thomas hardy
-
(bkz: tess of the d'urbervilles)
-
(bkz: a pair of blue eyes)
-
özellikle betimleme konusunda çok başarılıdır hardy, kitaplarını okudukça o enstantanelerin içinde bulursunuz kendinizi ve o anları yaşıyormuş gibi hissedersiniz. tabi orjinalini okumak bu hissi daha iyi yaşamanıza neden olur. kısaca çok iyi kitapları vardır thomas hardy'nin.
-
beyoğlunda bir sahafta orman kızı diye bir kitabını bulmuştum,
bir an heycanlanıp, lan okumadığım bir kitabını buldum diye sevinsem de ,
biraz karıştırınca the woodlanders'ın cevirisi olduğunu anladım.
bir dönem hemen hemen tüm kitapları çevrilip basılmış sonrasında coğu tekrar basılmamış sanırım.
sağolsun ismet inönü, cumhurbaşkanı iken dönemin milli eğitim bakanından
dünya edebiyatından çevrilmeyen eserlerin türkçeye çevrilmesini istiyor ve bu dönemde thomas hardy'nin sanırım 5 kitabı çevriliyor.
çeviriler şu şekilde,
jude the obscure- asi kalpler
the woodlanders- orman kızı
far from the madding crowd- çılgın kalabalıktan uzak
the mayor of casterbridge- bir hayatın sırrı
the return of the native- yuvaya dönüş -
(bkz: tom hardy)
-
john fowles'un the french lieutenant's woman kitabı hardy'nin "the riddle" şiirinden bir alıntıyla başlar:
"dikip batıya gözlerini
denizde bir noktaya
sert olsun olmasın rüzgar
hep dururdu orada
büyülenmiş gibi
sadece oraya
mıhlanırdı gözleri
başka yerde yoktu asla
o noktanın sihri." -
(bkz: the darkling thrush)
-
zat-ı muhteremin üzerine doğa betimlemesini bu denli göz okşayıcı yapan yoktur, göz okşayıcı diyorum daha ne olsun! gün doğumlarından bahseder ya da uçsuz bucaksız dağlardan, öyle bir bahseder ki bahsettiği çiğ tanesi yanağınıza düşüp ruhunuzu ürpertir. gelmiş geçmiş en büyük romancılardandır ki bana kalırsa ilk üçe oynar...
-
mina urgan’a göre hardy eğer yaşasaydı ölümünden 11 yıl sonra 2.dünya savaşı’nın başlayacağını bilseydi, en güzel ve tek umutlu şiiri olan “darkling thrush” ı hiç yazmazdı. bu şiirin yazılış tarihi önemlidir çünkü şair “darkling trush”ı 19.yy son akşamı kaleme almıştır. şiire gelince; hava kararmak üzeredir. doğa kasvetli ve çirkindir. sanki ölen yüzyılın cesedi serilmektedir şairin önünde soğuk toprağa. yeryüzünde her şey, şairin kendisi de dâhil olmak üzere umutsuz bir hal içindedir, her şey cansız gibidir. tam o sırada yapraksız dallara konan ardıç kuşu sınırsız bir sevinçle ötmeye başlar. şair sevinilecek bir şey görmediğinden, kuşun bildiği, kendisisinin de hiç farkında olmadığı kutsanmış bir umut mu var acaba, ardıç kuşu da bu umudu mu müjdeliyor diye sorgular kendisini.
the darkling thrush
ı leant upon a coppice gate when frost was spectre-gray,
and winter's dregs made desolate
the weakening eye of day.
the tangled bine-stems scored the sky
like strings of broken lyres,
and all mankind that haunted nigh
had sought their household fires.
the land's sharp features seemed to be
the century's corpse outleant,
his crypt the cloudy canopy,
the wind his death-lament.
the ancient pulse of germ and birth
was shrunken hard and dry,
and every spirit upon earth
seemed fervourless as ı.
at once a voice arose among
the bleak twigs overhead
ın a full-hearted evensong
of joy illimited;
an aged thrush, frail, gaunt, and small,
ın blast-beruffled plume,
had chosen thus to fling his soul
upon the growing gloom.
so little cause for carolings
of such ecstatic sound
was written on terrestrial things
afar or nigh around,
that ı could think there trembled through
his happy good-night air
some blessed hope, whereof he knew
and ı was unaware. -
(bkz: under the greenwood tree)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap