• dikkat bu entry alabildiğine spoiler içermektedir.
    senaryo kesinlikle daha özenli olabilirdi.ıssız olay yerini terkeden servetin niye gece yarısı eyüpü kaldırıp suçu üstlenmesini teklif ettiğinin cevabı yok.vicdan ? olay yerinde düşen plaka, cesedin etrafından dolanıp geçen umarsız ailenin ihbarı !!.ölen küçük kardeşin ikide bir ortalıkta görünmesinin senaryoya katkısı nedir? muhtemelen bir suçluluk duygusu söz konusu bu çocuğun ölümüyle ilgili ama ilginçtir bu ölüm yalnızca babayla ağabeyi sarsmış görünüyor, annede hiç bir iz bırakmamış sanki.hakikaten merak ediyorum yahu.
    öte yandan nbc uzak filminden sonra bir sonraki filmini sabırsızlıkla beklediğim bir yönetmen olmuştur.uzak ve iklimler ortalama türk aydınının portresiydi.üç maymun ise daha tabana yönelik bir eleştiri.hem de anlayana en ağırından...kafa ütüleyen cep telefonu melodisi hacerin nezdinde toplumun ortalama müzik zevkinin göstergesi değildir de nedir, ki her gün envai çeşidini duyabilirsiniz otobüste dolmuşta...servet karakterini tanımak için iki dakikalık bir sahne yetti bana.servet mesela ben çok duygusalım diyor bi şiir duysam ağlarım ama ilerleyen sahnelerde aynı servet kocan hapisten çıktı tamam ben de hoşlandım ama artık bitti diyor.anlıyoruz ki karakterimiz bir o kadar da realist.bu filmde her karakterin ahlaki bir defosu, eksiği var.hacer servete kaderimsin diyor.hacerin eksiği servet gibi adamları tanımayacak kadar saf olmak ama ben saf olduğunu düşünmedim.daha çok aşk kisvesine büründürülmüş, boğucu hayatından bir umut servet yardımıyla kurtulma çabası gibi geldi bana.bütün bu olanların baş sorumlusu da mağdur gibi görünen baba oluyor bence.teklifi patronunu çok sevdiği için kabul etmiyor tabii... o da paraya zaaf gösteriyor.film için baş yapıt diyemem ama şurası kesin ki nuri bilge ceylan türk sineması için alışılmadık bir soluktur.severek izliyoruz kendisini...
  • nbcnin daha önceki filmlerine nazaran izlenebilirlik açısından harika denilebilecek, kendisini izlettirebilecek ancak popüler kültür mağduru, nbc ve filmlerinden bihaber yurdum insanının cannesı oscar zannederek izlemeye gideceği ve "bu oyuna ödül veren zihniyetin..." şeklinde başlayan cümlelerle yorum yapmasına neden olacak basit konulu, etkileyici film.
  • genelde ödül alan filmlere oldukça şüpheci yaklaşmama rağmen, tahminen 10.dakika civarı hani senaryoyu falanı filanı değil de, "yönetmen ödülü"nü gerçekten hak etmiş dediğim filmdir. benim kadar sabırsız bir insan için çok zordu yavaş yavaş ilerleyen karelerde beklemek, ama kareler gerçekten o kadar güzeldi ki, pek de şikayet edemedim.

    sorun bende miydi, seslendirmede mi bilmiyorum... hatice aslan'ın senelerdir farklı yerlerde sesini duyduktan sonra o aşırı tiz, garip ses neredeyse onun değil gibiydi. ya da genel olarak seslendirmede bir sorun vardı... ki filmin büyük çoğunluğunda konuşan kimsenin dudaklarının görünmemesi bende bir süreliğine tedirginlik yarattı, bilerek yapılmış bir sembol müydü, bilmiyorum.

    yalnız kadın karakter hayatındaki üç erkekten de dayak yerken her seferinde içim acıdı...

    senaryo basit olmakla beraber, ki belki de anlattığı aile kadar basit olması mantıklıdır, anlatımı ve sahneleri gerçekten güzeldi.
  • film bitip de perde karardığında, bu filmin ithafı başka türlü olamazdı diye düşünüyor insan, yutkunmayı zorlaştıran yumru boğazında koltuğa mıhlanıp kalmışken, "ne oldu?" diye soranlara, "yalnız ve güzel ülkeme üzülüyorum" sözleri dökülüveriyor ağızdan. "peki çaresi ne, çözümü var mı bu açmazın, hiç mi umut yok?..." soruları kurcalıyor zihni, filmdeki karakterlerin duyamadığı vicdan azabının ağırlığıyla terkediliyor sinema salonu. bir film bunlara kadirse iyi filmdir ve insanlar dörde ayrılır, üç maymun'u sevenler ve ...` : üç maymunu oynamak`
  • bir çok kere işlenmiş bir konunun, nuri bilge ceylan'ın gözünden yüzlerce güzel fotoğrafı. binlerce de olabilir.

    sahnelerde gereksiz "güzel" bir şey yok. konmamış. herşey çok gerçek. olduğu gibi mekanlar, duvarlar, çatlaklar (there is a crack), eksiklik.. çok yeni olmayan bir gerçekçilik. çok yerinde bir eleştiri.

    tabi, şimdi ben, bu filmi bir daha izlemek için bir arzu duymam. fetiş yok, hiç yok öyle bir bağlanacağımız şey.
    gerçek güzeldir.

    evet, istemem üç maymun'u bir daha izlemeyi, ama nuri bilge ceylan çabucak bir film daha yapsın isterim. neyi işliycek diye merak ederim. heycanlanarak da izlerim yeni filmini. ve hiç hayal kırıklığına uğratmaz beni.
  • neredeyse sephia çekilmiş bir filmdir.
  • karakolda yüzü görünmeyen polisi nuri bilge ceylan'ın oynadığını tahmin ettiğim, sırf açılış ve kapanış sekansları için bile izlenecek bir film
  • bir nuri bilge ceylan filmi, tamam. cannes dan en iyi yönetmen ödülünü aldı, harika. hikaye özünde bir "ahlaksız teklif" ve bunun bir aileye etkileri olmakla birlikte iyi işlenmiş, amenna. karakterlerin sık sık uzun uzun baktığı, ters ters baktığı, düşünceli düşünceli baktığı, içli içli baktığı, derin derin düşündüğü, dertli dertli uyuduğu, sakin sakin durduğu, yavaş yavaş yürüdüğü ve hiçbir şey yapmadığı film, buna da tamam.

    ama hikayeye kim tarafından ve neden yerleştirildiği belli olmayan, hiç bir katma değeri olmayan ölü çocuk öğesi ve memişlerle süslenmiş kahkahalarla gülüşten pürüssüzce hıçkıra hıçkıra ağlamaya geçis sahnesi türk sineması için hiç iyi sinyaller değil. ilk kavşaktan sola dönersen 100 metre sonra "önceki yüzyılın acayip türk filmleri" tam karşında, iki dakika başı boş bırak türk sinemasını teyzem i yeniden çeksin.

    bunun dışında, samimiyetle söylüyorum ki, bu filme gidin. yalnız üzerinize böyle tiril tiril bir şeyler giyin, icabında yakasını filan açabileceğiniz bir gömlek falan mesela, zira bazı yavaş sahnelerde zaman duruyor, kasvet basıyor, nefes almak güçleşiyor, sıkıntı geliyor.

    --- spoiler ---

    ayrıca, gerçek ahlaksız teklif te, teklifi kabul edenin karısının teklifi yapana aşık olması veya olduğunu sanması çok daha mantıklı sebeplere dayandırılmış idi, sanki servet i.nesi biraz daha adam gibi bir karakter olarak çizilmiş olsa hikaye daha inandırıcı olurdu gibi geldi bana.

    --- spoiler ---
  • evet belki bazı açılardan önceki filmlerinden farklıdır ama seyircisinde alışkanlık yapan, insanın gözüne gözüne sokulmadan belli belirsiz verilen hüzün yine var; sanki bu sefer biraz daha yoğun var.

    hikayenin geçtiği 9-10 aylık zamanda istanbul'da bir tek kare mavi gökyüzü ve mavi deniz göremediğimiz filmdir, hüznün gereği olsa gerek hep gri her zaman gri...
  • birçok sahnesi üzerinde tek tek dakikalarca konuşabilecek, üzerinde uzun uzun tartışılabilecek nefis bir film. sanat eseri. oyunculuk denen şeyin ne olduğunu görmek için (bkz: hatice aslan)
hesabın var mı? giriş yap