1156 entry daha
  • sinemada ilk izlediğim film 1989 yapımı batman'di. babam minnacık çocukken götürmüştü beni. o eski, rutubet kokan, sünger dolgulu deri kaplı, oturunca hava kaçıran koltuklu sinemalardandı. büfesi bile kasvetli olan, film bitince çıkış yanan yerden çıkarken sanki bir yeraltı şehrine giriyormuş gibi hissettiren korkutucu sinemalardan.. bu filmdeki gotham şehri de aynı o sinemanın bir yansıması gibi olmuş. batman gotham'ın ete kemiğe bürünmüş şekli. şehrin karanlık, paslı, depresif hali batman'in iliklerine işlemiş. filmin atmosferi bana se7en'i yaşattı ama daha çok the crow filmini izliyormuş gibi hissettim. karanlığın içinden yavaşça çıkarken, sanki kostümün içinde eric draven varmış gibi hissettirdi.

    film çok fazla the dark knight ile karşılaştırılıyor ama the dark knight politik bir filmdi. ayrıca bir batman filmi değil, bir joker filmiydi. kazananı da batman değildi. bu filmde batman acımasız şiddet bağımlısı bir psikopat. the dark knight rises filminde batman karanlık tünelde mermilerden kaçarken bu manyak benzer tünelde mermilerin üstüne koşuyor. evet karşımızda olgullaşmamış toy bir batman var ama zekice hazırlanmış bulmacaları çözen, dedektif yönü de ağır basan bir batman bu. filmin diğer ayrılan özelliği the riddler. ilk defa bir batman filminde adam gibi bu karakteri görme imkanım oldu.

    film görsel anlamda o çok iyi. filmde görsellik tatmin ediyorsa o filmi tekrar tekrar izlerim. yakın tarihten örnek vermek gerekirse dune, blade runner 2049 ve ya the revenant da görsel olarak harikadır ve defalarca izlenir (özellikle the revenant kışın manzara fotoğrafçılığını sevenler için ücretsiz dersler verir). filmin üç saat sürmesi, acele etmemesi beni hiç sıkmadı.

    filmi ya çok seversin ya da sevmesin. ortası olacağını sanmam ama bu film kıtlığında ilaç gibi geldi. son söz, böyle karanlık bir filmi gece izlemek lazım.
1204 entry daha
hesabın var mı? giriş yap