• fotograf gibi goruntulerle dolu olmasinin sebebi lynne ramsayin katiksiz bir fotografci olmasindan sebepleniyor, ve evet glasgowian aksani anlayabilmek icin abd'ye ingilizce altyazili olarak getirilmis (bkz: oha). ovulecek ozelliklerinden bahsedelim, bir tir dolusu cocuk oyuncunun hepsi amator, kendisi de glasgowun filmde gecen mahallelerinden olan yonetmenin uzun uzun arayip buldugu mahalle cocuklari. hafif otobiyografi ogeleri var tabii, ayrica kendini salip kosturarak hayalini arayan cocuk imaji taa 400 darbe ve hatta cok daha oncelerinden bile fransiz olsun, japonu olsun butun evreni ilgilendirmis bir konu, yonetmen de kendi yasadigi cevreden yola cikarak bunlara deginmis. gayet kendini bilen bir film bence bu yuzden, fotografik gercekciligi ile beni etkiledi...
  • filmin trailerinda gecen: " have you ever tried to runaway from growing up?( hic buyumekten kacmaya calistiniz mi?) " cumlesi ile akillara kazinmis film. bunun nedeni ise, cogumuz gibi, bu filmin bas karakterinin hic zaman buyumeyi secmek ve hep cocuk kalmasi gibi bir secim sansi olmamis olmasidir. (bkz: ironi) filmin baslamasi ile birlikte basina gelen bir trajediden sonra zaten hic cocuk olmadan buyumustur filmin baskahramani, james. film boyuncada- hic cocuk olmamis- bu cocugun gozunden goruruz karanlik glasgow'u ve arka sokaklarindaki fakirligi, sefaleti, mutsuzlugu ve hastaliklari. james kendini aile icindeki sorunlardan kurtarmak icin gunlerini sokaklarda dolasip, acimasiz okul arkadaslarindan saklanarak gecirir. james'in sorunlarla kararmis dunyasi, kendisi gibi yanliz bir kizla tanismasi ile degisir ve kisa bir sure boyunca bu arkadasligi ile hic bir zaman sahip olamadigi cocuklugun tadina bakar. ancak, yakin zamanda james cogu insanin orta yaslarda farkettigi; sevginin her zaman hayati cekilir kilmadigi gercegini yakinda farkedecektir. son derece dogal bir uslupla cekilmis veyazilmis bu film etkileyici yapan en buyuk unsur ise filmdeki cogu cocugunun gercek hayatta oyuncu olmamis olalari ve kendi hayatlarini oynuyor olmalaridir. hayata dair kacilmasi imkansiz her ne kadar negatif oge varsa bu film- bunlari suratimiza bir bir vurmadan- yavas ve emin adimlarla sunuyor. filmin sonunda insan icine bir karanlik cokmesi ile kaliyor ki bu da james'in hayatini ve ratcatcher' i anlamamizda gereken en buyuk unsur.
  • soundtrack listesinde frank ve nancy sinatra düeti something stupid'in de yer aldığı iskoç filmi. 70'li yıllar glasgow kenar mahallerinde olup bitenleri en saf haliyle bir çocuğun gözünden yaşamamızı sağlamıştır sağolsun.

    televizyon sahnelerinin olduğu bölümlerde olan bitenleri aktaran spikerlerin veya yetkililerin normal ingiliz ingilizcesiyle konuşmalarına rağmen oyuncuların en uç noktada kendi aksanlarını kullanmaları kafamı karıştırmıştır açıkçası. normalde sürekli olarak herhangi bir iskoç televizyonu veya radyosu dinlemediğimden ve aynı zamanda iskoç halkının içinde 24 saat dolaşmamış olmamdan dolayı kesin bir yargı söyleyemem ancak buradan çıkarabileceğim naçizane sonuç iskoçların o yıllardan itibaren kendi aksanlarını reddedip, halkı olabilecek en iyi ingiliz aksanına yaklaştırmak istiyorlardır ki yine filmlerden yola çıkacak olursak renton'ın trainspotting'de kendi ülkesine ettiği hakaretleri hatırlayın. eğer düşündüğüm gibiyse gerçekten çok yazık. var mı iskoç aksanı gibisi şu dünyada?
  • fareyi balonla uçurup uzaya gönderme fantazisiyle yaşayan çocukların pis sokaklarını gösteren film. yalnız bu kirli sudan levrek çıkarmaya çalışmalar, her önüne gelenin elinde bir fareyle dolaşması falan ilginç tabi. zamanında kapının önünde otururken apartmanın kapasından eşşek kadar bir fare fırlamıştı, zıp zıp zıplamıştık korkudan. hayvan suratımıza bile bakmadan yardırdı gitti...
  • ingilizce olduğunu başladıktan 15 dakika sonra anladığım film. fareli köy'de geçiyor.

    --- spoiler ---

    aya giden fare en güzel tarafıydı.

    --- spoiler ---
  • boyle bir glasgow'un yillar sonra hala neden guvensiz bir sehir oldugunu anlatir gibi...
  • 1999'da sutherland trophy'yi kazanmış filmdir.
  • filmin açılışında duvarda asılı ağlayan çocuk tablosu ve kaydıraktan kayan adam gülümseten güzel ayrıntılar. james'in otobüs'ün son durağında inip keşfettiği terk edilmiş ev, evin mutfak penceresinden gördüğü alabildiğine geniş buğday tarlası, sadece tarlada tadına varabildiği çocukluğun saf, masum ve özgür dünyası gerçeklikten kopup kaçtığı ve kimsenin bilmediği sığınağı olup çıkıyor.
  • lynne ramsay'in les quatre cents coups'i.
    lhnne'in bir fotoğrafçı olduğu her an belli oluyor.
    muhteşem bir film, 20 yıldır izlemek istiyordum. mubi'de gösterime girmesine çok sevindim. sanırım 10 defa izlerim.
    glasgow aksanı inanılmaz naif.
hesabın var mı? giriş yap