• 90 larda asik olmak'ı getirir akla, sarı avizeler trabzansiz mermer spiral merdivenli yazliklar, sarkıları da baskadır 90 ların, evet mesaj cekmeden de sevgililer yasamis, özlemis, kavusmuslardir, yaz akşamı, sonbaharı, yaprakları ..bodrumu ataköyü bile baskadır, bası sonu belirsiz, bir masal gibi yasanmis gecmistir bu yıllar.
  • araba tesisatlarının* en önemli parçasının ekolayzir olduğu dönemlerdi.o zamanlar uzaylı icadı olarak bakılan bu parça genelde teyp yuvasının altında bir yer olmadığından direksiyonun soluna ya da ön yolcu tarafında konsolun altına monte edilirdi.sağ tarafa monte edilmesi büyük risk içerirdi zira binbir zahmetle ve titizlikle yapılmış ayarlar arabaya binen kendini ses mühendisi zanneden kankalar tarafından anında değiştirilirdi.
  • o yillarin gencleri, 2000 li yillardaki gibi paranin ve markanin hiyerarsisine degil, rock'in ilahlarina inanirlardi. 2010 lara ve 2020 lere gelindiginde 90lar da subjektif olarak degerini bulacaktir.
  • beni çok heyecanlandıran yıllardı doksanlı yıllar, türkiye için de öyleydi aslında. sanki kurtuluş ve kuruluş'dan itibaren her bir on yıl çok hareketsiz geçmiş gibi. ama bu hususta konuşmaya girişmek öyle karmaşık şeyler hissettiriyor ki bana; bazı şeylerin tam manasıyla rengini, cinsini belirleyebilmek o kadar güç. düşünsenize; öyle bir dönem; radyolu günler yaşanıyor, radyona sahip çık deniliyor daha tam manasıyla tv kültürü henüz gelişmemiş, ha günümüz manasıyla gelişecektiyse, hiç gelişmeyeymiş dedirtiyor ama çiller'in siyasi hamlesine malzeme oluyor: radyona sahip çık.
    hatta oğlunun adı mert miydi neydi, "mert'in radyosuna karışmayın, kapamayın, radyomu istiyorum" gibisinden şeyler söylüyordu. (http://www.myturkport.biz/…radyocumu-ystiyorum.html : "çiller'in 'kazanırsam radyoları açacağım' açıklamasını fırsat bilen bazı radyo kanalları ve flash tv yayına başladı. onları diğer radyolar izledi.": http://ekonomitarihi.blogspot.com/…06/03/1993.html; "“radyomu isterim” kampanyasını zamanın anamuhalefet lideri çiller sahip çıktı. iktidara gelince radyolar serbest olacak diyerek beyaz kurdelalar takıldı herkese.": http://www.nevvalsevindi.com/oku.php?id=728) aslında radyo değil de oy istiyordu, zaten çiller'i doksanların türkiye'sinde onca figür içinde unutulmaz kılacak da bu tarz deformasyonlarıdır kanımca. zaten doksanların türkiye'si başlı başına deforme olmuştu zaten. çiller, yılmaz, erbakan ve diğerleriyle her kavramın içinin had safhada boşaltıldığı yıllar, belki de ben ve benim yaşımdakiler bu yılları çok net anımsadığından, bu yıllarda kendini ve evreni tanımaya başladığından bize öyle geliyor olabilir. ama öyle böyle değil;
    refah partisi ve milli görüş konvoylarını, kongrelerini, mitinglerini anımsıyorum mesela. kabul etmemiz lazım ki; 50'lerde menderes, 60-70'lerde demirel-ecevit, 80'lerde özal ve en nihayetinde 90'larda milli görüş ve onların çocukları ülkeye ve belediye yönetimlerine damgasını vurdu, tabi kendilerine karşı yükselen büyük tepkiyle birlikte. şöyle bir bakarsanız tepeden, 2000'lere nasıl gelindiğinin, akp'nin iktidarının köklerinin nasıl da sağlam olduğunu görürsünüz, bana kalsa inönü'yle birlikte mustafa kemal'in aydınlanmasına çomak sokulmaya başlanmıştır ya, oraya hiç girmeden salt yukarıda saydığım isimlerle bu ülkenin doksanların o ülkenin travmatik günlerinin kaynaklarını kavrayabilmek mümkün.

    nasıl oldu,, diye sormanın ne manası var. oldu işte, böyle gelişebilirdi ancak. "bütün partiler denendi" saçmalığı uyduruluverdi bir yandan, sanki bu ülkenin güzide vatandaşları menderes'in torunları dışında başka bir görüşe veya partiye teveccüh göstermiş gibi. sanki bir sol partiyi adamakıllı iktidara getirmiş gibi veya tibuk'un ldp 'sini. varsa yoksa, belli bir muhafazakar çizgi varyasyonlarla hükümet koltuğuna yerleşiverdi. örneğin cemil çiçek kaç dönem bakan seçildi, kaç dönem daha bakan olacak ben bilmiyorum.

    işte doksanların siyaset sahnesinin kökenlerini ve o koalisyon hükümetlerinin, halkta "tek başına iktidar gelsin de ülkeyi kurtarsın" beklentisini uyandıran sebepleri kabaca görebilmekteyiz. kaba bir entiri oldu farkındayım, herşeyi bilgiççe sunmaya çalışan bir entiri. oysa amacım hiç bu değildi, amacım 'sadece doksanları seviyoruz, temalı bir şeyler zırvalamaktı. zırvaladım da.
  • doksanli yillarin caz müzigine etkisi icin
    (bkz: periyodlar ve akımlar halinde caz tarihi/3)
  • 80 lerin cilgin yasam tarzi ve renk cumbusunden sonra insanlarin daha bir normal olmaya calistiklari , 2000 lere oranla daha duygusal olup ta silence of the lambs ,reality bites gibi filmlerin cevirildigi , u2 nun one gibi sarkilar yazip ta ortaligi duygusal bir moda surukledigi ,ruhani acidan aslinda pek fazla tini iceren yillardir.
    ara da bir durup dusunulmelidir...
  • ne kadar dinlemedigimiz ve hatta "boyle muzik mi olur lem" dedigimiz abuk subuk ne kadar sarki varsa bugün bile hala unutmadigimiz dönemdir.

    o dönemin insanlari su sarkilarin yüzde doksanini ezbere biliyordur. bir bakiniz efendim;

    http://208.65.153.253/watch?v=wmb8piftgno
  • bu yılların müzikleri kafamızda "eski dandik müzik" klasmanından "ahhh ulan doksanlar" klasmanına geçer ya, büyüdüğümüzün net yansımasıdır.
  • tam anlamıyla star tv'de parliament pazar gecesi sinemasıdır.. ne günlerdi, all my life diye de bir jeneriği vardı hiç unutmam.. ufaktık, sadece jeneriği dinlememize izin vardı..
  • o dönemin olağanüstü müziğini keşfettikçe o zamanlar henüz çocuk olduğuma yandığım yıllar... (bkz: nirvana) (bkz: alice in chains)
hesabın var mı? giriş yap