• --- spoiler ---

    filmin en sevdiğim dialoglarından biri budur. adamın bebek gibi i wanna die demesi, kurabiyeyi ağzına götürmesinin anlamsızlaşması...
    tekrar tekrar izleyebilirim.

    --- spoiler ---
  • filmdeki en güzel repilik royal'a aittir. başka bir sürü replik daha var ama en çok bu beni düşündürdü:

    richie, royal'a evlatlık kardeşi margot'ya kendini bildi bileli aşık olduğunu anlatıp akıl almak ister. royal de şöyle der:

    "etraf pek iyi karşılamaz." sonra bir an durur ve düşünür "zaten bugünlerde ne normal karşılanıyor ki"
  • hey jude'un fonladığı görüntülerle açılan; tatlı humor, dozunda hüzün, müzik ve sanat yönetiminin en nadide örneklerinden. wes anderson'u teker teker izlemek artık bir borç.

    -bu adam hayatımı kurtardı. 30 yıl önce kalküta'da bir pazar yerinde bıçaklandım. beni sırtında hastaneye taşıdı.
    -kim bıçakladı?
    -bu.
  • ben stiller'ı görene kadar renklerine bayıldığım filmdir. onu gördükten sonra 10 dakika falan daha izleyebildim filmi. ben ben stiller'ı görende, filmi anda boklamaya başladım ve devamını izleyemiyorum. filmin renklerine sinematografisine duyduğum beğeni de anında çöktü, bütün pastel renkleri koymuş, kompozisyon yok, götüm gibi demeye başladım. bu önyargı nerden kaynaklı onu da bilmiyorum, mesela adam sandler'ı görsem gene aynı şey olurdu, denzel washington ha keza, sevmiyorum ben bu adamları. yani şafak sezer'e, peker açıkalın'a ne kadar önyargılıysa, bunlara da o kadar önyargılıyım, düşünün yani. devamını da izleyemedim ne yazık ki, ilk 20-30 dakikası bana filmdeki konu, kurgu konusunda hiç ümit vaadetmedi. ya da dediğim gibi önyargı olayı bozdu beni.
  • bütün saçma sapan hollywood romantik komedi oyuncularını toplayıp nasıl adam gibi bi postüre sokabiliriz filmidir.çok belirli bi çizgisi var bu filmin kostümler olsun karakterler olsun.izlerken amerikan yapımı olduğunu kestirmek zor cidden naif, hoş bittikten sonra memnuniyet veren bi film.naifliğine kanıtsa klasik ama şu sahnedir:

    --- spoiler ---

    http://www.youtube.com/watch?v=9pybb7y8fdu
    --- spoiler ---
  • çok komik bir film ama kahkaha attırmıyor.
    çok hüzünlü bir film ama ağlatmıyor.
  • görselliğiyle izleyeni ekran başında tutan, karakterlerin insan yönünü ön plana çıkaran, her karesi fotoğraf tadında, müzikleriyle beğeni toplayan farklı bir film.
    fazla ilgi görmemesinin bir nedeni komedi filmi gibi sunulması olsa da, asıl nedeni bence karakterlerin hepsinin senin benim gibi insan olması. yani kendilerinin de öykülerinin de kusurlu olması. sivrilen bir karakter yok, kusursuz bir kahraman yok, kusursuz bir aşk hikayesi yok, kahkahalarla güldürecek bir şey yok, insanları heyecanlandıracak bir aksiyon yok, en önemlisi gerçekte mümkün olması zor olan bir öyküsü yok.
    bu filmi biri sorsa bana sadece lezzetli derdim sanırım.

    son olarak fena halde sigara içme isteği uyandırdı bende. sigara içmeyeli 6-7 ay gibi bir süre oldu ama sanki dün bırakmışım gibi şiddetli bir istek uyandırdı. neyse ki fazla uzun sürmedi. daha önce de sigara filan içilen filmler izledim ama hiçbiri böyle bir istek uyandırmadı. kısaca sigarayı bırakanların izlememesini öneririm.
  • izlediğim en kötü film. lost in translation ile beraber.
  • güzel müziklerin, ucuz çekim tekniklerinin, ünlü oyuncuların, sükseli bir binanın, basit bir kitabın ardına sığınmış dandik bir film. yönetmenin filmi kült yapmak için uğraşmasına rağmen başarısız olmasını alay ederek izledik. vize fotoğrafı çektirir gibi ekranın tam ortasına karakterleri koyup, omuz çekimi yaparken; en absürd öğeleri bir araya getirmenin adına film demek de gelmiyor içimden.

    yani ne senaryo var doğru dürüst, ne sinematografi var, (gene hackman'ı saymazsak) ne de oyunculuk var. ne var lan it demek geliyor içimden muntazaman.

    edit: yazım yanlışları.
    zöge: verilen eksilerden sözlükteki arkadaşların da sinematografi kalitesini anlamış oluyoruz. durmak yok arkadaşlar yola devam.
hesabın var mı? giriş yap