• --- spoiler ---
    the notebook ve selvi boylum al yazmalım olay kurgusunun farklı olduğu birbiriyle zıt finale sahip olan iki filmdir , ama herşeyden önce the notebook masalsıdır, selvi boylum alyazmalım ise gerçekçidir*
    iki film de bir romandan uyarlamadır ve belki de mükemmel bir öykü bu filmleri efsaneleştirmiştir. her iki filmde de asya'nın ve allie’nin annesi kızlarının aşık olduğu adamı uygun görmemişlerdir. asya evlatlıktan reddedilmiştir. allie ise tam tersine daha fazla baskı altına alınmış ve kontrol altında tutulmuştur. asya hiç bir güvencesi , eğitimi vs. olmamasına rağmen ilyas’a kaçmayı tercih etmiş . allie ise noah’ı geride bırakmayı seçmek zorunda kalmıştır. selvi boylum alyazmalım filminde metafor , alyazmalım yazan kamyondur. the notebook'da ise noah’ın varını yoğunu harcayıp yaptırdığı mavi panjurlu ev`dir.

    ilk olarak selvi boylum al yazmalım’ı ele alalım. atıf yılmaz yorumuyla beyaz perdede gördüğümüz bir cengiz aytmatov hikayesi. filmle aynı adı taşıyan cahit berkay bestesini de unutmamak gerek ...
    kadir inanır: ilyas
    türkan şoray: asya
    ahmet mekin: cemşit
    cengiz sezici: can
    hülya tuğlu: dilek
    nurhan nur: asya'nın annesi
    ihsan yüce: ali hoca

    filmi kısaca özetlemek gerekirse ; kamyon şöförü ilyas ve köylü kızı asya’nın aşk hikayesidir. ilyas’ın hataları, içe kapanıklığı belki eşini küçük görmesinden kaynaklanan belki de içindekilerini , sorunlarını söylemeye utanmasından dolayı , ilyas bunalım anında kendini dilek’in kollarına atar. asya’nın çalıştığı yerin müdürüyle konuşup ilyas’a eski işinin geri vernesini istemesini gururuna yediremeyen ilyas , asya’ya, çocuğunun annesine insanların önünde tokat atmıştır , karısı ve çocuğuna rağmen o günden sonra dilek ‘in evinde kalmaya başlamıştır. asya da dilek’in evine gidip uzaktan herşeyi görmüş ve çocuğunu da alıp evini terketmiştir. bebeğiyle köyüne dönmek için yola çıktığında hurşit’le karşılaşır. asya hurşit ile evlenir çocuğu samet , hurşit’i babası olarak tanımıştır. bir gün hurşit , evinin yakında kaza geçirmiş halde ilyas’ı bulur ve onu eve getirir. ilyas , asya’yı ve samet’i görür. karısına aşık olduğunu onu hala sevdiğini hatırlar ve asya’ya kendisiyle gelmesini ister. ama asya, ilyas’a hala ilk günkü gibi aşık olmasına rağmen sevgi emektir diye karşılık verir ve hurşit’i seçer.

    ikinci film olan the notebook , nick cassevetes yönetmenliğinde, nicholas sparks'ın ayni isimli romanindan uyarlanan bir dram filmidir.
    ryan gosling : noah
    gena rowlands : allie calhoun
    starletta dupois :nurse esther
    james garner : duke
    anthony-michael q. thomas : nurse keith
    ed grady :harry

    the notebook ise zengin bir kız olan allie ve fakir noah’ın aşk hikayesidir. allie ve noah arasında başlayıp gelişen yaz aşkı allie’nin sonbaharda okulu için şehri terketmek zorunda kalması ve ailesinin noah’ı istememesi çiftin iletişiminin kopmasına neden olur. noah’ın yolladığı mektuplar allie’ye ulaşmaz ama noah yılmadan 365 mektup yazıp bekler ama en sonunda ikisi de pes etmek zorunda kalır. allie başka biriyle tanışır ve nişanlanır ve tam evlenmek üzereyken gazetede noah’ın resmini görür. resimde noah allie ile beraber hayalini kurduğu evi bütün ayrıntılarıyla inşa etmiş ve onu satışa çıkarmıştır. ertesi gün allie noah’ın yanına gider ve noah’a hala aşık olduğunu , onu unutamadığını anlar. en sonunda nişanlısına durumu anlatır ve seçimini hala unutamadığı , aşık olduğu noah’tan yana kullanır ve mutlu bir son olur*

    şimdi bu iki film arasında bir kıyaslama yapacak olursak ikisi de mükemmel şekilde işlenmiş birer aşk hikayesidir. ikisi de sosyolojik açıdan bir değer taşımaktadır. kadının verdiği kararların birbirinden farklı olması iki filmi izledikten sonra bana bunu düşündürdü. eğer asya da allie gibi kendi ayaklarının üstünde durabilse ekonomik olarak başka birine ihtiyaç hissetmese gerçekten aynı kararı verir miydi ? ya da gerçekten sevgi emek miydi ? asya ‘nın seçtiği özveriydi ama adı üstünde sevgiyi seçti , aşkı değil. the notebook da ise allie evlenecek olduğu nişanlısına duyduğu sevgiyi değil sadece aşkı düşündü. sevgi ve aşk belki de bu insanların yaşadığı toplumların onlara öğrettiği kavramlar çerçevesinde gelişmiş bir değerdi. asya duygularını bastırmayı seçti çünkü öğretilen sevgi emekti , iyilikti.
    selvi boylum al yazmalım filminin finali realist ama birçoklarına göre duygusal anlamda “kötü son” yakıştırmasıyla bitmiştir ki aslında gerçekten de kötü bir sondur. çoçuğunu ve aşkını, kendi hataları, eşine duygularını anlatmaması yüzünden kaybetmiş ilyas , hayatının sonuna kadar karısının aklında başka biri olduğunu bilerek yaşayacak olan hurşit ve aşkını belki çocuğu yüzünden belki de hurşit’e karşı duyduğu minnet yüzünden terketmek zorunda kalan asya.
    the notebook filmine baktığımızda ise seyircinin görmek istediği masalsı mutlu son herkesi tatmin etmektedir ki o da resime nereden baktığınıza bağlıdır. terkedilen nişanlı burada kurban edilmiştir ne yazıkki.. allie’yi tamamen saf bir aşkla tutkuyla seven nişanlısı peki bunu haketmiş midir ? kendisinin de dediği gibi o an aklından , noah’ı vurmak, pataklamak ya da allie’yi terketmek geçmektedir ama hiçbiri allie’yi ona geri getirmeyecektir ki getirse de hurşit rolünde bir ömür boyu evli olacak olmak değildir artık mutluluk , bu filmde tanrılar* büyük aşkın gerçekleşmesi için eski nişanlıyı kendilerine kurban olarak seçmişlerdir.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap