• dokuzuncu nesil caylak.
  • gülen, gülümseten insandır. geçen hafta sonu keşan pazarında duyduğum sloganı aktarıyorum (tezgahın önü kalabalık iğne atsan yere düşmez vaziyette, ne satıyor anlayamadım. tek anladığım her şeyin 1 tl olduğuydu. biz annemle tezgahın ardından elimizde poşetlerle geçerken tezgahın sahibinin sesiyle çınladı ortalık): "saldırın seferoğulları, her şey bi' milyon"
    candır trakya insanı, can.
  • kardeşimdir. dün akşam birini tarif ederken moşuk domuzu tabirini kullanınca sadece benim anladığım, ve soran gözlerle bakan diğerlerine bunu anlatmaya çalışmama yol açan sevdiğim insan.
  • en son geçen ramazan bayramında aile ziyaretleri kapsamında ananemin evde oturuyoruz işte eş dost akrabalar falan, neyse konuşmalarda birşeye dikkat ettim de trakya insanı israrla ve inatla "h" harfiyle başlayan isimleri çocuklarına koymaya devam ediyor.
    gelen kopillerin, kızanların, onların analarının babalarının isimleri ep gene aş arfiylen başlıyor. 2 saat içinde duyduklarım; "amiyet, akan, asan, amdiye, alime, arun, üsniye,üseyin, atice, alim" di. birde üzeyir var ama onda aş yokmuş sordum üle sülediler, yanlış olmasın diye ayrı yazdım yani.
    özetle ayret bişi yani te bu kadan aş arfini süleyemeyip aş arfli isim koymak.
  • ölümü bile anlamlı karşılayabilen, cenaze evinin küçüklerini gülümsetmeye çalışabilen, becerebilen insanlardır.
    mesela 89 yılında bir eylül sabahı ben babamı kaybettiğimde daha 6 yaşındaydım. işte bir önceki cümlede geçen o küçük bendim o gün. babamın arkadaşları o gün bir oldular, gün boyu babamla ilgili komik anılarını anlattılar bana. daha sonra" seni şuraya buraya götüreceğiz" diye sözler verdiler bana. o sözler tutulmadı tabi, olsun. mesela palavra vedat amcanın hala maç sözü vardır bana. onlarında canı yanmıştı zaten, en iyi masa arkadaşlarını kaybetmişlerdi. zaten yıllar sonra bu sefer gülümsetme sırası bendeydi. gecenin birinde, masanın birinde rakı içerken bizim rahmetliyi çok özlemişler, masadaki herşeyi alıp babamın mezarına gidip orda içmişler, orda söndürmüşler feneri. ertesi gün tek tek "hayat güzel be xx amıca koy götüne, zaten bu kafayla yakında birleşçeeniz gene, orda kurarsınız masayı" diye o küçük kafamla komiklik yapmaya çalışmıştım.

    daha yakın zamanda yaşadığım ise şöyleydi;
    29 ekim 2009 akşamı ablam telefon edip anneannemin rahmetli olduğunu söyledi, "gel hadi keşan'a gidiyoruz" dedi. bindik gittik. dayımlarda kalıyordu anneanem, cenaze evi ordaydı. anneannem, 94 yaşında ve çok hastaydı. aylardır her an kaybedebileceğimizi biliyorduk. son nefesini verdiğinde annem yanındaymış. eliyle gözlerini kapatıp ilk sözü şu olmuş; "cumhuriyet kadınıydı, cumhuriyet bayramını bekledi aylardır son nefesini vermek için".
    sabaha kadar anneannemin hikayeleri anlatıldı. daha küçücük bir kızken atatürk'ün gelibolu'ya geldiğini, annesinin sabahtan kalkıp onun saçlarını taradığını, atatürk'ün yanağını okşadığını anlatmıştı hepimize. o gece evin küçüklerine anlatılan hikayede buydu. sabaha kadar yüzümüzde bir gülümseme, yanaklarda iki damla yaş hikayeler dinledik.
    ağıt yakmak bir kültürdür herhalde. ama trakya insanı sanırım bunun pek getirisi olmayacağını bildiğinden ölüme bile daha farklı yaklaşabiliyor. trakya insanı candır aga.

    edit: imla
  • güzel insanlar.
    hayat da onlara güzel.
  • tam, kesin, net olarak sayılır mı bilmem ama hafif tez canlılık vardır bünyelerinde... çünkü bende üleyim afiften...

    ahanda taze örneği var 5dakka önce öğrendim...

    şimdi benim bi dayı oğlu var geçen sene geldi askerden, bi kızla çıkıyodu falan, neyse bizimki kızı çok seviyo, kız da bunu, askere gitmeden evel tutturdu "isteylim de isteylim,askere üle gitcem ben" diye...

    dayım da zaten ailenin en tezcanlısının da 2 katı tezcanlıdır, hayatta duramaz bi yerde "ayde, ayde, ayde sıkıldım, niye olmadı, nerde kaldı" falan diye adama inme indirir*...
    neysem elma ağacından armut çıkcak değil ya benim kuzende işte aynı babası...
    tuttu mu arnavut damarı dindirebilene aşkolsun...
    neysem maabeti daatmayım...

    bizimkini geçen bayram nişanladıydık bayaa düün kıvamında falan...
    kızın ailesi işte çorlu'da oturuyo diye oraya yakın oldu etti, bide kız ailenin tek kızanı, o yüzden anası babası istiyo erşeyden olsun iç bi adetinden eksik kalmasın...
    ee dayım zate sıkıntılı adam gelemiyo böyle daral getiren maabetlere falan... ya sabir diye sakinleştiriyoz zoruna...

    derken kızın anası tutturmuş "köyde de düün yapalım tek kızımız var" maabetine, bu sefer bizim küçük arnavutun* damar tutmuş "öyttere yeter bea, başlattırma maykasına" diye...
    tutmuş kızın kolundan kaçırmış...
    gitmişler emen belediyeye, en yıldırımlı şimşeklisinden kıydırmış nikahı... tabi aile erkes arıyo bunlar nerde diye...
    2 gün görünmemişler ortalıkta, bu arada bizimki gitmiş bi de ev tutmuş, zate kendileri mobilya işi yapıyo, ayarlatmış 1 çekyat idareten falan...

    te dün akşam ulaşmışlar bizimkine dayımlar...
    dayımın kulaktan, burundan alev çıkıyo tabi "sktiminin encee yapacaaan işi..." diye...
    (zate maabeti duyduğunda sövdüğü o zarfı açılmamış orjinal küfürleri falan tahmin edebiliyom yani, güler misin kızar mısın öyle ortada kalıyon duyduğunda...)

    bizim küçük arnavut'a "kızı yolla ailesine" falan demeye kalmadan bizimki yapıştırmış lafı "biz evlendik na bu da cüzdan, şimdi biz ne dersek o olcak, boşa çenenizi yormayın" diye, bildiğin kesmiş raconu...
    aydee şimdi te 2 nisan'a apar topar düğün yapceklermiş.
    ha bu arada kızın ailesiyle de barışmışlar çünkü başka çare yok zate bi tane kızanları var mecbur...

    öle taze bi örnek vereyim dedim...
    trakya insanı genelde büledir yani emen işim olsun, aman alledeyim, aman sorun çıkmasın, başım ağrımasın, onla mı oğraşcam maabetlerinden büle şeyler yapabiliyor...

    not: ha son dakka aklıma geldi sahi, te benim bu dayım olcak adam köpürttü ya kızanı kız kaçırdı diye, söverken teyzem demiş " e be mıstava sen de aynı boku yemedin mi nea bağrıp durursun kızana" diye.. ortam yarılmış peşine... ee dediydim ya elma ağcından armut çıkcek değil ya.. babası neyse oğlu da aynısı işte...
    ha bi de derler ya "tüyü sarı olan kızan fenadır" diye, hah dayım da, kuzen de sarı... bi de bende sarıyım üstüne ama daa sakinim yani nispeten...
  • edirne’li çiftçi siyasilere küskün.

    en temiz duyguların insanlarıdır onlar.
hesabın var mı? giriş yap