• akıl ve ruh sağlığı hastalıklarından muzdarip bir redneck ailenin 5 kişilik hippi grubunu akşam yemeği yapmaları konulu film.

    1974 tarihli orijinal versiyonundan bahsedersem: gerici bi' film. akp'li anlamında gerici değil, geriyor yani. finale yakın, paleolitik çağdan kalma o dedeye kızın parmağını emzik gibi emdirmeleri dışında film gerçekçiydi.

    bilen bilir, amerikan korku filmlerinde elemanlar ayağı takılıp tökezleyerek düşer ve ölürler ama filmin başında bize loser olarak tanıtılan eleman cesur çıkar ya da cesaret bulur ve katili haklar. bu filmde de aynısının o tekerlekli sandalyedeki şişkoya yaptırılacağını, gruptaki en beklenmedik elemanın katili haklayacağını düşündüm ama öyle olmadı sayın seyirciler, bizim şişko filmin yarısını göremedi. onun yerine katilin elinden kurtulan kişi sarışın ve güzel kızımız oldu.

    katil(ler)in karakterizasyonu da başarılıydı. kim bilir hangi nedenle ortaya çıkmış cannibalism illeti belli ki ailede gizli bi' gelenek halini almış ve nesilden nesile aktarılarak bugünlere gelmiş. bu üç kardeş de atalarının örf ve ananelerini her torunun yapması gerektiği gibi koruyup devam ettirmişler. öyle ki dedeleri ve büyük annelerini kara toprağa bırakmamış, üst katta onlara oda açmışlar. takdir ettim.

    günümüzde üretilen buna benzer korku filmlerinde kötü adamlarda hep bir detay dikkatimi çeker: dişler. kuzey kutbunda kutup ayısı avlayan değişikten tutun, johannesburg'ün gecekondularında yaşayan zencilere, hint dilencilerden amazon'un yamyamlarına kadar herkes ama herkesin 9000 usd bedelle yapılan bembeyaz inci gibi porselen dişleri vardır. hiç birinin dişi sararmamış, kutuplardan gecekondulara, mumbai sokaklarından amazon ormanlarına kadar her yerde karakterler porselen diş yaptıracak parayı, imkanı ve isteği bulmuştur. bu detay bende filmin inandırıcılığını öylesine öldürüyor ki bu artık, her tarafı kir içindeki bi' hint fakiri 32 diş bemmmbeyaz gülümsediğinde filmi kapatıyorum. işte anacım bu 1974 tarihli the texas chainsaw massacre filminde kötü karakterlerin dişleri altın suyuna batırılmış gibi sapsarıydı. bayıldım.

    züppe hippilerin boş gördükleri eve hello is there anyone in there diyerek dalmalarına da herkes gibi ben de ifrit oldum.

    all in all, filme imdb'de şukusunu verdim: 8/10
  • 40. yıl için restore edilmiş versiyonu 3 nisan'da sinemalarda olacak. korkudan çok komedi filmi tadında bir film. kubrick'in favori filmlerinden biri olduğunu öğrendiğimden beri farklı bakıyorum filme.
  • sinemada izlerken o eski korku filmi anlayışının artık pek de korkutmadığını anlayacaksınız. kamera açıları vs oldukça farklı bunları tvde izlerken o kadar da fark etmiyorsunuz ama sinemada oldukça enteresan bir tecrübe oluyor.
  • orijinal versiyonunu yeni izlediğim film. tam bir eski filmleri abartalım şenliği örneği. ulan biz de ekşiciyiz, iyi kötü entel sayılırız. iyi film mi lan şimdi bu ?
  • az önce 74 yapımı olanını izlediğimiz film. çığlıklardan o kadar sinirimiz bozuldu ki "senin kendi evine saygın yok" cümlesinde komple iptal olup yarım saat güldük. haggaten eve hiç saygısı yok he, kapıyı hep kirletmiş.
  • bu gece izledigim korku filmidir. 1974 yapımı olanı verdiler digiturk'te. diger versiyonlarindan birini izlemistim zaten hikaye tanidikti. ancak yine de korktugumu itiraf ediyorum. sally'nin cigliklari ailenin psikopatca tavirlari adamin sallynin kafasina supurgeyle vurmasi deri suratin tarlada kosturmasi buyukbabanin cekisle vuramamasi... o degil de gozumden mi kacti anlamadim ama bilen varsa soylesin butun filmde ortaya cikacak diye bekledim jerry nerede? kacmayi basardi mi? yoksa yakalandi mi anlamadim?
  • ilgi çekmesi için "true story" yazılan ve sazanların direkt atladığı, ancak tamamen kurgu örneği olan zamanına göre gayet başarılı korku filmi.
  • filmdeki benzin istasyonu restore edilip barbekü restoranı olarak açılacakmış. link
  • filmi izledim. şiddet yanlısı, meraklısı değilim fakat filmlerde kimi haklı ve yerinde şiddetler olabiliyor, şiddet içerikli çok fazla beğendiğim film de var, öncelikle bunu belirteyim.

    film bana hitap etmedi. korku filmleri genel anlamda bana hitap etmiyor, bazı beğendiğim sahneleri oldu, eksik bulduğum sahneleri oldu ama filmi the evil dead'dan önce izleseydim, kimi sahnelerini abartılı bulabilirdim. filmin güzel yanlarından biri de kısa olması. bence korku filmleri kısa olmalı.

    içeriğiyle devam edelim;
    engelli vatandaşın eline neden bıçak batırıldı, arabaya neden öyle bir not bırakıldı anlamış değilim; o hususlarda uyuyor bile olabilirim, gözümü açtığımda biri çığlık atıyordu, hatta bilhassa onun sesine uyandığımı söylesem yanlış olmaz hehe.
    ama sinemada bazı incelikler vardır, işte bu filmde o eksikti. eksik olduğunu söylediğimde bunu kastediyordum. mesela engelli vatandaşın çakısını, sarışın azman aldığında bıçağın ne olduğu bulunamadı. üstelik engelli göt konunun üstünde durmasına rağmen. azman arabaya girip bulamadı ya la çakıyı.

    bu şey gibi, senaryoda bir açık var, açığı gösterip, açığı kapatmamak. böyle tuhaf bir durum. senarist de açığın farkında ama yine de gereği yapılmamış. ben çakıyı bu lolita bitch'de diye bekledim, hatta dedemin karşısında kafalar çekilirken eli kolu bağlıydı, orada çakıyla ufak ufak kaçmak sürprizlerinde bulunacağını filan düşündüm. ama o da yok. bu gibi ufak tefek açıklıklar vardı, eğer çok inceyse o çakıyı gözden kaçırmış da olabilirim, normalde keyif aldığım bir film olsa açıp geriye dönerdim ama inanın hiç içimden gelmedi, bitse de gitsek dedim yani.

    fimi güzel yapan etkenler de vardı. bunların başını da seyahat eden piçlerin en göze batanı, içlerinde en çarpıcısının grupta ölen ilk kişi olmasıydı. filmi ve senaryoyu taçlandıran unsurlardandır bu. bakıyorsunuz bir zamanlar amerika gibi devasa bir filme, robert de niro'nun o ufak çetesindeki en tatlı, küçük çocuk, ölümüne beş dakika kala kendisini göstermiş ve dahası sevdirmişti de. kimse ölmesini bekleyemezdi, öldü ve biz "uvv" çektik. ve başka bir örneği game of thrones serisinde stark kralının daha ilk bölümde ölmesi büyük bir sürpriz oldu. (ilk ya da birkaç bölüm sonra) bugün bir türk dizisi, filmi izlediğiniz zaman, filmin bitimine kırk dakika var, işte mesela diyorsunuz ki ölemez olum başrol o. onlar da bu yok. sinema kültürleri ve sinema sanatları bu yüzden bizimkinden iyi.

    ayrıca; elinde testereyle koşturan götü ilk gördüğümde biz türklerin biraz daha çakma olduklarını anladım. bu arada o götle harbiden iyi koşuyordu.

    peki çakma kanaatini nereden getirdim: bu testereli dürzünün aynısını bizim şahan gökbakar, "gen" filminde biçimini almamış mı sizce de?

    bakınız şahan.

    bu arada; bu film için bir kişinin ağzından kült lafını duymayınca çok şaşırdım. hayret. kült bulanınız olmamış mı bunu ahaha.
hesabın var mı? giriş yap