• filmin iceriginin detayli bir incelemesi icin:

    http://www.prensesemektuplar.com/…rs-digerleri.html
  • modern pornografinin insanların düşündüğünden daha fazla felsefi dayanağı olması konusunda çok başarılı; ama bu felsefenin kapitalizm ve popüler kültür endüstrisi ile bağlarından bahsetmemek açısından başarısız bir filmdir. lakin şunu da unutmamak gerek; film bu iki söylediğim şeyden ikincisinin varlığını reddetmemektedir ve değindiği konu itibariyle bu konudan bahsetmek zorunda değildir. izleyicinin filmi izlemeden önce madalyonun iki yüzü hakkında bilgi birikimi sahibi olmasını tavsiye etmekteyim.
  • bu filmde rahmetli vincent schiavelli de küçük bir rolde gözükmektedir.
  • iç baymayan, yılışık olmayan bir aşk filmi aslında. gerçek bir hikaye ve topluma aykırı doğan porno kültürünün yayılış hikayesi. izlediğim en mantıklı evlenme teklifini barındırmakta.

    --- spoiler ---

    - hiç evlenmeyi düşünüyor musun?
    - hiçbir şey ilişkiyi, evlilik gibi zedeleyemez. o yüzüğü taktığın anda, sahiplik durumu ortaya çıkıyor. ondan önce dostça, birbirine karşı nazik. seni sevdiğim kadar, çok kadın istiyorum.
    - biraz önce ne yaptık? (grup)
    - işte bunu söylüyorum.
    - tek eşlilikten bahsetmiyorum.
    - öyle mi?
    - elbette hayır. beni nasıl yanlış anlarsın?
    - evlenmek ve yaşadığımız hayatı bırakmak istemiyorum. hiçbir şey değişmez.
    - neden şimdi?
    - çünkü birlikte olmak istediğim tek erkek sensin. bu yüzüğün, beni diğer kadınlardan daha çok sevdiğini anlatmasını istiyorum.
    - tören istiyor musun?
    - bir kiliseye gitmek istiyorum.
    - girerken papaza para öde, çıkarken avukata çekini ver.
    - sen benim hayatımsın. hayatım...
    - sen de benim hayatımsın. şu an için. gelecek için konuşamam.
    - ben konuşabilirim.
    - bir şey söyleyeyim.
    - konuyu açtığımı unut.
    - beni dinle. ne dediğimi dinle. benimle evlenir misin?
    - hiç komik değil.
    - şaka yapmıyorum. bayan flynt olma şerefini verir misin bana?
    - benimle kafa mı buluyorsun? gerçekten mi?
    - hayır dalga geçiyorum. * ben ciddiyim.

    ayrıca ''?''hangisi ahlaka daha aykırı? seks mi, savaş mı?''

    --- spoiler ---
  • edward norton'in onemli bir rolde olmasina ragmen cok az ekranda gorundugu film.
  • bu kadar az yorum yapilmasina sasirdigim, birkac gundur izledigim en iyi film.* filmde seks ve pornografiyle ilgili tabularin, insan oldurme ve iskencelerle ilgili kaniksamalarla karsilastirildigi larry flynt konusmasi icin (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=wsqt0iluw6i)
    avukat isaacman'in ozgurluk ve hakaret arasindaki ince cizgiyi vurguladigi o muhtesem konusma icin (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=metunes82o0)
    yonetmenin milos forman olmasi, bir filmin en azindan bos bir film olmamasi icin garantidir diyebiliriz. bu film de gercekten dolu bir film.

    --- spoiler ---
    fark edilmemesi biraz zor ama mahkemelerin birinde larry flynt'in tisortunde yazan yazi:
    "fuck this court"
    http://data3.whicdn.com/images/2684934/thumb.jpg
    --- spoiler ---

    eklemeden gecemeyecegim, kurt cobain'le zevklerimiz benzesiyormus. (bkz: courtney love)

    edit: link
  • 1997'de altın ayı'yı kazanmış filmdir.
  • spoiler....
    genelde dandik filmlerde ve/veya pek de önemli olmayan filmlerde rol alan woody harrelson'ın sırtladığı filmdir. milos forman'la başlamayı planlıyordum cümlelerime, ama woody ile başlamak daha doğru olacak. adamın görünmediği sahne yok neredeyse. görünmediği sahnelerin sayısı çok az. film de iki saat sürüyor. buna rağmen aktörün performansı hiç düşmüyor. bu zorlayıcı karakterde dört dörtlük bir performans ortaya koymuş. karakter neler yaşamıyor ki? hapse giriyor, hıristiyan oluyor, felçli oluyor, ateizme geçiş yapıyor, akıl hastalarının tıkıldığı hapishaneye giriyor, eşini yitiriyor vs. kısacası kolay bir karakter değil. woody tüm bu duyguların hakkını veriyor. edward norton'ı izlemek de keyifliydi. ama pek önemli bir rolde değil. gereksiz bir bilgi vereyim: norton ilk yönetmenlik denemesinde yan rollerden birisini forman'a paslamıştı. bilenler bilir. forman oyunculuk da yapıyor.

    gelelim filme. gerçekte de yaşayan larry flynt adlı pornocunun hayatı üzerinden özgürlüğe değiniyor bu film. iki saat süresince bu pornocunun haytalıkları gösterilse de aslında tek bir soruya yanıt aranıyor: her şey ifade özgürlüğünün içinde midir? bir papaz doğru olmadığı ve kimsenin buna inanmayacağı bilinmesine rağmen "annesiyle yatıyor" şeklinde hicvedilmesine/itham edilmesine dava açılabilir mi? bu da mı ifade özgürlüğünün içindedir? onlarca kişinin sadece tweet attıkları için mahkemelik oldukları bir ülkede yaşadığımızdan filmin finalinde larry'nin suçsuz bulunması bir hayli dokunuyor insana. adam papaza demediğini bırakmamış dergisinde ve suçsuz bulunmuş. bizim öğrenciler polise twitter'dan tepki gösterince 10-20-30 yılla yargılanıyorlar. kahretsin.

    sağlam bir film. ama yönetmenin iki filmi kadar çarpıcı olduğunu söyleyemem. amadeus ve one flew over the cuckoo's nest yönetmenin hala en sevdiğim filmleri. the people vs. larry flynt gibi biyografik olan man on the moon, kostümlü drama valmont, dönem filmi goya's ghost filmlerini pek sevdiğimi söyleyemem. gene de her daim ortalamanın üstünde filmler ortaya koymayı başarmış birisi forman ve bütün filmleri izlenmeli. larry flynt ise eğlenceli ve başarılı filmlerinden.
  • özgürlük nedir? ne değildir? elle tutulur bir şey midir? ölçüsü var mıdır? algılanabilir mi? az özgürlük ya da çok özgürlük denen bir şey olabilir mi? a’sı b’si c’si mi vardır? ve kaçınılmaz olarak: olgun bir birey haline gelmek özgürlük kavramını tamamen bireyin sorumluluğuna yüklemez mi? olgunluk yasal bazda böyle bir kavram değilse nedir?

    milos forman’ın larry flynt’in hayatının bir kesimini anlattığı film kaçınılmaz olarak düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü kavramlarına dolanıyor. çünkü larry flynt böyle biri. filmi ve kavramları sadece porno dergi/film yapan şirketin başındaki, para sahibi, neye karşı olduğunu açıkça söyleyecek kadar kendine ve yaptıklarına hakim bir adamın hayatı üzerinden algılamak aslında olayın özüne aykırı olur. ha, sonra da geleceğim, buna karşın film aslında olayın sektörel yanına ve sektör genelindeki algı üzerinden yapılan kavgalara değinmekten çekiniyor, larry flynt’in hayatının rotasından çıkmamaya özen gösteriyor. bu tamamen tercihi bir şey yani.

    larry flynt, filmin başında da gördüğümüz gibi babasının tüfekle kendisine ve kardeşine doğru ateş ettiği bir geçmişe sahip biri. ve sonra ayrıldıktan sonra annesinin erkek arkadaşını sevmemesi üzerine yeniden onun yanına yerleşen biri. hatta cinsellik gibi takıntılı ve özgürlükçü biri olmasına karşın orduya girip kendini belli bir yaşam tarzından mahrum kılabiliyor. yani larry aslında koşullara göre hareket ediyor; bunu filmin ilerleyen bölümlerinde buğulu bir şekilde görebilsek de uğraşılarını içinden geçtiği dönemlerle yan yana koyunca böyle bir sonuç ortaya çıkıyor.

    derin bir felsefeye sahip çıkmadan bir şeylerin peşinden gidiyor gibi görünse de, söyledikleri hedefini ıskalamıyor: “burası sizin ülkeniz olduğu kadar benim ülkem de.” “cinayet kötü bir şeydir ama fotoğrafını çekenler pulitzer bile kazanabilirler. oysa seks yasal bir şeydir ama fotoğrafını çekerseniz ceza bile alabilirsiniz.” “seks mi daha ahlakidir, savaşmak mı?” (burada arka planda vietnam savaşından görüntüler görülüyor) aslında larry flynt’in derdi nedir, toplumun bu kavramların indirgendiği konumlara saldırmasından daha iyi anlıyoruz: hakime portakal kabuğu atmak, tutuklanacağını bilmesine rağmen polislerin önünde, tezgahta birisine dergi satmak, kendisine hapis cezası veren hakime “hiçbir bok bilmiyorsunuz” mealinde şeyler savurmak. larry flynt ülkesindeki düşünce ve yaşam kontrolcülerine savaş açmış durumda. ama bu savaş kana kan dişe diş bir mücadeleden ziyade, onların (kendine göre belki de abartı) meşruluğunu küçümseyen, hor gören bir kıvamda ilerliyor. duruşmaya ‘fuck the court’ tişörtü ile çıkması ya da asker miğferi ile duruşma salonuna girmesi gibi. larry, çevresindekiler normal tutumlarını ona sürdürdükçe daha da ironikleşiyor ve bunu sadece bir şeylere olan kızgınlığından değil, tam tersine, kendisi öyle olduğundan yapıyor. yani larry aslında sadece ‘özgür’ olmak ve öyle davranmak istiyor, filmin başından beri yapmaya çalıştığı gibi.

    belki de filmin anlatımının derininde işleyen kavramların düğümlendiği iki yer var: 1- dönemin bakanlarından ve toplum genelinde oldukça saygın bir konumda olan jerry falwell’e dair, hustler dergisinde gerçek olmayan bir şeyi yazmasından ötürü açılan dava duruşmasında, larry’nin avukatı alan ısaacman’ın sorduğu sorularla aslında jerry’nin de orada yazanların doğru olduğuna ‘inanmadığı’, dolayısıyla ‘zaten inanılmayan’ bir şeyin yazılmasının hatta okunmasının nasıl hukuk olarak suç olabileceği gerçeğine kendi kendine varılması. 2- yüksek mahkemedeki duruşmada yine alan ısaacman’ın, ifade özgürlüğünün bireyin ve topluma bir saygı yolu olduğu ve aslında bunu yaparak toplumda ifade yoluyla oluşan değerlerin birbirleri ile eşdeğer olabileceği ve bu şekilde toplumdaki zıtlıkların dinebileceği ile ilgili bir konuşma (ne kadar da bizi anlatıyor, değil mi?). bence bu iki nokta filmdeki tüm sarmalların düğümlendiği ve bütünleştiği yer.

    filmde görüyoruz ki larry flynt özgürlük kavramının algılanış şekliyle ve bunun yasal sistemdeki şekillenişi ile belki ilk yıllarda değil, ama hayatının ikinci yarısında mücadele etmiş birisi. film aslında 70’lerden sonraki gençlerde oluşan ahlak baskısından kurtulma çabasına ve genel olarak amerikan kültüründeki, silkinerek daha özgürlükçü bir ifade arayışına girmeye hiç değinmiyor. bununla birlikte yine 80’lerle kıpırdanmaya başlayan, 90’larda o kıpırdanmanın bir tür kabuklarını kırdığı hareketlenmelere dönüştüğü porno sektöründen de bahsetmiyor. filmin anlatımı sadece larry flynt’in genel ahlak kuralları ile örülmüş özgürlük anlayışına karşı duruşu ile ilgili. üstüne üstük, filmde olan şeyleri gerçek olduğunu bilerek izlemek hem şaşırtıcı hem de eğlendirici. oyuncuların performansı burada aslan payına sahip.

    hele hele türkiye’de dinlemeye, duymaya alışık olmadığımız bir konuya eğilmiş, bir tür noksanlığı tamamlayan bir film olmuş, the people vs larry flynt.
  • an itibari ile moviemax stars'da yayınlanan harika film.
hesabın var mı? giriş yap