• sözün özü: (bkz: sinemada manitacılık)
  • arkasindan gelen soru iyi film nedirdir..
  • cevabı oha ya da anandır olabilecek soru cümlesi..
  • halil söyletmez (bkz: o kim amk) bile yapabiliyorsa değildir.
  • sinema sanattır hemde günümüz modern sorunlarını anlatan en iyi sanattır.

    okunmayan nice nitelikli bilgi dolu kitaplar sinemaya aktarılarak insanlara izlettirilir. görsel sanatlarda yeri ayrdır sinemanın bende.

    x kişisi bile film çekiyorsa sanat değildir demek yetersiz bir savunma olur.

    isteyen herkes şiir ve kitap yazabiliyor. ama hollanda'da bir vitrinde ince memed'i görürsünüz, nazım hikmet'i görürsünüz.
  • tereddütsüz evet diye cevap verebileceğim soru veya başlık.
    naçizane fikrim insanın ruhunu doyuran herşey sanat sayılmalıdır diye düşünmekteyim.
    sinemada da elbette çok farklı türde,alanlarda filmler var.belki hepsinin sanatsal özelliği yok ama
    sonuçta ortada yarınlara kalacak bir eser yaratım olayı var.
  • yazılarını severek takip ettiğim bir siteden alıntıdır...

    “sanat aristo’ya göre gerçeğin taklidi. bu taklit bir araca (medyum) ve bir usule/biçime bağlı. sanat ne kadar çok taklit ederse o derece az soyutur (abstre). fakat sanat hiçbir zaman gerçeği tamamıyla kopya edemez. sinema alanındaki taklit de gerçeği yakalayamaz. çöküş filminde hitler karakterini hitler’in kendisi oynasaydı bile gerçek olmazdı.

    bu sanat anlayışına göre edebiyat da sanat. nitekim eski yunanlılara ve romalılara göre edebiyat türleri de kendi başına sanat dalı olarak sayılıyordu. bu anlayışa göre yedi tür sanat vardı: hikâye, şiir, komedi, trajedi, müzik, dans ve astronomi. bugün bakılınca astronominin yedi sanattan biri sayılması garip. bu durum sanat kavramının tarih içersinde nasıl değişdiğinin kanıtı.

    onüçüncü yüyılda hikaye, şiir, komedi ve trajedi edebiyat kavramı altında toparlandı. fakat edebiyat sanatlığını korumuş oldu ve dans sanat olmaktan çıktı. onyedinci yüzyıla gelince görsel sanatlar, müzik, edebiyat ve opera (bütün sanatların birşetiricisi olarak) güzel sanatlar olarak tabir edilmeye başlandı. onsekizinci yüyıldan sonra sanat ve zanaat ayrımı yapılmaya başlandı. işler karıştı gitti ve bugünlere gelindi.

    bu kısa tarihçe batının sanata bakışını anlatıyor. batının sanat anlayışı doğunun sanat anlayışıyla tutuşan yanları var veya yok. bütün bunlar bile sanat anlayışının ne kadar yoruma dayalı bir şey olduğunu gösteriyor.

    aristo’nun sanat anlayışı makul, lakin sanat ile edebiyatın ayrılması gerek. edebiyat gerçeğin taklidini sözel olarak yapar. sanat gerçeğin taklidini duyusal olarak yapar. edebiyat lisana bağlıdır (tercümeye gerek duyar), ama sanat lisansızdır (tercümeye gerek duymaz).

    sanatı algılamak için duyular yeterli olmalı. algılamak anlamak manasına gelmiyor. sanatı algılamak için okumasını veya lisan bilmeyi gerektirmemesi gerekir. böyle bir anlayışa göre sanat ile edebiyatın ortak noktaları gerçeği taklit etmesi ve birbirlerine malzeme olmaları. aslında sanat ve edebiyat gerçeği taklit ile tarif ediyor da denebilir. bu anlayışa göre sinema ve tiyatro salt sanat değil. sinema içinde sanatı barındırır, ama salt sanat değil.

    nasıl bir tiyatro oyununun metni edebiyat olarak kabul ediliyorsa senaryo da edebiyat olarak kabul edilmeli. bu kabul üzerinden gidildiği zaman sinemanın bir parçası lisana dayanıyor. lisana dayanan bir eser salt sanat olamaz.

    kısacası sinema ne sanattır ne de edebiyat. zamanında saygıdeğer insanlar sinema ciddiye alınsın diye sinema sanattır diye dikte etmiş olabilirler. fakat bana göre sinemanın yedinci sanat falan olduğu yoktur.” ilgili link
  • eğer sanat değilse nedir diye sorulmalı
hesabın var mı? giriş yap