• tadında bir woody allen filmi olmuş. şöyle söyleyeyim, filmin konusunu okuduktan sonra 80'lere geri dönüş yapmış, yine bunalımlı bir film izleyeceğiz düşüncesiyle keyifsiz olarak sinemaya gittim. 80'ler filmlerini sevmiyor oluşumdan değil aksine woody allen'ın 80'ler filmleri beni zamanında düşüncelere boğmuş, zihnimde türlü türlü hinlik uyandırmış, hayatımda güzel yer edinmiş filmlerdir. bunun yanında komedi de izlemek istemiyordum. sadece zihnimi dağıtmak, bunu da çok fazla gülmemek, kararında bırakmak suretiyle yapmak istiyordum. bunun yanında azıcık derinlik, hayat muhakemesi de yapabilmek istiyordum. çok şey istemiyormuşum, film tam o karardaydı.
  • bir insana yaşlanmak bile bu kadar yakışabilir dedirten film. pardon filmi anlatıyorduk değil mi, evet gayet eğlenceli, diyaloglar gerçekçi, karakterler sürükleyici, sevimli mi sevimli bir film ama erken bitti sanki...

    pis spoiler

    malum kişinin hayranları sırf opera sahnesi için bile filme gidebilir. hele bir de kızı bozmamaya çalışarak reddetmesi var ki...

    bitti.
  • yaşlandığımı bana alenen gösteren filmdir. bir kaç ay önce izlediğimi unutup "elimde vardı sanki ama" diyerek sinemaya yollandım. sene 2010 imiş çekildiğinde, 2013'e kadar bin kere izlemem normal.

    her neyse, filmin ilk üç dakikasındaki deneyimim epey üzücü oldu. yine de dedim "vudi filmidir, ne kadar kötü olabilir iki kere izlemek?" nitekim bir yerde güzel tabii.
    filmin yarısında bir grubun daha aynı hataya düşdüğü gözlemlendi. bu grup, ilk yarıyı izledikten sonra filmden çıktı.

    hiçbir filmi unutmayan ben, eğer yakın zamanda izlediğim bir filmin sonunu unutuyorsam; o son ya çok vurgusuzdur ve lakayıttır; ya da ben gerçekten yaşlandım ve vaktinde annemde kızdığım şeyleri yapmaya başladım.

    evet, filmin sonu pek tatminkar değil. yine de yine hoş bir pazar eğlencesi filmi.
  • "..and your life will get longer, darker and stranger" diye bitirilen kehanet.
    (bkz: mavi ay)
    (bkz: david addison)
    (bkz: fil hafizasi)
  • (bkz: yolgezer)
    uzun boylu esmer bir yabancı deyince aklıma başkası gelmiyor nedense.
  • wooddyy abimizin avrupa şehirleri projesinden londra bacağında geçen filmdir. sakin, sessiz ve acelesi olmayan bir film arıyorsanız bu film ilk adreslerden olabilir.

    --- spoiler ---

    bu kadar kavga, gürültü ve depresyona rağmen nasıl yaşamayı başarıyoruz diye bitiyor film aynı başladığı gibi. ancak sonunda fazladan " bazen ilizyon ilaçtan daha etkilidir " diye ekliyor narrator abimiz.
    filmde en umutsuz gibi gözüken anne ( terk edilen, aldatılan, deli muamelesi yapılan ) sonunda mutluluğu yakalayan tek isim oluyor. bu nedenle genel felsefeye uygun bir son oluyor.

    naomi ablamızın hırsız ve becereksiz doktor bozması kocasının latin fıstıkla evlendikten sonra karşı pencereden karısını aynı şehvetle izlemesi çok ironikti. evlilik üzerine ince bir mesaj atıyordu izleyene...

    falcı sahneleri ise gerçekten o yaşın psikolojine uygun bana çok gerçekçi geldi. hele paraları varsa...

    --- spoiler ---
  • woody allen ustalığı ile kullanılan narrator, sahne geçişleri ve müziklerin bir filmi ne kadar izlenir, sürükleyici ve seyirciyi kilitleyen bir film yapacağının bir göstergesi daha.

    gerisinde spoiler var, ona göre.

    dünyalar güzeli naomi watts'ın - hani o elmas küpeleri denerkenki muhteşem cazibesini de hatırlayalım - bile evde sevgilisine ya da kocasına çemkirirken ne kadar itici olabileceğini bir kez daha hatırladım. hayatı çekilmez yapan şeyler listesine ilk ondan giriş yapsın: kadın dırdırı ve tribi.

    dia düğünü iptal ettiğinde tüm ailenin takıldığı şeyin hindistan'dan, oradan buradan yola çıkmış olan misafirlere ne deneceği olması o kadar komik ki. güldüren, kahkaha attıran bir komik değil, acınası bir komik, insanların nasıl imaj ve etiket peşinde olduklarını gösteren bir komik.

    sally'nin işten ayrılırken greg ile girdiği diyalog çok ama çok etkileyiciydi. banderas'ın verdiği her cevaptan sonra naomi watts'ın duymak istediği cevabı duyma ümitlerinin azalmasını mimikleri ve ses tonu ile ne kadar başarılı verdiğinin altını çizmek isterim. greg'in salağa yatıp konuyu sally'nin yeni açacağı işe getirmeye çalışması, sally'nin her repliğinde sorusunu biraz daha az dolaylı bir şekilde sorması ve en sonunda direk bir şekilde sorması ve almaktan korktuğu cevabı alması çok iyiydi gerçekten.

    roy'un, henry'nin ölmediğini ve komada olduğunu öğrenmesi, henry'nin gözlerini kırpması sırasındaki çaresizliğine ne demeli. eğer filmi bu kadar kısa kesmeseydi komik suratlı amca, match point benzeri bir cinayetle sonlanmasını beklerdim. roy, çok sevdiği arkadaşının hastanedeyken öldürtmek için kiralık katil tutabilirdi.

    neyse efendim, evlenip hayatı zindan etmeyin birbirinize.

    ha bu arada;

    barcelona > roma = paris = londra.
  • bekleneni vermeyen film. deyince filmden beklenti büyüktü de veremedi değil. konu içinde beklenenlerin pek olmadığı film. para adamda sanırsınız, karısında çıkar. hatun patronu götürür, kocası kırmızının köşesini göremez dersiniz olmaz. garip bir şekilde filmin sonunu merak edersiniz ama o bile gelmez. film neredeyse bir tek fahişenin ne yapacağının garantisini verir, ötesi bir karamboldür ki başka bir son zaten yazdılarsa da olmamıştır. bence seyredilir film. hatta gayet keyifli bir film. hatta tek beklentimin karşılandığının bu olduğu film.
  • --- spoiler ---

    filmde woody allen tarzı incelikler vardı.
    mesela evliyken karşı komşusunu dikizleyen kocanın komşu kızı ayarlayınca eski karısını dikizlemesi,
    dia'nın zengin, yakışıklı, genç, başarılı nişanlısını terketip; fakir, beceriksiz, yaşlı ve çirkin bir adamı tercih etmesi. adamaın babası gibi yazar olması. kadınların babalarına benzer erkeklerden hoşlanmasında başka mantıklı açıklaması olamaz.
    filmde 4 karakter var. filmin sonunda mutluluğu en saf olanı buluyor. bu da diğerleri gibi realist değil. hayatın anlamsızlığını kabul etmeyen, mutluluğu doğa üstü şeylerde arayan karakter
    eskiden genç kızlarla beraber olan ihtiyar adamlara imrenirdim. antony hopkins'in rolünden acımaya başladım. woody allen kısaca 40'ından sonra azanı teneşi paklar demiş.
    ekşici arkadaşlar filmi pek beğenmemiş, ama ben bi solukta izledim. tek kötü yanı sonu ortada bir film. yani kendinizi daha ilk perde bitmiş gibi hissediyosunuz. 4 ana karakter üzerinden bir sürü alternatif son çıkabilirdi. beni en çok hangi son mutlu ederdi diye düşündüm. iki çiftin tekrar birbirine kavuşması mutlu ederdi heralde.

    --- spoiler ---
  • çok keyifli bir film ve favorim kesinlikle gemma jones.

    --- spoiler ---

    allen her olayı cozumsuz bırakırken helena karakterinin mutlu finali buruk bir tebessüm bıraktı.

    roy fena sicti ama ;)

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap