• başrollerini jack lemmon ve walter matthau'nun paylaştığı 1974 yapımı muhteşem film. işinden ayrılmaya çalışan bir gazetecinin son işini kabul etmesiyle içine düştüğü kumpası anlatan muhteşem bir komedi.
  • his girl frdiay filminin çakması muamelesi gördüğünden hakettiği değeri görmeyen film.

    oysa filmin klasik hikayesi, 1940 da çekilmiş his girl friday filminden önce de, 1930 yılların hemen başında sinemaya uyarlanmıştır...o hikayenin yanılmıyorsam 1931 yılında bu filmle aynı isimle(the front page) çevrilmiş bir filmi de mevcuttur..

    bir kaç kez sinemaya uyarlanmış hikayenin en meşhur olanı kuşkusuz his girl friday filmidir ama benim en sevdiğim,izlemeyi tercih edeceğim versiyon ise kesinlikle budur..tek başına bill wilder bile yeterdi ki,sinemada komedinin en unutulmaz ikililerinden biri olan jack lemmon ile walter matthau nun varlığı da filmi zevkle izlettirir

    önceki versiyonlarının aksine başrol kadın karakter yoktur gerçi..editöri walter matthau,evlenerek işinden ayrılmak üzere olan karakteri ise jack lemmon oynar..bu ikilinin arasında çoğu aşktan öte bir arkadaşlık sevgisi vardır her zamanki gibi...

    kadrosundaki büyük ustaların isimlerinin hakkını verdiği şahane film.
  • polisleri, siyasetçileri ve gazetecileri eleştiren sağlam bir komedi filmi. siyasetçinin koltuk sevdası uğruna, gazetecilerin tiraj ve haber atlatma çılgınlıkları uğruna bir adamın nasıl da hayatının kararabileceğini komik bir üslupla anlatıyor wilder. her zamanki gibi inceden inceye eleştiriyor bu insanlıklarını yitirmiş yaratıkları. konusunu da yazalım, merak eden olursa diye:

    bir gün earl adındaki bir herif siyah bir polisi öldürür ve akabinde tutuklanır. ölen bir siyah olduğu ve seçim yaklaştığı için bu cinayette hafifletici unsurlar olmasına rağmen earl idam cezasına çarptırılır. bu sırada jack lemmon'ın canlandırdığı gazeteci hildy johnson gazetedeki işine noktayı koyup susan sarandon'ın canlandırdığı peggy ile yeni bir hayata yelken açmaya karar verir ama ahlaktan, etikten nasibini alamamış patronu walter bu yetenekli elemanını bir kadına kaptırmak niyetinde değil ve sürekli hildy'nin işlerine taş koyar. film tek bir günde geçer ve gazeteciler, polisler, siyasetçiler üzerinden 30'ların amerikasına değinilir.

    epey eğlenceli sekansları mevcut filmin. ki sözkonusu wilder olunca filmin bu denli eğlenceli olması şaşırtmıyor haliyle. en etkileyici sekans earl'ün ruh durumunu öğrenmek isteyen psikolog ile earl arasındaki geçen sekanstı. "çocuk, babasını öldürmek ve annesiyle birlikte olmak istiyor" saptamasından sonra earl'ün onu penisinden vurması bir hayli eğlenceli idi. freud'a da selam çakılmış oldu. gazeteciler her ne kadar insanlıktan nasibini almamış olsalar da onlar da bir hayli eğlenceli idiler. uzatmayayım. izlenmemesi için bir neden yok bence.
hesabın var mı? giriş yap