızın v konumu 90dereceden daha geniş bir açıya getirin ve mümkün olduğunca adımlarınızı geniş atın.
  • bundan benim ilk olduğunda 13-14 yaşındaydım, komşunun çocuğunun küçülmüş olanlarıyla basladım, pembeydi ve dört köşe tekerlekliydi. ayakkabının üstüne giyilenden ve ortasında vidalı bi yer vardı, ordan genişletmiştim sonuna kadar.kıçım başım her yerim şişe şişe öğrendim kaymayı. tabi gözüm artık aynı eksende tekerlekli patenlerde, adını hala bilmem, rolır diyoduk işte.

    sonra benim cicişim alamanyalardan bana bunu getirmişti, ufff ne hava, rolırım var, uçuyorum havalardayım.. aynı siteden kankim var, berna. o bisikleti sürüyo, ben arkasından patenle tutuyorum, tüm semti dolaşıyoruz öyle, ebeveynlerin izni dahilinde. aşağı siteden bi bebeye de aşığım ki sırf potaların orda gelip benden basket topumu istesin diye top aldırdım babama, o kadar malım yani...

    ama o dönem mi onu gerektiriyodu, ben mi çok gözü dışardaydım bilmem, bisiklet, paten, basket topu, marka ayakkabı, rolır...bi çaba vardı yani, diğerlerinden geri kalmamak derdiyle. oysa ablam benden bir yaş büyüktü, hiç yüzü de yoktu böyle şeylere...ki benim vukuaatım da çoktu, bisikletime eftun diye bi çocuk çarpmıştı biançisiyle yamulmuştu benim beldesan, sonra otobüsün altına girmiştim bisikletle, burnum bile kanamamıştı. patenle kaya kaya teee aşağı okula gidip orda çocukluk aşkımla öpüşürken babamın gölgesinin yaklaştığını görmüştüm, zor saklanmıştım...o dönem kız çocukları* biraz sürtük oluyo sanırım, sadece bana özgü değildi yani*

    ah o patenlerimi ne sevdim ben, üstüne ablamın göz alıcı bi kotu vardı, rifle, nasıl modelli böyle, ispanyol paça revaçta, bu da o kesim, giyilmekten eridi pantolon, kıçı yırtıldı, bana kaldı, o kotu giyer, pateni takar gezerdim koca sitede, topum zaten elemanda, almaya giderdim ondan, o yırtıktan kıçımı görsün, basket topum var diye bana yanaşsın, ben onun da bisikletinin arkasına takılayım, bernayı satayım...

    sonra... berna ankaradan taşındı, ablam izmire yerleşti, bisikleti süren yok zaten, artık aşık da değilim ki çocuğa... paten kaysam koca kızım, ayıp mı derler..

    sonra ben sivastayım artık, bisiklet sürerken bir sürü laf atılan bu yere yerleşmişim. amcamlar sivasta koca teraslı bi ev aldılar, ne alaka demeyin geliyorum konuya, bi baktım bizim kuzen paten kaymayı öğreniyor bu terasta, "abla" diyo "bak yengem senin patenleri bana verdi" !!!! benim patenlerimi çarpık bacaklı kuzen sürmeye çalışıyor allahım!!! ne acı, benim gibi malı kıymetli birinin almanyadan gelen pateni düdük kuzende ha... tabi annemle sıkı bi kavga etsem de geri alamadık, kaldılar, hala çirozum tabi...

    şimdiyse bir yılda alınan 10 kilogramı gram gram verdiğimi görmek için digital tartı, selülit için masaj aleti alıp spor salonuna yazıldıktan sonra, internetten paten modellerine bakarken buldum kendimi. spordan ziyade duygusal bi bağ benim onla aramdaki, 30 yaşındayım*, ama kayarım ki yeniden...kocam sürer bisikleti, ben de arkasına takılırım, sonra bi ağacın dibine oturur gizli gizli öpüşürüz belki...
  • 30 yaşında hediye olarak aldığım çok tekerlekli götürgeç. bundan yaklaşık 17-18 sene önceydi, istanbul’a teyzemlerin yanına gelmiştim ve kendime harçlıklarımla paten almıştım içerenköy carrefour’dan. içeren köy carrefour o zamanlar capitol ile beraber tek alışveriş merkeziydi (yanlış hatırlamıyorsam tabi). şimdiki gibi 30 milyon tane avm yok.

    neyse efendim almışım patenimi teyzemlere dönmüşüm, acaip hevesliyim filan. ancak daha aynı günün akşamına telefon geldi. nasıl olduysa annemin hemen haberi olmuş paten mevzusundan. telefonda yediğim papara ve yapılan duygu sömürülerinden sonra (“kafanı gözünü kıracaksın da ben ne yapayım da ne edeyim de” tarzında) o paten ipe ipe ertesi gün iade edildi. o gün bugün içimde ukteydi paten.

    şimdi sene oldu 2014. evliyim, 30 yaşındayım. eşim sağolsun bu ukteden haberdar olduğundan dolayı hediye olarak bir paten aldı. götü başı kırmadan öğreneceğiz artık. nasıl olacak bitecek bilemiyorum.

    sonuç: yok mu koca sözlükte yardım edecek bir kişi lan :(
  • paten kayanlara, kac yasina geldin hala patenle ugrasiyorsun yada cocuk musun? diyenler icin gelsin.

    (bkz: anlayamazsınız)
  • bugün ilk patenlerimi aldım ve dengede durarak adım atabiliyorum. hayatım boyunca bir çok spor yaptım ama en çok bunu merak ediyordum. 27 yaşında başladım kartal-atalar arası sahilde öğrenmeye çalışıcam. o civarda kayanlar varsa yardım ederse çok sevinirim. benim için eğlenceli bir spordur.

    edit: ulan bir kişi yeşillendirmedi lan, kendim öğrendim çok sexy kayıyorum artık :)
  • kendimi en özgür hissettiğim zamanlar paten kaymayı öğrendiğim zamanlardı. ilk ergenlik zamanları, anneyi babayı beğenmeme, her şeyden şikayet etme, arkadaşlar arasında hep kız-erkek muhabbetlerinin dönmeye başlaması, daha çok müzik dinleme, müzik dinlerken odaya kapanma gibi bütün o melankolik ve isyankar dönemin sancılarından sıyrılabildiğim yagane anlar paten kayarak geçirdiklerimdi. özgürlüğü eve istediğimiz saatte gelebilmek, babaya karşı kendimizi savunabilmek, bayramlarda rock konserine gidermiş gibi kıyafetler giyip tüm akrabalardan sıkılmak ve benzeri şeylerde ararken gerçekten özgür olduğumu en çok paten üzerinde anlardım. anadolu yakasının sahil şeridi paten kaymak için öyle uygundu ki (hala öyle) ayağımda patenler, kulağımda sevdiğim şarkılar, yanımda marmara denizinin adalara dönük yüzüyle beraber ben o an, bu dünyadan ayrılıp, başka bir gezegene gönderildiğime emindim. başkalarının bilebileceği bir gezegen de değil üstelik, kendim keşfeder, kendim ismini koyar, kendim özerkliğini verirdim. en özgür bendim o zamanlar, gezegenler bile benimle ölçüşemezdi.

    sonra sonra, okuldu, sınavlardı, taşınma derdi de eklenince patensiz kalmıştım. uzun süre patensiz kalıp, paten kayma fikrinden epey uzaklaştıktan sonra, ergenliği çoktan atlatmış, ergenliği özler yaşa gelmişken tesadüfen gördüm. hemen deneme fırsatım da oldu. o an ilk başta kaymayı unuttuğumu düşündüm, birkaç dakika sendeledim, dengede duramıyordum, üstelik adım atmaya da korkuyordum. uzun sürmedi bu hayal kırıklığı ve o birkaç dakikanın peşinden bir anda kendimi patenle kayarken buldum. yine adalar beni seyrediyordu, yine ben en özgürdüm.

    herkes için özgürlüğün tanımı ve özgür hissedilen anlar başkayken, benim için eşittir işaretinden hemen sonra gelebilecek ilk şey patendir.

    hee, bacak kası yapar; o ayrı.
  • peten kayarken oluşan yaralar patencinin rütbesidir.
  • tarihçe:

    rollerblade'in tarihi 250 yıl öncesine dayanıyor. hem de taa belçika'ya. ilginç ama gerçek. merlin ismindeki genç, bir çift buz patenini alır ve altına teker ilave eder. güzel fikir ancak merlin bu ayakkabılara bir fren sistemi geliştiremez. ve denemeler sırasında ciddi şekilde sakatlanır.

    1840'larda rollerskating almanya'da çok büyük bir çıkış yakalar ve 1900'lü yılların başlarında amerika'ya gelir. o zamanların rollerblade lerinin 4 ila 6 tekerleği ve önde bir freni vardı.
    1980 yıllarında rollerblade şimdiki şeklini almaya başlar. minnesota'dan iki genç "rollerblade"i yeniden şekillendirip hokeye uygun hale getirir. arka kısmına bir fren ilave ederler ve buzda yaptıkları işi bu sefer yazın tekerler üzerinde yapmaya başlarlar.

    sporun popülerlik kazanmasıyla oxygen, rollerblade ve k2 inline skate modellerini çıkarırlar. tabi ki kıyafetleri ile beraber. bu arada roller hokey kuzey amerika'da hızla gelişmeye başlar.

    şimdi ise rollerblade çok yaygın ve half-pipe yarışlarından, parklarda fitness amacıyla kullanıma kadar birçok insanı tutkuyla kendine bağlamış durumda.

    malzeme:

    rollerblade kullanılış amacına ve tiplerine göre farklı özellikler gösterir.

    hokey: buzda kullanılan ayakkabının aynısı olup, sadece altına tekerlek adapte edilmiştir. amaç, hızlı hareket ve manevra olduğundan tekerlekler buna göre dizayn edilir.
    freestyle: buz pateniyle yapılabilen tüm hareketleri, bu patenle de yapabilirsiniz. ayrıca ani duruşlar için fren mekanizması da bulunmakta.

    hız: uzmanlık gerektiren bir stildir. genelde 5 tekerlekli olup, fren sistemi bulunmaz. rulmanda standart abec 5 veya 7 olabilir.

    fitness: cross-training için geliştirilmiştir. büyük tekerlekleri olup, hafif materyalden yapılır. uzun mesafeler için birebirdir.

    agresif: extreme kullanımlar için üretilip, rampa ve korkuluklardan kaymak için altında metal aparatlar bulunur. ufak ve sert tekerlekler, hereketlerde kolaylık sağlar.

    tekerlek
    boyut: tekerleğin çapı önemlidir. çünkü çap büyüdükçe hız da artar. tekerlek çapları genellikle 44-88mm arasında değişmekte..
    sertlik: tekerlekler plastik bir maddeden yapılmış olup sertlikleri değişkenlik gösterebiliyor. yumuşak olanlar dış mekanlarda sarsıntıyı daha çok emiyor ama ömrü kısa oluyor. durometer sertlik ölçüsünün adı. iç mekanda kullanacaksanız daha sert teker seçmenizde fayda var (85a gibi). dışarda kullanacaksanız daha yumuşak olanları seçin (74a gibi)

    rulman : tekerleğin içine yani jantına takılan ufak bilyelerdir.
    normal : abec =1 hızlı: abec=3-5 çok hızlı: abec=7-13

    botlar
    botlar ayağınızı tutar. çoğu 2 kısımdan oluşur bir kısım ayağınızı sarar diğer kısım bileğinizi. her iki parça da plastikten yapılmış olup hem koruyucu hem de esnektir. çoğunda içerde hava dolaşımı sağlayacak
    bir sistem bulunur.
    agresif tarzın botları normalden daha serttir. hatta kayak ayakkabılarına bile benzer. sert hareketler ve çarpmalarda extra koruma sağlar.

    frenler
    çoğu "rollerblade" ci botun topuğuna iliştirilmiş frenleri kullanarak yavaşlar ya da durur. lastik kısmı topuk yere doğru eğildiğinde yerle temas ederek hızı azaltır. frenler bir ayaktan diğerine transfer edilebiliyor olmalı (solaklar için). bir de kesinlikle freni önde olan rollerblade'leri satın almayın. hokey ya da yarış için tasarlanmış bazı modellerde fren yoktur, şaşırmayın.

    diz ve dirsek koruyucuları, hafif ve hareketleri kısıtlamayan bir kask, korumalı bileklikler olmazsa olmaz malzemelerden.

    nerede yapilir?

    rollerblade yapabilmek için ihtiyacınız olan pürüzsüz ve düz bir alan. bu bakımdan avrupa ve amerika'daki yolar ve kaldırımlar rollerblade yapmaya çok müsait (istanbul'un yollarını düşünecek olursanız ). tabi bir de bunun yanında kapalı alanlar mevcut. ülkemiz maalesef bu konuda henüz çok geride. ancak yine de rollerblade ve kaykay meraklısı gençler özellikle düz zemini olan parklarda bu sporları yapıyorlar. izmir, ankara ve mersin'de açık parklar bulunuyor ama istanbul'da ne yazık ki yok. street tarzı kayıyorsanız beşiktaş parkını bir deneyin. düz yolları seviyorsanız, caddebostan fenerbahçe arasında 2.5 km'lik bir yol bulunuyor. en iyi yerler ise, bu sporun anavatanı diyebileceğimiz amerika'da.

    yolunuz amerikaya düşerse işte size en iyi beş roller blade parkı:

    central park, new york city
    rock creek park, washington, dc
    the lakes, minneapolis, mn
    fairmount park, philadelphia, pa
    lakefront path, chicago, il

    central park, new york 10 km uzunluğundaki pistlerde bir yandan rollerblade ile kaymak bir yandan da gökdelenleri seyretmek müthiş bir keyif olsa gerek. motorlu araçlara haftaiçi saat 10 ile 15 arası kapalı, haftasonu ise tümgün. 1,000,000 (bir milyon patencinin olduğu bu şehirde central park hepsine hitap eden bir yer).
    rock creek park, washington dc başkentteki bu alanda 2 seçenek var; biri 3,5 km lik beach drive, haftasonları trafiğe tamamen kapatılıyor . diğeri ise uzun süre roller blade yapmak steyenler için 16km lik parkuru ile capital crescent trail.
    the lakes, minneapolis, mn inline skate'in doğduğu yer olarak bilinen minneapoliste'te gölün çevresini dolaşan 16km. lik bir parkur mevcut. tabi bu arada göl ve gölün çevresindeki tesislerde voleybol oynamak , windsurf yapmak ve yüzmek de mümkün.

    faydali bilgiler:

    rollerblade yaparken güvenlik en önemli unsur:

    -her ne olursa olsun güvenlik ekipmanlarını takın (kask, dizlik, dirseklik, bileklik)

    -kuru ve temiz yerlerde kayın

    -hava karardıktan sonra kaymayın, zorunluysanız parlak kıyafetler giyin

    -trafiği yoğun olan yerlerden kaçının

    -trafikte kayıyorsanız kulaklık yada benzeri şeyleri takmayın, tehlikeleri duyamayabilirsiniz.

    -kontrollü düşmeyi öğrenin

    -hızınızı her zaman kontrol edebileceğiniz seviyeye kadar arttırın.

    -trafiğin aksi yönünde kaymayın

    -eğer yeniyseniz, bilen birisi ile kayın. hem çabuk öğrenirsiniz hem de daha zevkli.

    -denge kurmada, kollar büyük önem taşır. acemi gibi görünmekten korkmayın. olabildiğince kolları kullanmaya çalışın. düz kayışlarda kolların hareketi, büyük kolaylık sağlar. dönüşlerde ise tek kolun kullanımı gerekmektedir.

    -asla, artık çok iyiyim diyerek dikkati elden bırakmayın. adı üstünde extreme spor.

    kaynak: beden eğitimi ve spor bilimleri ortak platformu / http://www.besyoclub.com/outdoor/rollerblade.htm
  • 90ların sonundaki teknoloji çağına yeni giriş yapmış çocukların en eğlenceli oyun araçlarından biriydi. aslında yabancı çocuk filmerinden özenilen ve o fimlerdeki burjuva bir ailenin züppe zengin çocuğunu oynayan dallamalardan feyz alınarak heveslendiğimiz oyun şeysiydi. üstelik onlar bu oyuncağımsıyla öyle bütünleşmiştiler ki yaptığı süper ötesi hareketler ve teknikler televizyonunun başında ağzı açık kendilerini izleyen bizleri şapşala çevirirdi.

    sonra bizim ülkemizde rağbet görmeye başladı paten. mahallenin varlıklı çocukları sokaklarda patenlerle vızır vızır dönmeye başlamıştı. üstelik bir şey bildikleri de yoktu, ayakta durmaya çalışıyorlardı zaten. derken 18 vistes bisan bisikletlerden sonra trend olmaya başladı. kimisi sokaklarda yüksek yerlerden kayma telaşı içerisinde kimisiyle bisitletin arkasına tutunarak sürat yapmaya çalışıyordu. bende o dönemlerin eksik çocuklarından biri olarak onları sadece balkondan izlemekle yetiniyordum. yamulmuyorsam hürriyet gazetesinden yüzlerce kuponla biriktirdiğim peugeut bisiklet sahibi olmuştum. günlerce kupon kesip yastığımın altında diğer günün heyecanını kuran çocuklardandım bende. nihayet bisikletim gelmiş, fakat çok geçmeden bir kaç hafta sonra merdivenimizin altından çalınmıştı. kala kala bezden bir fenerbahçe formam, ucu pörtlemiş bir kramponum kalmıştı. pateni çılgınlığının baş gösterdiği mahallemizde en çok heves etmiş çocuklardandım.

    sokağımızda oturan karizmatör çocuklar ve onların arkasında pinekleyen yeni yetme manitalar hevesin bir kaç kat daha artmasına neden oluyordu. kahkahalar içerisinde o sokak senin bu sokak benim gezerken, ben demir parmaklıklara tutunmuş, maşalarımı dövüştürme suretiyle depresif takılıyordum. sonra bir işe girdim, daha doğrusu yaz tatili gerilimlerinin baş gösterdiği bir gün babamın referansıyla arkadaşının yanına çırak olarak atandım. herif haftalık 5 yüz binlere veriyordu. çalışan yaşıtlarım 10 milyon haftalık alıyorken ben o paraya tıraş bile olamıyordum. her gün paten parasını biriktirme hayaliyle işyerinin bir köşesinde kıvrılıp uyuyakalırdım. babamdan 2 milyon, ustam üç haftada 1 buçuk verirse, bizim dallama ahmet de harçlıklarından 3 milyon sıkarsa, yaşasın patenim oluyor gibi istatisliklerle beynim örüm ağıyla kaplanmıştı. sonra ne oldu tabi, uyduruk hayallerimle başbaşa kalıp, patenin unutulup bilgisayarın trend olacağı zamana kadar öylece kalıverdik.

    sonradan zengin arkadaşımın birinden iki günlüğüne patenini ödünç alma başarısı gösterdim fakat patenin tozunu attırmış mahalle kızları kıçıyla güldüğü için bana, aynı gün tavan arasına saklayıp, diğer günde geri arkadaşıma vermek zorunda kaldım. çocukluk dönemlerimden içimde kalan binlerce ukteden biri paten oldu işte. çok travmatik bir halde ve türlü parçalanmışlıklarla geçti benim çocukluğum. ondan olacak şu an ki depresyonik ruh halim. yazık lan bana.

    sözlük yazarı iş bu entryinde çocukluğuna inip, o dönemlerindeki bunalımlarından şimdiki hallerinin çıkarımını yapmıştır. aferin.
  • insanin normalde yapamadigi her hareketi rahatca yapabildigi bi icat .tabiki tekerleklerin silikonlu olmasi $arti ile.
hesabın var mı? giriş yap