• mandalina beyinli dinazorlarin topluca hadi şurada ölelim eğilimlerinin sonucu türkiye sınırının 50 km ötesinde çıkıp bizde çıkmayan demokrasi getirme aracı.
  • değişim kaçınılmaz

    dünya, yüz milyonlarca yıllık bir sürede, aşırı basınç ve ısıyla, daha önce yaşamış varlıkların kalıntılarını petrole dönüştürdü.

    19. yüzyılın sonlarından itibaren yaklaşık 1 trilyon varil petrol çıkartıldı. bunun çoğu batı ülkeleri tarafından kullanıldı. batılı ülkelerin güç ve zenginliklerinin temelinde yatan şey bu.

    kalan petrol, şimdi, gelişmemiş ülkelerin topraklarında bulunuyor. batılı ülkeler bu topraklara sahip olmak için amansız bir mücadele içinde. petrol için insanlar öldürülmekte, çevre harap edilmekte.

    insanların tüketimi durdurulamaz bir şekilde artmakta. petrol üretim zirvesi, petrol kullanımının zirveye ulaşacağı ve sonra durdurulamaz bir şekilde inişe geçeceği noktayı temsil eder. bu nokta aşıldıktan sonra küresel bir savaş çıkması işten bile değil. şu anda bile insanlar petrol için öldürülmekte, iklimler değişmekte. ama diğer yandan oldukça azınlık bir grup zenginleşmeye devam etmekte.

    bir insanın hayatı boyunca kullandığı eşyanın yaklaşık olarak 30.000 adet olduğu ve hepsinin fosil yakıtlarla alakalı olduğu bilinmekte. arabalar, kumaşlar, yatay kalp kapakçıkları, su bidonları...

    insan, temel ihtiyaçlarını karşılarsa mutlu olur, aksi halde mutsuz. gerçek mutluluk budur. yalan ise şu: ihtiyacınız olana sahip olmak sizi mutlu ediyorsa ihtiyacınız olanın iki katı sizi iki kat mutlu edecektir. 10 katı 10 kat mutlu olmanızı, 100 katı 100 kat mutlu olmanızı sağlayacaktır. işte bu yalandır...

    1950'den bu yana amerika, enerji politikasını petrol üzerinden şekillendiriyor. sahip oldukları bu müthiş enerji daha çok tüketmelerine ve orantısız kaynak kullanımlarına neden oluyor. eğer tüm dünya, amerikan yaşam tarzına sahip olsaydı, gereken talebi karşılamak için dünya gibi 6 gezegene daha sahip olmamız gerekirdi. bir amerikalı, bir günde 7.11 galonluk petrol enerjisi tüketirken bu sayı bir alman için 3.44 galon, bir çinli için ise 0.53 galondur. amerika'da 1.7 kişiye bir araba düşerken, çin'de 117 kişiye bir araba düşmektedir.

    petrol, günümüzde en önemli enerji kaynağıdır. dünyanın enerji ihtiyacının yaklaşık %40'ını sağlamaktadır. petrol akışını kontrol etmek bu bağlamda inanılmaz bir güce ve etkiye sahip olmak demektir. amerika'nın orta doğuya girişinin demokrasi ile alakası olmadığı herkesçe bilinmekte. ama asıl vahim olan şey bu değil.

    amerika, gelişmemiş ülkelerdeki petrole sahip olmak için bu ülkelerle çeşitli anlaşmalar yapıyor. demokrasinin önünü tıkayan türden anlaşmalar. eğer petrol sahibi ülkeler, petrollerini amerika'ya işletme izni verirse, amerika tarafından korunma vaadi alıyorlar. barışın ve demokrasinin olmadığı topraklara getirilen bu tür anlaşmalar, amerika'yı, diktatörlüklerin baş koruyucusu konumuna getiriyor. amerika, demokrasi için girdiği ülkelerin diktatörlüklerinin bekçisi oluyor. bu nedenle, amerika'nın enerji politikasının devamlılığı, özellikle orta doğu'da, sunni diktatörlüklerin ayakta kalmasıyla yakından ilişkili...

    petrol şirketleri, ucuz petrolü elde etmek için çevre felaketlerine imza atmaktan çoğu zaman kaçınmamıştır. bunlardan biri, texaco şirketi'nin, 1964'te, ekvador'un kuzey amazon bölgesinde petrol çıkarmasıyla başladı. daha önce hiç el değmemiş bu bölgeden yaklaşık 1 milyar üzerinde petrol çıkarmayı başaran şirket, yöneticileri tarafından radikal kararları uygulamaya koydu. bu kararlar, başka ülkelerde, daha önce hiç kullanılmayan, standartların altında uygulamalardı. örneğin, zehirli suları, yerin binlerce metre altına enjekte etmek yerine direkt yağmur ormanlarına dökmeye karar vermekti. ham petrol yüzeye çıkarıldığında iki parçadır. biri piyasa değeri olan, diğeri ise %2 oranında ham petrol içeren ve zararlı su atıklarıdır. zehirli sular, insan üzerinde kanserojen etki yaratmaktadır. günümüzde, ekvador'da, insanların doğal su kaynaklarına bu atık sular sızmakta.

    fosil yakıtlarının kullanımı çevreye aşırı karbondioksit salınmasına neden olmaktadır. bu salınım, buzulların çökmesine, ekosistemlerin değişmesine, atmosfer ısısının artmasına(küresel ısınma) neden oluyor. hayvanları habitatlarından uzaklaştırıyor, nesillerinin tükenme noktasına gelmesine neden oluyor.

    insanların çoğu, petrolün gezegeni sürüklediği durumdan habersiz. insanlar, ülkelerin nasıl harap edildiğinden, petrol için hayatları değiştirilen insanlardan habersiz. 1980'lerde, televizyon kanalları, kamuya ait yayın bantlarını kullanmak istiyorlarsa kamu hizmeti vermeleri gerekmekteydi. kanallar, haber bültenleri yaparak bu kamu hizmetini karşılamayı seçmişlerdi. günümüzde ise televizyon kanalları kar odaklı yayın yapıyor. izlenme oranı yüksek, eğlence içerikli yayınlar peşinde koşuyor. bu yüzden amerika'da artık televizyon haberi yoktur. dolayısıyla insanlar dünyada yaşananlardan kayıtsız bir şekilde yaşam sürüyor. tepki vermeleri gereken olaylardan habersiz yaşıyorlar ve tepki veremiyorlar.

    dünya petrol üretiminin yaklaşık %90'ını sağlayan ilk 30 ülkenin 15'i petrol üretim zirvesini geçmiş durumda. bu demek oluyor ki, her geçen yıl daha az petrol üretiyorlar. insan tüketimi artarken petrol üretimi her geçen yıl daha da azalıyor. amerika, libya, kuveyt, rusya, venezuela... ve daha 10 ülke üretim zirvesini geçmiş durumda...

    peki, niye ülkeler bu gidişe bir dur demiyor? kısa adı usgs olan, birleşik devletler jeolojik araştırmalar kurumu, hem birleşik devletler hem de dünya için petrol rezervlerini araştırıyor. usgs'den gelen veriler amerika'nın enerji politikasının şekillendirilmesinde yakından etkili. usgs, dünya üzerinde hala işlenmemiş, çokca rezerv bulunduğuna inanmakta. amerikan hükümetinin harekete geçmemesinin nedeni bu olabilir. fakat bir sorun var ki çoğu uzman usgs'yi ciddiye almamayı tercih ediyor. açıklanan rakamların çok uçuk noktalarda olduğunu düşünüyorlar. bunun nedeni de usgs'nin başı olan kişinin gizli bir e-postasının basına sızması. e-postada şöyle yazıyordu: rakamları yüksek tutalım ki daha çok insan petrol arayacak cesareti bulsun.

    opec (petrol ihraç eden ülkeler örgütü), 1980'de ciddi bir kural değişikliğine gitti. kendine bağlı ülkelerin, açıkladığı rezervleri oranında petrol ihraç edebileceğini bildirdi. bu değişiklik, üye ülkelere şöyle bir inisiyatif sağladı: rezervleri oldukça yüksek açıklamak ve böylece döviz kazanmak. bu kuralın değişmesinden bir kaç yıl sonra, her opec üyesi ülke, rezervlerinin %50 ile %200 arasında arttığını açıkladı. ama, aslında yeni bulunmuş bir rezerv yoktu. ülkelerin açıkladığı rezerv miktarlarını çeşitli yayın organlarından okuyan insanlar, ölçümlerin bağımsız bir kuruluş tarafından yapıldığını sanıyordu ve ölçümlere inanmayı seçiyordu. halbuki ülkelerin petrol rezerv miktarları devlet sırrıdır. yapılabilecek tek şey o ülkelerin dediklerine inanmaktır. sorun şu ki, ülkelerin sahip oldukları rezerv miktarlarını olduğundan yüksek göstermesi işlerine geliyor.

    petrol, bir enerji kaynağı. insanlığa fayda sağlaması gerekirken insanlık için geri dönülemez kötü sonuçlar doğurmasına neden olması ilginçtir. geçen yüzyılı aradan çıkarırsak, koskoca dünya tarihi boyunca insanlık, yaşamı tehdit eden böyle bir tehlikeyle karşılaşmamıştır. ürettikleri, tükettiklerine yetiyordu. şimdi, eskisinden daha çok tükettiği aşikar fakat bu dengesizliği açıklamak için daha fazla şey gerekli.

    fosil yakıtlarından elde edilen enerji insan nüfusunun patlamasının yegane sebebidir. insan evriminin başarısını çevremizden enerji elde etme başarımızla ölçebilirsiniz. yaklaşık 50.000 yıl önce insanlar tarıma geçmeden önce, insan nüfusunda ciddi bir artış olmamıştır. ama tarımın başlamasıyla nüfus artışı da başlamıştır. birkaç yüzyıl önce ise bundan daha fazlasını ifade eden bir şey oldu: kömürü kullandık. yakarak içindeki enerjiyi açığa çıkardık. besin miktarını arttırarak insan sayısını da arttırdık. bütün insanlık tarihi boyunca, 1800'lere geldiğimizde insan nüfusu sadece 1 milyardı. enerjinin çok daha dönüştürülebilir bir formu olan petrolü bulmuştuk. sonraki, sadece 130 yıllık dönemde insan nüfusu tam 1 milyar artarak iki katına çıkmıştı. 1930'da ulaşılan 2 milyarlık nüfus, 30 yıl sonra 1960'da 3 milyara, 1974'te 4 milyara, 1987'de 5 milyara ve 1999'da 6 milyara çıktı.

    en önemli kısıma geldik. yukarıdaki şeyleri yazma amacım galiba burası için.

    şimdi ne yapabiliriz?

    sürdürülebilir yaşam için, insanlara hep bir şeyden fedakarlık etmesi gerektiği mesajı veriliyor. ama aslında böyle bir şey yok. insan şu an tükettiği enerjinin dörtte biriyle de aynı yaşam standardına ulaşabilir. bir aile, evinin lambalarını floresan lambalarla değiştirebilir. bir siyasetçi, yerel ekonomiyi tarıma teşvik edebilir. bir televizyon kanalı, insanların bilinçleşmesi yolunda yayınlar yapabilir. her insan bir fark yaratır. çevreciler olarak, ekonomistler olarak, bilinçli yurttaşlar olarak değişimin kaçınılmaz olduğunun farkına varmalıyız. hepimiz, kişisel olarak bu sorunları görmezden gelmemeliyiz.

    etiketimizi göğsümüze takmalıyız.

    teşekkürler...

    tek kaynak: (bkz: crude impact)
  • uluslararası enerji ajansı (iea), petrol fiyatlarının 2015'te de düşmeye devam etmesinin muhtemel olduğunu açıklamış.

    29 ülkeye danışmanlık yapan iea, zayıf talep ve abd'de kaya gazı patlaması nedeniyle hampetrolün varilinin 80$'ın altında seyretme eğiliminin son bulmadığını duyurmuş.

    (bkz: kaya petrolü)

    kaya petrolü sahalarındaki üretimin yeni tekniklerle daha verimli hale gelmesi bu üretim bolluğunun en büyük sebebi. yani bu da demek oluyor ki abd'nin petrol üretiminde rekorlar kırması bu artışın en büyük sebebi.

    dünyada petrol ilk defa bu kadar bollaşmış durumda. bundan 1 yıl önce fiyatlar rekor seviyelerdeydi ve bu enerji şirketlerini şist kayalarından petrol üretmeye yönelik yeni teknolojilerden kutuplardaki bakir sahaların keşfine kadar açlıklarını giderecek her alana milyarlarca dolar akıtmaya teşvik etmişti. bu yeni teknolojiler sayesinde abd'de yaşanan petrol patlaması fiyatı aşağı çekti ve abd bu şekilde üretmeye devam ettiği sürece bu fiyat eski haline dönmeyebilir.

    1980'lerden beri hiç bu kadar uzun süre boyunca düşüş kaydetmeyen petrolün, bu denli fiyatının düşmesi kamu harcamalarının tamamını petrol geliriyle yöneten birçok ülkeyi zorlayacak gibi duruyor.

    iea, fiyatları desteklemek için petrol üreticisi ülkeler grubu opec üzerinde arzı kısıtlama yönündeki baskının arttığını belirtmiş, fakat opec üyelerinden suudi arabistan pazar payı kaybetmemek adına buna yanaşmamakta. bu arada opec'e göre suudiler'in günlük petrol üretimi yaklaşık 69.900 varillik düşüşle 9,6 milyon varile gerilemiş.

    buna karşın abd üretiminin günde 9,06 milyon varile ulaşmış olması inanılmaz bir rakam. çünkü abd 1983'ten bu yana 9 milyon varili hiç geçmemişti.

    tabi belirtmekte fayda var, bugüne kadar petrol üretimindeki yükselmeler opec ülkelerinin üretimi azaltmasıyla hiçbir zaman sonuçlanmamıştı. gene aynısı oldu. 27 kasım 2014 opec toplantısı 'ndan çıkar karar bunu destekler nitelikte. petrol arzı azaltılmıyor ve bu fiyatların hemen yükselmeyeceği anlamına geliyor.

    petrol ve doğalgaz arayan ülkeler için en büyük tehlike, düşen fiyatların yeni yapılan keşif ve yatırımları külfet haline getirme tehlikesi, en azından öngörüldüğü kadar karlı olmayabilecekleri. bu gidişle sıkıntı yaşayacaklar gibi duruyor.

    2,5 yıl sonra gelen edit: evet karlılığı bozdular, hatta zarar eden bir sürü enerji firmaları oldu. şimdilerde ise arzı daraltmaya gidiyorlar. suudi arabistan bile düşük petrol fiyatlarından dolayı sallandı. bu da onlara bir ders oldu ki ekonomilerini petrol üstüne kurmayıp başka sektörlere yatırım yapmaya başladılar (en azından planları bu).
  • türkiye'de malumunuz geçtiğimiz günlerde petrol'ün fiyatı sabitlendi. ve eğer petrole zam gelirse gelecek zam tutarınca fiyat ötv'den indirilecek. bu hamlenin bütçe'ye maliyetini merak ettim ancak kaynak bulamadım. hesaplayalım öyleyse;

    türkiyenin günlük petrol tüketimi 601.000 varilmiş kaynak:

    http://www.businessht.com.tr/…yilda-yuzde-42-azaldi

    1 varil petrol 159 litreymiş. yanlışım varsa düzeltin.

    türkiyenin günlük petrol tüketimi:

    159*601.000= 95.559.000 litre.

    benzin fiyatı 6.30'da sabitlendi diyelim düz hesap. gelen zamlarla ve doların son 2-3 gündeki hareketiyle muhtemelen benzinin şu an olması gereken fiyat 7 küsür lira. hesap kolaylığı olması açısından ve doların daha da gideceğini düşünerek gelecek petrol fiyat ortalamasını 7.3' de sabitleyelim.

    bu durumda litre başına devlet 1 lira ötv indirirse bunun günlük maliyeti 95 milyon 559 bin türk lirası. kabaca 100 milyon tl diyebiliriz günlük kayba.

    1 ayda devletin kaybı 3 milyar lira.

    1 yılda devletin kaybı 36 milyar lira.

    devlet önümüzdeki sene bütçesinde olacağını düşündüğü yaklaşık 36 milyar liradan feragat ediyor sözde. bu durum ne kadar sürdürülebilir. ve ek kaynak bulunmadan nereye kadar devam edilebilir bu duruma?

    nereye kadar devam edeceği çok açık eğer 25 haziran sabahı seçim kazanılırsa fiyat yine olması gereken yere çekilir ve 2 ayın kaybı yaklaşık 5-6 milyar tl de muhtemelen alkole sigaraya köprülere gelecek zamlarla kapatılır.

    türkiye'de döviz kurunun tek başına sarsıcı ve yıkıcı bir ekonomik kriz çıkaramamasının en büyük nedenlerinden biri kamu dengesinin iyi olması kamu borç yükünün çok fazla olmaması gibi sebeplerden ötürüydü.

    türkiye döviz kurunun geldiği nokta ile geçtiğimiz 10 senedeki tüm olumlu ekonomik gelişimleri tüketmiş durumda.

    şimdi bu tarz petrolde yapılan indirimle feragat edilen senelik 36 milyar tl'nin sonuçları kamu dengesinin bozulmasından başlar kamu borcunun katlanarak artması yükselen faizler nedeniyle yeniden borçlanırken çok ciddi faiz giderlerinin yazılmaya başlamasıyla devam eder kaynak bulunamaması nedeniyle memurun maaşının bile ödenemeyecek hale gelmesiyle de perde kapanır.

    yani eğer bu tarz saçma ve bütçeyi bozacak adımlar atmaya devam ederse hükümet ve bunda ısrarcı olursa sadece geçmiş 10 senemizi yemiş olmakla kalmayacak aynı zamanda gelecek 10 yılımızı da birilerine peşkeş çekmiş olacak.

    durum o kadar kötü ki ne desek ne yazsak az. günü kurtarma politikaları hükümete seçim kazandırır mı bilemem ama seçimden sonra a partisi de gelse b partisi de gelse önümüze konacak fatura çok ama çok ağır olacak petrol bunun sadece görünen ya da görünmeyen yüzü. herkes seçim sonrası için hesabını kitabını iyi yapmalı bu saatten sonra.
  • akıllara kan, gözyaşı ve çatışmaları getiren enerji kaynağı. bu yazıda daha ziyade petrolün tarihsel süreçlerinde yaşanan kırılmaları anlatıp; on dokuzuncu yüzyılın sonunda john d. rockefeller ve rothschild'ler arasında standard oil ve ismini batumdaki bir tankerden alan shell'in kurulmasıyla başlayan rekabeti, birleşik devletler, büyük britanya ve hollanda krallığı'nın girişimleri ve bahsi geçen şirketlere verdiği destekleri akıcı bir dil kullanmaya özen göstererek anlatmaya çalıştım. geçmişten bugüne petrolün kabaca tarihi ve tröstler arası rekabet başlığı da atılabilir sanıyorum. ayrıca yazının son kısmında ileri okumalar için bir kitap tavsiyesi de yaptım. keyifli okumalar.

    günümüzde azerbaycan'ın hazar kıyılarında apşeron bölgesinde (bkz: apşeron yarımadası) yeri göğü aydınlatan petrol aralıksız yüzlerce yıl yanmış ve bu ateşin etkisinde kalan zerdüşt, bu devasa ateşten mest olmuş vaziyette iyiliğin temel direği meydana getirdiği ateş dinini kurmuştur. bu dine mensup olanlar yaklaşık 2500 yıldan fazla bir süre boyunca her sene apşeron bölgesine giderek bir nevi hac yolculuğunu andıran uzun yolculukların ardından ibadetlerini gerçekleştirmişlerdir.

    pek çok dini menkıbede nuh'un, gemisini asfaltla(ziftle) sıvadığı anlatılmıştır ve hatta sümer hükümdarlarından bazılarının günümüzde ortaya çıkarılan heykellerinin göz çevresinde asfaltımsı bir madde bulunmuştur.

    bunun yanı sıra ilk çağ uygarlıklarında petrol; el işi aletlerinin birleştirilmesinde (çömlek, taş), şehirler arası bağlantıların kurulması amacıyla yapılan yolların yapımında, gemi kalafatlamada, boya malzemelerinin yapılışında ve bunun gibi hizmetler için kullanılmıştır.
    petrolle ilgili düzenlemeler hammurabi kanunlarında da yer almış ve kalafatlama işinin kalitesiz uyguklanmasına yükümlülük getirmiştir.
    tarihçi heredot, babil şehrinin duvarlarının inşasında petrolden faydalanıldığını belirtmiştir.
    yine aynı şekilde babil şehri kurulurken de asma bahçelerinin yapımında ziftten yararlanıldığı sabittir.

    bahsettiğimiz bu dönemde gün battıktan sonra aydınlatma amaçlı balina yağı kullanılıyordu. zahmet verici olan durum, balina yağının bulunması meşakkatli, fiyatı da tuzluydu ancak bilim ve teknolojideki ilerleme devam ediyor, yeni yeni bilimle uğraşan zümreler çoğalıyor ve bu yeni zümre gece hava karardıktan sonra da inceleme ve yazma gereksinimi duyuyorlardı.

    bu yeni aydın sınıf, yaşadıkları karanlık problemini ortadan kaldırmak ve oldukça pahalı olan balina yağına ihtiyaç duymamak için bir takım keşifler yapmak zorunda kalmışlardır.

    abraham gesner'in petrolü kullanarak gazyağı elde etmesi ve bugün bildiğimiz gazyağını icat etmesiyle önemli bir aşamaya gelinmiştir. nasıl kullanacağını halen tam kavrayamasalar da insanlığın modern teknikler kullanarak petrolle tanışması 1859 yılında pennsylvania'da petrolün bulunmasıyla başlar. bu tarihten itibaren petrol ilkel yöntemlerle değil, kuyu delme teknikleri kullanılarak elde edilmeye, çıkarılmaya başlanır.

    edvin l. drake yada namı değer albay drake. aynı sene içerisinde pennsylvania'nın oil creek valley bölgesinde ilk modern sondaj kuyularını kullanmıştır. bu süreçleri takiben çok kısa bir zaman içerisinde amerika birleşik devletleri'nin günümüzde petrol çıkarılan tüm eyaletlerinin - rafinerilerden elde edilen petrolün gazyağı haline getirilmesi sonucu- sokaklar ve evleri gazyağı lambaları aracılığıyla ışıl ışıl parıldar hale gelmiştir.

    aynı dönem içerisinde birleşik devletler ve rusya'da elde edilen petrolün (rusya'daki sürece ileride ayrıntılı değineceğiz.) ve dolayısıyla rafine yöntemiyle elde edilen gaz yağının başta avrupa olmak üzere dünyanın birçok yerine nakli başlamıştır. hatta bu dönemde (on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde) muhammed'in mekke'deki müstakil türbesinin üzerinde bulunan lambalar dahi pennsylvania'dan ihraç edilen petrol vasıtasıyla yanıyordu.

    ele aldığımız bu döneme kadar petrolün tek ticari kıymeti lamba yağı olması. içten yanmalı motorlar henüz piyasada yok. gelelim rockefeller'a. 1870 yılında john d. rockefeller petrolden tıbbi amaçlı yağ ilacı elde etmek ve halihazırda devam eden lamba yağı pazarına da girmek maksadıyla standart oil adındaki şirketini kurdu.

    19. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde insanlık m.ö. 2500'den bu yana var olduğunu bildiği petrolden çok daha fazla çıkar sağlamanın formülünü keşfetti. bunlardan ilki thomas edison'ın akkor ampülü keşfi, ikincisiyse benzinle hareket eden otomobillerdi. alman mühendisi gottlieb daimler, 1885'te karada giden bir taşıtı hareket ettirmek maksadıyla dünyanın ilk kullanılabilir petrolle çalışan motorunu yaptı. takiben diesel ve benzinli motorların üretilmeye başlanmasıyla petrolün asıl ticari ve büyük önemi ortaya çıkmıştır.

    amerika'da iş adamı henry ford'un ilk otomobil fabrikalarını kurması ve 1908 yılıyla birlikte otomobilin seri üretimine geçilmesi benzin yakıtı olarak işlev gören petrolü çok daha fazla kıymetlendirmiştir. tarihler 1912 senesini gösterdiğinde ilk dizel motorlu gemi olan selandia east asiatic company flamasıyla britanya semalarında çoktan denize indirilmişti bile. birinci dünya savaşı öncesi britanya donanmasına ait neredeyse tüm gemilerin dizel motorlu üretimine başlanmıştı.

    diğer yandan demiryolu sanayisi ve bilhassa ikinci dünya savaşı öncesinde askeri (hatta sivil) havacılığın tırmanışa geçmesiyle birlikte petrole duyulan gereksimim had safhaya ulaşmıştır. bununla birlikte 20. yüzyılın ilk çeyreği geride kalırken kömür de enerji kaynağı olarak üstünlüğünü petrole kaptırmıştır.

    britanya deniz filosunda amiral rütbesinde olan lord fisher yirminci yüzyılın başlangıcından on dokuz sene önce, 1882 yılında, britanya donanmasının üstünlüğünün devamı için kömürden petrole doğru evrilmesi gerekliliğini söylüyordu.

    büyük britanya açısından en büyük talihsizlik yirminci yüzyılın başlangıcında hiç bir petrol yatağına sahip olmayışıydı. az önce değindiğimiz üzere, donanmasını revize etmek ve deniz üstünlüğünü muhafaza edebilmek için gerekli petrol amerika veya rusya'daydı.

    ele muhtaç olmak istemeyen büyük britanya, dünyanın hemen hemen her bölgesine maden mühendisleri göndermiş ve kendisine hayli hayli yetecek petrolün osmanlı devleti'nin egemenliği altındaki suriye, ırak ve civarında olduğunu tespit etmiştir. giriş kısmında belirlediğim konudan sapmamak adına günümüze kadar petrolün kullanım amaçlarını burada noktalandırıp, petrol pazarında tröst haline gelen iki büyük şirketin hikayesine geçiyorum.

    yeniden petrolün kullanımıyla alakalı ciddi kırılmaların yaşandığı on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğine gidiyoruz. tarihin gördüğü en şiddetli kurumsal rekabetlerinin tarafı olan iki grubun da kuruluş ve pazarda yükselişlerine bakacağız. taraflardan birisi standard and oil, diğeriyse ingiliz hollanda birlikteliğinden doğan shell.

    standard oil'in kuruluşuyla başlayacağım çünkü 1870'de john d. rockefeller tarafından kurulduğunda o zamana kadar kurulan ilk petrol şirketiydi. rockefeller ilk olarak pennsylvania'da petrol arayıcılarını bir araya getirmekle işe başlamış ve maurice clark ile ortaklık kurmuştur. bu ortaklık 1865 şubatında rafinerilerin kapasite oranlarına bağlı olarak büyümede baş gösteren yavaşlık sebebiyle bozulur. rockefeller ve clark açık arttırma usulüyle şirketteki hisselerini devretme kararı alırlar. john d. rockefeller yetmiş iki beş yüz dolarlık teklifle clark'ı devre dışı bırakır ve şirketin tek sahibi konumuna yükselir.

    dünya petrol piyasasında hakimiyet kurma hedefinde olan john d. rockefeller şirkette tek söz sahibi olmasından itibaren on beş sene içerisinde amerika birleşik devletleri'ndeki rafineri kapasitesinin %80’ini elde etmiş, boru hatları ve şebekelerin ise yüzde doksanından fazlasında kontrolü sağlamıştı.

    1908 sonrası seri üretime geçen motorlu taşıtların artışıyla birlikte artık çok daha farklı kesimlerden petrol ihtiyacı duyulmaya başlanmıştı. ancak petrolün dağıtım tekelini elinde bulunduran standard oil'in aleyhine, 1911 yılına gelindiğinde pek çok küçük şirket bir araya gelerek standard oil dava açmıştır. davanın neticesinde mahkeme 29 milyon dolarlık rekor bir tazminata ve standard oil'in dağıtılarak bölünmesine karar verdi. (bkz: antikartel yasası) aynı yıl içerisinde tasfiyeye giden devasa monopol, içlerinde en büyük yedisinin yedi kız kardeş lakabını aldığı tam otuz sekiz şirkete ayrıldı. bu yedi kız kardeşin içerisinde exxon, mobil, chevron ve bp gibi uluslararası petrol devleri de mevcuttu.

    gelelim shell'e. (bkz: royal dutch-shell) amerika'da rockefeller krallığını ilan edip avrupa piyasasına da göz dikmeye başlayınca, iç talebe fazla gelen petrolü rusya'dan avrupa pazarına açıp, standard oil ile rekabet edecek hale gelmeyi arzulayan nobel kardeşler, ingiltere'deki bir komisyoncu vasıtasıyla önce marcus samuel isimli yahudi kökenli ingiliz tüccarla ortaklık kurarlar. ardından marcus samuel komisyoncu aracılığıyla rothschild’ler ile ortaklık kurmak maksadıyla irtibata geçer ve 1891 yılında ortaklık anlaşmasına varılır. bu anlaşmadan hemen sonra şirket şirket, samuel vasıtasıyla asya'da petrol stoklamak amacıyla tesisler inşa etmeye ve az bir zaman içerisinde okyanus aşırı nakliye yapacak kadar büyümeye başlar.

    çıbanın başını küçükken ezmeyi düşünen standard oil, yeni kurulan şirketi yolun başında ekarte etmek maksadıyla gaz yağının fiyatında indirime gitmiş, karşılık olarak samuel, bilhassa kıta avrupası'nda olmak üzere pazarların tamamında tek fiyat uygulamasına geçilmesini kararlaştırarak standard oil'in elindeki pazarlarda yüksek fiyat uygulanmasının önüne geçmiştir. samuel başlarda kararlaştırdığı gibi anonim şirket halinde yoluna devam etmeyi düşünmüş ve shell ticaret a.ş. nin temellerini atmıştır.

    bunlar yaşanırken hollanda'ya ait petrol şirketi royal dutch da hint okyanusunda sumatra adası civarında petrol çıkarmakla meşguldü. çin pazarına iş yapan royal dutch bu sayede çıkardığı petrolü çok ucuza pazarlama imkanı buluyorken, standard oil, royal dutch kadar ucuz fiyata bu pazarda iş yapamıyordu. önceleri royal dutch'ı bünyesine katmak istemişlerse de en sonunda çin pazarını royal dutch'a bırakarak çekilmişlerdir.

    her ne kadar rusya'dan elde edilen petrole sahip olsa da samuel ve yönetimindeki shell, standard oil'in acımasız rekabet politikaları sebebiyle girdiği likidite sıkıntılarını aşamamış ve egemen olduğu pazarlardan bir bir çekilmeye başlamış, bir süre sonra da royal dutch'ın yöneticisi henry deterding ile birleşmek amacıyla masaya oturmuştur.

    iki şirket arasındaki birleşmede idareyi kimin alacağı sorununun çözümü için tekrar rothschild'lerin britanya'da temsilciliğini yapan komisyoncunun kapısı çalındı. samuel'in konsolide bir petrol şirketinin yola devam edemeyeceğine ikna edilmesi sonucu londra'da, 1907 yılında müstakbel britanya imparatorluğu petrol anlaşmasını royal dutch ile imzalamak zorunda kalıyor. detering'in bu anlaşmayı imzalama sebebiyse samuel'in okyanus kıyısındaki ikmal gemilerinden yararlanarak uzak doğu'dan avrupa'ya petrol transferi yapabilmek. ki bunda da büyük ölçüde başarılı oluyorlar.

    1907 senesinde büyük britanya imparatorluğu'na armağan olarak sunulan royal dutch-shell şirketinin -sonradan rothschildler de dahil olmak üzere- yüzde altmışı royal dutch, yüzde kırkı da shell şirketine olmak üzere taksim edilmiştir.

    bu tarihten itibaren hollanda kraliyet ailesinin ismini taşıyan royal dutch shell, büyük britanya'nın finansal desteğiyle uzak doğu ve asya pazarındaki üstünlüğünün avantajıyla standard oil şirketiyle başabaş bir rekabete başlamıştır.

    uzakdoğudaki bu üstünlüğüne ingiltere'nin ortadoğu ve hindistan'da şirkete verdiği petrol çıkarma yetkileri de eklenince küresel çapta standard oil'i de gölgede bırakmayı başarmış ve petrol piyasasında zirveye oturmuştur.

    şimdi gelelim tekrar yarım bıraktığımız 1911 yılında mahkeme kararıyla parçalanan standard oil'in mirasçıları olan otuz sekiz şirketin yedi kızkardeşler lakabıyla müstear en büyük yedi tanesinin akıbetlerine. bu yedi şirkete insanlar tarafından her daim kuşkuyla yaklaşılmış, adları türlü usulsüzlüklerle anılmış ve pek çoğu devlet organlarınca "hayalet hükümet" olarak adlandırılmıştır. günümüzde de kısmi birleşmeler ve dağılmalarla

    socal (standard oil of california): on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde standard oil'in acımasız fiyat rekabeti sonucu direnemeyip bünyesine katılmıştır. 1911'deki bölünmeden sonra avrupa piyasasına açıldılar. 1919 yılına gelindiğindeyse birleşik devletler petrol stoğunun yüzde otuzuna yakınına tek başına sahipti.

    exxon: şirket, john d. archibold yönetimindeyken rockefeller'ın petrol imparatorluğuyla mücadeleye girişmiş, fakat tutunamayarak o da standard oil'in bünyesine katılmak zorunda kalmıştır. 1911 parçalanmasından sonra petrol piyasasına damga vuran devasa bir organizasyon olarak tekrar ortaya çıkmıştır.

    mobil: temelleri 1880'li yıllarda uzakdoğu ve özellikle çin pazarına lamba yağı satma görevini rockefeller'ın yakınlarından henry clay folger'ın yönetiminde üstlenmesiyle atılıyor. 1911'deki bölünmeden sonra 1925 yılında standard oil'in mirasçılarından socony ve vacuum'un birleşmesiyle yeniden yükselişe geçiyor.

    bp(british petroleum): şiketin kurucu ortakları knox d’arcy ve burmah petrol şirketiolup, 1908 yılında d'archy'nin iran havzasında yaptığı aramalar sonucu petrol bulması ve burmah petrol grubuyla ortaklığı neticesinde kurulmuştur. (arazi d'arcy'nin, dağıtım burmah grubunun) 1914 yılında winston churchill'in girişimleri sonucu ingiliz devleti yüzde elli birine ortak olmuştur.

    günümüzde dünyanın en büyük yirmi şirketi arasında yer alan yedi kızkardeşler enerji piyasasasında kıran kırana süregelen tarihsel rekabetin yirminci yüzyıldan bugüne ne boyuta ulaştığına dair ayrıca düşündürmektedir.

    bir de konuyla detaylı ilgilenenler için bir kitap tavsiyesi yapmak isterim. biraz uzuncadır adı: osmanlı coğrafyası'nda petrol mücadelesi kalust s.gülbenkyan ve türk petrol şirketi. benim konunun dışına çıkmamak adına detaylarına çok girmediğim hem küresel şirketlerin osmanlı devleti ve ortadoğu merkezli açılımlarını hem de bunun yanında siyasi aktörlerin de bölgeyle alakalı politikalarını irdeleyen senfonik okumalar yapabileceğiniz incecik bir kitap.
  • bildiğim en güzel edip cansever şiirlerinden biri (mendilimde kan seslerinden sonra tabi)...adet olduğu üzere kopipeyst edelim...

    "...
    bıkmıştım, kediler damlarda vardı
    adamlar geliyordu bir takım adamlardan
    ben, henri, alain, bir de bob
    bugün hepimiz noksan...
    bugün hepimiz noksan...

    henri'yi tanıyoruz, kim der ki tanımıyoruz henri'yi
    o bizim musluğumuzdur, çok hızlı akar avrupa'dan
    alain'se açlığımızdır, bir sürü kadınlar tanır
    günün her saatinde ayrılan...
    günün her saatinde ayrılan...

    yorgundum, uzakta güller vardı
    yeni bir gül ölüyordu bir gülün oynamasından
    bir ay yeni bir ay yapıyordu odaya girdiğini
    biz bob'u çok seviyoruz, bob çünkü umutsuzun biri
    ölüler gibi yani, en çabuk akılda kalan...

    kim geçti bu leylaktan nedense anlaşılmaz
    karışık yüzler aldık bir takım çarşılardan
    ben, henri, alain, bir de bob
    burası avrupa bazan da şiir olan
    sizi anlıyorum
    -ne çıkar bizi anlamaktan...
    ..."
  • bilimum türevleri yandiginda ortaligi duman eden basinç altinda kalmis bi zamanlar organik olan sivi madde. toprak ananin kendi kendine attigi bir çesit kazik. belki de ortalikta olmasin ben sikistirayim bunu yüzeyden bayaa asagida hesabi yapmistir. ama ve fakat tutama bunu kendi içinde, fiskirt yukari dogru bi ara, üzerinde yasayanlar da bunu bulsun, islesin, sana posasi zehir olan bi sekilde geri versin. olacak is degil..
  • en iyimser tahminlere göre 2030-40 arası, en kötümser tahminlere göre 10 yıl içerisinde tükenmesi beklenen hammadde. sonuçta tartışılan bir kaç on yıl olduğuna göre, ne zaman biteceğini tartışmaktan çok, bittikten sonra ne bok yiyeceğimizi tartışmak daha doğru gibi görünüyor. petrolün sadece bir enerji kaynağı olmadığını hatırlayacak olursak, 6 milyar insanı doyuran (tamam kızma, hepsini doyurmadığının farkındayım) tarım sektöründe ya da sanayide yerine neyin ikame edileceği üzerine canım memleketimin de düşünmesi gerektiği açıktır. ama şimdi yüksek siyasetten atıp tutmak varken, kim siker yalova kaykamını de mi?

    "petrol bittiğinde ne olacak?" üzerine yapılan ciddi senaryo çalışmalarına göre, petrol bitmek üzereyken üretim tavan yapacak ama varil fiyatı 435 doların üstüne çıkacaktır. bunun birçok petrol bağımlısı ülke için ekonomik kriz anlamına geldiğini söylemeye gerek bile yok sanırım (evet biz de onların arasındayız). geriye kalan birkaç damla petrol için savaşlar çıkacağını söylemek ise ne yazık ki felaket tellalığı yapmak değil, rasyonalist olmaktır. kara altın bitmek üzereyken, çin ve amerika'nın süper güçler olacağını söyleyen, bunun için de müneccim olmaya gerek duymayanlar şu öngörüde bulunuyor; orta asya petrol rezervleri üzerine bir dünya savaşı başlama ihtimali yüksektir.

    buradan bir sonuç daha çıkarılabilir; iktisadi açıdan, petrol çıkarmanın maliyetinin, petrolden elde edilen gelirin üzerine çıkacağı dönem çok uzağımızda değil. zaten abd'nin ırak'ta neden trilyonlarca doları çöpe (!) attığını da ancak böyle açıklayabiliriz.

    hasılı, gelecek nesil tarihçilerinin yaşadağımız dönemi petrol çağı olarak tanımlayacakları kesin. hayatımızın her alanını işgal eden bu madde için, "bitse de kurtulsak!" diyenler de olacaktır, "işte şimdi sıçtık" diyenler de. birinci gruptakiler alternatif kaynaklar üzerine çalışan karıncalar, ikincisi ise "izm" tartışmaları ile gününü gün eden ağustos böcekleri midir acaba?
  • eurovision şarkısı olanı hakkında alkışlarlayaşıyorumda sosi isimli kullanıcı tarafından hakkında güzel bilgiler paylaşılmış. müsadesiyle buraya da taşımak isterim.

    --- spoiler ---

    şarkıyı dinleyip petrol dilendiğimizi zanneden kardeşlerimizi görünce bazı bilgiler vermeyi uygun buldum.
    1- melike demirağ'ın eski eşi şanar yurdatapan'ın (söz) ve atilla özdemiroğlu'nun (müzik) elinden çıkma parçadır.

    2- 12 eylül darbesinin olduğu yılki eurovision şarkımızdır. memlekette petrol karabosaydı. ve petrol neydi? bildiniz, kapitalizmin simgesi ( hala aynı)

    3- henüz trt'de muhalif dünya görüşlü kadro tam tasfiye edilmemeişti. kadrolardaki demokrat görüşlüler tam ezilememişti. o nedenle ironik sözleri olan bu parça bir tür meydan okuma, düzenle dalga geçmeydi.

    4- o yıllarda halk jürisi oylyordu şarkıları. yani halka sundular sipariş edilen besteleri. kimse beklemiyordu ama, halk seçti bunu trt istemese de zike zike kabullendi.

    5- petrolü eleştirmek, onunla dalga geçmek " dizginlerim senin elinde" demek tabii ki patronumuz amerikaya üstü örtülü bir eleştiriydi. şarkı zaten naif bir espriyle petr'oil adlı şahsı anlatıyordu. "dolardan marktan başka laf çıkmaz dilinden / neler neler çekiyorum senin elinden" sözleriyle postal yankılarını henüz gitmediği günlerde açıkça dalgasını geçiyordu.

    6- trt'nin başında sistemin yalakası ne idüğü belirsiz doğan kasaroğlu diye tırt bi herif vardı.

    7- şarkı halk jürisi oylamasıyla seçilince kasaroğlu ödül töreninde şanar yurdatapan'a söz yazarı olarak plaket verecekti. işte ne olduysa o anda oldu. o sahneyi hala dün gibi hatırlarım. şanar yurdatapan ödülü almadı ve canlı yayında" daha dün akşam bana şarkının sözlerinin değişitirilmesi konusunda baskı yapan birinin elinden ödül alamam" diyerek stüdyoyu terketti. kasaroğlu göt oldu . zik gibi kaldı. yayını kesip necefli maşrapa gösterdiler. şimdiki gibi bol reklam yoktu ki girsinler.
    --- spoiler ---
  • uğruna savaşlar çıkarılan, dünya politikalarına yön veren doğal kaynak. nedir bu petrol ve nerelerde kullanılır?

    ismi, latince petro (taş) ve oleum (yağ) kelimelerinden oluşan petroleum(taş yağı) kelimesinden gelmektedir. mezopotamya dillerinde naptu kelimesi taşyağı anlamında kullanılmıştır. daha sonra bu kelime nafta olarak evrimleşmiş ve bugün pek çok dilin kelime haznesine ham petrol veya petrolden elde edilen gazyağı ve benzin türü hidrokarbon sıvıları belirtmek üzere girmiştir. doğal olarak ham petrol, yeşilden kehribara kahverengiden siyaha değişik renklerde bulunur ve muhteviyatına bağlı olarak yeryüzünde su kadar akışkan olabildiği gibi, bal kadar da akmaz olabilir.
    organik hammaddenin hidrojen, karbondan, nitrojen, oksijen ve kükürt bulunan bir bileşimdir, yalın bir formülü yoktur. sıvı haldeki petrol ham petrol, gaz halindeki petrol doğalgaz olarak isimlendirilir. petrolün kalitesi gravite olarak adlandırılan , american petroleum institute(api) tarafından, uluslararası anlaşmalarla belirlenen değerlerle ölçülür.
    yoğunluğu 1 gr/cc olan suyun api değeri 10 olarak kabul edilip, api=(141,5/sg)-131,5 şeklinde formüle edilmiştir. sg (spesifik gravite) “petrol yoğunluğu/su yoğunluğu”dur. eğer petrol hafif ise apı gravite değeri yüksektir. petrol yoğunluğu arttıkça apı gravite değeri düşmektedir. gravite değeri ne kadar büyükse petrolün değeri de o kadar yüksek olmaktadır.

    hafif > 31
    orta 20 – 31
    ağır 10 – 20
    tabii bitümen < 10
    kolay üretilebilir olması, taşınabilmesi ve işlenebilmesi sebebiyle günümüzde dünya petrol talebinin %90’ı hafif ve orta petrol ile karşılanmaktadır. dünya petrol kaynaklarının ancak % 25’ini hafif ve orta petrol teşkil etmektedir. dünyada ağır petrol rezervleri, brezilya, kanada, amerika, rusya ve venezuela’da bulunmaktadır. ancak ağır petrolün taşınması ve mevcut rafinerilerde ham madde olarak kullanılması için iyileştirilmesi gerekmekte, bu da ek maliyet getirmektedir.
    dünya rezerv haritası görsel

    150 den fazla petrol çeşidi olmasına rağmen, rafine maliyeti en düşük olan üç çeşit petrol kullanılır:

    umman petrolü
    orta doğu ülkelerinde çıkartılan petrollere verilen isimdir. yoğun kıvamlıdır.

    ham petrol (wtı)
    teksas petrolü olarak da bilinen western texas ıntermediate (wtı) petrolü, batı teksas’ta çıkarılan ham petrolün genel adıdır. diğer petrollere göre daha hafif ve tatlıdır. bu yüzden oldukça ilgi görür. benzin ve dizel yakıt üreticileri için ideal ham petroldür.

    brent petrolü
    en ilgi gören petrollerden biri olan brent petrol, kuzey denizi’nden çıkarılır. brent petrolünün nakliyesi daha kolay olduğu için wti petrolüne göre fiyatı daha düşüktür. benzin ve dizel yakıt üretimi için idealdir.

    ham petrolün işlenmesiyle elde edilen ürünler:
    ham petrolün rafinerilerde arıtılması ve işlenmesi sonucunda, ortalama olarak %43 benzin, %18 fuel oil
    ve motorin, %11 lpg (sıvılaştırılmış petrol gazı, propan veya propan-bütan karışımı), %9 jet yakıtı, %5 asfalt ve %14 diğer ürünler elde edilmektedir. ham petrolün dünyada ticaretini kolayca sağlamak için, uluslararası antlaşmaya göre, hacim ölçüsü
    olarak american standard oil company blue barrel (mavi varil) birimi kullanılır. blue barrel (1 bbl) hacim olarak 159 litreye (42 gallona) eşittir. i varil ham petrolden 19,5 galon benzin, 9,2 galon fuel oil, 4,1 galon jet yakıtı, 2,3 galon asfalt, 0,2 galon kerosen, 0,5 galon yağ ve 6,2 galon diğer ürünler elde edilir.

    *yakıt olan ürünler
    1. sıvılaştırılmış petrol gazları (lpg)
    2. benzin
    3. jet yakıtları
    4. gazyağı
    5. dizel yakıtları ve fuel oiller
    6. rafineri gazları

    *yakıt olmayan ürünler
    1. yağlama yağları
    2. petrol koku
    3. bitüm (asfalt, yol yağı)
    4. parafin vakslar
    5. solventler

    rafineri proses şeması görsel

    peki ülkemizde üretim ne durumda?
    2019 aralık ayına göre ülkemizin üretim, ithalat ve ihracat raporları:

    toplam ham petrol ithalatı: 2.576.637,839 ton
    rusya federasyonu 924.699,387
    ırak 1.036.105,393
    suudi arabistan 162.092,518
    kazakistan 159.091,973
    libya 153.369,587
    türkmenistan 130.000,000
    nijerya 11.278,981

    yapılan üretim:
    kurşunsuz benzin 95 oktan: tüpraş 451.793,620 ton
    kurşunsuz benzin 98 oktan: tüpraş 1.779,472 ton
    motorin: star rafineri 409.944,092 ton, tüpraş 845.121,062 ton, toplam 1.255.065,154 ton
    fuel oil: tüpraş 27.441,565 ton
    kalorifer yakıtı: tüpraş 27.084,332 ton
    yüksek kükürtlü fuel oil: tüpraş 11.205,529 ton
    jet yakıtı: star rafineri 126.934,278 ton, tüpraş 359.567,486 ton, toplam 486.501,764 ton
    denizcilik yakıtı (artık): tüpraş 45.945,465 ton
    denizcilik yakıtı (damıtık): tüpraş 16.749,398 ton
    gazyağı: tüpraş 1.249,877 ton
    atmosferik straight run fuel oil: tüpraş 54.521,491 ton
    baz yağ: tüpraş 11.056,346 ton
    beyaz ispirto: tüpraş 0,833 ton
    bitümen: tüpraş 112.005,062 ton
    diğer ara ürünler: star rafineri 5.303,781 ton, tüpraş 99.695,353 ton, toplam 104.999,134 ton
    diğer ürünler: star rafineri 111.703,253 ton, tüpraş 24.573,607 ton, toplam 136.276,860 ton
    heavy vacuum gas oil: tüpraş 65.028,073 ton
    lpg: star rafineri 14.000,256 ton, tüpraş 68.190,831 ton, toplam 82.191,087 ton
    nafta: star rafineri 77.376,422 ton, tüpraş 2.527,099 ton, toplam 74.849,323 ton
    petrol koku: star rafineri 51.466,051 ton, tüpraş 91.062,588 ton, toplam 142.528,639 ton
    rafineri gazı: star rafineri 21.406,541 ton, tüpraş 65.154,436 ton, toplam 86.560,977 ton
    yüksek kükürtlü motorin: tüpraş 23.026,231 ton

    rafine edilmiş ürün ithalatı:
    * motorin:
    rusya federasyonu 289.864,361
    hindistan 224.849,114
    israil 105.221,019
    bulgaristan 74.040,177
    yunanistan 63.604,130
    italya 32.793,401
    malta 14.870,940
    malezya 7.993,000

    * fuel oil
    belçika 25.108,679
    ingiltere 7.057,944
    ispanya 4.990,200
    portekiz 4.550,263
    abd 2.246,746

    *denizcilik yakıtları:
    rusya 3.385,000
    israil 3.400,000
    fransa 7.370,000

    *diğer ürünler:
    rusya 133.918,965
    mısır 54.102,054
    almanya 2.925,830
    hollanda 2.000,000
    brezilya 1.444,211

    kaynak: enerji piyasası düzenleme kurumu aylık sektör raporu.
hesabın var mı? giriş yap