• polislerin "burası türkiye, israil değil" diye protesto edildiği maçımsı.

    tekbir de getirilmekte.

    trajikomik olan da türk telekom'un israil sermayeli bir şirkete satılmış olması.
    sahada iki israil takımı maç yapıyo. bizimkilere noluyo?
  • tribünleri dolduranların büyük bölümü siyasal islamcı olduğu için polisin kibar kibar davrandığı karşılaşma. oran ters olsaydı da; sol görüşlüler ağırlıkta olsaydı siz görürdünüz aslan polisimizi.
  • en ilginci orada skyturk adına seyircilerle röportaj yapan kızın sorduğu sorudur:
    -evet bugün burada türk telekom ve israil maç yapacaktı ama şimdilik ertelendi. evet tribündekilere soruyoruz: "israil hakkında ne düşünüyorsunuz?"

    evet israil maç yapmaya gelmiş meğer ülke olarak...
  • amerika ırak'ı işgal edip binlerce sivil öldürürken türkiye'de oynayan amerikalı oyunculara sesi çıkmayan çıkamayanların işin içine israil girince nasıl hulka bağladığı gösteren maç.
  • beni düşüncelere sürekleyen oynanamayan maçtır.
    kafası karışık bir yazar olarak aklıma gelen şeyler şunlar oldu bu olay sonunda.
    (bkz: 10 agustos 2004 turkiye abd basketbol maci)
    (bkz: 8 agustos 2004 turkiye abd basketbol maci)
    (bkz: abd nin irak i isgali)

    not: bir de ah sen ne güzel abimizmişsin be polis. aklıma 1 mayıslar, derbiler, üniversitemde yapılan öğrenci şenlikleri geldi birden.
    alo kanka duyuyor musun?
  • aczimendi tipli bir grubun salonu işgal etmeyi sürdürdüğü, salondan çıkmak için polisle çatır çatır pazarlık ettiği ve bu nedenle başlayamayan maç. polisin bu fanatik grubtan çıkmasını rica ettiği (!), onlarla tatlı talı muhabbet ettiği de gözlerden kaçmıyor. taraftardan tutun, eylem yapan memurlara kadar kimsenin gözünün yaşına bakmaması, gaddarlığı ve anlayışsızlığı ile ünlü ankara çevik kuvvet ne hikmetse bugün pek bir mülayim, salondan çıkmaları için arkadaşlara yalvarmakla meşgul.
  • ayıbımız olmuş maçtır.

    atatürk spor salonu'na saat 18:30 gibi gittiğimizde, stadın girişinde israil karşıtı gösteriler yapılıyordu. maçı iptal ettireceklerini beyan eden bir grup vardı. biletimiz olmadığı için, polislere içeriye nasıl girebileceğimiz sorduk ve içeriye davetiyesi olmayanların alınmadığını öğrendik. bu davetiyeleri türk telekom ve kızılay -büyük ihtimalle personellerine- dağıtmış. dolayısıyla maça herkesin giremeyeceği anlamını çıkardık. güzeldi, zira bizim bir b planımız vardı. bir tanıdığımız vasıtasıyla içeri girdik.

    içeride sizlerin de televizyondan gördüğü, dışarıda gösteri yapan grubun bir şubesi mevcuttu. davetiyesiz kabul yapılmayan bir ortama, nasıl olmuş da bu kadar organize bir grup toplanıp giriş yapmış? türk telekom bunlara mı davetiye mi dağıtmış? veya böyle bir gürühun orada toplanacağını tahmin edememişler mi? bu gruba polis neden müdahale etmemiş anlayamadım. polis, beni medeni bir şekilde basketbol maçını izlemek için içeri almıyor; stadın içinde taşkınlık yapıp, ortalığı karıştırabileceği kişilere dokunmuyor ve sadece izlemekle yetiniyor. ayrıca sürekli kamera ile kayıt yapılan, on kişiden birinin sivil polis olduğu bir ortamda; polis bizim ve sporcuların güvenliğini düşünmekten çok, ortamda ele başı ve provakatör avı yapıyor.

    bizim seyircimize gelelim. oturduğumuz bölümde bağırıp çağıran, nefret kusan kişilerin çoğunu gözlemleme fırsatı buldum. bazıları kendilerini belli ediyorlardı. fakat eşi ve çocuyla maça gelmiş adamlar, maçı izlemeye geldiklerini düşündüğüm sırada, hulk'a dönüşüp israil aleyhinde ağızlarından tükürükler saça saça bağırmaya başladılar. spor salonunda kaldığımız süre içinde en korktuğum an oydu, çünkü güzel bir yerde oturduğumuzu ve güvende olduğumuzu zannediyordum. bu kadar zahmetle içeriye girdikten sonra, sırf birkaç çürük yumurta yüzünden topluca dışarı çıkartılmak kötü olurdu ve ne yazık ki çürük yumurtaların arasında oturuyor olduğumuzu anlamıştım.

    israil takımı sahada oturarak yaptıkları ısınma hareketlerine geçtiklerinde, o mühim gruptan biri kaçamayacaklarını kestirip sahaya ayakkabısını fırlattı. oyuncuların 1,5~2m kadar yanına düşen ayakkabı bir süre sahada kaldı. daha sonra bizimkiler ayakkabıyı almak götürmek için tutku açık'ı yolladılar. aynı anda karşı tarafın kondisyoneri de ayakkabıyı almak için hamle yapınca, tutku açık'la rebound'a çıktılar. neyse ki tutku, rakibin elinden ayakkabıyı söktü aldı. maçın da en heyecanlı kısmı buydu.

    bu tepkili kalabalık susmadı ve takımlar maça başlamak için sahaya çıktıklarında, sahaya inmek için bir akın düzenlediler, fakat çevik kuvvet kapılarına takıldılar. bu akını gören israil ekibi soyunma odalarına döndü. daha sonra bağırarak sırasıyla türk telekom ve hakemleri de dışarı yolladılar. sıra seyircilere gelmişti. "çocukları seven dışarı çıksın" dediler. ben çocuklardan nefret ettiğim için dışarı çıkmadım. arkadaş, çocuk sevilir mi? böyle senin gibi ama değil. daha küçük, ne yapacağını bilmeyen, sürekli karnı acıkan, çişi gelen bir canlı. dediğim gibi sevmediğimiz için istifimizi bozmadık. çocukları seven bazı seyirciler çıktı. yanlız çocuklar çıkmadı. demek ki, çocuklarla çocuklar arasında bir çekişme var. birbirlerini pek hazmedemiyorlar.

    protokol kısmı da yavaş yavaş sahayı terketmeye başlayınca, sivil abilerimiz bize yolu gösterdiler. maç resmen iptal edilmemişti, öte yandan bizim de keyfimiz kaçtığından ve çıkışta kalabalığa denk gelmemek için salonu terk ettik.

    bu topluluğu içeriye kim almış? polisimiz, istihbaratımız bu kadar mı aciz? bu olayların olacağını kestiremiyorlar mı? hayır çok iyi biliyorlar. öncelikle başımızdakiler, türkiye'deki çeşitli cemaatlerden güç aldıklarından ve bağımlı onlara olduklarından; cemaatlerden bazıları veya hepsi, maçın iptal edilmesini istemiş ve içeriye bir şekilde bu adamların alınmasını sağlamış olabilir. ikincisi de türk telekom... iki hafta önce türk telekom - antalya büyükşehir belediyesi maçında, herkes uslu uslu maçı izlerken; pota arkasında 50 kadar ankaragücü taraftarı vardı ve basketbol maçından çok bir futbol maçındaymışcasına bağırıp çağırdırlar. ne oldu? antalya, türk telekom'un eline verdi. merak ediyorum, türk telekom yöneticileri maçlarında böyle toplulukları görmekten, takımlarının imajının bu şekilde oluşmasından zevk mi alıyorlar?

    sonuç olarak türkiye kaybetti, cemaatler kazandı. türk telekom için de, bundan sonra ayar tutmaz diyorum.
  • öncelikle bir spor sahasının, bir şeyleri protesto etmek için kullanılmasını çok garip bulmuyorum. insanlar hayat görüşlerini toplandıkları her alan taşıyabilirler, fikirleriyle yaşarlar, o sahaya gelmiş topluluk da israil'e tepkisini belli ölçülerde gösterebilirdi ve kabul edilebilir olurdu. görüntü basketbol maçını izlemek için tribünlerde yerini almış "sporsevelerin", maçı izleyen israillilere bir mesaj vermesi, konuya karşı duyarlı olduklarını göstermeleri olurdu.

    bu işin sakatlığı, kalabalığın basketbol izlemek için değil, bizzat israil takımı oyuncularına saldırmak için orada olmuş olduğunun net biçimde görülüyor olması. kimse kusura bakmasın, bu bir protesto, bir toplum hareketi değil, bir grubun fiili saldırı girişimidir. türkiye'de polis denilen kurum, yalnızca kendi fikrinden farklı olanı engellemek üzere çalıştığı için ve bu saldırıyı yapanlarla aynı linç kültüründen yetiştiği için, "yetersiz" kalmalarını son derece normal karşılıyorum.

    herkes, özellikle de din odaklı yayın yapan medya kuruluşları, israil'in gazze'ye saldırısını, insani olmadığı için sert bir dille eleştiriyorlar. hepimiz de aynı görüşteyiz. toplumumuzun da çeşitli kesimlerinde, şehirlerinde kalabalıklar yürüyorlar. herkes böyle insanlık dışı bir operasyonun, kabul edilemeyeceğini söylüyor. bugünlerde aklıma bir soru takılıyor. bu bizimle ilgili bir soru... acaba gazze halkı yahudi olsaydı ve aynı zulumle karşılaşsaydı, çocukları ölseydi, bu kadar duyarlı olur muyduk? ya da duyarlı olur muyduk? bu sorunun cevabını biliyorum gerçi...
  • israil ekibinin linc edilmesine* kesin gözüyle baktığım müsabaka...

    şayet linc etmeyi planlayanlar da babalarının bi akıllı ogulları olmadıklarından, o iş yalan olur. bunun güvenligi var, koruması var, önlemi var... boşuna kasmaya gerek yok aslında ama dinleyen kim...

    gene uyarımızı yapalım ama;

    unutulmamalıdır ki, filistin'i kallesce bombalayanlar bu sporcular degildir.. bu bilinc cok önemli...
  • madem bu kadar duyarli bir kitlemiz var; savasa karsilar,orada olen insanlar adina israilin bir basketbol takimini protesto etmek icin salonu doldurup tepki gosterdiler; amerika irak'a dalarken akillari nerdeydi demek istedigim olay.

    mac degildir.hele ki bazi kisilerin bu olaya normal deyip entry'nin girisine karsilasmadir veya mactir yazmalarida cok ironik olmus.adi uzerinde mactir ancak televizyondan pek oyle gozukmuyordu mac oldugu.

    irak'ta olenler insan degilmiydi? onlarin cocuklari olmedi mi? onlari oldurenler amerikalilar degilmiydi?

    peki o zaman niye protesto etmedi bu arkadaslar bu durumu "basketbol" salonlarinda? neden amerikali basketbolculari protesto etmediniz?

    onlar sporcuydu dimi? o yuzden yapmadiniz dimi?

    o yuzden sacmalik olurdu dimi, amerikanin irak'a savasi sirasinda amerikali basketbolcularin salonlarda protesto edilmesi?

    tipki bugunku gibi israilli "basketbolcularin" protesto edilmesi gibi.

    cekin fasist ellerinizi basketbol salonlarindan.cekin fasist ellerinizi spordan.
hesabın var mı? giriş yap