• 77 yılında ingiltere'de sex pistols la başlayan punk patlamasının new york a olan yansımasınıve kendine sam'in oğlu adı veren bi seri katilin yakalnışını anlatan bir film. yönetmen spike lee. kadroda pek tanıdık yok ancak john leguizamo cok iyi punk rolü yapmış.

    şu sıralar digitürkte oynuyor.
  • soundtrack'inde abba, marvin gaye, grace jones gibi sahislarin muzik icra ettigi ilginc film.
  • 70'ler sonunda ortaya çıkan punk hadisesini ve aynı zamana denk gelen david berkowitz'in işlediği seri cinayetleri iyi bir şekilde birleştirmiş tam anlamıyla bir dönem filmi. sıcak bir new york yazı ve hiçbir kadının sarı saçlarla ortalıkta gezinmeye cesareti yok...hala diskolara gidiliyor, ama ingiltereden gelen bir arkadaş punk diye bir şeyden bahseder olmuş. aynı zamanda da evli bir çiftin ilişki sorunları...film güzel olmasına güzel de, belki bu kadar çok şeyi birleştirmeye çalışmamalıydı. tamam, hayat bunu beceriyor, ama bir film ne kadar sürer ki?
  • çok fazla okumaya vesile olan lee filmi; özünde farklı olana karşı duyulan korkunun, kabullenme sınırını aşıp, paranoya etkileşimli retorikler oluşturmasıyla alakalı. fakat alt-metin klasik lee retrospektifini, clockers'la birlikte görsel segmentlerin planlar arası geçişte, klasik edit tekniğinden uzaklaşan input lar ile sağdeleşmesi yüzünden daha ilginç textual okumalara imkan tanıyor. hyper textuality direk 77'style işgalini görsel kodlarla sunarken, bileşke yapıtın iç meselelerini çökertmekte; ne var ki bu aslında filmin olduğundan daha iyi görünmesi için bulunmaz bir fırsat. peki bu noktada bir tür "hit and miss" mi söz konusu derseniz; bence bunu sizden daha iyi kimse bilemez...
  • digiturkun hala ısrarla oynattıgı film.
  • anlatımı biraz ağırsa da filmin esprisi güzeldir. "1977 yazı enteresandı, böyle böyle şeyler oldu new york'ta. işte biz bunlardan bir tanesine yakından bakıyoruz" demiştir sanki. bir de dökümanter bir geçiş yaparak diğer mavzulardan kısaca bahsetmiş, ele aldığı konunun da basında gerçekte nasıl yer bulduğunu göstermiştir. hoştur. öyle bir yazmış işte.
  • sadece seri bir katilin cinayetlerini anlatmakla kalmayıp, bu cinayetlerin birkaç insana olan etkilerini de seyirciye başarıyla aktaran, köpeğin konuşma sahnesine bayıldığım film. bir de boston red sox sahnesi komikti. ayrıca erkekleri de aşağılayan film.
  • spike lee bu filminde zenci muhabiri oynamaktadır.
  • siyah amerika'nın sözcüsü spike lee ırkçılığa da göndermeler de bulunduğu film.

    özellikle zenci muhabirin, brooklyn'in zenci mahallelerinden birinde -son of same dair- zencilerle yaptığı ufak söyleşilerdeki zencilerin tavırları, ırkçılığa yaptıkları göndermeler, brian de palma nın hi mom filmindeki be black baby temalı bölümlerini çağrıştırdı bana (her ne kadar çok kısa bir bölüm idiyse de bu film de). keza o filmde benzer bir dönemin new york'unu ele alıyordu.
  • şahanesinden bir spike lee joint. dionna’nın vinnie’yi plato’s retreat dönüşü (abba’dan dancing queen eşliğinde) yolda bırakması, son of sam’e direktif veren köpek, ritchie ve late term abortion gibi unutulmazları barındırır. mahallenin delikanlı takımından joe t, ritchie'yi bulmak için girdiği cbgb’den eli boş çıkarken yardakçısı’na “on kez duş alsak gene temizlenemeyiz bu barın leşliğinden” der. filmi gece vakti full konsantrasyon izleyen biri için de geçerli olabilir bu son cümle.
hesabın var mı? giriş yap