• türkiye üzerinde bir takım hesaplar yapan dış kapı mandallarına enjekte edilmesi gereken hımbıllık.
  • mehteran gibi ritmi var, bir ileri iki geri. bu aralar bir ileri kısmındayım ben de. bu sefer değil iki, bir kere bile olsun geri basmadan umut etmeye devam etmek gerekiyor. umut için de çaba gerekiyor. eve meve dönmek yok, direnişe devam. devam edeceğiz ki umut da devam etsin.
  • akp'den birinin cumhurbaşkanı olduğu yıl, yani 2007'de bana göre atatürk cumhuriyeti (birinci cumhuriyet dönemi) sona ermiştir. çünkü cumhurbaşkanı yüksek yüksek yargı üyelerini, yök üyelerini, rektörleri atayan kişi olduğundan rejimin kilit makamlarından biridir. zaten o tarihten sonra tüm üniversiteler, yargı ve her şey değişmeye başladı. ikinci büyük kırılma ise anayasa referandumudur ki yargı bağımsızlığı çöpe gitmiştir. artık bu devlette kimsenin hukuk güvenliği yoktur. güç sahibi biri, hukuk silahıyla sizi istediği gibi ezebilir, ölmüşten beter edebilir.

    akp'nin getirdiği değişim dincileşme yönünde olduğundan bunun geriye gitmesi mümkün değildir. laik sistem bir müslüman ülkeye ancak devrimle ve tepeden inme şekilde gelir aynen atatürk'ün yaptığı gibi... ancak müslüman bir ülkenin evrimle laikleşmesi mümkün değildir ve tarihte de örneği yoktur. ama müslüman bir ülkenin evrimle laiklikten uzaklaşması mümkün hatta bu kaçınılmaz bir süreçtir. 60'lı, 70'li yıllardaki nice laik müslüman ülke (afganistan, mısır, iran, ırak, libya, cezayir vs) zamanla laiklikten uzaklaşıp totaliter din devletlerine dönüşmüştür. türkiye ve suriye gibi son laik müslüman devletler de yok olma sürecine girmiştir zaten.

    akp'nin getirdiği başörtüsü serbestliğinin, kadın ve erkeğin aynı yurta kalması yasağının veya içki yasağının kaldırılması da imkansıza yakın zordur. düşünsenize chp iktidar olmuş içki yasağını ve yurtlardaki kız-erkek ayrımını kaldıracak, muhalefetteki yobaz partiler "içkiciler sizi", "kız erkeği bir araya getirip de ne yapacaksınız" diye kampanya yapacaklar.

    akp'nin 11 yıldır devlet tüm kılcal damarlarına kadar işlediği kadrolaşmaların temizlenmesi de mümkün değildir.

    tüm bu realiteler karşısında türkiye'nin tekrar laik ve modern günlerine bir gün döneceğini ümit etmek saflıktan başka bir şey değildir. tayyip gitse bile tayyip zihniyeti bu ülkeden çook uzun süre gitmeyecektir. atatürkün kurduğu rejim 84 sene yaşadı, bunların getirdiği rejim de en az 100 sene yaşar. peki ne yapalım? ya ülkeyi terk edeceğiz ya da maalesef ömrümüzün sonuna kadar bu dinci ve baskıcı rejim altında kronik muhalif olarak dışlanıp yaşayacağız ya da dönekleşip bir cemaate kapağı atacağız. başka çare yok.
  • başkentinde, kentsel dönüşüm projeleri nedeniyle yıkılan binanın yanındaki gecekondunun üzerine yıkılarak gecekondu içindeki koltuk değnekleriyle yürüyebilen çorap satarak yaşamını sürdürmeye çalışan 68 yaşındaki engelli vatandaşı öldüren ülkeden umudu kesmektir.
  • bir arkadaşım ekolünden gelsin

    "tiksiniyorum senden sevgili ülkem.
    ben böyle değildim. vatan benim için dünyanın en büyük değeri, daima korunması gereken bir olguydu. millet demek canım ülkemin canım insanları demekti. bu ülkenin tarihinde nice yanlışlar haksızlıklar yapılmışsa da 100 yıl önce silkelenip kendine gelen adam olmaya karar veren onurlu insanların yaşadığı yerdi türkiye. cahil yada yoksul olmasının önemi yoktu çünkü onurlu ve erdemli olmak da büyük bir değerdi. mutlu olmanın zengin olmak demek olmadığı dönemleri gördü. kilometrelerce alana dağılmış iyi kalpli insanlar bütünüydü benim ülkem. aynı düşünceleri hiç paylaşmayacak insanların bile saygısı vardı birbirine. ayıp vardı, edep vardı. cahilliğinde bile iyi niyetli bir saflık vardı.
    ne değişti?
    her şey.
    kin,nefret,haset,garabet sardı her tarafımızı. o oncu oldu, bu buncu oldu, öteki ötekici oldu, berikiye de kalan kılıflardan biri giydirildi. cehalet hiç bitmedi ama artık sesleri daha çok çıkar oldu. hepsine birer tasma takınca daha güçlü olduklarını hissettiler. sömürü başladı. hem de alay eder gibi. kendilerine çizilen yolun güvenli olduğuna inanan çoğunluk nereye götürüldüklerine bakma gereği bile duymadı. güvendikleri yoldan gitmeyi tercih etti. kafayı kaldırmak, sorgulamak, düşünmek zor olandı. o kadar güvendi ki insanım, vicdanının sesine bile kulak vermedi, görmedi yapılan haksızlıkları, görse de umursamadı, bunlar küçük detaylardı onlar için, o halinden memnundu, nereye gittiğini sorgulamak macera aramaktan farksızdı. hem ne gerek vardı.
    işte bu noktada iplerimiz koptu seninle ülkem. her yerinden kaypaklık akan ülkem. içinde bu kadar vicdansız, bu kadar onursuz insanlar olduğunu bilseydim inan bu kadar sevmezdim seni ülkem. şimdi tek yapabildiğim başka bir yerde yaşıyor olmayı dilemek,insanca, insan gibi..."
  • zamanında binlerce çulsuzun toplanıp trilyoner aziz yıldırım'ı hapisten çıkarmaya gittiğini gördüğümde yaptığım şey. bir daha da kimse ülkeye inanmamı sağlayamaz.
  • bir toplulukta dillendirildiğinde ya da yazıya döküldüğünde "madem öyle o zaman siktir git bu ülkeden" tarzı cevapların bile tek başına haklılık kazandırdığı duygu.
  • gün geçtikçe içimde daha da yer eden karanlık his.

    bağnazlıklar içinde yok olan ülkeye bakıp bişey yapamamak mı daha acı,
    yoksa yapmaya çalışan kimsenin olmaması mı ?
    yoksa yapmaya çalışınca birilerinin dur başın derde girecek demesi mi?
    muhalefetin kokuşmuş olması mı daha acı?
    yoksa seçmenin cahillikten ölmek üzere olması mı?
    yoksa yöneticilerin pişkinliği mi ?
    dönüp dönüp aynı şeylerle yalandan mücadele edilmesi mi?
    herşeyin daha kötüye gitmesi mi?
    herşeyin daha kötüye gittiğini ülkenin yarısının ısrarla anlamaması mı?

    beş paralık olan ülke itibarına mı üzüleyim?
    yurt dışında türküm diyince dudak büken yavşağa mı kızayım?
    yoksa bizi bu hale getirenlere mi?

    bilimin tekniğin ayaklar altınmasına mı kızayım?
    yoksa kişi başına düşen imam sayısının 10'a çıkmasına mı?

    dinden beni soğuttuklarına mı kızayım,
    yoksa herkese dini yanlış anlatmalına mı kızayım?

    neyse,
    ben türkiye'de bile yaşamıyorum ama bu benim üzülmeme engel olamıyor. çünkü ülkem, evim, değer verdiğim herşey değersizleşiyor.

    kendimi kurtarmak içimi ferahlatmıyor, ailemi de almak istiyorum artık.
    mümkün olsa bir hipnozla oraya dair bütün geçmişimi silmek isterim.

    çünkü iyiye giden bişey yok. olacak gibi de değil.
  • güzel ülkemden vazgeçmek istemem ama bazen şartlar umudumun yitirilmesi hususunda çok baskı uyguluyor. biraz eski zaman ile kıyaslamak ne kadar doğru olur bilmiyorum. hatta yazacaklarımın dünya üzerinde kaldığına da şüphelerim çok ama bazı şeyler var ki asla değişmiyor.

    insanların nefes alacak boş alanları kalmadığı için umudumu kaybettim. eskiden ormanlarımız, mesire alanlarımız vardı. şimdi hepsinde çok katlı binalar var.

    eskiden bir demokrasi kültürü vardı. özal, demirel, inönü ve erbakan bir gazetecinin karşısına çıkar ve panelde sorulara cevap verirdi. şimdi erdoğan tek başına çıkıyor ve cevaplarına sorular uyduruyorlar.

    eskiden okullarda güzel bir eğitim vardı. mesela köy enstitüleri vardı. hayata dair lazım olacak her şey orada öğretilirdi. fakat şimdi basit, üstün körü bir eğitim veriliyor ve öğrenciler at yarışı gibi hazırlanıyor.

    eskiden sokaklar bizim bir diğer evimizdi. ailenin biyolojik bağı olmayan bireyleri ile toplanma yeriydi. annelerin mahalleden bir çok çocuğu olurdu. fakat şimdi sitelerde çocukları izole bir şekilde yaşatıyoruz.

    ülkemizde birlikte yaşama duygusunu kaybettik. sosyal demokratlar, muhafazaklar, milliyetçiler ve diğer dünya görüşlerine sahip insanlar barış içinde yaşardı. şimdi ise millet birbirini öldürecek bıraksan. ne kadar yabancılaştık birbirimize. ne kadar uzaklaştık birbirimizden. gözümüzü mal, mülk ve para hırsı sardı. makam için en yakın arkadaşı satar olduk. işyerinde rekabet artırmak adına insanları düşman ettik birbirine. sırf dindar görünmek adına riya dolu elbieseler aldık. her gün yüzlerce maske ile dolaşıyoruz sokaklarda. tahammülümüz yok bizden olmayanlara.
hesabın var mı? giriş yap