• bir deli adamdı. ankara'da, karanfil sokak'ta, kardelen'in ön bahçesinde her daim tadı bozuk olan çayla başlardı demlenmeye. sonra arka bahçeye geçer, rakı, ayran ve koca bir tabağın içinde bir yığın maydonozun onu beklediği masasına otururdu. filtresiz bafra içerdi. parasızdı. oran'daki evine dolmuşa binecek parası olmadığından yürüyerek gittiği bir gece, kestirme olsun diye çam ağaçlarının içinden geçerken polis tarafından tutuklanmıştı. bazı şairlerin elyazılarıyla şiirlerini bastığı yayınevinde çalışan sekreter telefonu açıp, "bağlıyorum" diye telefonu yanındaki masaya, ona uzatırdı. kim nerede şiirlerinden birini okumasını istese nazlanmaz okurmuş.
    1992 yılında, sivas'taki pir sultan abdal şenliği'nden ankara'ya döndüğünde burnunun üzeri fena halde soyuldu. sivrialan'da yapılan şenlikte kendisine ayrılan masada otururken saatlerce güneşin altında kalıp yanmıştı.
    1993 yılında, yine sivas'ta.
  • " uğur kaynar sivaslıydı. şenliklere meraklı değildi pek... ama doğduğu topraklara duyduğu özlem çekti onu sivas'a.... birkaç kez fikir değiştirdiyse de sonunda gitmeye karar verdi.
    katliamdan birkaç gün sonra ondan kalan eşyaları getirdiler eşi serap kaynar'a... onun hiç yanından ayırmadığı askılı bir deri çantaydı bu... yangından mucize eseri kurtulmuştu. içinden bir ehliyet çıktı, biraz para, bir paket bafra sigarası, kibrit, eşine hediye alınmış işlemeli bir cüzdan ve üzerine şiir karalanmış bir kağıt peçete...
    peçetede şu sözler yazılıydı:
    "öldüğümde / doğduğum yere gidiyorum / yıllarca süren bir hasret ve bilinmezliği / işte böyle yeniyorum."
    can dundar boyle demis.
    ugur kaynar zaranin siirini yazdi."cicekler halaya durdu", "askinam" , "gizemya" adli siir kitaplari yayinlandi. yakildiginda 37 yasindaydi.
  • 1956 sivas zara dogumlu $air.yangından $ans eseri kurtulan cantasındaki bir pecetede $oyle yazıyormu$:
    "öldüğümde
    doğduğum yere gidiyorum
    yıllarca süren bir hasret ve bilinmezliği
    işte böyle yeniyorum."
  • "ah benim yaka cebim
    yaka cebimde kaybettiklerim
    şiir müsvetteleri
    müsvette aşklar
    ve köstekli bi saatin kurma kolları"

    güncesika, uğur kaynar
  • kendisinin ben de imzalı bir kitabı var idi. ilk şiir kitabı "çiçekler halaya durdu" devlet tiyatrosundaki tiyatrocu bir tanıdığım vasıtasıyla belli bir süre önce bana ulaştı. 1990 tarihinde imzalamış. yayınevi yok.

    internet aramalarında doğru dürüst bir şiirine rastlayamıyorsunuz. baskısı olan bir şiir kitabı bile yok ne yazık ki. metin altıok, behçet aysan ve kendisinin oluşturduğu üçlü arasında kendisi en unutulmuş, en bilinmez şair. bundan mütevellit herkesin bilmesi, gelecek kuşaklara da miras kalması adına bu kitaptaki bütün şiirlerin görselini alıp biraz önce bir dosya aktarma sitesine yükledim. mutlaka indirip, okuyunuz efendim. şiir bestelemeye yönelik ilgisi olan ozan dostlarımız da kesinlikle şiirlerin üzerinde dursunlar. ezgilere çok rahat uyarlanabilir kıvamda dizeler var. ve oldukça vurucu. kendisi kelimenin tam manasıyla bir imgeler okyanusu.

    buradan: http://www.megafileupload.com/…ler_halaya_durdu.rar(silinmesi ihtimaline karşın siz de bir yerlere dağıtabilirsiniz)
  • arkadaşlarımın sivas'ta katledilen amcası. ölümünden sonra doğan yeğenine gizemya adı verildi.
  • "...
    ‘ömrünün bilmem kaç senesini cezaevlerinde geçirmiş, mahpusta iken çocuğunun doğumu ile babasının ölüm haberini aynı anda alan bir adamdı uğur. bütün bunları hak edecek ne yapmıştı bu ülkeye? niye sivas’a gitmişti? niye cezaevine girmişse işte o yüzden sivas’a gitmişti. 12 eylül’den önce odtü işgaline, şentepe direnişine, tuzluçayır’a niye gittiyse, ondan gitmişti sivas’a. 12 eylül faşist darbesinden sonra niye yattıysa mamak’ta, o yüzden yatmıştı madımak oteli’nin dumana kesmiş ucuz halılarının serildiği koridorlarına… insan olmaktan başka bir şey bilmiyor ve elinden başka bir şey gelmiyordu işte.’
    (ölümüne seversen ölürsün, ercan kesal)
    ..."
    https://www.evrensel.net/…cisi-bir-adam-ugur-kaynar

    "...
    1979 yılında yattığı mamak cezaevine görüşmecisi iki haber getirdi. babası ölmüştü birde kızı olmuştu. cezaevi koşullarında, insan yaşamındaki önemli bu iki olgunun iç içe geçtiği bu haber uğur kaynar’ın iç dünyasında derin izler bırakmıştı. ne zaman madımak otelinde merdivende oturan üç has şairin fotoğrafını görsem, yüzlerindeki derin hüzün bana bu ölüm acısını ve doğum müjdesini hatırlatır. madımak otelinin merdivenlerinde saat 3 sularında çekilen bu fotoğrafta 5 saat sonra yaşanacak katliamı şair sezgisiyle hissettiklerine inanırım.
    ..."
    http://odatv.com/…ikardim-agabeyimi-0207111200.html
  • 2 temmuz 1993'te sivas katliamında yitirdiğimiz ozan.
  • güneşin altında ölmek*

    i
    ölüm aramızda geçinip giden
    zavallı yıllar gibi
    hem bizimle
    hem bizden biri değil
    sanki seninle varoldukça yaşayan bende
    sokağımın yangına ateşle koşan kızı
    güzeller güzeli neslime
    iyi bak
    kıvamıdır
    iyi bak kırmızı şarap renkli akşamlarına
    ben akşamına azbuçuk kalayken
    azbuçuk belasıyken başının
    tam zamanıyken
    şiirden ölen bir şairin
    son bahanesi gibi
    bir bahane bul kendine
    enazından öp beni

    ii
    bal gibi
    aşkın arı kovanına çomak sokulmuştur
    artık çekilen acıdır
    bal gibi acıyla
    denizin oğul verme zamanıdır
    dalgalar içinde
    dalgalar içinde denizin oğlu
    bir gemide miçodur
    ey dalgalar içinde oğlu olan deniz
    ey denizden oğlu olan kara parçası
    ey bahtı kara

    açık denizlerde
    bir o yana
    bir bu yana
    vurgun yemiş
    yaralısın

    yaranda süzme bal gibi hüzün
    süzme bal gibi hasrettir
    ilk dokunuşun ardından
    şehvetli bir bityeniği gibi
    gittikçe her yanı saran

    sen ey denizin oğlu
    deli rüzgâr
    batık gemi
    insan azıya aldı mı gemi
    aşkın gümüşten oltasına takılı
    sudan yeni çıkmış balık gibi
    güneşin altındayken ölmeli
    ölmek yeter mi

    uğur kaynar
    *uğur kaynar, güncesika, suteni yayıncılık, birinci basım, eylül 1995, ankara
  • 2 temmuz 1993 sivas'ta katledilen, merdivendeki üç şair fotografında elleri çenesinde, belkide yanarak ölmenin acısını düşünen şair insan.

    yine de gül

    gecenin kör vaktidir
    fırtınalar yedeğimde yürürüm
    ayakta ve perişan,
    ocağım,
    köz rengine ısıtır ellerimi.
    tutarım,
    bir acı zeytin yerim,
    tadı damağımda söyleşir durur.
    dilimde onlarca söz aç/açıktır.
    ak kâğıttan yapraklıdır isyânım.
    sağılır gelir mavi uçuşlarıyla martılar,
    sözcükler süzülür de
    kanat tutar
    kıraç toprağına dizenin.
hesabın var mı? giriş yap