• ilk 60-70 sorudan sonra, salonun ortasında ne yapıyoruz biz ki diye haykırdığım sınav. ulan sikmişim üslüsünü, köklüsünü; benim ne işim olur lan geometriyle, cebirle? dört yıldır bana üslü sayıları mı öğrettin de, yüksek lisans yapabilmek için üslü sayı çözmemi bekliyorsun? bir tane aklıselim sahibi insan evladı yok mu lan memlekette? yok mu lan? vallahi kendimi sikicem sinirden. edebiyat sosyolojisi çalışacağım lan ben, sinema çalışacağım, görsel çalışacağım; niye çarpanlara ayırma öğrenmeye çalışıyorum abi ben? neden alan hesaplama formüllerini ezberliyorum lan?
  • dokuz eylül tınaztepe kampüsünde girdiğim ve buca'nın bucalıktan çıkıp bağımsızlığını ilan ettiğini gördüğüm sınav. balçovaya tam iki buçuk saatte dönebildim.

    bunun yanı sıra, son girdiğim öss'den beri 6 yıldır hiçbir merkezi sınava girmemiştim. bazı şeylerin değiştiğini az çok biliyordum tabi ama yine de beni aptallaştırdı. öğrencilere daha ne kadar potansiyel sahtekar gözüyle bakılabilirdi bilemiyorum. bir de zamanı beklerken soru kitapçığının arkasında yazılanlar ayrı bir aptallık durumu yarattı bende. her hakkı saklıdır, ösym'den izinsiz çoğaltılamaz, dağıtılamaz vs yazıyor ya, vay arkadaş dedim kendi kendime resmen bizle dalga geçiyorlar. her sınava bunları yazıp yazıp gene bildiklerini okuyorlar. 15 dakika boyunca garip garip sorguladım her şeyi. çok komikti.

    sınava da gelince, kesinlikle yetiştiremediğim, 20 25 soruyu hiç okuyamamama sebep olan bir sınav oldu. mantık soruları azaltılmış ve hafifletilmiş ki bu süper olmuş, ama yine de öyle çok kolay yeaa denecek bir sınav değildi. bakalım artık..
  • yine yetiştirelemeyen sınav. matematiksel olarak süre yeterli, yetişmiyor demek sanki kötü geçtinin bahanesi gibi oluyor ama harbiden yetişmiyor lan, olmuyor yani. yds de böyle. 80 soru diyorsun tabiki de yetecek süre ama olmuyor. rumuz : sinirli mağdur.
  • şiirdi, şiir eleştirisiydi, öyküydü, vs. türkçe sorularını okurken, umut sarıkaya'nın "kadife ceketlilerin dünyası" tabirini akla getirerek neşelendirmiş sınavdır. yaşanmışlıkları batasıcalar.
  • her sabah koca bir kupa filtre kahve icmeme ragmen, cisimin gelmesinden korktugum icin hayatimda ilk defa sabah kahvaltisinda bana turk kahvesi icirten sinav.
    sozelciyim, 25-30 da matematik yapmayi hedefliyordum. yapamadim. 20 tane anca cozebildim. bunun nedeni de muhtemelen turkcede cozup diger soruya gecmek yerine okuma pasajinin hosuma gitmesi uzerine bazen dakikalarca ustunde dusunmem. bilerek guzel parcalar secmisler bu cakallar resmen, ogrenci okurken kendini kaybetsin falan diye, ayip. hakkaten guzel sozler falan vardi baya. ayrica yanilmiyosam sozel ikide olan nejat'la harun'u bir yerde kosarken falan gorursem pataklicam. giciklar.
    ayricana, bir arkadasima cantayla girmesine izin vermisler, bense anahtari yanima alamiyorum diye resmen kapida kaldim(istemeden tabi). halbuki cikista evladini bekleyen tonton teyzeler emanet aldi baya bi kisiden. canlar.
  • sayısal 2'nin beni mahvettiği sınav oldu.

    bana kalırsa geçen sınavlara nazaran çok daha zor bir sınavdı*, sayısal 2'de herhangi bir soruda takıldıkça soğuk soğuk terledim, terledikçe heyecan yaptım, heyecan yaptıkça soruları çözememeye başladım, soruları çözemeyince daha da terledim, son 45 dakikamı bu döngüde yedim.

    say 1 tama yakın gelir, say 2'de yirmi boşum var`:denemelerde ağlatıyordum, rahat 44 45 doğru çıkıyordu.`, en acısı sözel 1'de sadece otuz soruya bakabildim, ardındansa o dijital saat 12:30'a döndü.

    uzun lafın kısası kol gibi girdi, 80 alırsam öpüp başıma koyarım.
  • sayısal 2'nin bir anne şevkati ile bizleri öpüp okşadığı sınavdır.

    tabii ki de süre yetmedi...
  • altı senedir hiçbir sınava girmeyen biri olarak son gün son saatlerde başvurduğum, öncesinde konulara ya da çıkmış sorulara bakmadan iki deneme çözdüğüm sınav.

    ales'in olayının "yetiştirememek" olduğunu herkes söylediği için çözdüğüm iki denemede 200 soruyu da çözmüştüm, hız kazanırım diye. boşlara geri dönememeyi ve hızlı çözme dikkatsizliklerini saymazsak fena da değildi yaptığım netler. "200'ü çözüyorsam 150'yi de çözerim" dedim ama netice öyle olmadı tabii. say-1 söz-1'i birer boşla bitirip say-2'ye başlarken biraz fazla zaman harcadığımı fark ettim. genelde sözeli hızlı çözüp sayısalda zaman harcarım ama bu sefer aktarmalı ulaşım sorusuyla sözel epey vakit kaybettirdi.
    say-2'ye "hızlanayım" diye başladım ama sıkılmaktan mıdır kazmalıktan mıdır daha da yavaşladım. yavaşlayınca panikleyip bozuk vida üretimi ve 40cm alan çırak gibi sorularda çözüm mantığını anladığım halde soruyu işleme dökmekte zorlandım. resmen orada o denklemler çıkmadı. netice itibariyle 20 - 25 civarı soru yetişmedi. son anlarda sayfalara göz atıp geometriden kolay görünen birkaç soruyu ekleştirdim ama halen boş çok. kısfmet.

    sınav ücreti adında yaptıkları 50 liralık soygunla salonlara ösym logolu gizli kameralı saatleri döşemişler. nasıl bir ihale ya da satın alma süreciyle hangi fiyatla tedarik edildi acaba o saatler? soruları önceden görme şerefine kimler nail oldu?

    yalnız kaç yıllık öğrenciyim sonunda düzgün bir silgi gördü lan elim. hangi mübarek faber-castell distribütörlüğü aldıysa iyi yapmış. sanatlı bir iş olmuş.
  • yazarların anlattıklarından sonra 2011 mayısında girip aldığım puan hâlâ geçerli olduğu için sevindiğim sınav olmuştur. zira pazarı berbat etme potansiyelini fark ettim. bir şeyi daha fark ettim: önümüzdeki seneye kadar doktoraya başlayamazsam işler sarpa saracak. böylelikle girmediğim sınavdan sonuç çıkarttım sayenizde. eyvallah dostlar...
  • okul bitince napıcam ben diye kara kara düşündüren sınav.
hesabın var mı? giriş yap