• başrolündeki oyuncuda kendimi bulduğum filmdir.
  • sadece bir romantik komedi demenin haksizlik yapmak olacagi film. david o russelli oldum olasi sevmisimdir ama bu filmde bir sey var her sahnede, her diyalogda bir orjinal bir sey oluyor sanki. ya da hollywood'da alismis oldugumuz diyaloglardan biraz uzakta ve o trajikomik mizah anlayisiyla gercek hayata daha yakin, dolayisiyla da garipsiyorum. ama guzel bi gariplik mutlu ediyor.

    gelelim oyunculara. en once sunu soylemeliyim ki, bradley cooper, sen saclarini uzatmamalisin. ama neyse konuya donuyorum. boyle en sinirlendigi cildirdigi zamanlarda izlemek cok hostu. robert de niro icin denilebilecek bir sey yok zaten. yeri geldi mi mafya babasi, yeri geldi mi mulayim aile babasi. jennifer lawrencein kendi de dahil tiffanykarakteri icin yanlis oldugunu herkes konusuyor. yasinin daha cok genc olmasi vs. gibi bir cok sorun var kagit uzerinde. ama olmus mu? cok iyi olmus. simdi butun odulleri aliyor mu? aliyor.

    gelelim spekulasyon kismina. bu filmin oscar almasi cok zor, evet. bu sene odul sezonunda hep favorilerimin kazanamayacagini dusunmustum, ama ozellikle 19. screen actors guild awards bana ne kadar yanlis olabilecegimi gosterdi. (ayrica j-lawin robert de nironun elinden odul almasi da hostu) bradleynin karsisinda daniel day-lewis var. sansi cok dusuk. jennifer lawrence kazanir ya sag pek ters dusmez oscarlara desem, amourdan emmanuelle riva var, onun ustune bir de amerikan propogandasi yapan jessica chastain var.

    uzun lafin kisasi, olmus filmdir. odul kazansa da kazanmasa da bizimdir.
  • robert de niro her zamanki gibi büyüledi. başrolleriyle, yan rolleriyle her oyuncu rolünün hakkını öyle güzel vermiş ki cast seçimi ancak bu kadar uygun seçilebilirmiş. hani bir film değil de, gerçekten varolan insanları, aileleri ve olayları izlermiş gibi doğal gerçekçilikle aktı gitti film.

    futbol, totem, bahis, dans, psikolojik sorunlar, sorunlu evlilikler, aile ilişkileri, aşk, zaaflar, arkadaşlık, ölüm, takıntı, aldatma, şiddet vb. hayatın içinde olabilecek hemen hemen her şeyin abartısız, sade ve durum komedisi eşliğinde harmanlanmış 2 saatlik özeti gibiydi. çoğu sahnede yüzümde ağlamaklı ifade oluştu, çünkü tam ağlatamayan bir film bu, dram yönünde ajitasyonun a'sı yok. haliyle etkileyici diyaloglarda, dokunaklı sahnelerde gözlerden yaş akmıyor. dramatik sahnelerin geçişi gülümseten doğal bir sahneyle bağlanıp akıyor.

    --- spoiler ---

    scent of a woman, dirty dancing, singing in the rain gibi efsanevi dans sahneleri içeren filmler listeme üst sıralardan giriş yaptı. bir masal anlatmıyor bu film. kusursuz insanları değil; zaafları olan, problemli, senin benim gibi insanların hikayesini anlatıyor. haliyle dans sahnesi de filmin ana hattına uygun olarak gerçekçi, kusurlu ve o kusurlarıyla mükemmelleşerek efsaneleşti. yüzlerde kocaman bir gülümseme, bir heyacanlı bir tedirgin yaşlı gözlerle izlettirdi kendini. 5 puana çığlık çığlığa sevindik, mutlu sonla biz de muradımıza ermiş sayıldık.

    --- spoiler ---
  • ayrılıklar sonrası ruhsal dalgalanmalarınız esnasında zaman zaman yaşanan takıntılı halleri, şöyle yapsam, böyle davransam, aman sunu desem vb. hiçbir işe yaramayacak, karşınızdakine yaranmacı yaklaşımlarınızı yüzünüze vuran çerezlik film.

    --- spoiler ---

    tabii ki mutlu sonla bitiyor..*

    nikki ne kaltaksın ayrıca, elindeyken kıymet bilme sonra taş bir halde görünce ekikiekiki hallerin, hayran bakışların nedir, ne şekilci birisin. kendisine buradan boşver arkadaş filmindeki dayak sahnesini armağan ediyorum.

    (bkz: filmdeki karakterlerle konuşan dede)
    --- spoiler ---
  • sırf başrol oyuncusu için bile izlenesi bir filmdir. konusu dahiyane olmasa da oyunculuklarıyla kendini izleten, sevdiren ve sizi yormayan güzel bir filmdir. oyuncuların performansı takdire şayandır efenim, izleyiniz.
  • modern toplumumuzda sağlığı, işi gücü yerinde olan insanlara neredeyse yarısının kaygı, anksiyete vs. gibi ruhsal bozukluklar tespiti yapıldığı ve bunun üstüne negatif değil pozitife odaklan öğretilerine de inceden dokunan, oyunculukların şaşırttığı (mükemmel anlamda), müzikleri her bir sahneye ayrı bir güzel ivme katmış, deli dolu, tamamen hayatın içinden, hayat dolu, gülerekten ağlayaraktan süper bir film olmuş. sanırım bir daha izleyeceğim.
  • bir kaç ay önce izleme listeme aldığım fakat bugün ancak izleyebildiğim ve şahane bulduğum film. her şeyden önce yönetmen david o.russell'a şapka çıkartmak gerek, böyle basit bir konudan çok başarılı bir film çıkarabilmek, hele de bir kitap uyarlaması söz konusuysa pek kolay değil bana kalırsa. ben bu tarz filmleri oldum olası severim, sade ve duygulara hitap edebilen, yarın uyandığımızda hemen unutmayacağımız filmlerdir bu gibiler. çoğunluğa pek bir şey vaat etmezler çünkü onlar her yönetmenden nolan gibi aksiyon beklerler, filmleri bu kadar da olmaz nidalarıyla ve yüksek tempoda izlemeyi severler, yanlış anlaşılmasın ben de nolan'ı takdir ederim fakat anlatmak istediğim şey başka. misal the king's speech en iyi film ödülünü aldığında bu görüştekiler filmi neredeyse yuhalamışlardı, geçen sene the descendants en iyi film adayı olduğunda bunu ben de çekerim havasına bürünmüştü bazılarımız. benimse en sevdiğim filmler bu gibiler arasından çıkar, insani duygulara önem veren, aksiyonu düşük fakat insanın ruhuna işleyen filmler kolay çekilmiyor ne yazık. bu anlamda hem kitabın yazarını hem de yönetmeni takdir etmeliyim. oyunculuklar çok başarılıydı, pek çok filmde bir tane sürükleyici oyuncu olur ve diğer oyuncular onunla paslaşır fakat bu filmde herkes başrol gibi, pas atmak yerine neredeyse hepsi bireysel olarak sayı atmaya çalışmış. sanırım bu sebeple 31 yıldan sonra bir film 4 oyunculuk dalında birden adaylık alıyor. her şeyden önce robert de niro kendisine komedi oyuncusu diyen sinemadan anlamazlara inat her türlü rolü oynayabildiğini bu film sayesinde bilmem kaçıncı kez kanıtlama olanağı buldu bana kalırsa, 1980'de ragging bull ile en iyi erkek oyuncu oscar'ını aldı ve epeydir aday bile gösterilemiyordu, bu film onun sinemaya gerçek anlamda dönüş filmi oldu bana kalırsa. filmle ilgili ilginç detaylar da mevcut, örneğin yönetmen russell hayatının ilk skype görüşmesini jennifer lawrence ile yapıyor ve oyuncu seçimine skype yoluyla karar veriyor. filmin başlarında elinde kamerayla pat'in peşinde dolanan çocuk yönetmen russell'ın oğlu, bir sahnede de niro kendisini ittiriyor ve çocuk gülmeye başlıyor hatırlarsanız, bu sahnede aslında gülmemesi gerek fakat de niro kendisini ittirirken çocuk tutamıyor kendini ve sahnenin böyle kalmasına karar veriliyor. david o.russell gerçek hayatta oğlunun da aynı pat gibi sorunları olduğunu hatta pat'i oğlunun 10 yıl sonraki hali olarak gördüğünü söylüyor, bu filmi de bir anlamda oğluna umut vermesi için çektiğini söylemişti hatırladığıma göre conan o'brien'ın şovunda. gelelim bradley cooper'a, hangover'daki adam gitmiş yerine dünyanın en güzel adamı olduğuna dair şüpheler barındırmaya başladığım bir bradley gelmiş, oyunculuk desen kendini epey geliştirmiş, bradley karşısında rol yapmanın jennifer için de zorlayıcı olduğunu düşündüm sonra ister istemez, neyse fazla ergenlik yapıp taylor swift'leşmeyeyim fakat bu adam cidden çok güzel ve çok başarılı. 9 en iyi film adayının beşini izledim ve aralarında lincoln ve les miserables dahil olan bu listeden en sevdiğimi bu oldu, öyle ki bir kaç kez daha izleme isteği doğuruyor film. umut edeyim, akademi bu filmi göz ardı edip de argo veya zero dark thirty gibi amerikan propagandası yapan filmlere kucak açmasın, böyle güzel filmler bir kaç senede bir ancak çıkıyor karşımıza, dileğim es geçilmemesi yönünde olacak.
  • fena değil filmlerden. bu film neden bu kadar abartıldı gerçekten anlayamadım, bundan çok daha başarılı duygusal filmler izledik hepimiz evet arkada bir deli dediklerimizden çok daha deliyiz belki de sloganı var ama robert de niroya rağmen yüzeysel kalmış kanımca. ayrıca bradley coopera illa oscar vermek isteniyorsa limitlessla verilebilirdi hazır robert baba da ordayken
  • sonunu dans,sarkı, güzelilik vb. yarışmalara bağlayan filmlere iyiden iyiye zaafım olduğunu bir kere daha kanıtlamıştır bu güzel film.(bkz: ekşi itiraf)
  • buffalo 66'nın hafifçe yandan yemişi. ama yine de güzeldi.
hesabın var mı? giriş yap