• selam. az önce bu adam hakkında sözlükte ne yazmış çizmişler diye bir araştırma yapayım dedim. bu arada tahmin edebileceğiniz gibi paçalarımdan ceketime kadar ıslandım evet. yoksa neden sabah sabah bu adamı arayayım değil mi? işte ekşi sözlüğün benim için en önemli anlamlarından biri. sinirini boşaltıyorsun bu ve benzer yaratıklara. bir nebze de olsa rahatlıyorsun. neyse, araştırmam neticesinde gördüm ki bu orospu çocuğu hakkında "yağmurlu havada su sıçratan şoförler" gibi naif, neredeyse affedilir bir başlık açılmış. "su sıçratmak." sebze yıkarken hani olur ya. ahahah. üzgünüm ama ben bu adamın başlığının hak ettiği şekilde açıldığını düşünmüyorum. ama bu kadar yazılmış filan, yeni bir başlık kirlilik olur. burada edelim kelamımızı, gidelim.

    spoiler--

    hayatımı, sadece yağmurlu günlerde değil, arada aklıma geldikçe, hobi olarak bu adamlara sövüp, yedi cedlerine, sülalelerine bela okuyarak geçiriyorum.

    spoiler--

    bana bu konuda en çok koyan, o boku yedikten sonra hızla uzaklaşıp gitmeleri. hesaplaşamıyorsun. aniden senden onlarca metre uzakta oluyor. bir şey desen diyemiyorsun, bi hareket yapsan anlamsız. öylece kalakalıyorsun üstün başın su içinde, "na-na-nası ya?" ifadesiyle. ondan gelip sözlüğe yazıyorsun işte. belki bu ve bunun gibiler okur da bir kıpırdanma olur kafalarının içinde diye.

    öyle otoban kenarında yürürken*, "eli mahkum hızlı gidecek" bir aracın gazabına uğramaktan da söz etmediğimin farkındasınızdır umarım. gayet mütevazı bir caddede, kaldırımdayken aranda bir metre mesafeyle yürüdüğün araçtan bahsediyorum ben. trafik yok. hatta hız limiti var. insan nasıl böyle bir terbiyesizlik sergileyebilir bütün mantığım duruyor. bu olsa olsa bundan zevk almakla alakalı bir şey. ruh hastası olmakla yani. başka açıklaması yok. varsa da ben yapamıyorum.

    o yapıyor ama gavurun dölü. gözünün önündeki yolu görüyor, seni görüyor, arkasında araba yok görüyor, ama yine de yapıyor.

    o arabayı senin altına iş gör diye verenin de… edit: çok ağır küfür etmişim, sansürledim hahaha.
  • bugün sabah 10 sularında taksim otobüs durağına uykulu bir şekilde yürürken vatandaşların bana kahkahalarla gülmesinde yardımcı olan şofördür.

    aldım olm plakanı. gözlüğümde oluşan yağmur damlalarından görebildiğim kadarıyla 34 vardı başında. araştırıyorum şimdi bulacağım seni.
  • sistem yuzunden suclanan insandir.

    bir allahin kulu da sormaz aga bu anasini siktimin cukurunun burada ne isi var?! diye.

    ben de sormadim. arabaya dogru yururken boruuuum diye bagiran modifiye egzozuyla beni camura bogan yavsagin pesine dusup e5 de sikistirip durdurup ozur dilettim. aha o belediye sistem asfalt diye o zirladi. kismen hakli aslinda ama sistemini siktimi iti yavas gitsene ara sokakta amoglu demez miyim ben de, derim.

    bu arada sokaklari delik desik birakan belediye baskanlarinin da danismanlarinin da yedirdigi taseronlarinin da ta sulalelerini sikeyim. yavsak.

    orospu cocugu.
  • istanbul'daysanız eğer fazla sevinmemelisiniz zira bu acımasız şoförlerden kurtulan buna yakalanır:

    (bkz: tüküren kaldırım taşları)
  • samimi*** şekilde su sıçratmadıklarına beni inandıramayacak şoförlerdir. ıslatıyorsunuz ya yayaları amına koyim; onlar da odun ıslatıp bekliyor, haberiniz olsun.
  • korkak insandır. arkasından o kadar küfür ediyorum yavaşlamıyor bile basıyor gaza devam ediyor. birisi inse de arabadan ağzını yüzünü siksem, arabasızda insan nasıl ıslatırılmış göstersem ama korkup kaçıyor yavşaklar.
  • vaktiyle içlerinden birinden hıncımı almışlığım bulunan güruh.

    o vakitler ulus’ta* çalışıyorum. 19 mayıs stadı’nın köşesinde servisten iniyorum, karşı köşeye geçip radisson’un ve merkez bankası’nın önünden ilerleyerek işime gidiyorum.

    zaten bu güzergah işe gidiş-dönüş saatlerinde vızır vızır insan ve araba kaynıyor. karşıdan karşıya geçmek bir macera. maceranın en eğlenceli parkuru da radisson’un önü. oradaki yolda bir çökme var, yağmurlu havalarda göl oluyor. o gölden bi 10 metre sonra da trafik ışıkları var. yani? ışığa yakalanmak istemeyen sürücüler hunharca yardırıyorlar o daracık yerde. kaldırım da çok dar olduğu için kaçmak mümkün olmuyor.

    efendim yağmurlu bir sabah, yine bu tarif ettiğim güzergahtan işe doğru gidiyordum. normalde buradan geçerken mutlaka yerlere bakarım, çünkü çeşitli ablalarımızın fotoğraflarıyla bezeli çok şaane kartvizit çalışmaları saçılmış oluyor bu noktaya, ben de günlük fal tutuyorum işte. "amy winehouse fotoğraflı kart görürsem öğlen yemeğinde kuru fasulye çıkacak" gibi... o gün bunlara bile bakmıyorum yalnız, çünkü kesinlikle biliyorum ki tabakhane yolcusu bir sürücü yoldaki çöküntüde oluşan o havuza girip bizi boydan boya çamurlu suyla sıvayacak... dememe kalmadan sıvadı zaten. ben hanımefendiliğimden beklenmeyen sunturlu bir küfürle ağzımı kutsarken, bu kendini f1 pilotu zanneden şuursuz, az ileride çat diye yanan kırmızı ışıkta durmak zorunda kaldı. ettiğim küfrün yarısı henüz ağzımın kenarından sarkmaktayken bir hınçla arabanın durduğu yere koştum. etraftakilerin şaşkın bakışları arasında, az önce çamurlu suya girdiği için leş gibi olan kapının kolunu tuttuğum gibi açtım. çamurdan mı korkacağız artık? sıcakta kalmış manda yavrusu gibi sıvandık zaten...

    yalnız bu sahneyi gözünüzde canlandırabilmeniz için kendimle ilgili biraz bilgi vermem lazım. boyum 1.53 ve 42 kiloyum. o zaman da öyleydim. yani kapısına asıldığım araba benden daha uzun; arabada oturanlar, o halleriyle benimle göz hizasında falan oluyor. muhtemelen o yüzden nereden çıktığımı hiç anlamadılar.

    açtım kapıyı içerde 4 tane herif böyle şaşkın şaşkın bana bakıyor. sadece kapıyı değil o arada ağzımı da açmışım ben, gözümü de yumunca tabii... allah ne verdiyse saydırdım. sonra yeşil mi yandı ne oldu, beni kapıdan sökerek aldılar. adrenalin normal seviyesine inip de beyne kan gidince fark ettim ne yaptığımı. sen neyine güveniyosun len asabi cüce! allahtan adamlar yaşadıkları şokla paralize oldular da bana müdahale edemediler. yoksa beni salatanın suyuna yatırılan ekmek gibi güzelce arkalı önlü marine ederlerdi o su birikintisinde.

    fakat nasıl hafifledim anlatamam... çamurlu ve fakat mutlu bir şekilde yürüdüm gittim işime. öğlen de yemekte kuru fasulye çıktı.
  • bunların bir de utanmadan dönüp sırıtanı ve "heheeh nasıl da ıslattım" diye düt düt korna çalanı bile vardır.

    taze olay: bugün caddeye adım atmamla birlikte beni gören şoför hızlandı, sağa yanaştı, beni bir güzel yıkadı ve yoluna devam etti. it herif. öl.
  • allah onları bildiği gibi yapsın. sabah nöbetten çıktım eve ulaşmaya çalışıyorum. minibüs caddesinde karşıdan karşıya geçeceğim. ışık bana kırmızı yanıyor ama sabahın körü yollar da kalabalık değil. yok boşken geçeyim dedim. tam yolun ortasına geldim karşı taraftan arabalar gelmeye başladı. önümde kocaman su birikintisi. arkamdan da araçlar gelmeye başladı. yayalara hala yeşil yanmadı ve benim kaçacak yerim yok. yolun ortasında mal gibi kaldım. o çaresizliği tarif edemem. önce birikintiye yavaş yavaş girdi arabalar, ayakkabılarım ıslanmaya başladı. sonra her geçen araba hızını daha da arttırdı, her seferinde su daha yükselerek üzerime sıçradı ve yeşil ışık yanana kadar belimden aşağı sırıksıklam oldum. tam bir gerizekalılık örneği. kendim ettim kendim buldum resmen.
hesabın var mı? giriş yap