• yurt dışından gelen ve "ı" bulunmayan klavyeyle msn iletisine ne kadar sıkılmış olduğunu yazmak.. evet ergendim, evet listemde bi dolu ergen vardı. ve evet "sikildiiiimmmmm" diye bas bas bağırdım millete. redd-i geçmiş varsa yapmayı planlıyorum. kahretsin.
  • küçükken bir çok defa tekrarladığım kombinasyonel dalgınlıklar. baba su ister. mutfağa gidilir. su sürahiden bardağa konulur. sürahi babaya götürülür.
    baba su ister. mutfağa gidilir. sürahi kullanmak unutulur. bardak boş götürülür.
    baba su ister. mutfağa gidilir. su sürahiden bardağa konulur. "oh be ne susamışım" düşünceleriyle su içilir. babaya herhangi bir şey götürülmez.

    (bkz: sorunlu bir çocukluk geçirdim) sanırım
  • diş macunu ile traş olmak. birinci gün direkten döndükten sonra ikinci gün gerçekleştirdim bunu. o kadar ferahlatıcı ki gözünüzden yaş geliyor.
  • lens kabının kapaklarını açıp lensi göze takmadan, lens solüsyonunu direkman klozete boşaltmak. daha sonra manasızca eli klozetin suyuna daldırıp başarısız olunca, napıyorum lan ben diye kendi kendini durdurmak. **
  • misafirleri uğurlamak için aşağıya indik böyle cümbür cemaat. baya bi kalabalığız. misafirler baya uzağa gidecek arabalarına binmeden vedalaşıyoruz. artık tuttuğumla tokalşıp, öpüşüyoruz aralarında yeni tanıştıklarımzda var. işte memnun oldun falan filan. tam o sırada bi bey amcayıda tuttum tokalaştık, adamı öptüm, iyi geceler, iyi yolculuklar dedim. adam bi ürktü hatta sonradan fark ettim adamı ilk tutup tokalaşınca adam irkilip baya şaşırmıştı zaten. neyse efendim adam bana baktı ben adama. ulan diyorum bu kim? meğerse efendim adam sokaktan geçen normal bi vatandaşmış, ben onuda bizim misafirlerden sanıp öpüp koklamışım. sonra dayı banada iyi geceler yeğenim dedi arkasına baka baka gitti. ne zaman aklıma gelse gülerim. yok böyle bişey o adamın şaşkın bakışları hala gözümün önümde.
  • tuvalette uyuya kalmak, düşerken uyanmak,dalmışım.

    dalgınlık mı mallık mı bilemedim.
  • direksiyon sınavında arabayı el freni ile kaldırmak, üstüne ''hocam bu araba niye yavaş gidiyor diye sormak''*.

    p.s.hoca dönüp güldü, arkada bi kıkırdaşmalar tamam gitmeyebilir ama el freni ile stop ettirmeden 20 metre gitmekte bir başarı, niye öyle diyosunuz hocam.
  • metrobüs, vapur vs. çıkışlarındaki turnikelerden geçerken defalarca akbil basmaya çalıştım, her defasında da olaya uyanmayıp "niye basmıyo" diye mal mal bekledim. tamam, o kısmı fazla kurcalamıyoruz. yalnız bugün tam tersini yaşadım ki bu daha büyük bir mallıktı. akbil basmam gereken turnikeye çıkış turnikesi gibi haşince daldım. demir lönk diye bacaklarıma geçti, öyle ki daha hızlı yürüyor olsaydım herhalde öne doğru kaykılacak ve kafa üstü yere uçacaktım. yalnız görüntü canlandı mı, herkes paşa paşa akbilini basıp "darorenk" sesi ile sakince geçerken, ben hızımı hiçbir şekilde kesmeden bildiğin öküz gibi turnikeye abanıyor ve abandığım yerde kalakalıyorum. fast forward'a alınca daha da komik oluyor.
    evet benim devrelerim yanmış annem.
  • yaklaşık 1,5 aydır hayatımın tek bir gündemi var: doktora tez önerimi yazmak. bu yüzden günlerim bilgisayar karşında geçiyor. ancak genel olarak dikkati dağınık bir insanım, bu yüzden ya kendimi kütüphaneye kapatıyorum ya da beynimin dikkat dağıtma kısımları uyanmadan çalışmaya başlıyorum. bu şu demek sabah kalkıp tam uyanmadan bilgisayarın karşısına geçip kafamın içinde yatıp kalkan fikirleri, cümleleri yazmak demek. bu sabah bu ikincisini yapmaya karar verdim. kalktım, masanın başına geçtim, bilgisayarı açmak için düğmeye bastım. bilgisayar açılmadı. tekrar bastım yine açılmadı. bir anda dün gece kapatırken en son yazdığım şeyleri e-mailime göndermediğimi, yani yedeklemediğimi hatırladım. bunu yapıyorum çünkü bilgisayarım eski ve çökmek için beklediğini hissediyorum. (evet bilgisayarımla aramda böyle de hissel bir ilişki var) paniğim daha da büyüyor. bir yandan da tez önerimde hayli önemli bir yere sahip pierre bourdieu amca kitabın kapağından bana kötü kötü bakıyor. bütün o uğraştığım cümleleri düşünüyorum. neredeyse ağlayarak gidip sevgilimi uyandırıyorum. o da biliyor bilgisayarın durumunu ve tabii yazdıklarımın benim için önemini. kalkıp geliyor. yalnız bilgisayarı açıyor ve bilgisayar tıkır tıkır çalışıyor. bir anda dünyanın en mutlu insanı ben oluyorum. ee nasıl oldu bu iş? meğerse yanlış tuşa basıp duruyormuşum. ömrümden ömür gitti ama.
  • sevgili sözlük*, neler oldu anlatsam inanmazsın. nereden başlayayım onu da bilmiyorum ama dur bakalım giricem artık bir yerlerden. aslında her şey babaannemin rahatsızlanmasıyla başlamıştı. onu öyle hasta, acılar içinde düşünmek beni kahrediyordu. geceleri uyuyamaz sabahları uyanamaz olmuştum. her zamanki gibi zorlu geçen bir gecenin arkasından sabah çalmaya kalkışan telefonumun alarmını erteleme işinin bokunu çıkardığımı fark etmem için, annemin sen bugün izinlisin galiba hala yatıyosun demesi yeterli gelmedi. ben ısrarla erteleyip yeni zaman dilimlerine doğru uyur modda girerken bir ara babamın içeriden saat 11 oldu sesi kulaklarımdan girerek beynimin her hücresinde yankılanmaya başladı. yataktan uzay mekiği gibi fırladım.. bu durum bende lunaparktaki radara binmiş etkisi yarattı ve midem ağzıma geldi. bu ufak hadiseyi atlattıktan sonra çantayı kaptığım gibi soluğu yollarda aldım, çok hızlı adımlarla yürüyordum. adeta uçuyordum.

    ne görsem beğenirsin, gömleğimi giymemişim.. neyse ki bu acı durumu az ilerde köşede fark ettim içimden bir haassss dedikten sonra hemen eve ışınlanıp gömleğimi giydim ve tekrar yola fırladım. bu kez bir şey unutmuş olamam, hayır unutmamalıyım diye unutabileceğim her şeyi hatırlamaya çalışıyordum. sonra kafamı sağa sola yukarı aşa gezdiriyorum ayılmak için. yok sözlük deli değilim sabit tutunca gözlerim kapanıyo uykum geliyordu. her neyse işte yürüyorum ben yukarı bakıyorum balkonlardaki insanlar bana gülümsüyor. ne güzel bir gün.. ulan herkes ne kadar sıcak kanlı böyle derken köşeden 3 ufak kız çocuğu çıkıyor en şeker halleriyle. uykusuzluktan kızarmış gözlerim beni yanıltmıyorsa 2 tanesi ikiz, ortada onların ellerinden tutmuş biraz büyük olanda ablaları olabilir. acaba bu şirin yaratıklar kimin kızı? niye hiç görmedim bunları ben? gibi anlamsız sorular soruyordum kendime. dedim lan niye en sempatik halimle bi selam vermeyeyim ki? (ne kaybederim?) tam yanımdan geçerlerken suratımdaki o şeker gülümsemeyle merhaba hanımlar diyecektim kii çocukların suratında "anaaa!!! ablanin suratinda sakal çikmiş!" bakışını fark ettim. gülümsemeyi bırakıp "ben abla değilim abiyim" bakişi attim. neyse neyse bu durum ilk defa başıma gelmiyordu ama sabah sabah işe geç kalmanın verdiği rahatsızlık haliyle de güzel gelmedi.. çocuktur diyerek önemsemedim ve hızlı adımlarla yürümeye devam ediyordum. gelip geçen tanıdıklar bana selam vermeye bir şeyler söylemeye çalışıyorlardı ama benim dinleyecek vaktim yoktu. onlar genelde gülümseyerek: “hayırdır bu ne acele, nereye böyle?” (şarkı sözü gibi oldu be) ben:“günaydın, işe geç kalıyorum uyanamamışım diyerek hızla uzaklaşıyordum. (ulan koşuyor muyum ben? yok ya koşmuyormuşum sadece hızlı yürüyormuşum.)

    tam otobüs kalkarken depar atıp yetiştim. içeri yürürken bütün gözler bana doğru kayıyordu. (bi tarafımdan mı uyduruyordum acaba ben bu durumu?) oturacak yer yok diye otobüsün en arkasına geçtim ama en gencinden en yaşlısı bana bakıyor aralarından bir şeyler fısıldıyordu. (içimdeki ses harekete geçti: fermuarmı açık? yoksa pantolonumu giymedim? üzerimde lekemi var? bakıyorum her şey tamam gibi.) -alla alla.. diye sesli düşündüm. yok ya bi tarafımdan uyduruyor olamam hadi sağ gözüm yalan söylüyorda sol gözümde ona uyacak değilya.. besbelli otobüste o kadar insan beni izliyor. ulan herkes işe geç kaldığımı anlamış sanki. yahu daha önce takmıyodum niye şimdi takıyorum sanki bırak izlesinler lan ne takıcam dedim kendi kendime. iş yerine gelmeden bir durak önce otobüsten atlamış oldum. (ne dikkat etmiyon ineceğin durağa koçum?) tekrar binmeyide gözüm kesmedi, koştum tabi.

    çok şükür iş yerindeydim.. bütün herkesin suratında aynı gülümseme. allahım bugün özel bir günmü acaba? ne özelliği olabilir ki bayram değil seyran değil? ulan doğum günüm ne zamandı? daha var doğum günüme hatırladım.. gibi acayip düşüncelerle boğuşuyordum. düşüncelerim bir sıfır öndeyken ben karşı atağa geçip insanlar bana selam verebilmek için işini gücünü bırakabiliyorsa bende işe başlamadan insanlara selam vermek istedim. -günaydın erol, -selam namık iyi çalışmalar, -ne haber esra? -ali bakıyorum bugün çok şıksın. diyerek ilerliyordum. bir ara tuvalete gitme ihtiyacını kasıklarımda hissedince selamlama işini olduğu yerde bırakıp soluğu erkekler tuvaletinde aldım. işim bitmiş tam lavaboda ellerimi yıkıyordum ki bir arkadaşın burası erkekler tuvaleti yanlış gelmişsin hehehe demesiyle ( hsstr!! buradada mı lan! yeteeeeer lan demek geldi içimden. demedim tuttum kendimi kötü bir şey söylemeyecektim kararlıydım. hadi o kız çocukları daha önce belki uzun saçlı birisini görmemiş olabilirdi ama bu malla aynı iş yerinde çalışıyorduk ve ilk defa böyle salakça bir espri yapıyordu uzun saçlarımı kasdederek) kızmıştım ama belli etmedim. sonra cevap verdim: evet burası erkekler tuvaleti ve şuan içerde bir erkek var, elimden bi kaza çıkmadan, sende tacize uğramadan hemen yan tarafta size ayrılmış bayanlar tuvaletine girsen hiç fena olmaz demiş bulundum. kızdığım anlaşılmıştı artık. arkadaş sanırım kapıyı açmaya bile gerek duymadan aşağıdaki boşluktan diğer tarafa geçti veya ortamdaki sıcaklıktan havada buharlaştı emin değilim. ben elimi yüzümü yıkama girişimine kaldığım yerden devam etmeyi planlarken gözüm aynaya takıldı. hassktr kizin suratinda sakal çikmiş! ifadesini gördüm kendimde. kafamı yokladım evet bu benim kafamdı ve o kafamdaki toka benim kafamdaydi. yani hasstr hassktr hassktr naralari atmak geliyordu içimden. adeta kendimden geçmiştim. 2 gündür yaşadiklarim beyimin önünden film şeridi gibi geçiyordu. dün gece duş aldiktan sonra dağilmasin diye takacağim arayip bulamadiğim tokamin yerine kizkardeşimin cicilibicili tokasini takmiştim. sabah çikarmayi nasil unuturum!!!

    sevgili sözlük, gördüğün gibi akılsız başın cezasını ben çekiyorum. ulan ne takarsın kızkardeşinin tokasını değil mi? bırak dağılsın saçların noooolmuş yani? hadi taktın nasıl unutursun onu çıkarmayı! rezil olduk sözlük rezil. öyle şeker kız candy gibi dolaşmışım sokaklarda. artık neler neler demişlerdir kim bilir. arkadaşa anlattım eve seni istemeye gelirlerse şaşırma dedi..neyse sözlük uzatmıycam karizmayı çizdirdik.. sonra görüşürüz.
hesabın var mı? giriş yap