• albüm hafif ama varolmanın dayanılmaz hafifliği tadında bir hafiflik. diğer albümlere göre vokalleri daha ön plana çıkarmışlar, sanki sözlere daha çok dikkat çekmek ister gibi. grubu çoğunlukla takio ettiğim halde albüm hazırlığından bile haberim yoktu. bu ara başka yoğunluklardan kaçırmış olabilirim. tunç soyer'in mesajı ile öğrendim. seçim çalışması sen nelere kadirsin. bir de klişe olacak ama eski redd havası yok. ilk dinleyişte şarkıların bir yerde yükseleceğini bekleyerek dinledim, ikinci turda mükemmel boşluk'tan da aşina bir şekilde sakinliğini kabullendim.

    yersiz göksüz şehirler:
    aidiyetsizlik, her insanda bir parça eksilmek bu kadar güzel anlatılırdı. (sadece ilişki değil iletişime geçilen her insanda) kişinin kendine yabancılaştığını gördüğü ayna olmuş resmen.

    tutmuyor frenler:
    ayrıldım ama acı da çekmiyorum, yine de sarhoş olursam arayabilirim şarkısı.
    -- her şeyi yoğun ve hızlı yaşayıp içten içe birbirini tüketenlerin şarkısı. ilişki bittiğinde bambaşka yerlerde bambaşka insanlara dönüşmüş yine de hem kendini hem karşıdakini eski haliyle düşününce geçmişi arayanların şarkısı da olabilir. (tutmuyor frenler ll. müzik farkıyla aynı sözlerde ikinci etkiyi bırakıyor. ilk versiyonu daha anlık bir tepki gibi sarhoşken aranıp ertesi sabah hatırlanmak istenmeyen cinsten)

    sen de saçmala:
    şimdilik albümdeki en sevdiğim şarkı. (zamanla değişecektir.) yazacak çok şey var ama şimdi değil.

    kafası şekerli:
    albümün en dayanılmaz ve en hafif şarkısı.

    hadi salla:
    sistem eleştirisi ve muhalifliği için albüme koymuşlar sanki. salt göndermeler dışında bir şeyler vardır ama şu an kafası gelmedi. sound anlamında eski albümlere en yakın parça bu olabilir.

    siktiret boşver:
    tam da bu şarkıda eski redd tadı var işte.

    kanıyorduk - live studio session:
    şarkının orijinalinden daha güzel olmuş. sözler melodiyi sindirmiş ya da iç içe geçip daha gelişmiş.

    ölmüyor öldürmüyor:
    içe dönük, sevdiği için kendini suçlar bir hali var müziğin metronom gibi bir ritimde gelip gitmesi de boşuna değil, hep aynı döngü işte, birileri gelir gider "yok, yok, yok, yok oldum" denince başa döner.

    ps: albüm kapak fotoğrafı keratokonus'lu hastaların görüşlerini anlatmak için kullanılan görsellere benziyor.

    edit: --'den sonraki birkaç cümle
  • mükemmel boşluk ile birlikte müzik tarzındaki değişikliğe biraz alışmıştık aslında, yersiz göksüz zamanlar da sanki mükemmel boşluğun devamı olmuş. son on yıldır türkçe müzik olarak sadece redd dinleyen bir ruh hastası olduğum için üç gündür yeniden doğmuş gibiyim. 27 nisan ankara konserinde canlı dinlemek için sabırsızlanıyorum.
  • hiç öyle 21’le falan karşılaştırmayacağım, mükemmel boşluk’taki müzikal değişimlerini ve bu değişime cesaretlerini takdir etmiş ve albümü beğenmiştim ancak bu albüm amatör eğlendirir. hatipoğlu biraderler zamanındaki gibi bir müzikal derinlik beklemek elbette haksızlık, mükemmel boşluk’ta elektronik tınılarla güzel bir sentez yaratılmıştı ancak bu albüm aşırı basit olmuş bence. doğan duru’nun vokalleri hatrına dinlenir ancak söylediğim gibi albüme hiçbir redd albümünde olmayan bir sığlık hakim. tutmuyor frenler biraz güzel, onun dışındakiler -mükemmel boşluk versiyonları dahil- ilgimi çekmedi. ne müzikal ne de lirikal olarak üzerinde durmaya değer bir şeyler yok maalesef. olmamış diyoruz.
  • günlerdir dinlediğim canım redd albümü. garip bir his var içinde. bir albümden ziyade sanki hep beraber buluşmuşuz da yanıbaşımızda çalıp söylüyorlar gibi.
    canımız hafif sıkılmış, hava ne kış ne bahar, biraz yemiş bolca içmişiz, ağız dolusu küfürler etmişiz, bir miktar gülmüş inceden ağlamışız...özlemişiz bolca ama geçirdiğimiz zamanlara da iyi ki demişiz. saatler geçtikçe, can acısı arttıkça doğan'ın sesi iyice buğulanmış. biraz daha acıtmış. ama sonra sabah olmuş güneş doğmuş birkaç saat önceki halimize gülüp geçmişiz.
    bence böyle işte. fazlası var azı yok. güzel insanların güzel albümü. iyi ki gelen...
  • ilk defa sound'unu şarkı sözlerinden çok sevdiğim (bkz: redd) albümü. umarım (bkz: powertürk) ile yaşadıkları sorun sonrasında piyasadan bayağı uzaklaşmaları bu albümle son bulur, zira kendi kulvarında çokça iyi bir grup.
  • en tatmin olmadığım redd albümü açıkçası. 7 yeni şarkı var sadece. şarkı sözleri çok basit. tabi bunların hiçbiri albümü sevmeme engel değil. sevmedim demiyorum o yüzden. ama çok daha iyi işleri olmadı değil.

    kanımca hatipoğlu kardeşlerin gitmesi tarzlarını çok etkiledi. gerçekte yapmak istedikleri bu muydu duru kardeşlerin bilemem. ama son iki albümdeki bu olmamışlık hissi bundan. mükemmel boşluk'ta anında ezberime aldığım çokça şarkı varken, bu seferki aceleye gelmiş gibi. şarkı sonları da özensiz- en çok da buna takıldım. bolca da söz tekrarı.
    buna rağmen hadi salla ve siktir et'i fena bulmadım.

    "söyleyecek bir sözü olmalı albümün", diyen grup üyelerinin bu konuda çok az söyleyerek amacına hizmet etmeye çalıştığı bir albüm olarak, tatmin duygumu yeterince besleyemedi.

    ama dinlenir mi? redd albüm yapmış dinlenir tabii ki.
    içinde hıt var mı?
    top 5 hatta 10 redd şarkısı arasına bence giren olmadı.
  • albüme neden bu ismi verdiklerini şöyle açıklamışlar grubun sitesinde:

    "zaman, insan, bizler, gördüklerimiz, yaşam biçimi ve yaşadığımız çevreye dair her şey son sürat değişiyor. başını akıllı aygıtlardan kaldıramayan bizler, filtrelerle cilaladığımız hallerimizi başkalarına geçmişte hiç olmadığı kadar -mış gibi gösterme haline teslim olmuş durumdayız. kendimizi anlarımızı kısa süre sonra yok olan hikayeler yoluyla anlatır olduk. bizim için en kıymetli şeyi hafızamızı neredeyse sosyal medyaya, aracı aygıtlara teslim ettik. akıllı aygıtlarla bizi başbaşa yalnızlaştıran bir yaşam biçimine karşın halen eğlenceli ve kalabalık olduğumuzu anlatmaya çalışıyor bir yanımız. yüzümüzde gözümüzde emojiler, üzerlerine iliştirdiğimiz kalpler, gökkuşakları var, dünyanın, ülkenin en fena olduğu zamanlarda üstelik.

    gerçekliğin eğilip büküldüğü, yerin göğün zamanın birbirine bulandığı bir çağın ilk deneyimleyicileriyiz, belki üstesinden geleceğiz belki de aygıtların içine hapsolmuşluğumuz türümüzün yeni yaşam biçimi olacak, kim bilir."
  • neredeyse dinlemeye basladigim butun albumlerde oldugu gibi, dinledikce daha da begendigim, daha da isindigim bir (bkz: redd) albumu.
    ozellikle (bkz: yersiz göksüz şehirler), (bkz: tutmuyor frenler), (bkz: ölmüyor öldürmüyor) sarkilarini kac kez dinledigimi hatirlamiyorum bile. tabi ki albumdeki diger sarkilara da haksizlik etmemek gerek. hepsi ayri ayri muhtesem olmus. sadece (bkz: haydi salla) sarkisini sevemedim pek. bilmem neden, (bkz: manuş baba) tadi aldim sarkidan. bundandir ki pek isinamadim kendisine. dinledikce onu da severim belki, dur bakalim.
    ozetle, yine cok guzel is cikarmis (bkz: redd). zaten kendileri de olmasa, turkce sozlu ve kaliteli muzikler dinleyemeyecegiz.
  • bugün redd'in spotify sayfasına girdiğimde gördüm yersiz göksüz zamanlar'ı. haberim yoktu yeni bir albüm çalışması içerisinde olduğundan grubun. seçim haberlerinden sonra günün en güzel sürprizi oldu benim için.

    her albümün dinledikçe oturduğu şerhini koymuş olayım öncelikle. ek olarak, bugün, bir grubun bırakın albümü, single çıkarması bile büyük bir olayken, ortaya konan koca bir albüme büyük saygı duymak gerekiyor. bu ön kabullerle değerlendirmekte fayda var albümü. bu devirde çıkan tüm albümlere böyle bakmak gerekiyor biraz da. çünkü dinleyicinin sikko triplerle eleştirdiği bir çok albüm aslında gruplar için bir varoluş kavgası.

    kişisel eleştirilerime gelince. tüm albümü dinlediğimde şarkılar genel olarak hoşuma gitmekle birlikte albümün biraz aceleye geldiği hissi vuku buldu bende.
    ayrıca kusursuz boşluk albümündeki sound'ın lezzetinden de uzak geldi bana genel olarak bu albümdeki sound. sanki bir önceki albümdeki depeche mode'a, alphaville'e nal toplatacak o efsane sound'a göt baş oynatan eski fanların gönüllerini almak istemişler biraz.

    kayıt da biraz sorunlu sanki. death magnetic'teki o kulak tırmalayan problem gibi,
    böyle sanki 80lerdeki kaset kalitesi gibi... bütçe meselesi olabilir bu tabii, stüdyo şartları vs... şarkıların duygusu geçtikten sonra plak kalitesinin de gideri var, problem değil ama kulak tırmalıyor albüm biraz.

    bazı şarkılardaki uyuşturucu referansları da dikkatimi çekti. bir önceki albümde de vardı bunlar ama bu seferkiler daha bir cesur. kafası şekerli'den bahsetmiyorum hayır. tutmuyor frenlerin eski sevgiliye yazdıldığını düşünmüyorum mesela. cesaretlerini takdir etmekle birlikte umarım başlarına bir şey gelmez. yaşasın özgür sanat!

    bu arada, redd'in, kusursuz boşluk albümünde geçirdiği muazzam evrime bok atan gerizekalı eski fanları, o albümün lokomotifleri aşk virüs ve kanıyorduk'un "eski" redd sound'uyla cover'landıkları bu albümdeki versiyonlarıyla başbaşa bırakmak istiyorum. kanıyorduk'u arkadaki akustik gitar biraz kurtarmış olsa da, redd diskografisinin en iyi şarkısı olduğunu düşündüğüm aşk virüs'ün elektronik olmayan hali rafet el roman şarkısı gibi olmuş. live studio version denmiş ama bu iki şarkının bu şekliyle albüme konmasının nedeni bence grubun eski fanlara "alın görün ananızın amını gerizekalılar" deme şekli olsa gerek. başka bir açıklama gelmiyor aklıma bu iki şaheserin bu halleriyle konmasını buraya. resmen ayıp edilmiş şarkılara.

    sahi 90larda bitmedi mi lan bu fanların grubun değişen sound'u sonrasında takındıkları konzervatif tutum? prim yapıyor mu hala? mal mısınız siz? napıyorsunuz, eski redd fanları olarak bir araya gelip "abi grubun bugün çizgisini korumasında bizim eleştirilerimizinde de payı var" falan mı diyorsunuz? salak mısınız?

    redd bence bir önceki albümdeki sound'unda kaldıkça ve o soundda piştikçe, bir türlü yapamadığı uluslararası patlamayı yapabilir ve bambaşka yerlerde olabilir. ben buna inanıyorum. bir önceki albümden daha iyi olmayan depeche mode albümleri sayabilirim.

    1 ay sonra çok daha iyi hale geleceğinden eminim albümün. ellerine sağlık emeği geçenlerin.
  • şahsıma hayal kırıklığı yaşatmış olan albüm. bir redd aşığı olarak üzülerek söylüyorum basit ve gereksiz buldum.
hesabın var mı? giriş yap