waiting for the miracle
-
bebeğim bekliyorum,
bekliyorum gündüz gece.
zamanın nasıl geçtiğini anlamadım,
ömrümün yarısı beklemekle geçmiş.
bir sürü davet vardı,
ve farkındayım bazıları sendendi.
ama ben bekliyordum
mucizeyi, mucizenin gelmesini.
biliyorum beni gerçekten sevdiğini.
ama görüyorsun, elim kolum bağlı
biliyorum, seni incitiyor,
onurunu incitiyor,
borazanın ve davulunla
penceremin önünde dikelmek,
ve benim yukarda
mucizeyi, mucizenin gelmesini bekliyor olmam.
ah bunu isteyeceğini sanmıyorum.
burada bunu istemezsin.
hiç eğlenceli değil,
ve yargılar çok sert.
maestro çalanın mozart olduğunu söylüyor,
oysa bana bu sakız şakırtısı gibi geliyor,
sen mucizeyi, mucizenin gelmesini beklerken.
mucize bekliyoruz,
yapacak başka bir şey kalmadı.
ikinci dünya savaşından beri
bu kadar mutlu olmamıştım.
sen tutulduğunu anladığında,
yapacak bir şey kalmadı.
sen kırıntı dilenecek hale geldiğinde
yapacak bir şey kalmadı,
sen beklemek zorunda kaldığında,
mucizenin gelmesini beklemeye başladığında.
seni hayal ettim bebeğim.
daha geçen geceydi.
nerdeyse çıplaktın..
ah, bir tarafına ışık düşmüştü.
zamanın kumları
parmaklarından dökülüyordu,
ve sen mucizeyi, mucizenin gelmesini bekliyordun.
ah bebeğim,
hadi evlenelim.
çok uzun zamandır yalnızız,
gel beraber yalnız olalım.
gel o kadar güçlü müyüz görelim.
evet çılgınca bir şey yapalım,
kesinlikle yanlış olan bir şey..
mucizeyi, mucizenin gelmesini beklerken
yapacak başka bir şey yok…
yolda düştüğünde
ve yağmurun altında serilmişken yere
ve nasıl olduğunu sorduklarında
elbette şikayetçi olmadığını söyleyeceksin.
sorulardan sıkılırsan
işte o zaman salağa yatacaksın:
orada sadece beklediğini söyleyeceksin
bir mucizeyi, bir mucizenin gelmesini..
(bkz: leonard cohen'e küfretme sebepleri) -
baby, i've been waiting,
i've been waiting night and day.
i didn't see the time,
i waited half my life away.
there were lots of invitations
and i know you sent me some,
but i was waiting
for the miracle, for the miracle to come.
i know you really loved me.
but, you see, my hands were tied.
i know it must have hurt you,
it must have hurt your pride
to have to stand beneath my window
with your bugle and your drum,
and me i'm up there waiting
for the miracle, for the miracle to come.
ah i don't believe you'd like it,
you wouldn't like it here.
there ain't no entertainment
and the judgements are severe.
the maestro says it's mozart
but it sounds like bubble gum
when you're waiting
for the miracle, for the miracle to come.
waiting for the miracle
there's nothing left to do.
i haven't been this happy
since the end of world war ii.
nothing left to do
when you know that you've been taken.
nothing left to do
when you're begging for a crumb
nothing left to do
when you've got to go on waiting
waiting for the miracle to come.
i dreamed about you, baby.
it was just the other night.
most of you was naked
ah but some of you was light.
the sands of time were falling
from your fingers and your thumb,
and you were waiting
for the miracle, for the miracle to come
ah baby, let's get married,
we've been alone too long.
let's be alone together.
let's see if we're that strong.
yeah let's do something crazy,
something absolutely wrong
while we're waiting
for the miracle, for the miracle to come.
nothing left to do ...
when you've fallen on the highway
and you're lying in the rain,
and they ask you how you're doing
of course you'll say you can't complain --
if you're squeezed for information,
that's when you've got to play it dumb:
you just say you're out there waiting
for the miracle, for the miracle to come. -
nacizane şahsımın aşağıdaki gibi çevirdiği cohen eseri
"gece gündüz bekliyorum bebeğim
zamanın farkında değilim
ömrümün yarısında bekledim
muhtelif davetler aldım
hatta bazıları senden
ama ben gene de bir mucize bekledim
biliyorum beni hakikaten sevdin ama elim kolum bağlı
kapımın dibinde bando mızıka beklemek gururunu inctmiştir bilirim
ama ben gene de bir mucize beklerim
sen buraları sevmezsin bebeğim
buralarda eğlence yok acı hesaplar var
şef derki bu mozart'tır ama sanki tadı geçmiş bir sakızdır ağızlarlarda yuvarlanan
mucizeyi beklerken
yapacak bi şey kalmadı
hiç bu kadar bahtiyar olmamıştım
bitti biteli
ikinci dünya savaşı
yapacak bir şey yok
esir olduğunu biliyorsun
bir kırıntı için dileniyorsun
gene de bir mucize bekliyorsun
geçen gece seni ruyamda gördüm bebeğim
çoğunda sen üryandın
bir hafiflik vardı üstünde
kum saati iki parmağının ucunda tükeniyordu
ve sen bir mucize bekliyordun
"hadi gel güzelim evlenelim
o kadar zaman yalnızız ki
bari beraber yalnız olalım
boyumuzun ölçüsünü alalım
gel çılgınca bir şey yapalım tamamiyle yanlış bir şey
mucizeyi beklerken
yapcak bir şey kalmadı
yollarda bir düşkünsün
yağmur ortasında yatmışın
halini sorarlar
yok şikayetim dersin
bilgi için sıkıştırılırsan
aptalı oynarsın
bir mucize bekliyorum dersin
bir mucize bekliyorum, gelsin" -
leonard cohen'in aşmış iyi şarkısı.
-
cohenin yalnizlara bir armaganidir bu sarki... ve bir aciklama -ki-gerekir burada: mucize beklemez belki ama ask bekler. cunku ask, hele de yasanmissa, tadi damakta da kalmissa, mucize degil, gercektir ve oradadir. bu yuzden acitir ya... bilirsin, teni bir dokunma mesafesindedir, sesi iki uc tus otededir ama kavusamazsin, beklersin, arasin da... uyuyasin yine ona...
yazarin notu: bazi ifadeler sirf sus olsun diye tirnak icine alinmaz. 'oyle gerekiyorsa' bekler ask'taki tirnak icine 'zoom' ister yazar** -
bekleyenlerin sarkisi...
-
transa sokabilir insanı, gözlerini kapat ve mucizeyi beklemeye başla...
-gidelim.
-gidemeyiz.
-neden?
-godot'yu bekliyoruz.
-ha. -
sözleri kesinlikle aşmıştır, insanı lyric manyağı yapar, ayrıca çok uyar filme de, gerçek hayata da. mozart - bubble gum ilişkisi dikkate değerdir, mozart ın yavşaklığının baydığı noktayı açık açık belirten ilk müzisyendir belki l.cohen.
çölde hisseder insan bu şarkıyı dinlerken. bi de bu şarkıyı dinlerken topluca dizlerde ritim tutmak geleneksel bir koc lisesi 83 lüler tribidir. sevimlidir, tripsel bi hava katar olaya. -
'natural born killers' in baslangic parcasi*. ancak fondaki 'waiting for the miracle' esliginde col asfaltinda karsidan karsiya gecmekte olan akrebin ezilmesi sahnesi sarki hakkinda yari buruk yari olumsuz hislere neden olabilmektedir.
(bkz: akrep burcu) -
hafızam beni yanıltmıyorsa the velvet underground'dan nico, yine tam olarak hatırlamadığım bir mekanda afro saçlı melez bir gitaristle birlikte oturmaktadır. o esnada içeri siyah pardesülü, zayıf, esmer bir adam girer.
kadının yanına gelip 'hadi gidelim der', kadın pek oralı olmaz, zayıf delikanlı teklifini tekrarlar. kadın yine umursamaz, zira ilgisi ise melez gitaristtedir. zayıf adam 'hadi gel aşk yuvamıza gidelim' minvalinde ısrar eder. - belli ki kız zamanında kendisine hayal kurabileceği kadar dahi olsa umut vermiştir.- zayıf adam ısrarlarına devam eder. o ana kadar pek oralı olmayan, annesi kızılderili bababsı baptist afro-amerikan olan jimmy adındaki kabarık saçlı gitarist bıyığının üzerinden rahatsız olmş bir şekilde zayıf adama bakar. kadınsa zayıf adamı amiyane tabiriyle siklemez. belli ki kabarık saçlı cool gitariste aşıktır.
zayıf adam aşkına karşılık bulamayacağını anlar. umutsuzca evine döner ve bir şarkı yazar.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap