• radiohead... yalnızca müzikal anlamda değil, birçok farklı kategoride sektöre yaptıkları sayısız katkı sebebiyle siz sevseniz de, sevmeseniz de kendini kanıtlamış bir grup ve üstüne tartışılabilecek pek de bir şey yok. bu adamlar dinleyicilerine değer verirler ve her albümde son derece deneysel ürünlerle karşımıza çıkmalarına rağmen asla hayal kırıklığına uğratmazlar. 90'lardan bu yana aktif olarak müzik üreten en başarılı grup olma ihtimalleri epey yüksek.

    fakat bunca yıldır bu grubu dinliyor ve hayranlık besliyor olmama karşın, albüm kapaklarına hiçbir zaman anlam verememiş ve kafamda bir kalıba oturtamamıştım. ''en nihayetinde radiohead'' deyip geçmek yerine bugün albüm kapaklarının ardındaki hikayeleri öğrenmeye ve topladığım bilgileri sizlerle de paylaşmaya karar verdim.

    öncelikle hazırlıklarımızı tamamlayalım.

    pablo honey hariç radiohead'in hemen her albüm kapağı stanley donwood'un elinden çıkma. thom yorke ile üniversite yıllarında tanışmışlar ve o zamandan bu yana hala birlikte bir şeyler üretiyorlar. albüm kapaklarının oluşum sürecine çoğu zaman thom yorke da dahil oluyor ve stanley donwood'u yalnız bırakmıyor. paylaşacağım birçok bilgi donwood'un röportajlarının derlemesinden oluşuyor, pablo honey bu yüzden dahil değil.

    the bends
    üniversite bittikten birkaç yıl sonra thom, ansızın stanley'i arıyor ve the bends'in albüm kapağını hazırlaması için stanley'e teklifte bulunuyor. o dönem son derece meteliksiz bir vaziyette olan stanley teklifi kabul ediyor. bunun üzerine grupla birlikte hastaneye gidiyor ve medikal amaçlarla kullanılan bir mankeni çekim için kaçırıyorlar. ''my iron lungs'' şarkısına ithafen ciğerli miğerli bir şeyler bulmayı planlarken medikal mankenle stüdyoya dönüyorlar. stanley, tüm süreci içinde video kaset olan eski bir kamera ile tamamlıyor, bu da kapaktaki düşük netliği açıklar nitelikte. bu süreç boyunca kendisini epey telaş içerisinde hissetmiş. sebebi de her zamanki gibi, radiohead'in son dakikaya iş sığdırma sevdası ve belirli sürede yetiştirilmesi gereken bir albüm kapağının mevzu bahis olması imiş.

    ok computer
    sıra geldi grubu zirveye taşıyacak olan ok computer'a. stanley ve thom, albüm için stüdyo kayıtlarının başladığı dönemle eş zamanlı olarak hazırlıklara başlıyorlar. çizimi tek bir seferde, tek bir yerde değil birçok farklı mekanda ve zamana yayarak tamamlıyorlar. o dönem kış modunda olan stanley, thom'un evinin camından bakarken ve nükleer bir savaş olsa manzaranın nasıl görüneceğini hayal ederken ilk ilham kıvılcımı çıkıveriyor ve çalışmalara başlıyorlar. işin enteresan yanı, ikili kendilerine bir kural koyuyor ve çizimi yaparken ''geri al'' tuşunu kullanmamaya, bir hata yapmaları durumunda üstünü başka bir çizimle kapamaya karar veriyorlar. bu şekilde çiziktire çiziktire, metascore'u 100 olan efsanevi bir albümün kapağı ortaya çıkmış oluyor.

    kid a
    ok computer'ın başarısından sonra kendisini son derece baskı altında hissettiğini söylüyor stanley. kid a dönemi geldiğinde de bu sebeple biraz paniklemiş. kapak hazırlıkları için thom bir ev kiralıyor ve tüm geceyi stanley'le birlikte dev boyuttaki tuvallere denemeler yaparak geçiriyorlar. o gece 30, belki 40 tane çizim ortaya çıkıyor. albüm kapağında gördüğümüzden (göremediğimizden) çok daha karmaşık bir durum söz konusu. içerisinde birçok öge barındıran bu çizimi stanley de tam anlamıyla tanımlayamıyor veya açıklayamıyor. kapak hazırlığı boyunca yugoslavya'da o dönem yaşanan çatışmalar ve çeşitli savaşlar ikiliye ilham vermiş. ok computer gibi yine savaş, felaket temalı bir kapak yani.

    amnesiac
    kid a dönemini ''boktan bir telefon konuşması gibiydi'' şeklinde tanımlayan stanley, amnesiac içinse ''biri, bana epey uzunca bir sesli mesaj göndermiş gibiydi'' yorumunda bulunuyor. albüm kapağı için kafasında kayıp olan bir şeyin bulunması hissiyatını yansıttığı bir çizim mevcutmuş. ''terk edilmiş bir evde tozlu merdivenlerden çıkıp, eski bir şifonyerin içerisinde bir kitap bulduğumu hayal ettim'' diyor. ortadaki minik figür ise o dönem minotor efsanesine kafayı takmış olmasının bir ürünü. ''canavar olmaktan başka hiçbir şey bilmediği için üzüldüğüm korkunç bir yaratık. bu yüzden bu küçük yaratığın gözyaşları içinde olmasını istedim'' diyor.

    hail to the thief
    grup, yanına prodüktörlerini ve stanley'i de alarak 2 hafta içerisinde bitirmeyi planladıkları albüm kayıtları için california'ya gidiyor. tabii söz konusu radiohead olunca, kayıtların tamamlanması 2 yılı buluyor. stanley'nin ehliyeti olmadığı ve l.a tamamen araba odaklı bir eyalet olduğu için hep yan koltukta oturur ve dışarıyı izlermiş. california ile ilgili ''şehir 7 renkten oluşuyor'' diyor. bu yüzden tüm kapağı yalnızca 7 ana renk kullanarak yapmış. o dönem, çektiği manzara fotoğraflarını 90 derece döndürerek bulutların ortaya çıkardığı şekillerle epey eğleniyormuş (adamın zevkine bak ahsahs). bulutların dev bir vajinayı andırması ona çok komik geliyormuş ve başta albüm kapağı için böyle bir tema düşünmüş fakat thom ''yapmasan mı sanki'' kafalarına girince vazgeçmiş. sonrasında albümdeki tüm kelimeleri bir kağıda yazıp, parçalarına ayırmış ve bir emlak afişi düzenler gibi birleştirmiş. yaptığı kolajla alakalı ''bunların her biri, teröre karşı savaşta bir şekilde önemli olan bir şehrin haritasına dayanıyordu'' diyor.

    in rainbows
    in rainbows için grup bu sefer kendini tamamen izole etmeye karar veriyor ve ingiltere'nin güney taraflarında, stanley'nin ''uğursuz, tekinsiz'' olarak tanımladığı son derece kasvetli bir yere kapanıyorlar. stanley, o dönem petrol tükendiğinde neler olacağıyla ilgili iç karartıcı bir kitap okumaktaymış ve bununla bağdaştırdığı çizimler yapmaya başlamış. saatlerini harcadığı bir çizimin üzerine mum devrildiği zaman başta epeyce bir küfür etmiş olsa da ortaya çıkan şeyin hoşuna gitmesiyle in rainbows kapağının temelleri atılmış. sonrasında balmumu, hipodermik iğnelerle falan yaptığı denemeler sonucu albüm kapağı son haline kavuşmuş.

    the king of limbs
    bu albüm kapağı için stanley, son dönemlerde epey ilgisini çeken ressam gerard richter'ın tarzından esinlenerek grup üyelerinin her birini resmetmeyi düşünmüş başta. fakat daha önce hiç yağlı boyayla çalışmadığı için her ne kadar denese de ortaya her seferinde rezalet çizimler çıkmış ve sonucunda büyük bir depresyona girmiş. ilerleyen günlerde stanley, grubun yanına gidiyor ve stüdyoda müzik dinleyip manzarayı izlerken ağaçların o anki görünümünden epey etkileniyor. sonrasında atölyeye dönüp yağlı boya, akrilik ve araba spreyi kullanarak ortaya the king of limbs'in albüm kapağını çıkarıyor. şahsi görüşüm son derece itici bir albüm kapağı olduğu yönünde.

    a moon shaped pool
    bu albüm kapağı için grubun fransa'daki kayıt stüdyosu ve stanley'nin yakınlardaki atölyesi arasına hoparlörler bağlanmış. amaç stanley'nin sürece tanıklık edip akrilikle tepki verebilmesiymiş. fakat stanley tıpkı the king of limbs'te olduğu gibi üretim konusunda epey acı çektiği bir dönem geçiriyormuş ve yaptığı hiçbir çizim içine sinmemiş uzunca bir süre. epeyce bir denemeden sonra, sadece siyah ve beyaz mürekkepleri kullandığı bu çizimini ebru tekniğiyle tamamlamış. bu sürecin sonunda stanley 3 hafta içerisinde 13 tane çizim elde etmiş. sonuç olarak ortaya çıkan, içinde kaybolunası bir kapak. stanley donwood'un en başarılı işi olduğunu düşünüyorum albüm kapakları arasında. ellerine sağlık.

    işte böyle a dostlar. türkçe bir kaynak mevcut mu pek bilgim yok fakat ingilizce olarak hem youtube'da hem de çeşitli sitelerde radiohead'in albüm kapaklarıyla ilgili çok daha ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz, ben her birini elimden geldiğince kısaltmaya çalıştım.

    sonuç olarak albüm kapaklarıyla ilgili hala birçok şeye anlam veremediğinizin farkındayım, ben de veremedim fakat radiohead söz konusu olunca kimsenin şaşırdığını düşünmüyorum. şimdi son olarak burada bir umut sarıkaya geyiği döndürürdüm ama bir de ben yapmayayım diyerek hepinizi öpüyor ve bir sonraki radiohead entry'mde görüşmek üzere diyorum.
  • insanları üze üze yat kat sahibi olmuş ingiliz gruptur..
    creep parçasını, karma policeı dinleyip de tüylerin diken diken olmaması imkansız... maalesef artık ne böyle kaliteli rock grupları çıkıyor, ne de rock müzik popüler... ben bile deep housecu oldum zaten..
    her jenerasyon kendini övüyor muhtemelen ama muse, radiohead, placebo dinlemeden yaşanmış bir hayatın anlamı ne ki? queen'den hiç bahsetmek bile istemiyorum.. tanrı ingiliz müzik sektorunu korusun.. .
  • bir şarkı olsam radiohead çalsın, söylesin isterdim, öyle bir gruptur. umarım ölmeden bir konserine gidebilirim.
  • bazen keşfettiğime lanet ettiğim grup. güzel notalar, güzel müzik, yaratıcılık güzel... amma velakin şarkılarda bahsettikleri şeyler üstüne hiç düşünmemiş olmayı dilerdim. ergenlikte kendimi bu kadar depresifliğe ve anlam arayışına sokmamış olmayı dilerdim. ama geç artık, değişmeyecek şeyler var. bu da onlardan biri.
    2-3 senedir pek dinlemiyordum, değişmiştim. şimdi neye inanmalıyım emin değilim. neyse birkaç zamandır tekrar dinlemeye başladım. önceden yeterince övdüm zaten. biraz da gömebilirim o yüzden şimdi. bizi üzdünüz, ağlattınız ve yaşamaya devam ettiniz. peki geride kalan weird fish'ler olarak biz nasıl yaşayacağız?
  • but ı'm a creep
    ı'm a weirdo
    what the hell am ı doin' here?
    ı don't belong here
  • adını görünce direkt kafamda şarkılarının melodileri dolanan grup gibi grup.
  • "gravity always wins" diyebilen gruptur, hissettirdikleri de bundandır. ne demişler (bkz: it is what it is)
  • but ı'm a creep
    ı'm a weirdo
    what the hell am ı doing here?
    ı don't belong here.
  • aşırı yetenekli müzisyenler topluluğu, her biri her enstrümanı çalıyor neredeyse.
    türkiyede en çok görmek istediğim gruptur yıllardır. sanırsam mümkün olmayacak ...
  • in rainbows albümüne bayıldığım grup. ki ok computer albümü çok daha başarılı ve daha iyi. niye in rainbows'u daha çok seviyorum bilmiyorum.

    (bkz: street spirit)
    (bkz: nude)
    (bkz: i promise)
    (bkz: man of war)
    (bkz: knives out)

    özellikle i promise sarhoşken dinlenmemeli.
hesabın var mı? giriş yap