• göçmüş kediler bahçesi'nin beşinci masalı.
  • çevresindekileri, "hani bir gün uyandığınızda gökyüzünde güneşi görecek olsanız..." sözleriyle bezdiren, her sabah kalktığında bir umutla pencereye koşan, dışarıda aydınlığı arayan, yüzü camın arkasında su çiziklerinden dalgalı dalgalı görünen bir adam. yağmurlu kentin güneşçisi, belki güneşi...
  • depresif bir bilge karasu öyküsü.

    bu kadar güzel bir isme yaraşır öyküsü olmasına rağmen "patron mutlu son istiyor" modunda okuduğumu hatırlıyorum. bugün bu güneşsiz izmir havasında aklıma takıldı birden. bir daha sözlükte yazar olsam alacağım nicktir aynı zamanda.
  • bilge karasu‘nun metafor yağmuru dolu bir öyküsü. çözemedim ama eminim ima ettiği, dokunduğu birçok şey var bu öyküde. çözmek için bilge karasu üzerine okumalar yapmak elzem.
  • en sevdiğim bilge karasu öykülerinden biri.

    her gün yağmur yağan bir şehrin, hiç görmediği güneşe hasret ama aynı zamanda güneşin bir gün görülebileceği umudunu da içinde taşıyan bir sakinini konu alır. bu kişi taşıdığı umut nedeniyle içerisinde yaşadığı toplum tarafından dışlanmıştır. öğrenilmiş çaresizliği tercih eden toplum umudun varlığına karşı tahammülsüzdür. bu nedenle de güneşin açacağı umudunu taşıyan kişiyle görüşmezler.

    aslında normun ve konfor alanının dışına çıkma korkusudur bu biraz da. kitaplardan, okuldaki derslerden güneşi öğrenmiş olsalar da hiç deneyimlememişlerdir. hayatları yağmura göre şekillenmiş, giydikleri kıyafetten yaşadıkları eve kadar her şey bu duruma uyum sağlamıştır. dolayısıyla alışılagelmiş olanın dışına çıkmak bu insanlara korkutucu gelmektedir. buna dair en ufak girişime karşı da dışlayıcı bir tavır takınırlar. yani umutsuzluğun norm halini aldığı bir toplumda umut beslemeye devam etmenin bedelini anlatır bu öykü; yalnızlık ve topluma karşı yabancılaşma.
hesabın var mı? giriş yap