• insanların saf kötü olduğunu görünce sık sık akla gelen düşünce.

    eskiden kötüler bile kaliteliymiş, orospuların bile bir klası varmış. selvi boylum al yazmalım da ilyas'ı sevdiği halde "ben de sevdim ama karına git" diyen dilek gibiymiş kötüler...

    bir 50 yıl önce dünyaya gelmeyi isterdim.
  • (bkz: midnight in paris) i akla getiriyor. böyle insanlar bu hissi hep yaşar. be herkes için altın çağ başkadır. hep bir ait olamama durumu
  • öyle ya
    nerelisin dediler, efes'teki yamaç evlerinde, en ihtişamlı yemek odasında yaşıyorum dedim. istanbul'da bir vapura bindim. ben, panço, mirza, mehmet. bacaklarımı demirden sarkıttım. tek başıma kaldım, türkü söyledim. kendime uyacak bir zaman dilimi arıyorum. 2009'da daha büyük olmalıydım.
  • yüzyıllardır süregelen bir düşünce olsa gerek zira biz insanlar çevremizdeki ve dönemimizdeki güzellikleri görmemekte bunun yanında sürekli mevcudu kötüleme çabasına girmekte büyük bir haz buluruz. keşke bilmem ne döneminde yaşasaydım gibi büyük laflar etmeyi severiz. bazen yaşadığımız dönemin mekanlarını, insanlarını, sanatını, dilini ve daha birçok şeyini bir ucube olarak görürüz. bazen geçmişe özlem duyarken bazen de gelecek düşlerine kapılırız. oysa her dönem kendi içinde yaşayanlarla birlikte vardır ve her dönem en az bilmem ne dönemi kadar değerlidir fikrimce. misal olarak yaşadığımız dönem ve ülkeyi düşünecek olursak; hasan ali toptaş, ihsan oktay anar, adalet ağaoğlu, orhan pamuk, latife tekin, nazan bekiroğlu ve listeye ekleyebileceğimiz onlarca yazarın döneminde yaşamak, onların yazdıklarını okuyabilmek kendi devrimiz için büyük bir kazanç değil midir? nuri bilge ceylan, yavuz turgul, zeki demirkubuz, ümit ünal, reha erdem, fatih akın gibi yönetmenlerin filmlerini izleyebilmek yaşadığımız çağı sevmek için yetmez mi? erkan oğur, selda bağcan, erdal erzincan, fatih erkoç, sezen aksu gibi büyük müzisyenler tam da yaşadığımız çağda ve yaşadığımız ülkede sanatlarını icra ediyorlar farkında mısınız? geçmişin mirası zaten elimizin altında öyleyse bütün hayatı geçmiş zaman kiplerinin arasında yakınarak geçirmeye gerek yok.
  • bir de bunun daha ileri boyutu vardır. o da yanlış gezegende, yanlış evrende doğduğunu düşünmektir.
  • belki doğru zaman ve doğru yerdeyim. bilmiyorum. ama ben öyle hissedemiyorum. yaşamadığım zamanları ve mekanları özlüyorum, kıskanıyorum. sanallıkla gerçeklik arası sıkışıp kalmışlık var bu zamanda. gerçekler çok acımasız (iklim, politikalar, savaşlar ... vb) bu zamanda. ömrün boyunca çok fazla bilgi yüklüsün ve bu bilginin yüzde 90’ına etki edemiyorsun. doğrusu ile yanlışı ile her şey senin gözünün önünde oluyor. ama sen bir şey yapamıyorsun. kötüye giden ekonomi, ülke, ilişkiler, iklim, politika.....vb.
  • bir zamanlar ben de yapardım bu işi. 1800'lerin sonu 1900'lerin başında yaşamalıymışım ben. o bilim momentumunda çok faydam dokunabilirmiş.
  • öyle demiyorum ama keşke 90' larda şuan ki yaşımda yaşıya bilseydim. 20 yaşındayım.
  • benim bu.1960li yıllarda yaşamak isterdim.o ortamın havasını solumak...veya cumhuriyetin yeni kurulduğu zamanlara...
hesabın var mı? giriş yap