• ben ciddi anlamda muhafazakar bir ortamda büyüdüm. evde herkes namazında abdestinde insanlardı. bugün etrafta görüp müslümanlıktan tiksindiğiniz insanlar gibi değildi annemin, babamın, dedemin müslümanlığı. babam, zamanında maaşından kesilen nemalar geri ödendiğinde bile faiz olması endişesiyle bize yedirmemiş, fakire fukaraya dağıtmıştı mesela. hergün kuran okumasına, tabiri caizse beşe beş katıp namaz kılmasına karşın ne benim eşimin ne de kız kardeşimin yaşam biçimini dikte etmek gibi bağnazlıkları olmamıştır bugüne dek. ha keza dedem ve annem içim de aynı örnekler verilebilir. yani, örnek alınması gereken müslümanlar onlardır benim için. neyse uzatmayalım, hal böyle olunca evde zamanında bir milli görüş atmosferi vardı. babam erbakan hocayı sever ona oy verirdi. ben de çocuk olarak babamın en doğruyu bildiğine inanır ve aynı şeylere sempati duyardım. tayyip erdoğanı sevmem de benzer şekilde oldu. hapse girerken yaptığı konuşmayı, "bu şarkı burada bitmez" deyişini dün gibi hatırlarım. arabada, çıkardığı şiir kasedini dinlediğimiz günleri de net anımsıyorum. zaten, yaşadığım şehre partisinin açılışı için geldiğinde lise son sınıf öğrencisiydim ve okulu asıp mitinge gitmiş, coşkuyla dolmuş, iyi şeyler olacağına dair kocaman bir umut büyütmüştüm içimde.

    28 şubat sürecinde mahkemelere çıkmış bir öğrenci olduğum için, etrafımda türbanlı akrabalarımın üniversitelere giremediklerini gördüğüm için, bizler gibi inanan, bizler gibi düşünen birilerine ihtiyacımız olduğunu düşünüyordum. işte o günlerde söz konusu kişi ancak tayyip erdoğan olabilirdi. halk coşkuyla etrafında birleşmiş, büyük bir tutkuyla partiyi desteklemiş, müthiş bir hatip duruşu sergileyen tayyip erdoğan halka umut dolu konuşmalar yapıyor, herkesi kucaklayacağını anlatıyor ve biz de güneşli güzel günlere inanıyoruz!

    bugüne kadar her seçimde de kendisine oy verdim. yaptığı yanlışların, ya da yanlış yaptığı iddia edilen şeylerin hep yandaş medyanın, farklı güç odaklarının çarpıtıp servis ettiği şeyler olduğuna inandım. ülkenin gelişmesi istenmiyor, birileri onu öldürmeye, indirmeye çalışıyor diye düşündüm.

    benim kendisini sevmemeye başlamam 3 temmuz sürecinde başladı. ben iyi bir fenerbahçeliyim. her koşulda takımı desteklemeye çalışan, maddi manevi ne gerekiyorsa elini taşın altına koyan birisiyim. başbakan da fenerliydi ancak şike sürecinin perde arkasında yazılıp çizilenlere kulak kabartıp biraz düşününce, başbakanın ne şiş yansın ne kebap tavrı sergilediğini görünce ipler kopmaya başladı. hatta küme düşürülmesi gereken bir fenerbahçe vardıysa ve bizi kurtarmak adına birşeyler yaptıysa da -çünkü bunlar da çok kişinin aklına geldi- yine yanlış yapmıştır. bir başbakanın yapacağı iş adaletin tecellisi için ter dökmek, mesai harcamaktır. zira kendisi başka amaçlarla bu operasyona start verdiği ve devamında işler boka sardığı için süreç bugünkü halini aldı. iktidar, meselelerin kendi yargımızlar, hukuk sistemimizle örtbas edilip unutturulacağına inanıyordu ama avrupada işler öyle yürümüyordu.

    sonra kendisinde giderek daha belirgin hale gelen kibrine şahit olmaya başladım. o oy verdiğim tevazu sahibi insan gitmiş, halkına tepeden bakan, birilerini sürekli ötekileştiren, herkese bir niteleme sıfatı bulup niteleyen bir kibir gördüm gözlerind. söylemleri nefret dolmaya, sesi çatallaşmaya, ağzından kötü sözler çıkmaya başladı. inanın, hala daha kedisine dair ufak tefek sevgi emareleri içimde duruyordu. hala daha seçim falan olsa ona oy verebileceğimi düşünüyordum.

    sonra gezi süreci başladı. ondan önce roboskiler, kürtaj muhabbetleri, ayyaş muhabbetleri derken içimden azar azar kayboldu. yalnız son nokta çok daha acı oldu. benim yıllardır öğrendiğim, yaşamaya çalıştığım dinimi sanki kendi babalarının malıymış gibi kullanmaya başlayınca öfkeden deliye döndüm. allah peygamber aşkıyla göz yaşı dahi dökmüş olan beni giderek inandığım değerlerden uzaklaştırdılar, bunu başardılar. eğer bunlarla aynı dini paylaşıyorsam bende bir sıkıntı var demekti çünkü. ve babama da anneme de eşime de aynı şeyi söyledim "bunlarla aynı dine inanmıyorum, bunlar müslümansa ben artık değilim".

    son nokta -çok uzadı biliyorum- camiide içki içildi, sex yapıldı elimizde görüntüleri var deyip yayınlayamayınca kondu kalbime. birincisi camide birinin içki içmesi benim imanıma da, allahıma da, dinime de zarar veremez. o kadar mukaddes olan kavramlar kendini bilmez birinin davranışıyla lekelenmez. sex de yapsalar bu durum değişmez. sen allaha ve onun vaadlerine inanıyorsan bunun bir öenmi olmamalı. hele böylesi bir durumda camii imamı ve müezzini aksini söylerken kalkıp dört koldan dini kullanarak demokratik haklarını kullanan binlerce sivile baskı uygularsan kusura bakma. aynı dinin mensubu değiliz artık.

    bundan böyle akp seçmeninin, babam anam da dahil azıcık onuru, şerefi, aklı varsa ilk seçimde bir mesaj vermesi gerekir. sen, senin dediğinin altına koşulsuz imza atmayan imamı, müezzini, müftüyü görevinden uzaklaştırıyorsan, sürüyorsan, yalanlıyorsan zaten şerefini yitirmişsin demektir. işte bunları görmesi lazım insanların. dini, yalanlarına alet edip, onun tek sahibi ve mirasçısı gibi davranmaları kendilerinden nefret etmek için yeterli.
  • bir amerika atasözü vardır: ilk izlenim son izlenimdir diye. belki biraz önyargı içeriyor lakin bu adamla ilgili düşüncelerime kaynak oluşturuyor.

    gayet doğal ve yerinde bir hissiyattır. insan olan " henüz sevmiyorum diyemiyorsa bile " birgün sevmeyenleri anlayacaktır.

    bir de türk atasözü vardır ki: evlat olsa sevilmez.
  • bu başlığı görse "çekemeyen anten taksın! sevmemeyi sizden öğrenecek değiliz." şeklinde düşünecek kapasitede bir insan olmasına rağmen başbakan olduğu için, kendine has aklı fikri olan insanların normal olarak edineceği hissiyat.

    ayrıca rte'nin gerçekten kötü bir insan olduğunu anlayabilmek için, inanılmaz bir gözlem yapma yeteneğine ihtiyaç yok.

    kötü insanları sevmeyenlerin, sevmeyeceği bir insandır neticede.
  • her vatansever türk evladının özgür birey olarak aklı ile düşününce ulaşacağı mutlak gerçek.
  • kolaydır!
  • ülkedeki insanlardan bahsederken sürekli sadece iki tip/grup varmış gibi bahseden ve gruplardan biri için aşağılayıcı azarlayıcı sözler sarf ederken diğeri için de "o grup bizim gruba şöyle yaptı böyle yaptı biz hep beraber mağdur olduk" minvalinde konuşmalar yapan biri için doğal olandır.
  • anlamadığım nasıl oluyor da birileri "iki ayyaş" sözünden sonra sevmez oluyor bu adamı. yani o zamana kadar iyi hoştu da o laftan sonra sevmemeye başladın! ben ilk gördüğüm günden beri (sanırım hikmet yar'ın taşak dibindeydi) sevmem kendisini.
  • benim iliklerime kadar hissettiğim durumdur. sevmiyorum. sevmeyeceğim. benim atama "ayyaş" bana "çapulcu/kadın mıdır kız mıdır bilemem/kafası kıyak/tinerci" diye hitap eden, kendini herkesin efendisi sanan bir insanı sevmek zorunda da değilim.
  • ileri vakalarında kendisini görmemek için ana haber bültenlerini izlememeye, hatta televizyonu açmamaya kadar varabilen eylem.
hesabın var mı? giriş yap