21 entry daha
  • edgar allan poe'nun 1846'da yayımlanan kısa öyküsü.

    türkçeye "amontillado fıçısı" olarak çevrilen the cask of amontillado, gerek üslubu gerek içeriğiyle poe'nun en karanlık ve gizemli hikayelerinden biri olarak kabul edilmektedir. her şeyden önce poe'nun bir delinin halüsilasyonlarını mı yoksa haklı sebepleri olan aristokratın intikamını mı anlattığı belli olmayan bu hikayede, klasik dedektif hikayelerinden farklı olarak "cinayeti kim işledi?" sorusunu sormaz, daha ilk paragraftan katil ve kurbanın kim olduğu bellidir. "katil bu cinayeti neden işledi?" diye sorar. hikayenin başından beri okuyucunun aklında şu vardır: protagonist sadist bir deli mi yoksa nefret dolu ama haklı bir soylu mu?

    hikaye çarpıcı bir cümleyle başlar: "fortunato'nun binlerce kez bana haksızlık etmesine elimden geldiğince katlanmıştım ama hakaret etmeye de kalkışınca intikam alacağıma ant içtim."

    hikayenin ana karakteri kendisini tanıtmadan ya da adını söylemeye dahi tenezzül etmeden direkt kurbanının adını verir ve intikam alacağına yemin eder. okuyucu, ana karakterin adının "montresor" olduğunu çok sonradan öğrenir. ancak montresor'un gizemi bununla da kalmaz. okuyucuya fortunato'nun ona karşı ne tür suç işlediğini söylemez, sadece "hakaret ettiğini" belirtir ve bırakır. okuyucu, fortunato'nun montesor'u onu öldürecek kadar kızmasına ne tür bir aşağılanmanın yol açtığını anlayamaz. bu sırada montresor işleyeceği cinayetle ilgili okuyucuyu aydınlatmaya devam eder. ona göre öldürmek yeterli bir ceza değildir. kendisi "cezalandırılmadan" düşmanını cezalandırmanın bir yolunu bulmalıdır. eğer kendisi de yaptığı eylemden dolayı yakalanıp ceza alırsa haksızlığı düzeltmiş sayılmaz. ayrıca düşmanını cezalandırırken, o kişi bunu kimin ve neden yaptığının farkında olmalıdır. aksi takdirde yine haksızlık düzeltilmiş sayılmaz. bunun üzerine iyi bir fırsat yakalayıp düşmanını tuzağına çekmeye gider montresor. festival zamanıdır ve herkes kostüm giymiştir. sokakta sarhoş olarak bulduğu fortunato'ya "amontillado" şarabı bulduğunu ama bunun gerçek olup olmadığını anlamak için onun bilgisine ihtiyacı olduğunu söyler. bu şekilde şaraptan anladığı için övünen fortunato'yu montresor ailesinin yeraltı mezarlığına götürür ve orada onu duvara zincirleyip önüne de bir duvar örer. hikayenin sonlarına doğru anlaşılır ki montresor bu hikayeyi elli yıl sonra mutluluka birisine itiraf etmektedir. amaçladığı gibi fortunato'yu cezalandırmış ve kendisi ceza almadan kurtulmuştur.

    olay akışı açısından kısa olan hikaye, satır aralarındaki ince ayrıntılarıyla birçok araştırmaya konu olmuştur. her şeyden önce montresor’un bu hikayeyi elli yıl sonra bile bütün ayrıntılarıyla anlatacak kadar hatırlaması onun "takıntılı" kişiliğinin sonucu olarak görülmektedir. yine aynı şekilde fortunato'yu silahla vurmak ya da zehirlemek yerine sadist olarak nitelendirilebilecek bir şekilde öldürmesi (duvarın arkasında açlığa ve susuzluğa mahkum ederek günlerce süren işkence yöntemi) birçok kişinin onu "deli" olarak olarak kabul etmesine yol açmıştır. özellikle hikayenin sonlarına doğru fortunato öleceğini anlayıp çığlık atmaya başladığı noktada montresor'un "sen bana bunları yaptın, bu senin cezan" demek yerine onun yüzüne karşı aynı şekilde çığlık atması eleştirmenler tarafından "mantlıklı bir aklın" tepkisi olarak nitelendirilmemektedir. bazı yorumcular ise aşağılanmanın cinayete neden olacak kadar tahrik edici bir suç olmadığını, ancak akli dengesi yerinde olmayan birinin bu şekilde "abartılı" bir tepki vereceğini iddia etmektedir. buna karşılık, montresor ve fortunato'nun yaşadığı zamanın araştırılması gerektiği ve ikilinin ilişkisinin o dönemin aristokrat-burjuva gerilimi çerçevesinde değerlendirilmesini söyleyen eleştirmenler de vardır.

    bu yaklaşıma göre, poe hikayenin hiçbir kısmında tam tarih vermese de karkaterlerin giydiği kıyafetler ve sokakta festivalin olması eleştirmenlerce hikayenin fransız devrimi öncesinde italya'da geçtiği şeklinde yorumlanmıştır. bu dönemde bir aristokrat için aşağılanmanın türünün önemi yoktur, sadece aşağılanmış olması intikam için yeterlidir, zira bu bir "onur meselesi"dir. ayrıca fortunato'nun burjuva olduğu ve fransız dönemi öncesi aristokratlarla burjuva arası yaşanan gerginliğin de fortunato'nun montresor'u bu derece hafife almasında ve montresor'un da ondan bu derece nefret etmesinde etkili olmuştur. bu dönemde burjuva yükselip güç sahibi olurken aristokrasi sınıfı giderek güç kaybetmektedir. hikayenin bir noktasında montresor fortunato'ya "benim bir zamanlar olduğum gibi mutlusun" der. bu cümle, değişen sosyal dengelere bir gönderme olabilir. ayrıca mahzene doğru ilerlerken fortunato, montresor gibi soylu ve eski bir ailenin armasını hatırlayamaz. ailesinin armasının ne demek olduğunu ona anlatan montresor'un "aile şerefi" için de bu cinayeti işlediği düşünülür.

    her iki kesim de kendi iddialarını desteklemeye yetecek kadar kanıta sahiptir. bu noktada karar okuyucuya kalır. montresor'un, deliliğinin ürünü bir halüsilasyonunu mu okuduklarına yoksa onur meselesi haline getirdiği intikamını mı okuduklarına kendileri karar vereceklerdir.

    buradaki gizemin başarısı poe'nun eseridir. ironi ile gerçeklik arasında mükemmel bir denge kurar ve kesin açıklamalar yapmaktan kaçınarak her iki sonucun da çıkarılmasına yetecek kadar ipucu ve fikir verir. tıpkı birçok hikayesinde olduğu gibi sonunun nasıl biteceğini okuyucu kendi seçer.

    bu hikaye aynı zamanda poe'nun tarih ve şarap bilgisini de göstermektedir. hikaye boyunca şarap konusundaki bilgisiyle övünen fortunato, amontillado'nun bir sherry türü olduğunu bilmez ve montresor'a hem bunu kullanma hem de onunla gizliden gizliye alay etme fırsatı verir.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap