• album, adini the darkest star adli albumun son şarkısının bir cümlesinden aliyor. o cümleyi birçok anlama gelebildiği için beğendiklerini ve her zaman da belirsizlikleri* sevdiklerini söylüyorlar. albümün yapimcisi ben hillier gecen albumde daha çok dijital seslerin olduğunu ama bu sefer dm'nin gecmisindeki analog seslere, daha anlaşilir gitar seslerine yer verdiklerini söylüyor. martin l gore ilk single olan preciousu boşanmanin ortasinda olduğundan çocuklarini düşünerek yazdığını belirtiyor. bu album üzerinde ocaktan beri çaliştiklarini da eklemeden gecmeyelim. album konserleri 2 kasimda başliyor.***
  • "precious", "a pain that i'm used to", "nothing's impossible" gibi cevherler barındıran, sıkılmadan tekrar tekrar dinlenesi enfes bir albüm. ayrıca "macro"` :macrocosm`, "damaged people" ve "the sinner in me" de başucu eseri olmaya layık. kısacası albümdeki 12 şarkının herbiri de ayrı tat veriyor, ısrarla tavsiye edilir!
    hayatında hiç depeche mode dinlememiş biri lirikleri ilk gördüğünde "suffer, damage, dark, pain... depresif kokuyor gibi?" şeklinde bi tepki verebilecek olsa da, onun bile albümü baştan sona dnledikten sonra diyeceği tek şey şudur ;

    (bkz: depeche mode on)
  • pain and suffering in various tempos şeklinde özetlenebilecek dm'in insanlığa yeni armağanı, mutluyum
  • depeche mode'un kanimca ultrave exciter'dan guzel olan albumu. ama en iyi albumu oldugunu soylemek icin zaman gerek cunku sofadvar orda. albumun en iyi sarkisi john the revelator kanimca ve electro-blues yapmislar bu sarkida demek istiyorum. suffer well guzel bir parca, dave'in solo albumundeki hold on'a benziyor nakarati. dave'in hang on and suffer well kismini paris'te su sekilde soyletecegi asikar; "come on paris, let's see you sing it!". nothing's impossible'da dave ve martin'in birlikte soyledigi nakarat cok hos ve bana never let me down again'in sonunda martin'in soyledigi kisma nazireymis gibi geldi. martin uzak dogu muziklerinden etkilenmis herhalde son donemlerde. ozellikle macro ve damaged people'da bunun trip-hopla yogrulmus halini gormekteyiz. albumde farkettigim sey genel olarak herhangi bir parcanin one cikmadigi ve albumun album olarak guzel oldugu. ancak depeche'in diger album olarak guzel albumlerinde her zaman bir kac tane cok cok iyi sarki olurdu. bu albumde oyle bir sarki yok. preciousve lillian'da cok iyi synthler bulunmakta. takdirlik. ama esas taktigim nokta su ki; bir insan aci cekme uzerine soz yazacaksa bunlari yasamis olmalidir. yani askla, felsefeyle, psikolojiyle ilgili sozler yazdiginiz zaman onlari yasamamis olabilirsiniz. ama tutup da pain and suffering in various temposdedikten sonra baskasinin acisini veya fiktif bir aciyi yazmak sadistlik olur. o zaman anliyorum ki bu acilar martin'in acilari. sonunda da martin bu kadar aci cekmis mi diye dusunmeden edemiyorum. toplamak gerekirse cok iyi bir album playing the angel. ama sanirim depeche mode'un yaptigi en ticari album.
  • hemen dinleme heyecanıyla rafta gördüğüm ilk albüme saldırıp 3 farklı versiyonu olduğundan bihaber depechemodetr de yorumları okurken yaptığım salaklığı farkedip en vasıfsız versiyonuyla başbaşa kaldığım albüm. nitekim ne freeler, ne cleanyorumları, ne preciousmixleri varmış. bu durumda yaşasın soulseek diyor, bahtsızlığımıza ya da salaklığımıza yanıyoruz.
    albüme gelince daha tadına varmaya zaman var ama şimdiden heyecan verici. hayal kırıklığından eser olmayan bir albüm yakışmış. daha nicelerini bekliyoruz işalla. turnenin en güzel ayağı da muhtemel, potansiyel temmuz sonu istanbul ayağı olsun, amin.
    (bkz: sana sesleniyorum tanrım)
  • asagidaki linkte hakkinda ilginc bir tespit olan depeche mode albumu.

    http://brianstagg.co.uk/p_t_a_clipressed/
  • bir albumu çıktığı ilk gün alma ve dinlemek için sabırsızlanma gibi duyguları bana uzun zaman sonra tekrar yaşatmış, dünden beri kendimi dinlemekten alıkoyamadığım l album. hatta kapak ortası resmi poster yapıp odama asmayı bile düşünüyorum çocuklar gibi şenlendim evet .
  • uzun zamandır dinlemiyordum ve şimdi farkettim hiç de fena bir albüm değilmiş. özellikle sounds of the universe faciasından sonra gözümde ultra gibi bir albüm mertebesine ulaştı. yok lan bu abartı oldu biraz.
  • touring the angel kapsamında milan konserini bizzat izlemiş biri olarak en sevdiğim depeche mode albümü diyebilirim.
    bu kararımda eşsiz konserin etkisi büyük tabii.

    depeche mode'u canlı izlemekten ziyade dave gahan'ı sahnede izlemenin keyfi hiçbir şeyde yok.
    kabul etmeli ki kendisi gibi izleyiciyi coşturabilen insan sayısı oldukça az. benim içinse bu anlamda bir numaradır.
  • bünyesinde nothing’s impossible gibi bir bombayı barındıran albüm , dm klasiklerine bir şarkı daha katıldı diyebiliriz.
hesabın var mı? giriş yap