• en ufak bir isteği için yaşam mücadelesi veriyor gibi kendini yerlere atan, gözyaşlarına boğulan çocukların içindeki durum.
    - tamam evladım, elini gözüme sokabilirsin.
    isyan etmiyorum lan, sayılı gün çabuk biter.
  • "mama önlüğü medeniyet yuları değil de nedir ki?" gibi düşüncelerin hakim olduğu sendrom.
  • alınan kırmızı spor arabalarla kendisini gösterir. vınnn vınnnnn!
  • aşağı yukarı her çocukta ortaya çıkan ama ağır, ama hafif seyreden sendromdur. eğer izin verilirse hayat boyu devam eder. burada esas çocuğa sonsuz seçenek sunan ister misin? yer misin? gibi hayır cevabını destekleyecek sorular yerine iki ya da üç seçenek sunup aralarından seçim yapmasını istemektir. diğer tutturduğu konularda da doğru olmasa da ona mantıklı gelebilecek nedenler sunup bu konular bertaraf edilebilir. örneğin ''herkes üst katta, ben de çıkıcam!!'' gibi bir talebe ''üst kata sadece kırmızı giyenleri alıyorlarmış, o yüzden sen bugün çıkamazsın ama başka bir gün sen de kırmızı giyinirsen çıkarız.’’ gibi bir yanıt verip dikkatini başka yere yöneltmek çok işe yarar.

    çılgın ağlama ve tepinme krizleri içinse kontrol altında tutulacak bir ''ağla çocuğum açılırsın’’ tutumu son derece işe yarayan bir çözümdür. markette olsun, restoranda olsun bu konuda asla utanmamak gerekir. ağlayan çocuğa istediği verildiği an ‘’aha ağlayınca her istediğimi yapıyolar oleey’’ kafası tetiklenir ki bu da 2 yaş sendromunun 5-6-7 allah ne verdiyse uzamasına sebep olur. aman diyim. insanların arasında çok olay çıkarsa sıpanızı kucaklayıp sakin ve kontrol altında tutabileceğiniz bir yere götürerek ‘’heh şimdi burada tepin dur’’ taktiğini uygulayabilirsiniz. bu hem mekandaki değişiklikle dikkatini dağıtmaya hem de o velvele ortamından uzaklaşmasına yardımcı olur.

    haydi gazanız mübarek ola.
  • ışıklı spor ayakkabılarının pilinin bitmesi ile başlayan sıkıntı baloncuğu. on yüz baloncuk yuttum.
  • garip bi dönem. örneğin sürekli emir kipiyle konuşuyor bizimki.

    yemek masasına oturuyoruz mesela;
    -sen kalk. sen buraya otur. beni şuraya oturt.

    yada dışarı çıkıcaz kapıdayız;
    -onu giyme (pıtır pıtır gidip başka ayakkabı getiriyor) sen bunu giyceksin.

    istemediği bir şey söylüyorum;
    -hadi kayra yatağa, uyku saati geldi
    -sen git. sen arabaya bin git. sen arabaya bin işe git. se..
    -tamam oğlum sakin ol :/

    bir de sürekli bi itiraz hali var. misal;

    -hımınınumınummmını (mızmızlanıyor)
    -gel arabalarla oynayalım
    -oynamıycam
    -legolarla kule yapalım hadi
    -kuhe yapmıycam
    -çıkıp akülü arabaya binelim mi?
    -aküyü alabaya binmiycem
    -parka gidelim?
    -palka gitmiycem
    -peki sen bilirsin
    -ben bilmiycem
    - :/

    sonuç: çocuk gelişiminde dayağın yeri ve önemiyle alakalı akademik makaleler arıyorum. bilenler görenler lütfen mesaj kutumu yeşillendirsin :/
  • çok komik olabilen bir bunalımmış bu zaman zaman. benim oğlum sürekli bir sendrom halinde, krizler geçirir modda değil, dönemleri oluyor ama ara sıra resmen muayyen gün modunda takılıyor çocuk ya la! ağlamak istiyor açık ve net. ağlayacak bir şey bulamazsa da yaratıyor.

    kreşten uydur kaydır bir polis arabası bulmuş, tutturmuş eve götüreyim diye, vermişler bir günlüğüne. her gün bir arabaya takıyor bu aralar; bir gün "kappumbaa ayaba", bir gün "kıyzımı ayaba" diye tutturuyor, elinden bırakmamacasına oynuyor bütün gün, gece de uykuya o araba elinde dalıyor, o derece. kreşten bulduğu çirkin arabayla da aynı moda girdi dün gece lakin araba büyük! eline sığmıyor, kontrol edemiyor, uyumaya çalışırken bir kere yüzüne çarptı ona ağladı, elinden alayım dedim, ona ağladı, geri verdim yine ağladı. la havle... sonra da saçımı tutmak için ağlamaya başladı, geceleri saçımı tutup öyle uyuyor memeden kestim keseli ama aynı eline hem arabayı hem saçları sığdıramadı yine ağladı. bu kez de diğer eline alsın arabayı diye elinden aldım, ona ağladı, geri verdim yine ağladı, saçımı da öbür eliyle tuttu sonra baktı ağlayacak bir şey kalmadı; bir süre sakin sakin yattı ve gecenin bir vakti, yatağa yatmışken kesinlikle olmayacağını bildiği halde "donduyma istiyom" diye tutturdu, biraz da ona ağladı; sonra ağlamaya doymuş olacak ki uyudu. dinlenmiş, sabırlı zamanıma geldiğinde çok güleceğim geliyor, sabırla sarıp sevip krizlerini atlatmasına yardım ediyorum da; bazen gerçekten üstümü başımı parçalayıp sokaklarda koşasım geliyor...ha yine sarıp seviyorum o ayrı...
  • üzgünüm moralinizi bozucam fakat 3 yaş sendromu'ndan daha kolaydır.
  • bebek yapım bakım onarım facebook kapalı grubunda bir yorumda çok güzel anlatılmış. şöyle:

    "konuşarak, devamlı çocukla konuşarak. anlatın. hayatında sürpriz olmasın. hayatı çok düzenli olsun. dünyayı yeni keşfediyor. bir sürü şeyi anlıyor, ama hçbirşeyi kontrol edemiyor. ne zaman ne yiyeceğini, ne zaman dışarı çıkacağını, anne-babasının eve ne zaman geleceğini, ne giyeceğini, ne zaman seyahate gideceğini, ne izleyeceğini. hiçbir şey onun boyunda değil. bir sürü şeyi anlamıyor ve anlamadığının da farkına varmaya başladı. siz o uyurken uyumuyorsunuz, belki eğleniyorsunuz. sizin başka arkadaşlarınız, belki işiniz, başka bir dünyanız var. onun yok. insanları tam anlamıyor, bedenini tam anlamıyor, dünya nasıl işler tam anlamıyor.

    siz bu durumda neler hissederdiniz, biraz onun gözüyle bakın.

    inat etmeye başladığında, onu dinlediğinizi, anlamaya çalıştığınızı hem beden dilinizle, hem sesinizle, hem sözlerinizle gösterin. söylediklerini ona tekrar edin. sinirlenmeyin, bağırmayın. istikrarlı olun.

    istemediği birşeyi yapmak zorunda olduğunda, seni anlıyorum, ben de yapmak istemiyorum. ama yapmalıyız deyin. gün boyunca neler yapacağınızı anlatın. doktora gidecekse, canı acıyacaksa, seyahate gidecekse, misafir gelecekse önceden bilsin. biraz olsun kontrol edebildiğini hisseder.

    gerisi sabır. bol bol öpmeye devam edin :)"

    aysuda kolemen
  • biz küçükken durumumuz yoktu, giremedik bu sendroma. şimdiki çocuklar çok şanslı.
hesabın var mı? giriş yap