• öğrenmeyi öğretmemesidir.
    yani insanın kendi başına yeni bir şeyi öğrenmesi için teşvik etmemesi.
    hocaların çoğu bir soru sorarken, öğrencilerden kendi duymak istedikleri cevabı beklerler.
    gerçekten tartışmazlar. öğrenciyi de gerçekten düşünmeye sevk etmezler.
    öğretmenin sorduğu soru üzerine gerçekten düşündüğünüz kaç tane anınız var?
    hoca soru sorduğunda, o an aklınıza gelenleri söylemek dışında kaç kere cevap verdiniz?
    öğrenmenin en büyük ateşleyici gücü merak saikasıdır. merak ettiğiniz zaman çok kolay ve hızlı öğrenirsiniz. bu matematiksel bir konu, yemek tarifi veya edebiyat akımı olabilir. yeter ki o merak söndürülmek yerine teşvik edilsin.
    ilkokul 3'te filandım sanırım. bir gün müfettiş gelmişti. bizim sınıfa da "bir litre suyu nasıl taşırım" diye sormuştu. hepimiz, "şişe ile, bidon ile, kova ile vs.." diye cevaplar vermiştik. sonra "peki şişe-kova, bidon, matara, leğen vs. olmadan nasıl taşırım" diye sordu. kitlendik. aklımıza gelenleri ümitsizce söylemeye başladık. o an ki çaresiz çırpınışlarımızı hâlâ hatırlıyorum. sonra bir arkadaşımız, "buz olursa taşırız" demişti. düşünme, keşfetme, merak vs. budur işte.
    bunun yerine, sürekli sınavlar ve ezberler ile gerçekten merak edilen şeylerden uzaklaşma ve "başarı endeksi" ön plana çıkıyor.
    insanın öğrenmeye en açık olduğu dönem 10-25 yaş arası. bu 15 yıllık süre içinde öğrendiğiniz her şey sizin düşünce yapınızı şekillendiriyor. öğrenmeyi öğrenme biçimi de bunun en temel basamaklarından biri.
    mesela benim öğrenme biçimim kendi başına öğrenmeye yönelik. genellikle yazarak ve uzun süre harcayarak öğreniyorum. birinin anlatması, birini dinlemek ve dinleyerek öğrenmek benim pek ilgimi çekmez. bu yüzden grup çalışması yapmazdım. oysa grup çalışması da çok öğreticidir. eksiklerinizi tespit etmenizi ve onları kapatmanızı kolaylaştırır.
    tabi 40+ mevcutlu sınıflar, öğretmenliğin giderek itibarsız bir mesleğe dönüşmesi, sürekli değişen eğitim sistemi "öğrenmeyi, öğretmeyi" de güçleştiriyor. ama bir kere kendi kendine öğrenebilen bir insan yetiştirdiğinizde, o insan öğrenmek istediği şeyleri kendi başına öğrenecek ve hayatta kendi başının çaresine bakacak.
  • dusunmeyi, arastirmayi ve ogrenmeyi ogretmez. sadece ezberletir. yaraticiligi koreltir. sonucta hevesi kacmis ilgisiz ezberci ogrenci ve karsisinda mesleginden soguyan ogretmenler. cocugunuzu 6 yasinda civil civil verirsiniz, seneler sonra size siradanlasmis, ezberci,cahil ve tornadan cikmis halde geri verir. sistemin en buyuk sorunu, ogrencilerin cocukluk ve gencligini calmasi ama karsiliginda hicbir sey verememesidir.
  • herkesin biri gelsin bize birşeyler öğretsin diye beklemesi, eğitimin zorla değil isteyerek olacağının anlaşılamaması. ilk okuldan yüksek öğretime kadar yüzlerce saat ingilizce dersi görülüyor, belki yetersiz belki kalitesi düşük bilemem ama dünyanın en iyi hocası da gelse binlerce ingilizce kelimeyi zorla kafanıza sokamaz. kaç öğrenci okulda gördüğünün dışında birşey merak edip açıp bakıyor. lisede ingilizce hocasından ingilizce kitap önermesini istemiştim, adamın gözleri parladı resmen o kadar yardımcı oldu ki. şimdi buna bile gerek yok internette milyonlarca kaynak var. akademide asistan oldum, sürekli diğer asistanlar eğitim yok diye ağlıyor. 30 yaşında adam hoca gelsin bana herşeyi anlatsın diye bekliyor. aç oku kardeşim akşam 5ten sonra boşsun, hafta sonu boşsun, ha anlamadığın yerde hoca sana yardım etmiyorsa orda haklısın. hangi hoca gelip 4000 sayfa textbooku senin kafana sokabilir.
  • egitimin bilimsel degil ideolojik olusu. turkiyede egitimin amaci cocuklari egitmek degil ideolojik bir formasyona sokmaktir. sekil olarak kuzey koreden farki yoktur.
  • ilk iki sene sınav yok, ilkokulda kalma yok, devamsızlıktan kalma yok, öğretmenlere saygı yok, öğrencilerin büyük bir kısmında hedef yok.

    en önemlisi artık işin içinde ciddiyet yok.
  • kimin sözü hatırlamıyorum.
    "eğitim sistemimizin 2 sorunu var :
    1-eğitim
    2-sistem "
  • yalaka, liyakatsiz, cahil, narsist, özgüvensiz, sinsi, çirkef, ruh hastası meb yöneticileri.

    edit: yalaka'yı unutmuşum akıl alır gibi değil.
  • öncelikle (bkz: liyakat)

    sonrasında sıralarsak ;

    1. sınav sistemlerinin olması gerektiği gibi değil halkın (bkz: oy) ve mevcut siyasi iktidarın istediği gibi olması...( her dönem talepler değişiyor)

    2. eğitim sisteminin tamamen bir yarışa dönmesi ve ve bu yarışın galibi türkçe-matematik netlerinin belirlemesi .. meslek seçimiymiş falan hikaye. önemli olan yüksek net yapmak ve o nete karşılık bölüm neyse oraya yerleşmek.. (tıp,diş ,mühendislik, hukuk)

    3. meslek seçiminin tamamen toplum baskısı ve aile isteğine göre yapılması.. hangi mesleğin kişiye daha uygun olacağını belirleyebilen bir altyapımızın eksik olması.. aynı zamanda mesleki eğitimin sadece üniversite ile sınırlı olması..

    4.velilerimizin çocuklarının hepsi dahi(!) olduğu için gerek disiplin gerek de kaliteden taviz vermemiz.. (kimse disiplin cezası almıyor ya da herkes yüksek notlarla sınıfı geçiyor..)

    5. iyi olmak zor ; kötü olmak kolaydır.. fen liseleri ya da saygın anadolu liseleri gibi okulları gerek nitelik gerek de nicelik olarak değersizleştirip kaliteyi düşürmeleridir.. (bkz: cağaloğlu anadolu lisesi), (bkz: her semte fen lisesi)

    6.okumak istemeyen ancak zorla okutulmaya çalışılan öğrencinin dersleri ve arkadaşlarını sabote ederek, eğitim görmek isteyen gençlerin haklarını gasp etmesine hiçbir ses çıkarılmaması.. (bkz: disiplin) (bkz: meslek lisesinde öğretmene büyük saygısızlık)

    7. öğretmenlerin gerek maddi gerek de manevi olarak itibarının yerle bir olması.. ( bkz: öğrencinin öğretmene not vermesi)
  • sistemin kendisi sorundur. milyonlarca çocuğu aynı kalıba sokmaya çalışmak kesinlikle beyhude çaba.. sistemde yeniliğe değil düpedüz devrime ihtiyaç var.
  • bir yerde okumuştum ve çok hoşuma gitmişti ;

    '' öğrencileri nasıl harcadık biliyor musunuz ?

    en iyi problem çözeni doktor yaptık. içinde insan sevgisi var mı diye bakmadık,

    en iyi ezber yapanı hukukçu yaptık. kalbinde adalet duygusu var mı diye bakmadık.

    en iyi matematik bileni mühendis yaptık. hak yemekten korkar mı diye bakmadık.

    merhametli birçok öğrenciyi ise harcadık. onları sırf problem çözemedikleri için doktor , avukat, mühendis yapmadık.

    işte bu yüzden ; paran kadar sağlık , adamına göre adalet , çöken binalar hep bu yüzden. ''

    evet ''eğitim'' ; erdemleri , doğru ve yanlışı , hakkı , etiği, edebi de kapsayan bir öğretim sürecidir ve beşikten mezara değin sürer. işte bizim en büyük sorunumuz nesillerimizi '' eğitmeden '' öğretmektir.
hesabın var mı? giriş yap