• • tanrı'nın bilinmek istemesi • şimdi, tanrı, özü gereği kendinde en eksiksiz bir varlıktır. onun için istemek gibi kipler geçersiz olmalıdır. çünkü istemek kipi, zamanın belirsiz bir anında dışsal nedenlere ya da içsel nedenlere bağlı olarak açığa çıkan, kendini dayatan bir şeydir. istemek, o an için kendinde olmayan bir şeyin artık onda olmasına dair bir kiptir. tanrı, kendi zamansızlığında, spinoza gibi söylersek, öncesizliğinde-sonrasızlığında hep aynı olmalıdır, o en basit bir varlık olmalıdır. bir şeyi isteyemez, istemek tanrı sözcüğüyle yan yana gelemez, bu onun özü gereği olanaksızdır. islam inancında,hadis-i kudsi olarak gösterilen "ben gizli bir hazineydim, bilinmek istedim" ifadesi bu anlamda bir geçerliliğe sahip değildir. tanrı kendi zamansızlığının herhangi bir noktasında -an, diyemiyoruz çünkü tanrı zamanda içerilemez; zaman süre ile ilgili olduğu için daima başlayan ve biten, hareket eden, değişen, sınırı olan bir şeydir; tanrı için değişim söz konusu değildir; zaman, tanrı'nın, kendi özünden yarattığı varoluşlar için geçerlidir. zaman, tanrı'nın özünde içerilebilir bir şey olmalıdır, zira tanrı uzamdan münezzehtir. söyle diyelim: asla, en geniş kapsamlı bir zamanı düşünemeyiz, zira tanrı, o en geniş kapsamlı zamanın daha da geniş kapsamlı zamanını yaratmaya kadir olmalıdır. son sınırında bir zaman yaratmak, tanrı'nın eksiksizliğiyle bağdaşmayacaktır- bilinmek istedi anlamına gelir bu. bu ifade, zamansızlıktaki istenç noktasını, sadece o noktada istemiş olmasını ve kendi ezeli istencine yaraşır bir şey olmadığını ifade eder. eğer tanrı, o isteme noktasına dek, bilinmek gibi bir istekte bulunmadıysa bu onun kendinde daha önce böyle bir isteği bilmediğini gösterir. oysa tanrı, hem yarattığı her şeyi hem kendi özünü eksiksiz bilmelidir. varsayalım ki böyle bir isteği ezelden beri, kendi zamansızlığının başlangıçsız noktasından -ki bu ifade de sorunludur, böyle bir nokta yoktur, ama isteme kipinin tanrı'nın bizim algımızdaki zamansallığının en geri noktasına (!) gidebilmesi için belirtmek zorunluluğundayız- beri (!) biliyor. bu istek, böyle bir durumda, yani tanrı'nın hep bilinme isteğini bildiğini kabul etmemiz gerekir; bu onun eksiksizliği gereği böyle olmalıdır. bu durumda yaratılış anını bu istencin belirdiği ilk ana çekmek zorundadır. çünkü tanrı için ertelemek onun için bir eksiklik tanımıdır. ertelemeyi gerektirecek hiçbir durum o ve hiçbir anda en eksiksiz varlık için geçerli olamaz. o gücü her şeyin üzerinde olmalıdır, zira her şey onun özünden varoluşa gelmiştir; onda olmayan ve onun gücünün yetemeyeceği bir şey onu geri dönemez. bu sav kabul edilirse yaratılış öncesiz-sonrasız ilk nedene -tanrı'ya-, hep, geri çekilmelidir. tanrı'nın, bilinmek isteğinin ezelî ilk anına geri çekilmelidir. bu da tüm bir varoluşun, yaratılışın tanrı'yla yaşıt olduğu anlamına gelir. bu ifadede kabul edilebilir tek bir şey vardır, o da tanrı'nın böyle bir istekte bulunmadığıdır.

    edit: imkansızlık acziyet değildir. acziyet, öznesini yetersiz ve eksik kılan bir durumdur; imkansızlık öznenin dışında ama yine özneye ilineksel bir durumun başka şartların da işin içerisine girmesiyle oluşan bir şeydir.

    inanamıyorum. alttaki yazar, tercih durumu, diyor tanrı için. böyle bir şey nicedir duyduğum en absürt ifade. tanrı, her durum ve olanağı bildiğinden, yani her şey onda ve sadece onda gerçekleştiğinden asla tercih gibi bir istenç yoksulluğuna düşemez. tercih edilen şey, kendisi dışındakileri geçersiz kılan bir alımlama durumudur. el insaf.

    edit 2: tanrı'yı mevcut kavramıyla yan yana koymak çok anlamsız. mevcut<vücut: yani vücuda gelen, varlığa-gelen ve sınırları olan varlık. mevcut uzamı, uzam zamanı, zaman değişimi zorunlu kılar. tanrı bunların hiçbiriyle ilişik değildir.
  • (bkz: irfan)
  • söyle düşün; sen bir iradesi olan robot yapmışsın ve onun kendini geliştirip bu sistemi , yaratılışını, ve seni anlamasını bekliyorsun.bekliyorsun derken zamansal anlamda değil.cunku senin için zaman yok.cunku onu da sen yaratmışsın.ama o robot için var. vee gelişip senin onu nasıl yarattığını neden yarattığını anlıyor. bi de böyle düşün.buna faha kolay ulasmasi için de bazı tavsiyelerde bulunmuşsun ( peygamber kitap vs )
  • sözlükte son zamanlarda okuduğum, tanrı kavramı üzerine yapılan akla yatkın yaklaşımlardan biridir.
  • yaratıcı olsam insanların bana tapması koşulunu öne sürmezdim. ben megaloman bir fenerbahçeli de değilim zaten.
  • yazar tanrının zamandan münezzeh olduğunu söyleyip yine kendisi üzerine zaman geçirmek suretiyle kendisiyle çelişmiş. tanrının yaratma işinden bahsederken önce sonra gibi kavramları kullanmak tanrının zamandan münezzeh olmasına aykırıdır. insanın algısı zamansız bir durumu kavrayamaz ama biraz olsun fikir elde edebilmek için tanrının şu an ne yaptığını düşünebiliriz. tanrı şu an dünyayı yaratıyor ayrıca şu an kıyameti de koparıyor. yani bize göre zaman içerisinde meydana gelen herşeyi zamandan bağımsız olarak sürekli (sürekli demek de uygun değil ama anlaşılması için daha uygun kelime bulamadım) yaratma halindedir. bu durumda bilinme isteğini geri çekme gibi birşey yoktur. yaratıcının bilinmek istemesinin imkansızlığını bu yöntemle kanıtlayamazsınız.

    ayrıca insan aklının acizliği, insan en ufak bir yetersiz bilgi ile çıkarımlar yapmaya çalıştığında o bilginin yetersiz olduğu açığa çıkana kadar çıkarımlarin doğru olduğu düşünülürken, o eksik bilgi ortaya çıktığında çıkarimların yanlış olduğunun anlaşılması ile kanıtlanabilir. bu yüzden tanrı gibi madde ile anlaşılamayacak şeyler hakkında insan aklının bazı şeyleri hesap edemediği düşünülmeli kesin yargılara varmaktan kaçınılmalıdır.
  • (bkz: ene'l-hakk)
  • gerçek bir tanrı her şeyi yaratabileceğinin farkındadır ve bunu ispatlamak gibi bir çaba içerisine girmez, o yüzden de hiç bir şey yaratmaz. yaratabilir ama yaratmaz çünkü yaratmaya ihtiyacı yoktur, ihtiyacı olmayan bir şeyi yapmak gibi aciz hareketler içerisine de girmez.

    her şeyi yaratabileceğinden emindir ve bir şeyler yaratarak bunu ispatlama gereği duymaz, sadece kendi başına var olur. bir şeyler yaratma ihtiyacı hisseden bir varlık gerçekten her türlü acizlikten azade olamaz. yaratan olmak arzusu ve sürekli bir şeyler yaratması onu mükemmellikten uzaklaştırır, normal bir varlık haline getirir. yani eğer bir yaratan varsa bile bu kesinlikle kusursuz değildir, kusursuz olsaydı bizi yaratma gereği duymaması dolayısıyla da yaratmaması gerekirdi.

    gerçi bir de şu var, tanrı olabilmek için illa bir şeyler yaratabiliyor olmak mı gerekir?
    sonsuzluğun ve zamanın bile ötesinde hiçliğin ortasında bir tanrı var ama hiç bir şey yaratamıyor ama var, orada duruyor, kendisinin farkında. bir başlangıcı veya sonu yok, gerçeklik kavramının bile üzerinde ama sadece var olmak dışında hiç bir numarası yok? sırf kendisine tapınacak kullar yaratmadığı için tanrı olmuyor mu?

    şöyle sorayım eğer ki güncel inanılan tanrı yarattığı hiç bir şeyi yaratmamış olsaydı, tanrı olmayacak mıydı? onu tanrı yapan biz miyiz? eğer biz dahil hiç bir şeyi yaratmasa da kendisi açısından bir şey değişmeyecektiyse böyle gereksiz bir şeyi neden yaptı? gereksiz şeyler yapan bir tanrı kusursuz olabilir mi?
  • `şimdi, tanrı, özü gereği kendinde en eksiksiz varlıktır. `

    tanrı'nın var olduğunu ön şart olarak kabul ettikten sonra ikinci bir ön şartla onun eksiksiz ve mükemmel olduğu söylenerek herhangi bir istekte bulunması imkansız denilmiş. neden her seferinde tanrıyı mükemmel eksiksiz en şöyle en böyle olarak tanımlıyosunuz ki. hadi tanrının varlığını bilip hissediyorsun da zamandan bağımsız ve mükemmel über süper olduğu sonucuna nasıl varıyorsun. doğduğundan beri empoze edilen hurafeleri umarsızca içselleştirerek.

    belki de tanrın ya da tanrılar, bunların tek olup olmadığını da bilemezsin belki de diğerleri çekingen uğraşmak istemiyorlar seninle, hepsi karakter olarak bozuk, egoist, manyak. gerçek bir tanrı şöyleymiş kendinden eminmiş onu istemezmiş böyle yapmazmış, sanki tanrı profesörü pezevenk, milyarlarca yıl tanrılar üzerinde inceleme yaparak doktora tezi yazmış.

    yaratıcı'nın bilinmek istemesinin imkanlılığı

    şimdi, tanrı, özü gereği kendinde eksik bir varlıktır. bunu etrafımızdaki düzene ve canlılara bakarak rahatça anlayabiliyoruz. çünkü bariz bir şekilde bir şeyler eksik ve ters. tanrı egoist ve işsiz. can sıkıntısından proteinlerle başlayıp işi sürüngenlere ve dinozorlara getiriyor. sonrasında yanlış yola saptığını fark edip yaptıklarına reset atarak farklı bir metodla ilerliyor ve memelilere ulaşıyor. bakıyor ki burada iş var, sonunda kendini yarattığı canlılara anlatabilecek, tapılmanın eşsiz duygusunu hissedebilecek, tanrılığın tadını çıkartabilecek, burada çay koymaya gidiyor. tabi bu sırada olaylar olaylar. geri döndüğünde de duruma el atıp siz hayırdır diyor fakat durumu toparlayamıyor ve olayın daha da bokunu çıkartıyor. ne demiştik çok mükemmel, eşsiz, zamansız, eksiksiz, sonsuz, vs. vs.

    bakıyor zaten olacak gibi değil döküyor kibrit suyunu, dünya savaşı falan iyice çarşı karışıyor. işte bu anekdot insanlık tarihinin zihinlerimizde netleşmesi açısından çok değerli. tanrının egoist bir manyak olduğunu kabul ettiğimize göre bir sonraki yazımızda öldükten sonra nasıl onunla başa çıkacağımız hakkında tatlı bir sohbet gerçekleştireceğiz.

    aeo.
  • felsefi olarak eger bir yaratici var ise bunu mevcut metinlerle çözmek imkansiz.

    mevcut metinler inanilmaz hatalarla dolu bir yaratıcı icin.
hesabın var mı? giriş yap