• kimi zaman kendi kendine siktir olup giden böcektir, bittir, hamamdır, bilumum kanatlı ve alçak irtifada uçandır..
    (bkz: gitti o gittii)
  • yalan sevda(miz)...
  • kimi zaman cinayettir yalnizlik.. giden, seni de goturduyse yaninda, geride bir enkaz kaldiysa senden.. sen kendinden gecmis gitmisken, bedenin yalnizliga mahkumdur.. ortada ne bir delil ne bir ceset bulunmaksizin islenen bir cinayettir bu.. bakislarinin bosluguna atilmistir cinayet silahi.. bulunamaz.. boylelikle suc da kanitlanamaz.. katilini bilsen bile faili mechul olursun..

    kimi zaman intihardir yalnizlik.. sen kendini de gonderdiysen gidenle birlikte.. farkettirmeden takipteysen bir hayali sevgiliyi, ermiyorsa aklin olana bitene, aldigin nefesin bile farkina varamaz hale getirdiysen kendini, canindan can kopartip attiysan kendinden fersah fersah uzaga, izlerini de kaybettiysen mahkum etmissindir kendini yalnizliga.. gozyaslarinda saklidir intihar notun..

    kimi zaman ise yeniden hayat bulmaktir yalnizlik.. sen sana kalinca onca badireden sonra, kendini kurtarinca sonu gelmez gibi gorunen acilardan.. yasama nedenim dedigin seyin seni oldurdugunu farkettigin an kendini alip kacirinca bu esaretten.. gece yataginda yalnizliktan kivransan da aylar yillar boyu, yanindaki carsaf soguklugunu bir tenin sogukluguna tercih ettiysen, korkma zamanla alisirsin yalnizligina.. kendinde olduguna sukredince, yeniden baslarsin iki kisilik bir hayata, hayat boyu yaninda kalacak tek insanla...
  • iki kişilik olanındansa tek kişilik olanı tercih edilecek olgudur. niceliksel değil niteliksel bir kavramdır.
  • (bkz: biri)
  • yalnızlık, insanı ikna edebilecek hiç kimsenin olmamasıdır...
  • sessizliğe bağışık ve barışık kalmış bir acıda, kalabalıktan korkmanın verdiği olağan yenilmelerin yorgunluğudur.
  • en asosyal insandan en sosyal insana kadar, hepimizin içinde var olan. başlangıcımızda da, sonumuzda da bize eşlik eden. kaçınılmaz olan. çünkü insan yaşadıklarını ne kadar çok insana anlatırsa anlatsın, ne kadar çok şey paylaşırsa paylaşsın, hepsi sadece kendi içinde, kendi dünyasında olup bitiyor. sözlerden ya da paylaşımlardan çok ötede, çok daha içerde. ve çok daha gerçek.
  • insan, algı dünyasına attığı ilk adımdan önceki bilinmez yalnızlığını unutmuştur.
    ne istediğini anlayana kadar yalnızlığının farkına varmamıştır.. ne istediğini düşünüp, onu sorgular hale geldiğinde ise insanlığının verdiği sınırsızlık öngörüsü sayesinde "istediklerine sahip olmadığı" kanısına varmaktadır. bu bariz nedenle ilk defa kendini yalnız hissetmeye başlar insan.
    ve her bir günle, her yeni bir kavramla tanıştığında insanın sınırsızlığı bir adım daha artacak, yalnızlığı da ona oranla büyüyecektir. insan; kendi içinde duygusal, kendi içine yansıtılmış hisli yaklaşımlarından dolayı yalnızlığın büyüme oranını artıracak, abartacaktır. çevredeki hiçbir şey bu kadar hızlı bir kavramsal genişlemeyle karşılaşmamıştır.. insanın kendi içindeki büyük sonsuz boşluk, sadece insanın kendi yalnızlığıyla dolu olduğundan buna mecburi bir alışkanlık kazanmış ama bunu kabul etmek istemeyen bir yapıyla yoğrulmuştur. boşluğa atılan her bir parça, boşlukta yer kaplamaz, aksine boşluğa hacim kazandırarak onun büyümesini sağlar. yani boşlukla beslenen yalnızlığımız, biz bunu kabul etmedikçe sona erdirilemez.

    bunu besleyen başka bir etken de ruhun yalnızlığıdır. ruh tam olarak tanıyamadığımız ve analiz edemediğimiz yapısıyla insana her an çok değişik tadlar yaşatabilir. bazen o kadar abartır ki, bu hissin olumlu mu olumsuz mu olduğuna karar veremeyiz. daha da kötüsü "olumlu veya olumsuz olması gerekiyor mu ki?" şeklinde çıkmaz bir kararsızlık içerisinde bırakmasıdır.
    ruhu besleyen duyguların yalnızlığı da, ruhun yalnızlığını tetikleyecek bir etken olabilir. örneğin bir insana bir şeyi anlatmak, ve o insanın bunu anlaması, duyguların yalnızlıktan kurtuldukları anlamına gelebilir. ancak; "anlatabilmek ama anlaşılamamak", "anlatamamak", "anlaşılamayacağını düşünmek", "anlatamayacağını düşünmek" gibi durumlar hislerin yalnızlığa gömülmesine ve ruhun beslenememesine yol açar.
    özellikle kibirin hakim olduğu, bariz önyargı cümleleri.. "sen beni anlayamazsın", "beni anlamıyorlar ve hiçbir zaman anlayamayacaklar" ....
    bu cümleler için söylenmeye değer en ufak bir kelime bile bulunabileceğini zannetmiyorum.

    çok az insan yalnızken rahat yaşayabilir. çok az insan yalnızlığın tadını uzunca süre çıkarabilir. çok az insan yalnızlığını özleyebilir, çok az insan kalabalığın içerisinde yalnız olmak gibi bir kabiliyete sahiptir. bu aslında dışarıdan bakıldığında bir çıkmaz gibidir.
    bir insan, "o kadar yalnızım ki, kalabalığın içinde bile kendimi yalnız hissediyorum" der.. bu, tamamiyle iç boşluğu kaplamış yalnızlığın getirdiği bir yanılsamadır. aslında bu sadece sizin değil, sizin hayatınızı kendi yalnızlığını gidermek için tanımamış olan insanların da yalnızlığıdır.

    ve çok az insan yalnızlığı sevebilir.
    insan ihtiyaçları bakımından da uzun süre yalnız kalmak istemez.. ihtiyaçlarını karşılamak için yalnızlığını bir şekilde gidermelidir, iletişime geçmelidir veya kendini tatmin edecek küçüklü büyüklü uğraşlar bulmalıdır.. yalnızlığı yenecek silahları olmalıdır insanın... elle tutulur, gözle görülür silahlar.
    aslında o silahlara sahiptir insan, ancak farkında değildir. insanın bunun farkında olması zaten ilk silahıdır; farkındalıktır bu.
    insan iradesi ve algı hakimiyeti de birer silahtır.. ancak şöyle de bir şey var ki, insan genellikle yalnızlığını gidermek için kolay yolu gösteren bir takım yöntemler kullanır ve asıl silahlarını köreltir, onları kaybeder. "elle tutulur", "gözle görülür" silahlar aslında asıl sahip olduğumuz doğal yeteneklerimizi köreltmemize, yöntemlerdeki beceriksizliğimiz de bol kayıplı savaşlar yapıp yenilmemize yol açar..
    zamanın göreceliliği de tam burada işin içine girer. sahte silahlarımızda zaman doldurup yalnızlığımızı yendiğimiz anlarda, cephanemizin "zamanla" tükeneceğini pek düşünmeyiz. ama zaman geçtikten ve yalnız kaldıktan sonra anlaşılır her şey. yine yalnızızdır. yine, her zamanki gibi ölümcül sessizliğe sahip bir yalnızlık.. günlük hayatta telefon bekleten, ikide bir kapının çaldığını düşünmemize yol açan, saatlerce aptal bir monitöre bakıp durmamızı sağlayan ölümcüllükte, öldürücü bir yalnızlık.. artık kurtulamayacağımız, zaten öldürmüş olan yalnızlığımız. kendi ellerimizle yalnızlaştırdığımız biz, ve sırf anlık kurtuluşlar uğruna öldürdüğümüz zaman.

    yalnızlığı elde etmek zordur, ama kaybetmek kolaydır aslında. fiziksel ve ruhsal anlamda, insanı bütünüyle besleyen bir yalnızlık kazanmak gerçekten zordur. bu, insanlığın sahip olduğu tüm bozukluklardan arınmış, her anlamda olumsuzluklardan kurtulmuş bir kavramdır. gerçekten yalnız hissedebileceğinizi düşünebiliyorsanız iradeniz, sabrınız, farkındalığınız, inancınız, olgulara ve olaylara hakimiyetiniz, samimiyetiniz, dürüstlüğünüz...
    -kısacası şu devirde artık palavra ve paçavra haline gelmiş, kaybolmuş ne kadar anlamlı kavram varsa hepsi, hepsiyle tam ve anlamlı bir bütün olmanız gerekir. işte yalnızlık böyle bir şeydir.

    en azından insan, algı dünyasına attığı ilk adımdan önceki bilinmez yalnızlığını unutabilir. ve ne yazıktır ki onu tekrar hatırlayabilmesi için aynı düzeye ulaşabilmesi, bir nevi ermesi gerekir.

    saniyenin, dakikanın, saatin veya günün birinde yalnızlığınızı karşınızda görürseniz hiç şaşırmayın. o an yer değiştirme vakti gelmiş demektir.
hesabın var mı? giriş yap