• (bkz: quarantine)
  • mükemmel film. süresi gayet normal bence. (bkz: howard hughes)'ın hayatı ancak bu kadar sürede karşı tarafa hissettirebilirdi ki ölümünü filme almamış bile scorsese. olabilecek en ideal sürede bitirmiş filmi.

    (bkz: cate blanchett) (bkz: katharine hepburn)'a katharine hepburn'den daha fazla benzemiş.

    belki bilmeyenler vardır filmde çok fazla tekrar edildiği için küçük bir bilgi olsun:
    (bkz: karantina) kelimesi italyanca "cuaranta" yani 40 sözcüğünden türetilmiş. eskiden ticaret, taşımacılık vs. gemilerle yapıldığı için gemideki yolcular ya da mürettebat gemiden indirilmeden önce (bkz: tifo), (bkz: kolera), (bkz: veba) vb. bulaşıcı bir hastalık var mı diye 40 gün gemide tutulurmuş sözcük burdan girmiş hayatımıza.
  • yaşayan efsanelerden, büyük yönetmen martin scorsese'nin, başta dünyanın en ünlü psikiyatri doktorlarından olan dr. jeffrey m. schwartz olmak üzere, ingiltere ulusal obsesif kompülsif bozukluk derneği (bkz: ocd-uk) ve kaliforniya üniversitesinden bir çok araştırma profesörü ile ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar sonucu, en bilimsel ve gerçekçi obsesif kompülsif kişilik bozukluğunu betimlediği, muazzam bir renk ve dekor kalitesine sahip, alışılmış scorsese uzunluğunda, harika bir biyografi filmi.

    filmde 1940 lı yılların elon musk'ı olarak nitelendirebileceğimiz, inanılmaz hırslı ve inatçı bir milyonerin yani howard hughes*'un, dönemin ünlü aktrisleri katharine hepburn* ve ava gardner* gibi isimlerle yaşadığı ilişki ve amerikanın en büyük hava yolu şirketlerinden biri olan pan-am (bkz: pan american world airways) ile girdiğigökyüzü hakimiyeti yarışı konu ediliyor. bu milyonlarca dolarlık hırslı yarışta, howard'ın çalkantılı ilişkilerine ek olarak, bir de teşhis edilmemiş ocd rahatsızlığı ile gelen anksiyete atakları ve depresyon ile mücadele konuları, mükemmel bir anlatım ile işleniyor scorsese'nin maharetli ellerinde. hatta bu rahatsızlık o kadar doğru, bilimsel ve gerçekçi bir anlatımla işleniyor ki bir çok psikiyatri statüsüne göre sinema perdesine yansıtılmış en doğru ocd örneği olduğu iddia ediliyor. sırf bu filmle alakalı bir kaç psikiyatrik inceleme bile buldum internette. türkçe bir makaleye rastlamadım maalesef. ilgilenenler, merak edenler şurdan, şurdan ya da şurdan biraz araştırabilir. misal, "filmin başında ki çıplak çocuğun yankıları filmin sonlarına doğru yaşanan depresyon döneminde ki çıplaklığa yansıyor."

    konuyla alakalı bir iki şahsi fikrimden bahsedecek olursam da, bir çok insan obsesif kompülsif bozukluk rahatsızlığını bir tür "moda" sanıyor. kendilerinde bu bozukluğun olduğunu iddia ediyor ya da sanıyor. ama anladığım kadarıyla, kendi doktorumun da bana söylediğine göre, bu öyle -sanıldığı gibi- herkeste olan bir rahatsızlık değil. "bende ocd var" diyen insanların çoğu gündelik hayatta sıradan basit simetri takıntıları olan ya da kendilerini takıntılı sanan tipler.. (aslında bu da bambaşka bi rahatsızlık ya, neyse..) yani ocd öyle övünülecek bir şey değil. ve ocd olduğunu sananların da çoğu ocd değil. neyse..

    efendim ocd rahatsızlığı maalesef -diğer tüm rahatsızlıklar gibi, adı üstünde- kötü bir rahatsızlık ve insanın hayatını ciddi manada olumsuz etkileyen bir sorun. filmde howard'a ocd tanısı henüz konulmamış, yani filmde izlediğimiz olaylar, kendisinin böyle bir rahatsızlığı olduğunu bilmediği dönemlere ait. bu yüzden de rahatsızlığı, beraberinde bazen anksiyete atakları bazen de depresyon getiriyor. bir de -ilk kez gördüğüm bir detay- bozuk plak gibi aynı cümleyi tekrar tekrar söyleyip dururmuş meğer bu ocd hastaları.. otistikler böyledir sanıyordum ama meğer ocd hastaları da böyleymiş. e uzmanlık alanım değil sonuçta, bilmediğim çok şey var tabii, hatta muhtemelen hiç bişey bilmiyorum ama ocd hastalarının aynı cümleyi defalarca.. defalarca.. defalarca tekrarlaması bana çok ilginç geldi. sanki bilgisayar işlemcisi mavi ekran vermiş de 5-10 saniye sesi takılı kalıp kapanmış gibi.

    neyse, filmde ki en önemli sinemasal detaylardan birisi de başta da belirttiğim, muazzam renk kalitesi. filmin ilk bir saatinde turkuaz ve krem renklerinin tonları öylesine hakim ki sahneye, inanılmaz bir görsel şölen izliyoruz gerçekten. yani en basit figüranların kıyafetlerinde bile hatta yerde ki parke döşemeler ile arasında ki derzin rengine kadar düşünülmüş ve tasarlanmış. inanılmaz.. muazzam bir detaycılık ve kalite..

    sevgili leonardo dicaprio'nun ray gibi bir filme çarpmış olması da çok dramatik. eğer karşısında jamie foxx'un o kusursuz performansı olmasaydı kesinlikle ama kesinlikle bu filmde en iyi erkek oyuncu ödülünü alması gerekirdi. bastonlu sahneler hariç baştan sona mükemmel bir oyunculuk sergilemiş gerçekten..

    son sözümü martin scorsese'ye ayırmak istiyorum. vy canis majoris şahidim olsun ki büyük bir yönetmensin. ömrün uzun olsun...
  • sivil havacılığın tarihini anlatan harika martin scorsese filmi.

    üniversitede hocamız izletip sınavda bu filmden sorumlu tutmuştu. şiddetle tavsiye edilir.
  • güzel filmdi dahilerin çogut zaten hughes gibi kaçık değil mi? leo gelmiş geçmiş en iyi oyuncu benim gördüğüm kadarıyla oynamadığı rol kalmadı.
  • kralın güzel bir filmi ama en beğendiğim kanlı elmas
  • kesinlikle beğendim, dicaprio başarılı, renk seçimleri çok güzel, anlatımı ve tarzı farklı, atmosfer güzel yansıtılmış...
  • 20. yüzyılın başlarının dahisi olan howard hughes'in hayatını anlatan çok kaliteli bir film.

    leonardo di caprio ile cate blanchett'in muhteşem oyunculukları martin scorsese gibi zamanımızın bence en iyi yönetmeni ile birleşince ortaya harika bir biyografi filmi çıkmış.
  • usta yönetmenin elinde harika oyuncularla çok güzel bir iş olmuş fevkalade zevkli bir film.
hesabın var mı? giriş yap