• eğer merak ettiğiniz soykırım yapıldı mı yapılmadı mı ise tarihçilerin, profesörlerin uzun araştırmalarını okumanıza, makalelerini incelemenize ilk aşamada gerek yok.
    harbiye'deki askeri müzeye gidin. ikinci katta tam olarak bu konuyla ilgili bir oda var. kimin kime ne yaptığını buyrun gidin isimlerle, belgelerle, fotoğraflarla görün.
  • bugün tarihi bir olay gerçekleşmiş bulunmaktadır.kendisiyle her nekadar ayni görüşte olmasam da doğu perincegin sayesinde bir fransız:"ermeni soykırımı vardır dediğinde",hadi kalan ordan dümbelek diyebilicez.
  • şimdi 1915'te hiçbir şey yaşanmadığını iddia etmek deliliktir. birilerinin ermenileri kışkırtması sonucu türklerle ermeniler çatışmaya başlamış sonucunda zaten sallantıda olan osmanlı devleti ermeniler için techir kararı çıkartmış -ki techir sonradan insanlığa karşı suç olarak tanımlandı fakat bir suça tanım tarihinden önce ceza kesemezsiniz soykırım olsa bile 1948 yılında tanımlanmış olduğu için hiç kimse ve kurum bu suçtan cezalandırılamaz- neyse techir edilen ermeniler iran dolaylarına ilerlerken dönemin çoğunluğu kürt haydutları ile rastgelmişler ve haydutlar kafilelere büyük zararlar vererek yağma yapmışlar. buna bir de yolda hastalanıp ölen yaşlılar eklenince ortaya katliam boyutunda bir kayıp çıkmış meselenin bütün özeti bu. ermenilerin lobiciliği sayesinde mesele soykırım adıyla anılmaya başlanmış.

    hazır yıldönümü yaklaşırken bir aydınlatayım dedim
  • sözde değil özde olan soykırımdır kabul ederseniz veya etmezseniz bu sizin sorununuz ama ermeni soykırımı vardır.
  • ne ermenilere ne de türklere yarar sağlamayacak bir kavga konusu.

    türkiye'de osmanlı'nın ermeni soykırımı yaptığını savunan bir "aydın kesim" her fırsatta hümanist yanlarını ortaya koyup aydın kimlikleriyle bu konuyu ele alıp, tarafsız olduklarını ileri sürmektedirler. bu tarafsız abilerin savunduğu tezlerin kaynakları genellikle fransız arşivlerinden cukkalanmıştır. osmanlı arşivlerinden de özellikle isyan çıkan bölgelerde kaç ermeninin "yargılanıp" asıldığına dair belgelerden yararlanılmaktadır. tarafsızlıkları bundan ibarettir yani. bir kere olsun ermeni isyanlarında ölen türk rakamalarını verdiklerini duyamazsınız. bu konuda bu yazar çizer takımını neden milliyetçilik yapmıyorlar diye suçlayan asla olmamıştır. sorun tarafsızım derken hep bir tarafın ağzını konuşmayı seçmeleridir. mesela bir dönem ermeni soykırımına dair bir seminer düzenlenecekti üniversitenin birinde. üstelik bu seminerler "bilimsel" bir toplantı olarak gösterilmekteydi. lakin bir çok türk aydının iştirak edeceği bu bilimsel kongrede aksi tez savunmak yasaktı. işte bilim ve tarafsızlıktan anladıkları şeyin faşizanlığın ta kendisinden başka bir şey olmadığı ortadaydı. bununla birlikte bu soykırımın olmadığını dile getirenleri aşırı milliyetçi hatta faşist olarak nitelendirmeleri de psikolojide "yansıtma" olarak geçen tabirin ta kendisi olduğu ortadadır.

    bunun bir de elbet ermenistan tarafı var. yakın zamanda sarkisyan ermeni gençlerinin ağrı'yı almasından filan bahsetti. kendisi üzerine düşen görevi yapmış. burda bir parantez açmak gerek, bizim aydınlarımızdan çıt yok. sanırım bu söylemlerle iki ülke arasında son derece güzel ilişkilerin filizleneceği kanısındalar. ermenistan tarafına dönersek; coğrafi olarak sıkıntılı bir yerde, komşularıyla berbat ilişkileri var ve ekonomik durumu iç açıcı değil. devletlere her daim düşman gereklidir. heleki durumunuz da bu derece vahimse türkiye ile aranızdaki bu tarihi sorun sizin için çok güzel bir korku politikası yaratabilir. ben ermenistan'ın bu ermeni soykırımı iddialarından türkiye'ye karşı bir yaptırım edinebileceklerine inandıklarına zerre ihtimal vermiyorum zaten. orda daha çok toplum pskolojisiyle ilgili bir tutumu var devletin.

    peki arkadaşım ateş olmayan yerden duman çıkar mı? öncelikle şunu diyeyim: ermeni milleti benim en sevdiğim halklar arasındadır. yaşadığımız topraklarda çok önemli sanat eserleri bırakmışlardır. osmanlı'nın da sadakatinden dem vurduğu bir millettir.

    ben o dönemde osmanlı topraklarında yaşayan bir ermeni olsaydım ayrılıkçı ermeni hareketine destek verebilirdim. savaşı kaybetmiş bir osmanlı var. topraklar işgal altında, yavaş yavaş kopmalar oluyor, itilaf devletleri de toprak sözü vermiş. e neden bunu geri tepsin ermeniler? lakin tarih bi anda ters akmaya başlamış işler yolunda gitmemiş ve karşılıklı kıyımlar neticesinde "geçici" tehcir noktasına gidilmiştir.
    türkiye bir çok kez gelin bir masaya oturalım, tamam tartışalım demiştir. lakin adamların istediği bu değil. sen kabul et etme bunun çok bir önemi yok. bu artık elde tutulması gereken bir kozdan ibaret.
    neyse yeter.
  • bu olaya soykırım diyenlerle ilgili görüşlerim: https://www.youtube.com/watch?v=oaq6_stwfm4
  • dünyada 28 ülke tarafından soykırım olarak tanınmıştır (ki aslında 27'dir çünkü abd, eyaletleri dışında federal hükümet veya abd kongresi olarak soykırımı tanımamıştır). bu, elbette hukuki bir karar değildir, ancak meseleye bazı ülkelerin türkiye gibi yaklaşmadığını görmek açısından önemlidir. lakin dünyada bu konuda farklı görüşte olan ülkelerin çok daha fazla olması, türkiye'nin de sanıldığından güçlü olduğunu göstermektedir.

    http://www.armenian-genocide.org/…on_countries.html
  • ermeni konusunun doğru ifadesidir.

    amerikalı bilim adamı profesör ernest bogard 1. dünya savaşında insan kayıpları konusunda yaptığı araştırmada ermenilerin kaybını 100 bin olarak veriyor. 1 milyon, 1 buçuk milyon gibi uçuk rakamlar veren tiplerin hezeyanları daha o dönemde çürütülüyor. bu 100 bin kayıp da sürgün yolunda yaşanan salgın hastalık, çetelerin saldırması vb nedenlerden dolayıdır.

    soykırım siyasi bir kavram değil, bu yüzden parlamentoların aldığı siyasi kararların hiçbir önemi yok. soykırım hukuki bir kavram, hiçbir mahkemenin soykırım yönünde aldığı bir karar yok. hatta tam tersine bir karar var. birinci dünya savaşı sonunda istanbul'u işgal eden ingiltere, itc’nin önemli kişilerini malta'ya sürgüne gönderdi. uluslararası bir mahkeme kurup sözde “ermeni soykırımı”nı kanıtlamak için çalıştı. ingiliz kraliyet başsavcısı woods; osmanlı, ingiltere, amerika, mısır ve ırak arşivlerini iki yıl boyunca araştırdı. ancak hiçbir kanıta ulaşamadı. kraliyet başsavcısı iki yılın sonunda 29 temmuz 1921'de takipsizlik kararı verdi.

    malta yargılaması ve önemi - uluç gürkan - tesam akademi dergisi - ocak 2015

    malta adası belleklerimize bir sürgün öyküsü olarak kazınmıştır. ancak bu doğru değildir. malta’da yaşanan olay bir yargılamadır. birinci dünya savaşı sonrasında ingilizler tutukladıkları ve çoğunluğu ittihatçı olan 145 osmanlı yöneticisini malta adası’na göndermiştir. amaç “türklerin yargılanıp cezalandırılmalarıdır.”(1)

    malta adası’nda iki yılı aşkın süre tutulan ittihatçılar hakkında “ermenileri toplu olarak katletmek” suçlanmasıyla adli soruşturma açılmıştır.(2) soruşturmayı londra’daki ingiliz kraliyet başsavcılığı yürütmüştür. başsavcılığın soruşturması, sevr antlaşması’nın “ermeni katliamı” iddialarıyla ilgili 230 ve 231. maddeleri’ne dayandırılmıştır. (şimşir, 1985, ss. 213-214) işgal sürecinde el konulan ve londra’ya taşınan osmanlı arşivinin yanında, amerika’da olduğu varsayılan tüm belgeler taranmış(3) ötesinde mısır‘da, ırak’ta, kafkasya‘da “ermeni katliamı” kanıtı aranmıştır. bütün çabalara karşın, bir ingiliz hukuk mahkemesinde geçerli sayılabilecek hiçbir kanıt bulunamamıştır.

    bunun üzerine ingiliz dışişleri bakanlığı, kraliyet başsavcılığı’ndan malta’daki türkler aleyhine “hukuki bir dava açılamıyorsa siyasi bir dava açılmasını” istemiş (4) ancak başsavcılığı ikna edememiştir. ingiliz kraliyet başsavcılığı, 29 temmuz 1921 tarihli bir yazıyla, “eldeki kanıtlarla” malta’daki türklerden hiç birinin “ermeni katliamı” gerekçesiyle cezalandırılamayacağını ingiliz hükümeti’ne kesin bir dille bildirmiştir.(5) bunun üzerine ingiliz hükümeti, malta’daki tutuklu türkleri serbest bırakmak zorunda kalmıştır.(6)

    kaynakça:

    1- fo 371/4172: dışişleri bakanlığı’ndan calthorpe’a, şifre tel, çok acele no. 33, londra, 05.02.1919

    2- fo 371.4174.129560: ingiltere dışişleri bakanlığı’ndan ingiltere başsavcılığı’na yazıya ekli ingiliz kraliyet başsavcılığı’nın 07.08.1919 günlü raporu. no. 1270, 10.07.1919

    3- fo 371/6504/e.8519: craigie’den curzon’a yazı, no. 722, washington, 13.07.1921

    4- fo 371/6502/e.5845: dışişleri bakanlığı’ndan başsavcılığa yazı, 31.05.1921

    5- fo 371/6504/e.8745: ingiltere başsavcılığı’ndan dışişleri bakanlığı müsteşarlığı’na, 29.07.1921

    6- fo 371/6504/e.10662: curzon’dan rumbold’a tel. no. 539, 27.09.1921 - fo 371/6505/e.10870: rumbold’dan curzon’a tel. no. 639, 29.09.1921 – fo 371/6505/e.11011: rumbod’dan curzon’a tel. no 645,04.10.1921 - fo 371/6505: plummer’dan savaş bakanlığı’na, no.4133(a), 29.10.1921

    ***

    abd ve ingiliz belgeleri ermeni soykırımı yoktur diyor. 13 temmuz 1921’de washington ingiliz büyükelçiliği’nin telgrafı:

    "ekibimden bir kişinin, şu anda malta adasında tutuklu olan türklerin mahkemesi için dün dışişleri bakanlığını ziyaret ettiğini size bildirmekten onur duyarım. yakın zamandaki savaşta, amerika birleşik devletleri konsoloslarının ermeniler üzerinde işlenen mezalimi [anlatan] raporlarını görmesine izin verildi. majesteleri hükümetinin amacına daha faydalı olması için, bu raporlar dışişleri bakanlığı tarafından yüzlercesinin arasında muhakeme edildi. üzülerek sizi bilgilendiririmki, malta adasında mahkeme için tutuklu bulunan türklere karşı delil olarak kullanılacak orada hiçbir şey yoktur. raporların, sorularda iki yetkili kişinin isimlerinden; sabit bey ve süleyman faik paşa’dan bahsettiği görülüyor ve hatta bu durumlarda verilen rakamlar yazarların kişisel görüşlerini sınırlandırıyor. tatmin edici suçlayıcı delil oluşturan verilmiş somut gerçek yok. dışişleri bakanlığı, isteğe [cevap], bu bağlamda hukuk mahkemesinde kullanılması için onlar tarafından sağlanan herhangi bir bilginin olamadığını dile getirdi. bu hükmü gözönünde tutarak ve dışişleri bakanlığının sahip olduğu raporlardaki gerçek, türklere karşı hali hazırda kanıt içeren delil göstermiyor. bu konuda, [abd] dışişleri bakanlığında daha fazla soruşturma yapmanın, hiçbir umut sağlamayacağına inanıyorum.” (ingiliz arşivi, pro-f. 0. 371/6504/e.8515 r.c. craigie, british charge d'affairs at washington, to lord curzon, telegram no 722 of jüly 13, 1921)

    ingiliz dışişleri bakanlığının üyesi mr. w. s. edmonds'sinin tuttuğu tutanak:

    ‘’amerika birleşik devletleri arşivi. morgenthau; [yani dönemin abd istanbul büyükelçisi henry morgenthau] ve onun bağnaz konsoloslarının propaganda tonuna rağmen, burada [ermeni] soykırım delili [abd arşivlerinde] bulunmamıştır. muhtemelen, washington’dan delil elde etmemizin mümkün olmadığı görülüyor. şimdi, soykırım ile suçlanan herhangi bir mahkumun [malta adasındaki 59 türk tutuklu] makul bir ihtimal ile suçlu bulunması için başsavcının kararını bekliyoruz.’’ (ingiliz arşivi, -f. 0. 371/ 6504/e.8519: dışişleri bakanlığı tutanakları)

    harbord: “istanbul’dan mardin’e kadar bütün bölgeleri gezdik. türklerin ermenileri öldürmek istediklerine dair bir işaret görmedik. üç ay önce ermenilerin tek bir adam kalmayıncaya kadar kesildiğini duymuştuk, halbuki duyduklarımızın hiçbiri doğru değildi. fransızlar türkleri mandaları altına almak istiyorlardı, bunun için de dünyanın şüphesini türklerin üzerine çekmek gerekirdi.” (erol ulubelen, ingiliz gizli belgelerinde türkiye, s. 212)

    ***

    ingiltere hükümeti ermeni soykırımı yoktur diyor.

    ermeni soykırımı iddialarının batılı ülkelerin parlamentolarında birbiri ardına kabul edildiği 1990’lı yılların sonunda ve 2000’li yılların başında benzeri bir karar alması ingiltere’den de istenmiştir. ingiltere devlet bakanı barones ramsey of cartvale, 14 nisan 1999’da ingiltere hükümeti adına yaptığı açıklamada bu talebi şu sözlerle reddetmiştir:

    “osmanlı idaresinin ermenilerin yok edilmesi kararını kanıtlayacak bir belgenin yokluğu nedeniyle ingiliz hükümetleri 1915 ve 1916’daki olayları soykırım olarak tanımamaktadır... bizce 80 yıl önce cereyan etmiş olayların bugünkü hükümetler tarafından değerlendirilmesi uygun değildir. zira bu olaylar hukuki ve tarihi tartışmalardır.” https://publications.parliament.uk/…xt/90414-09.htm

    bu açıklamaya rağmen, ermeni soykırımı lobisinin ingiltere üzerindeki baskıları sürmüştür. baskılar, 27 ocak 2001’de londra’da düzenlenecek yahudi soykırımı (holocaust) anma töreni’nde ermeni soykırımı iddialarına da değinilmesi noktasında yoğunlaşmıştır. ingiltere bayındırlık ve çevre bakanı beverly hughes, 22 ocak 2001’de ankara’da düzenlediği basın toplantısında anma programında sadece yahudi soykırımına değinileceğini belirtmiş (milliyet, 2001), 24 ocak 2001’de de istanbul’da basına şu açıklamayı yapmıştır:

    “bir süre önce ingiltere ingiliz hükümeti ermeni iddiaları konusunda sunulmuş olan delilleri gözden geçirdi. 1915 ve 1916’da meydana gelmiş olan olayların belgelerini inceledi. bu olayların birleşmiş milletler tarafından tanımlanmış olan soykırım tanımlamasına uymadığına karar verdi. bu ingiliz hükümetinin tutumudur ve değişmeyecektir.” (hürriyet, 2001)

    bu konudaki bir soruyu 7 şubat 2001’de yazılı olarak yanıtlayan hükümet sözcüsü barones scotland şöyle demiştir:

    “hükümetimiz, önceki ingiliz hükümetlerinin paralelinde, doğu anadolu’da 1915-1916 yıllarında yaşanan olaylarla ilgili kanıtları 1948 birleşmiş milletler soykırım sözleşmesi’nde tanımlanan biçimiyle soykırım olmadığını değerlendirmiştir.”

    http://dergipark.gov.tr/…wnload/article-file/137997

    ***

    abd’nin 40. başkanı ronald reagan'ın hukuk danışmanlığını yapan anayasa hukukçusu bruce fein, ermeni soykırımı yoktur diyor:

    "reagan, bizden ermeni soykırımını araştırmamızı istedi. bu istek üzerine biz de konuyu araştırmağa başladık. avrupa ve osmanlı'nın askeri arşivlerinde olan tüm kaynakları ortaya çıkardık. uzun bir araştırma sonucu, ermenilerin iddia ettiği 'soykırım'ın asılsız olduğunu gördük. 'ermeni soykırımı' hakkında şimdiye kadar yazılan ve bilinenler kendilerinin uydurduğu bir şey olduğunu anladık. unutmamamız gerekiyor ki o zamanlar ermeniler, türklerin çalıştığı yerlerde çalışıyor ve onların sahip olduğu tüm haklardan yararlanıyorlardı. bu haklar sadece ermenileri de kapsamıyordu, aynı zamanda rumlar, çerkezler, kürtler, süryaniler, araplar da yararlanıyordu. ancak osmanlı döneminde ermenilerin yüksek mevkide daha çok bulunduğu gerçeğini de belirtmemizde fayda var. birinci dünya harbinde ermeniler, yaşadıkları toprakları satarak osmanlı'nın düşmanlarına sığındılar. ermeni ordusu, kafkasya cephesinde ruslarla omuz omuza türklere ve gürcülere karşı savaşıyordu. hanelere baskınlar düzenliyor ve köyleri yakıyorlardı. sonuç olarak yaptıkları kıyım 2 milyonu aştı. olayların bu şekilde gerçekleşmesi sonucu sivil halk yaşadıkları yerleri zorunlu terk etti. türkiye yaşanan bu olayları gün yüzüne çıkarmak için arşivlerinden yararlanmamız için kapılarını açtı, ancak ermenistan bu isteğimizi geri çevirdi. düşünüyorum ki, eğer ermenistan arşivlerini açma isteğimize olumlu yanıt verseydi gerçek ortaya çıkacaktı. yani ermeniler tüm dünyadan ve türklerden uydurdukları tarihi yalandan dolayı özür dileyecekti."

    https://avim.org.tr/…n-hukukcu-danismani-bruce-fein

    ***

    hem osmanlı hem cumhuriyet döneminde türkiye’ye birkaç kez gelen fransız yazar claude farrere şöyle diyor:

    “bana 1913’te hücum yapanların, artık bugün tek kelime söylemeye yüzleri olmasa gerek. cihan harbi bitti. artık, selanik ordusundaki bütün fransız askerleri doğu’daki kurbanların hristiyanlardan çok müslümanlar, cellatların da, osmanlı’dan çok ermeniler olduğunu biliyor.” (claude farrére, türklerin manevî gücü, çv. orhan bahaeddin, t. 1001 t. e. no. 10, s. 13)
  • olmayan soykırımdır. özellikle kanını siktiğimin avrupasında 26 sene önceki hocalı katliamında ermeniler tarafından karnı değişilen hamile kadınları yakılarak öldürülen çocukları yapılan tecavüzleri görmezler. orospu çocuğudur çünkü bunlar. kimsede gündeme getirmez. ama bu it oğlu itlerin sahte belgelerini ön plana çıkarıp her tarafta türk düşmanlığı yaparlar. hdp denen pembesini siktiğimin orospu çocukları da türkiye partisiyim diyip katliamı kabul eder.
hesabın var mı? giriş yap