aynı isimde "tutunamayanlar (dizi)" başlığı da var
  • bitiriyorum az kaldı
  • bitiremediğim kitap.
  • --- spoiler ---

    kasabaya gidelim olric; kitap alalım daha iyi. biliyor musun olric, adama az kalsın gidiyordum yerine gidiyorduk diyecektim.
    --- spoiler ---

    bu cümleyi okuyup, gözlerin nemlenmesidir tutunamayanlar.
  • "the disconnected" adıyla sevin seydi çevirisiyle ingilizcesi çıkmış kitap. olric press tarafından yayınlanıyor.
  • kitabın sadece 15–20 sayfasında geçen olric’e karşı duyulan aşırı sevgi ve kitabın isminin verdiği arabesk “kaybediş” hissi sayesinde kendisini tutunamayan hisseden her türden insan için gerçek tutunamayanlık kriterlerini özetlemek gerekiyor.

    şu yazıda bunları özetledim:

    https://medium.com/…ız-eğer-7f92675ad8ef#.fnvy75428
  • tanım: oğuz atay'ın bütün bildiklerini bizlere anlatmak istediği başucu roman.

    romanda kasap hegel'in hikayesi de ilgi çekicidir. incil üzerinden verilen mesajla sonlandırılan aşağıdaki paragraf bugünlerde aradığımız çıkış yolunu bize gösterebilir ve umudumuzu diri tutmamıza yardımcı olabilir.

    7. bölüm - süleyman kargı'nın açıklamaları
    mısra 101: izin ver selim biraz hegel, fitche...

    franz hegel, meslek hayatının en parlak örneği olan yazıların sonuncusunu şöyle bitiriyordu:

    ... her şeyin değiştiğine tanık olduğumuz bugünkü toplumumuzda, eski alman geleneklerinin gittikçe bozulduğunu ve kararlı bir düzenin eksik olduğunu her zamandan çok duymaktayız. yapıcı atılışların yokluğu ve bütün ilerici davranışların kısa bir süre sonra hızını kaybetmesi ve yerini ters anlayıştaki hareketlere bırakması, özellikle ülkenin en hayatî kaynaklarından biriyle uğraşan bizleri fazlasıyla üzmektedir. tarihin o göz kamaştırıcı akışı içinde bütün aşırı akımların, sonunda ılımlı bir bileşime yol açması tek tesellimizdir. yazıma, bize her zaman rehber olmasını dilediğim incil’den bir sözle son veriyorum:

    “bundan dolayı, eğer et yediğim için kardeşim inciniyorsa, dünya durdukça bir daha et yemem. yeter ki kardeşim incinmesin.

    tanrının mutlak rahmetinin
    üzerinizde olması dileğiyle,
    kardeşiniz g.w.f. hegel
  • popileriteden hoşlanmayan insanlar için yaralayıcı derecede popüler olmuş ve ayağa düşürülmüş kitaplardan birisidir yine de her şeye rağmen saygınlığını koruyacak sulara çekilmesini bilecektir diye umariz ,
  • anlatım biçimi özgünlüğü, alışılmışın dışında bir kurgu ve düzene sahip olması, içerisinde barındırdığı postmodernizm, ironi, mizah ve analizler ile dünya edebiyatı klasmanında, kült bir oğuz atay eseri. kültür karmaşası içerisindeki aydın kesimin eleştirisi, roman karakterleri ve anlatım şekli ile özellikle rus edebiyatıyla benzerlikler taşımakla birlikte yoğun hiciv ile başlayıp duygu yüklü bölümlerle devam eden uzun ve yorucu bir kitap olduğunu da eklemek gerek.

    selim ışık, hayatı sürekli olarak sorgulayan; ancak buna karşın hayatın her alanında iyi niyetine karşılık bulamadığı insanlarla, çarpık ilişkilerle, çarpık düzen ve bürokrasiyle karşılaşan, acımasız dünyanın ağırlığını kaldıramayacak kadar saf, ahlaklı, bilgili ve dürüst bir insan, adeta tutunamayanların kralı. turgut özben ise arkadaşı selim ışık’ı keşfettikçe, onun derinlerine indikçe olric’i ile birlikte selim ışık'ın kervanına katılan bir başka tutunamayan. ve tutunamayanlar ansiklopedisinin diğer karakterleri, disconnectus erectuslar. oğuz atay, adeta bütün birikimini dökmüş bu kitapta, okuduğu bir çok farklı yazardan etkilenimlerini bir şekilde yansıtmış. keşke öncelikle oğuz atay'ın etkilendiği yazarların ve eserlerin tamamını okuduktan sonra okusaymışım bu kitabı.

    eğer yıllar sonra bu notu görür ve kitabı tekrar elime alıp okuma şansına erişirsem; tutunamayanların hakettikleri gerçek değere eriştiği, herkesten önce selim'lerin, turgut'ların huzur bulduğu, daha çok sorgulayan ve daha çok okuyan bir ülkede buluşmak dileğiyle diyelim ve birkaç güzel alıntıyla devam edelim...*

    "ben iç dünyama dönüyorum. orada hayal kırıklığına yer yok."

    “benim bütün işim oyundu, bunu biliyorsun turgut. hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu. sen evlendin ve bu oyunu bozdun. bütün hayatımca nasıl oynayabilirdim? sen de dayanabildin mi? sen de ürkütücü bir gerçekle bozdun bu oyunu. herkesin belirli bir işle uğraştığı bu kocaman dünyada yalnız başına oradan oraya sürüklendin canım kardeşim benim.”

    “inanarak dinlememizi güçleştiriyorlar. insan her sözü kuşkuyla karşılıyor artık. gerçekle düş birbirine karışıyor; yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz. tutunacak bir dalımız kalmıyor. tutunamıyoruz.”

    “elini hiçbir kâğıda uzatmayacaksın: on emrin birincisi budur. söze erken başlamayacaksın, hiçbir düşünce ileri sürmeyeceksin, hiç bir şey bilmezmiş gibi görüneceksin, garip şekilde giyinmeyeceksin, ellerini masaya dayamayacaksın, seni baştan savmalarına yol açmamak şartıyla kendisini acındıracaksın, gülümseyeceksin, bekleyeceksin.. ve hiçbir zaman ümide kapılmayacaksın.”

    "ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? birdenbire: "buraya kadar!" dediler. oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. bütün sularda gölgeni seyrederdin. üstelik, "daha önce haber vermiştik" derler. "her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik. yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik. sevginin ölümünü her pazar çanlar çalarak ilan etmiştik "

    “ne istiyorlardı senden selim? belki sen çok şey istiyordun onlardan. verdiğinin hiç olmazsa küçük bir parçası kadar bir şeyler istiyordun. sonunda kaçıyorlardı. hayır, sen kaçıyordun. hayır, kaçmıyordun: insana ihtiyacın vardı. insanı arıyordun canım kardeşim. bunda utanacak ne vardı?”

    “ yanıma oturur, titrek bir sesle: ‘kitaplar yüzünden çok acı çekiyorum esat ağabey,’ derdi. ‘sanki hepsi benim için yazılmış. bu kadar insanı birden canlandıramıyorum: hepsini birbirine kaşırtırıyorum. gülünç oluyorum.’ odayı dolaşırdı inleyerek, ‘ben rezilin biriyim ve rezilliğimi biliyorum.’ ”

    “henüz tam iyileşmemiş. evine gelenlerle konuşmuyormuş. insanlardan nefret ediyormuş. hayır, insanları seviyormuş ama, genel anlamda. bunun dışında kimseye tahammülü yokmuş.”
  • yahu arkadaş buraya bakınca kitap gözümde iyice everest oldu.

    okumaya başlamalı mıyım yoksa başlamamalı mı?
  • hayatlar degisiyor simdi..simdilerde hummali bir kosusturma.. hani gidiyoruz ya bir yerlere; anılari tasiyamayacakmisiz gibi, sahipsiz kalacaklarmis gibi; icten ice bir burukluk.. "neden" diyorum; "nicin" hala bunlari dusunmeler..

    icerde gomulu olanlar, vazgecemeyip "en iyisi boylece birakayim" denilen ne varsa gun yuzunde. dusunmek istememek en hayirlisi diyerek, bugune kadar gecistirilmis. simdi anliyorum.

    nasil bir icinden cikilamamazliksa bu, nasil bir kurtulamayissa, sanki bundan sonra ne olursa olsun hic anlam tasimayacakmis gibi. ya da hic, gercekten bundan sonra birsey olmayacakmis gibi. mesela hic tekrar hissedemeyecek, hic heyecan duyamayacakmissin gibi.

    nasil bir merhametse bu, kizip da kiyamamaksa, yardim icin uzanmaya ebedi gonullu olmak gibi..kendini unutup, kendi icini doldurana adanmak gibi..inanc denilen seyi birbiriyle dolduranlarin, simdi tutunacaklari hicbir seyi kalmamis gibi..

    ve tum kizginliklarimizdan arinali, en buyuk savaslarimizin hemen ardindaydi.

    tutunamayanlar, temize cekip, zirvede birakanlardir..
hesabın var mı? giriş yap