• peter jakcson tarafından çekilen dizi. yani sanırım öyle oluyor...

    http://i.imgur.com/juq0a.jpg
  • bu bölümde doktorların şiddetin hedefi haline gelmesini oldukça duygusal ve biraz da abartılı biçimde ele alan ama tabii bu şiddetin gerekçeleri konusunda pek bir şey söylemeyen dizi.

    yine de bölüm bölüm ele aldıkları konular ve bunun yanında bölümlere yayılan ana karakterlerin öyküleriyle güzel, sıcak bir dizi. türkan derya'nın dizilerini seviyorum.
  • trabzonspor taraftarından tepki toplamış trt dizisi.

    http://spor.milliyet.com.tr/…12/1549193/default.htm

    şahsi kanaatim; o bayrak veya flama istanbul'un beşiktaş, fenerbahçe, galatasaray takımlarından birine ait olsa idi orayı öyle mozaikler miydi birileri? kesinlikle hayır, dokunmazlardı. o yüzden trabzonspor taraftarının tepkisi haklıdır ama sonuçta özür dilenmiş dizinin yapımcısı ntc medya tarafından, e ne diyeyim; özür de bir erdemdir.
  • sessiz sedasız yayından kaldırılan trt dizisi.
  • buz'un chevelle'in comfortable liar adlı şarkısından neredeyse birebir olarak alıp türkçe sözlerle bize sunduğu şarkı. ben yıllardır ikisini de dinlememe rağmen hiç fark etmemişim ama az önce sen de gitme çalarken comfortable liar çaldı sanan arkadaşım sayesinde aydınlandım.
  • acayip güzel bir havası var bu şarkının. bir türk müzik grubunun böyle tahmin edilemez geçişleri olan bir şarkıyı nasıl oluşturduğunu düşünürken (bkz: ah şu benzerlikler)
    (bkz: yapma volkan)
  • yıllar sonra tekrar izleyince beni hüzne boğan tunç başaran filmi.

    filmin kendisi zaten acıklı, bir kısmı da bizim mahallede çekilmiş bir filmdi o vesileyle orta okul günlerini de hatırlatınca ağlamak kaçınılmaz oldu tabi.
  • 2011'de trt1 de yayınlanan dizi.
  • başlığı okur okumaz (bkz: cem karaca) kulağıma eğildi ve
    "sen de başını alıp gitme ne olur! hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar, hiçbir şeyi istemedim seni istediğim kadar." dedi. can da rakı çekti tabi...
  • trt 2011 dizisiydi... şöyle de güzel bir şiir okunmuştu zamanında
    "istanbul gibiyiz hepimiz. bazen puslu, zaman zaman güneşli.
    tam göğsümüzün ortasında bizi ikiye bölen bıçak yarası.
    bir yanımız doğu, bir yanımız batı.
    sonra kalabalığız, yüzler var içimiz de, kalabalıklar.
    bir yüzümüz diğerine benzemiyor, bir sesimiz diğerine .
    öyle alışmışız ki böyle kalabalık yaşamaya
    karsımızda ki her yüzü kendi yüzümüz sanmaya başlamışız
    sesler öyle çok ki kendimizi bile duymuyoruz artık
    duymadığımız için konuşmuyoruz da.
    istanbul gibiyiz baharımız yok, baharımız olmayınca umudumuz da yok
    yazımız var ve kışımız. ya yazız ya kış...
    öyle parlak, öyle ışık ki ışığa koşan gece kelebekleri gibiyiz.
    tülden kanatlarımız yanmaya hazır
    en parlak ışığın, en doğru yol olduğunu sanan
    ama aslında kaybolmuşuz nereye gideceğimizi ne yapacağımızı bilmiyoruz. "
hesabın var mı? giriş yap