• madımak oteli'nin müze yapılmasına karşıymış, acılarımızı neden bu kadar hatırlamak istediğimizi anlamıyormuş.. yıllar önce almanya'da kundaklanan türk evi'nin müze yapılması için ne kadar uğraşmıştı bu zihniyet hatırlar mısınız.. şimdi aynı şey yurttaki vatandaşlarımıza yapılınca hemen bir örtbasçılık, vurdumduymazlık, şerefsizlik..
  • dün gece izlediğim bir programda sivas madımak sözü geçtiğinde yalnızca aşırı islamcılarda görmeye tanık oldugum bir savunma yapmıştır. konuyu basbaglara bingol e getirmeye ugrasmasını çamuroglu adına anlayamadım.bir yazar, bir bilim insanı ustelik sormaz mı kendine bunların ilişkisi nerededir diye. bunlar bir yana müze olmamalıymış orası diyor.toplum içindeki düşmanlıkları canlı tutarmış. o vakit bugunden sonraki ilk işinizin solingende müze yapılan evinin bir kebapçıya cevrilmesini saglamak olmalı.alman ve turkler arasında sadece düşmanlık yayan bu muzenin kapatılması sarttır.sayın basbakana da iletin bir daha o muzeye gidipte dusmanlık yaymaya çalışmasın.
  • akp'den aday olan, akp'nin rengine bürünmeyip, kendi rengiyle akp'yi boyayacağını söyleyen solcu/alevi zat. buraya kadar kabul edilebilir ama madımakla ilgili düşünceleri nedeniyle zamanın ötesine yollanasıdır, unutulasıdır.
    ...
    peki ne yapacaksınız akp'ye girip? mesela onlarca kişinin yakıldığı madımak'ta hâlâ kebap yeniyor; orayı müze yaptırabilecek misiniz?
    ben böyle müzeler, kırım anıtları, bunları sevmem. bence benden böyle bir şeyi beklemesinler. pozitif duygular için binlerce anıt dikmeye hazırım. ama ben uluslaşma sürecinin hatırlamalar kadar bazen de unutmalarla gerçekleşebileceğine inanıyorum.
    ...

    http://www.milliyet.com.tr/…05/27/siyaset/asiy.html

    onu bekleme, bunu bekleme... acaba ne beklemeliyiz kendisinden?
  • "camiye gitmem; ama ezan sesi olmayan bir dünya istemem. ramazan'da oruç tutmam; ama ramazan'sız bir türkiye istemem.."
    demis yazar.
  • " bu tür şaklabanlıkları bıraksınlar" gibi nezih bir beyanla genel başkanına layık bir vekil olduğunu göstermiştir.
  • akp'nin siyasi amaçları için alevi örgütlerle bir iftar ayarlayan politikacı. buraya kadar her şey normal. tabi o parti, o katılan örgütler, o ayarlayan kişi durumdan utanmıyorsa. neyse o dert değil, kişisel bir şey. haklı bir şekilde bazı alevi örgütleri de bu iftara katılmayacaklarını açıklıyorlar. 12 alevi dedesi de katılanların "düşkün" ilan edileceğini söylüyor. "alevi inancına göre, düşkün ilan edilenlerle her türlü ilişki kesiliyor, sadece cenaze namazları kılınıyor." yani bir çeşit afaroz.
    peki çamuroğlu reha buna karşı ne söylüyor? şaklabanlık yapmasınlar! “ilk açıkladığımız günden itibaren hakarete uğradık. davet edilmedik diye üzülüyorlar bu tür şaklabanlıkları bıraksınlar. kapalı toplumları açmazsanız bireyleri hapsederseniz. kapalı toplumları açarsanız. bireyleri çözeriz.”
    adama bakar mısınız? dernekler, federasyonlar, şunlar bunlar genelde yozlaşmaya açık yerlerdir o yüzden onların tepkisi ile ilgilenmiyorum ama bir inancın en üst noktasında olan insanlara şaklaban diyebilen bir adam var karşımızda. geçmişiyle de şakır şakır ortada olan bir adam.
    siyasi yelpazeyi baştan başa turlamış bir adam birine şaklaban diyorsa bence o söze muhattap olan insanlar "doğru" kişilerdir.
  • varligina cok sevindigim "adam"dir. hayirlara vesile olmustur.

    yoksa, bu dar günde böyle dagilmisken, senlik benlik kavgasina düsmüsken, cikmasaydi bu hizir pasanin suyunun suyu, kim oturup alevi örgütlenmelerini böyle yogun tartisacakti. ha, diye bilirsiniz ki, o cikmasaydi, cikmayacak adam mi yoktu. vardi, beli. amma velakin, onun gibi karikatürü zor bulunurdu.

    oradan oraya savrulusunu, ben olayim da ne olursa olsun acligini, kendi kendini onun bunun sözcüsü ilan etmesini, hatta bu o yemegi (bi iftar vardi ne oldu ona?) aciklaya bilirmis , kalemiyle. aciklar bence de. demagoglara madalya veriyorlarmis, benden duymus olmayin.

    sirri dökülmüstür, madimak otelinin altindaki kebapciya yönelik aciklamasindan cok önce hem de. birinci elden kaynaklardan yararlanmaya yetersiz dil ve tarih bilgisi yüzünden, celiskilerle, oturmamis kurgularla dolu kitaplari, belki konunun acemilerini tatmin etmede yeterlidir. bu yüzden sözgelimi aabf cevresinde tutunmasi mümkün olmamistir; karsisinda o tarihi, bilinci yaratanlarin mirascilari vardir, kendisine vehmedilen /vehmettirdigi degerin layiki olmadigi anlasildiginda, gerekli yaniti almistir. benzer cevrelerde de ayni sergüzesti defaatle yasamistir.

    bir inancin, kabul görmüs önderlerine ettigi kem söz, kendisinindir, düzeyini göstermesi acisindan belirleyicidir. yoksa, ayni edepsizligi, isterse serif soyundan gelen biri yapmis olsaydi da ayni gözle bakilirdi kendisine. soyunun sopunun kimseyi ilgilendirdigini sanmiyorum. bir toplumda kabul görmek, o toplumun bireylerinin onayiyla olur. o bireylere ragmen , o toplulugun degil temsilcisi, üyesi olamazsiniz. evet, bir topluma kabul edilmeniz , o toplumun size iyi niyetle yaklastiginin göstergesidir, sizinle kader birligi yapan insanlarin, sizin yüzünüzden o topluma gele bilecek zararlari da gögüslemeye hazir oldugunun göstergesidir. kadir kiymet bilenin anlayacagi haldir. o toplumun acik kurallarini ihlal ederseniz, o toplumun sizi dislamasindan da daha dogal bir sey yoktur. isler bu raddeye gelmeden bulunacak bir cözüm, hem toplum hem de topluma ters düsen birey acisindan en saglikli yoldur.diyelim ki, olmadi bu.ya oturur sapkanizi önünüze koyar, dislanmanin nedenlerini arar, uzlasma yollari ararsiniz ya da... "ya da" sini yazmaya gerek yok, bunun nasil olmamasi gerektiginin en zavalli örneklerinden biriyle karsi karsiyayiz.

    bu insan, siyasi hirsi yüzünden cumhuriyet devrindeki ilk düskün edilen siyasetci degildir. bu prozes, onunla beraber bulunmamistir. kendini o kadar önemsenmis görmesinin, mantikli bir nedeni yoktur; izzet ikram görmeyi umdugu yeni cevresindekilere, ne kadar önemli biri oldugununu göstermek istemesi, haric. mümkün mü böyle bir sey diyenlere, yakin tarihten ilk aklima gelen nazli ilicakoluyor, diye bilirim. ayni dramatik sonu kendisine diledigimden degil, esyanin mantigi bunu emrettiginden.

    kefillerinin, musahip, yol ehli, yoldas gibi kavramlarin icini bosaltmalari da, benzer yolun yolcularinin sikca kullandiklari usullerdendir . kadin ic camasirina basilan che resimleriyle ayni izdüsümdedir.

    ezcümle: bu zati, kimsenin linc etmesi diye bir sey vaki degildir, beyhudedir cünkü. o kendi ipini, kendi cekmistir. benden uzak, tanrisina yakin olsundur. bir de aldigimiz terbiyeye versindir ki, biz onun ictigi bulanik sulara tenezzül etmektense, susuzlugu yegleriz, dilimize sahip olma kavgasi veririz.

    (bkz: ates olsan cürmün kadar yer yakarsin)
  • birkaç gün içinde "sivas katliamı münferit bir olaydır" şeklinde bir beyanat vermesi muhtemel, muhterem zat.

    akp'lidir.
  • miyase ilknur'un kendisiyle ilgili yazısı;

    "mlsp-acilciler'den bp'ye, dtp'den dyp'ye ve son durak akp'ye savrulmanın öyküsü

    ve dönüyordu çamuroğlu
    başbakan recep tayyip erdoğan 'ın özel davetiyle akp'ye katılan ve katılım töreninde "türkiye'nin partisine hoş bulduk" diyerek sevincini dile getiren reha çamuroğlu , bir zamanlar kendisi gibi davranan solcu aydınları ağır bir dille eleştiriyordu.

    1994 yerel seçimleri öncesi rp yöneticileri ile görüşen cem vakfı yöneticileri için "birkaç yolunu saptırmış insan, alevileri yolundan saptıramaz. geçmişin mdp kurucularını bugün rp'nin yanında görmek eğlendirici oluyor" diyen çamuroğlu, rp'nin yerel seçimlerde iktidara gelmesinin ardından bazı solcu aydınları islamcılara yalakalık yapmakla suçlamıştı.

    daha önceleri mlsp-acilciler saflarında boy gösteren çamuroğlu 1980 sonrasında boğaziçi üniversitesi tarih bölümü'nü bitirdikten sonra kendisini tarihsel araştırmalara vermişti. " yeniçerilerin bektaşiliği " kitabı sayesinde alevi çevrelerle tanıştı. yirmi yıllık bir aranın ardından abidin özgünay 'ın yönetiminde yeniden çıkan cem dergisinde çalışmaya başladı.

    alevi camiası, tarihi konularda yetkin, konuşmalarıyla ruhlarını okşayan bu yazara kısa sürede ısındı. ancak kimseler onun hangi alevi ocağına mensup olduğunu, ailesinin geçmişini, tam olarak nereli olduğunu öğrenemedi. bunu sorgulamayı da ayıp saydı. madem ki kendi tezlerini savunuyordu, artık o bir aleviydi.

    baş döndüren geçişler

    cem dergisinde uzun süre yazılarını sürdürdü. ancak 1994'te mini yerel seçimler arifesinde cem dergisi yöneticilerinin rp'nin önde gelenleriyle buluşup anlaştığı haberleri ortalıkta dolaşmaya başladı. cem dergisinde abidin özgünay'ın "rp'nin inanlılarıyla alevilerin inanlıları neden işbirliği yapmasın" konulu yazısı çıkınca öfkelenen çamuroğlu, cem'den ayrılıp cemal şener 'le birlikte nefes dergisini kurdu ve bu derginin yazıişleri müdürlüğünü üstlendi.

    o yıl cem vakfı hariç diğer alevi örgütlerinin bir araya gelerek oluşturduğu alevi temsilciler meclisi'nin çalışmalarına üye olarak katıldı. ağırlıklı olarak avrupa alevi birlikleri federasyonu üyelerinin yer aldığı bu meclisten daha sonra yayımladığı bir bildiri ile ayrıldı. çamuroğlu, o bildirisinde alevi temsilciler meclisi'ni "siyaset yapmak" la suçluyordu. ancak daha önce ağır eleştiriler yönelttiği cem vakfı saflarına döndü. ne varki buradaki ikameti yine kısa sürdü. barış partisi kurulunca yine cem vakfı'nı terk edip barış partisi'ne katıldı. siyaset yapmakla suçladığı alevi temsilciler meclisi üyeleri ile barış partisi'nde buluşarak birlikte siyaset yaptı. barış partisi'nde ve genel başkan yardımcılığı görevine getirildi.

    ali haydar veziroğlu 'nun barış partisi'ni kapatmasından sonra kendini yeniden araştırma kitaplarına veren çamuroğlu, "osmanlı'nın 500. yılı" kutlamalarında "osmanlı'yı aklayan" konuşmalarıyla neo-osmanlıcı, neo-liberal çevrelerle yakınlaştı. bu çevrelerin aracılığıyla süleyman demirel 'le tanıştı. bu tanışma ona hacı bektaş veli dostluk ve barış ödülü'nü kazandırdı.

    dtp'nin kurucu üyesi

    alevi örgütlerinin ödüle aday gösterilenler içinde adı bulunmamasına karşın, çankaya'dan hacıbektaş'a yapılan telkinler sonucu dostluk ve barış ödülü'nün sahibi oldu. ardından da mehmet ali bayar 'ın, basının rüzgârıyla iktidara geleceği öne sürülen demokrat türkiye partisi'ne kurucu üye oldu. genel başkan yardımcılığını da sürdürdüğü parti, dyp ile birleşince bu kez dyp'nin genel başkan yardımcısı oldu.

    akp grup başkan vekili salih kapusuz 'un daveti ile başbakan erdoğan 'la görüşerek akp'ye girmeyi kabul etti. geçen hafta kendisiyle yapılan bir söyleşide, "ben gittiğim yerin rengini almam, rengimi veririm" diyen yazarın dtp ve dyp'ye verdiği rengi henüz kimse anlayamadı. akp'ye vereceği rengi görmek için bir süre beklemek gerekecek."

    http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=245881
  • eski anarşist, şimdilerde mehmet ağar ın partisinde. yazdıkları ile kalabilseydi, oturup sadece bektaşilkte zaman kavramı üzerine yoğunlaşsa bir şeyler olacaktı, ama olmadı, değişimin bu kadarı ne diyelim. tarihte alevi-bektaşilere yapılan katliamları iyi bilir. mehmet ağar'ı,derin devlet zihniyetini, sivası, maraşı bilmez mi, onu da ben bilmem.
hesabın var mı? giriş yap