• her gün taksiye bindiğim bir durak var. bursa’da. tüm şoför ağabeyleri tanır ve “düne” kadar samimiyetlerine güvenirdim.

    iş sebebi ile uzun süredir ayrılmadığım sakalımla vedalaştık. gün içerisindeki yoğunluğum sebebi ile şoföre selam vermedim ve direkt gideceğimiz yeri söyledim. sakalımı kestiğim için beni tanımadığını farkettim. 20 tl tutacak yolu 40 tl’ye uçurması beni hayretler içinde bıraktı. üst yollardan gittiğimizi farkedince hiçbir şey demeden gideceğimiz yere varmayı bekledim. beni tanıyınca ne diyeceğini çok merak ettim.

    saçma sapan bir yalan uydurup ücret almadı. sanırım bu da utancının dışa vurumuydu.

    gerçekten birbirimizden bir şeyler çalmak için fırsat kolladığımız şu devirden çok da fazla bi beklentim kalmış değil. herkes kendi yağında kavrulsa yeter.

    tanım: herhangi bir çözümü olmayan durum, hede.
  • türkiye'de kim taksici ocağını kaldırır ve tamamen dağıtırsa dünya döndükçe hayırla yad edilecektir...

    (bkz: ikinci mahmud)
  • orospu çocukluğundan vazgeçerek.

    ekstra bir şey yapmalarına gerek yok, orospu çocuğu olmasınlar yeter.
  • nerde sabıkalı, sapık, şerefsiz tipler varsa aralarından ayıklayarak..

    ssk yok, kayıt kuyut yok..

    sabıka kaydı desen o da yok..
    ohh ne güzel..
    hırlı hırsız herkes taksici anasını satayım !!!

    çürük elmaları ayıklasınlar, über'e bineni öpsünler !
  • aslında taksici diye bir şey olmamalı. "taksi" olmalı yalnızca; insanı a noktasından b noktasına götüren bir taşıma aracı olarak. hizmeti o taksi ve bağlı olduğu kurum vermeli. taksici dediğimiz kişi ise o aracı komuta eden, güvenliğini sağlayan görevli şahıs olarak orada bulunmalı. yolcunun karşısında hizmet veren, o şahıs ve egosu olmamalı. konumu migros'taki kasiyer, apple shop'taki tezgahtar konumuna inerse problem biter. neden (bkz: migros kasiyerlerinin itibarı) için kimse başlık açmaya gerek duymuyor ?

    bir kez daha söylemiş olayım. bütün bu saydığım mesleklerin ömrü max 20 yıl.
    #73473874
  • taksicilerin boyle bir kaygisi oldugunu zannetmiyorum. onlar, piyasadaki tekel konumlarini surdurerek maddi kazanclarini koruma ve bunu yaparken gerekirse siddete basvurmaktan cekinmeyecek kadar etrafa korku sacmayi itibar kazanmaya tercih edeceklerdir.

    piyasada tekel olmak insana konfor getirir. musteri memnuniyetini umursamadan is yapma ayricaliginin getirecegi konfor ve maddi kazanc tatli para demektir. hic kimse boyle bir avantaji varken bundan vazgecmez.

    new york'ta ya da bircok metropolde cok uzun yillardir devletler ya da yerel belediyeler taksi isletmelerine plaka zorunlulugu getirerek buradan elde edilecek geliri kayit altinda tutmak istediler. taksi plaka sayilarini kontrol ederek ne kara borsalasmaya ne de vergi kacaklarina yol acmak istemediler.

    turkiye icinse 1970'lerde sonun baslangici denebilecek bir dizi olay gerceklesti.

    1) bunlarin basinda petrol krizi yasanmasi gelir. araplarin israil'e karsi organize hareket ederek petrol fiyatlarini ziplattiklari bir donemde cok kisa surede petrol fiyatlari 5 katina cikinca turkiye'nin dis ticaret hadleri bozuldu.

    2) kibris harekati sonrasi abd ile yasanan ambargo sureci sadece askeri alanla sinirli kalmadi. o donem bati blokunun turkiye'ye bircok dogrudan yatirim surecini de yavaslatti. bu durum da genel olarak turkiye ekonomisinin verimliligini azaltti. kibris harekati olmasa belki 12 eylul hic yasanmayabilirdi. tabii bunu boyle soyleyince insanlar gaza gelip beni taslarlar. demek istedigim turkiye'nin ne zaman abd ile iliskileri kotuye gitse turkiye ekonomisi krizlerden krize kosmustur. soguk savas sonrasi cumhuriyet tarihinde bunun tek bir istisnasi yok.

    3) koyden kente goc turkiye'de 1950'lerde baslamistir ama o donem menderes hukumeti abd'den krediyle yuzlerce traktor ithal ettigi icin bu goc agirlikla tarlada issiz kalan insanlarin koye gocmesi seklindeydi. yani sehirler ciddi anlamda bir cazibe merkezi konumunda degildi. bu surec 1960'larda terse donmeye basladi. sehirlerde bircok fabrika kuruldu. bu yuzden isci acigi koyden kente gocle kapatildi. cunku bati ile iliskiler kotuye gitmiyordu. bu da bircok fabrikanin kismen doviz cinsi kredilerle, kismen yabanci dogrudan yatirimla kurulabilmesini sagladi.

    1960'larda sehirler endustride istihdam saglayarak gelen gocu bir sekilde sehirlilestirmeyi kismen basardi. sorun ise 1970'lerde basladi. gocun durmamasi ve nufusun artmasi sehirlerin alt yapisinin yetersiz kalmasina yol acti. surec once gecekondulasma, sonra arabesk kulturunun sehirlerde daha gorunur olmasina yol acti. bu tansiyonlari dusurmek icin yesilcam 1970'lerde surekli kibirli zenginlere karsi dayanismaci ve gururlu fakirler temasini isletmistir.

    1960'larda, ya da en azindan sonlari disindaki donemlerde ne yesilcam'da bu kadar fakir guzellemesi ne de sosyal anlamda arabesk ve gecekondulasma gorunur olgular degildi mesela.

    kotulesen ekonomi, sinif catismasini derinlestirdi. devlet politikasi her zaman sinifsalliklari kimlikselliklere indirgeyerek hak taleplerini baskilamak seklinde tezahur ettiginden dolayi da kontrollu kaosu deneyip beceremeyince surec 12 eylul darbesiyle sonuclandi.

    darbe sonrasi siyasal islam'a alan acilmasi bilerek istendi. cunku toplumun en fakir kesimi olduklari icin verilen az kaynakla yetinerek toplumsal riza uretiminin maliyetini optimize edecek olanlar islamcilardi. surec idare etse de, turkiye ekonomisinin verimlilik sorununun bir turlu cozulememesi sonucunda koyden kente gocun odak noktasi arabesk'ten islam'a giderek kaymis ve bolusum savaslari 28 subat ile baska bir noktaya evrilmistir.

    iste yazinin basinda degindigim taksici sorunu bu noktada ortaya cikmaya baslar. devlet dis ticaret dengesini korumak icin dolara ihtiyaci oldugunu, dolar talebini baskilayamazsa enflasyonu hicbir zaman dusuremeyecegini cok iyi bilir. aslinda kisitlamak istedigi sey toplumun dolar talebidir.

    tabii toplum talepte bulunurken devletten dolar istediginin bilincinde degildir. koyune yol isteyen koylu, is isteyen issiz genc, universite egitimi isteyen lise ogrencisi, bunlarin hepsi icin dolar gerekir. devlet de dolar ister. kibris'ta asker var, suriye'de asker var, katar'da asker var, azerbaycan'da asker var, libya'da asker var. dolayisiyla bolusum krizi ortaya cikiyor. zaten enflasyon %60'sa bunun sorunu siyasidir, bolusum krizidir cunku %60 enflasyonu %10'a indirmek icin yapilmasi gerekenler cok karmasik degildir ama %10 enflasyonu %3'e indirmek gercekten zordur.

    tablo bu olunca devlet yekune bakar. sosyal adalet degil, doviz krizi cikarmayacak ehveni ser secenek onemlidir. bazen bakip kahroluyoruz iste kamudaki liyakatsizliklere, dilan polat gibi orneklere, secil erzan gibilere. tam sanayilesememis ullkelerde kendiliginden verimsiz iktisadi piramitler kurulur. yani devlet ister ki basim agrimasin istihdam yaratilsin ama kimsenin eline cok fazla para gecmesin ki doviz krizi cikmasin.

    bu piramitlerde yukariya dogru ciktikca sistemdeki para tabanda asgari ucretken yukarilarda milyon dolara cikar. piramidi guclendirmek icin cok para ne kadar az kisinin elinde toplanirsa doviz kuruna baskisi o kadar azalir. paranin ne kadar liyakatli sekilde o kisinin elinde toplandigi onemli degildir, o piramit kurulsun yeter. tabii bazen o piramidin uzerindeki kisi salak hareketler yaptiginda devlet toplumun gazini alabilmek icin devlet gibi hareket etmek zorunda kalir.

    bu surecin bir benzeri iste taksi plakalarinda yasandi. 1980'lerde belki 1970'lerde plaka sahipleri zaten soforlerdi. yeni plaka cikarmakta ozellikle bu donemdeki doviz krizleri nedeniyle devlet isteksiz davrandi. boyle olunca ve akaryakit fiyatlari da dovize bagli olunca yillar icinde taksi ucretleri cok dusememis ve karli bir is haline gelmistir. ilk donem plaka sahipleri gelirleri arttikca daha cok plaka almaya baslayinca da piyasada zamanla kartel olusturup yeni plakalarin piyasaya surulmesini de engellediler ya da surulecek plaka sayisini dusuk tutturup onlari da kendileri satin aldilar.

    sosyal acidan baktiginda olay aslinda tam bir faciadir. bugun kendi plakasinin sahibi olan biri olmaz ya kendi taksicilik yapmak istese istanbul'da ayda cok rahat 100 bin lira kazanir. maas olarak net 100 bin lirayi aselsan'da 10 yillik muhendis su an guc bela kazanir. plakalar az sayida kisinin elinde toplaninca kiraya zam yaparak daha cok kazanmak ister plaka sahipleri. bu yuzden de surekli daha ucuza calisacak adam ararlar. haliyle sabikali it kopuk dediginiz tayfa da daha kolay ucuza calistirilabilecek bir secenektir.

    isin benim acimdan sasirtici olan kismi ise plaka sahipleriyle soforlerin kader birligi etmeyi basarmis olmasidir. uber soforlerini doven adamlarin cogu plaka sahipleri degil onlara calisan taksi soforleridir. disaridan bakildiginda uber en cok plaka sahibini tehdit ediyor gibi gorunur. oyle ya sonucta sen sofor olsan uber'de daha cok para kazanacaksan ne diye plaka sahibine calisasin ki?

    bana sasirtici gelen kismi da bu iste. aslinda su an plaka agalariyla taksi soforlerinin cikarlari birlesiyor. plaka sayisi o kadar az ki tekel olarak halki umursamamanin, musteri secmenin getirdigi konforu aralarinda paylasmislar. aslinda bu durum plaka sahiplerinin uyanikligidir. bu yuzden uber gelse veya taksi plaka sayisi artsa ve halka olan usluplari duzelecek ve taksi ucretleri de dusecek. bu oldugunda surumden kazanacaklarinin farkinda degil pek taksi soforleri bu yuzden su an plaka agalari ne derse onu yapiyorlar.

    fakat dedigim gibi bazen tepkiler o kadar yukseliyor ki devlet devlet olmak zorunda kaliyor. imamoglu rahatti bu konuda cunku chp kurumsal yapisinda ve bu yapiyi finanse edenler icinde pek plaka agasi yoktu. konuyu surekli gundeme tasidi. secimi kazanirsa da ara ara kasimaya devam eder cunku halktaki genel karsiligini gordu. o durumda ak parti plaka agalarini rantlarinin bir kismindan vazgecmeye ikna etmek zorunda kalir. edemezse is cigrinda cikarsa plaka agalari rantlarinin tamamini feda etmek zorunda bile kalabilir. tabii disaridan gorunen bu, gercek durum nedir bilemem.

    ezcumle, devlet kendisini devlet gibi hareket etmek zorunda hissedecek bir kamuoyu baskisi gormedigi surece plaka agalari gundeme gelmeye devam edecektir. istanbul'u ak parti alirsa muhtemelen bu tarz haberler son bulur. peki devlet neden bu ise el atmak istemez?

    cunku doviz talebini baskiliyor. daha az taksi demek, daha az yakit yakilmasi demek, insanlarin taksi bulamamasi demek. ayrica cok para az kiside toplaninca onlarin uzerinden altindakileri kontrol etmek kolaylasir. kendiliginden bir gelir piramidi olusur. bu yapi verimsiz ve halkin cikarinin aleyhine de olsa doviz talebi yaratmadigi surece devlet icin sorun yoktur.

    tanim: taksicilerin umurunda olmayan bir sorudur.
  • itibarları mı kaybolmuştu?
  • rekabetin ne olduğunu anlayıp medenileşmeleri gerektiğini anlarlarsa, geri kazanmaktan ziyade ilk kez edinebilirler...
  • onlyfans açarak
  • bir ülkenin gelişmişlik düzeyini 3 şey belirler:

    1- yere tükürülmemesi
    2- yere çöp atılmaması
    3- taksi şoförleri (ülkemzde minibüs şoförlerinide ekleyebilirsiniz)

    tüm dünyada hayata tutunamayan, okumamış, elinden bir iş gelmeyen, sabıkası ve pskolojisi bozuk kişilerin yaptığı iştir taksi şoförlüğü. gelişmiş ülkelerde toplumun bu alt basamağındaki şoförlerin medeniyet çemberi dışına taşmamasını 'hukuk' balyozu sağlar. hukukun paspas edildiği ülkemiz ve benzeri ülkelerde ise taksi şoförleri her türlü suçu işler. dolayısı ile taksi şoförlerine itibarlarını ancak gerçek bir hukuk devleti sağlar.
hesabın var mı? giriş yap