• 80'lerde çocuktum. o zaman ki oturduğumuz mahalle orta ve üst gelir grubunun ikamet ettiği bir mahalleydi. üst komşumuz gayet zengindi. bizim murat 124 arabamız varken onun ford taunus model otomatik camlı arabası vardı. en büyük heyecanım o arabaya binince ön camın nasıl bir tuş ile kalkıp indiğini izlemekti. bir de renkli televizyonları vardı. uykudan önce programını izlemeye beni çağırdıklarında adile teyzeyi renkli görmek muazzam bir duyguydu.

    çok iyi bir komşu ve gün görmüş aileydi. bunlar bizim için zenginlik kıstası idi. yemek yerken, aynı bakkaldan gazete kağıdına külah yapılmış zeytini yer, marketlerin bu kadar çeşitlenmediği ve alınabilinecek ürünlerin paran olsa dahi sınırlı olduğu dönemdi. tabi almanya'dan gelen beyaz çikolata ve haribo ayıları saymazsak bizimle aynı düzeyde idi bu aileler. biz çok zengin değildik, orta halli bir aile idik. lakin 90'ların sonuna gelindiğinde kapitalist düzenin insanı hurharca kullanması sonucunda, okulda öğlen yemeği diye gelen bir sandeviçin içinde, jambonundan tut çedar peynirine kadar tüm çeşitliliğe hitap eden öğrencilerin olduğunu hatırlıyorum. bunlarda çok zengin aileler değildi ama pazar savaşları arttıkça, gelirler arasında ki çeşitlenme uçurum boyutunda artmaya başladı.

    gelişim karşıtı bir insan değilim ama insan ruhlarının geride kaldığı bir hızda dünya'da ve ülkemizde çok hızlı tüketim alışkanlığı tuzağı oluştu. gelişmekte olan ülkeler ise bunu en avam şekilde yaşamaya başladı. ben hala bakkalda açık, büyük kare kutularda satılan fındıklı bisküvinin çok özel zamanlarda alındığı tattayım. bu gericilik de olabilir ama seçenek azken duyarlılık ve zenginlik daha kaliteli idi. tabi ki dünya ve insan gelişmeli ama arkasında bıraktığı gelir grubunu incitmeden, edebi ile zenginliğini sergileyen bir toplum malesef 80'lerden sonra 90'larda avam bir toplum olarak benim karşıma çıktı.

    özeti nedir diyenlere, 80'lerde zenginlik; maneviyat ve naiflik ile harmanlanmış iken, 90'larda tamamen metanın maddi değeri ile ölçülebilen bir birim oldu. şimdi ise paranın kültürü ortadan kalktı. tamamen satın alma gücü ile zenginlik eş değer oldu.
  • (bkz: doğan slx)
  • şimdi bir hafta bile çıkamazken, tüm aile ile tüm yaz boyunca tatile çıkmak.
  • (bkz: uzaktan kumandalı tv)

    evin en küçüğü olarak, dolayısıyla uzaktan kumanda görevi şahsıma aitti. dinim, imanım gevriyordu arkadaş ya. bir de babanız, hiç bir kanaldan memnun değilse vay halinize. o tv'nin sağ yanında nöbet tutardım resmen.
    diğer teknoloji ürünlerini bilmem ama uzaktan kumandalı tv'ye geçtiğimiz gün; benim için bir devrim, bir milattı.
  • salonda orta sehpa üzerinde duran kristal gondol içindeki, ekseriyetle yurtdışından gelmiş değişik değişik marka sigaralar.
  • * 1 simit 1 gazoz tutarından fazla harçlık almak

    * akülü araba olan bir eve misafirliğe gidildiğinde ufkun iki katına çıkmaması

    * mahalle maçlarında canı istediğinde dişli, canı istediğinde halı saha kramponu giyen çocuğa "vay arkadaş" dememek

    * okul gezisi olduğunda ışık hızıyla "kaç paraymış" diye sormamak

    * babanın söylediği o taksitler bitince şu aydan sonra rahatlıyoruz cümlesine aşina olmamak (o ay hiç bir zaman gelmez)

    * basketbol takım antremanlarında annenin eşofmanı kesip dikerek sağladığı şortu değil markalı basketbol şortu giymek

    * önlükten takım elbiseye geçilen dönemde babanın söylediği " ceket böyle giyilir oğlum" cümlesine tamam baba bu çok güzel diyerek büyük ceketi almak nedir bilmemek

    * arkadaşlarla ortak top alıp o top kimin evinde kalacak diyalogları nedir bilmemek

    * atari, vitesli bisiklet, bilgisayar gibi şeylere geç sahip olmamak

    * odun kömür taşımak nedir, soba nasıl yakılır, ne yaparsan tütmez bilmemek

    * her kış farklı mont farklı bot giyebilmek

    * mahallede top oynarken aman top gelmesin denilecek bir arabaya sahip olmak

    * haftasonları olan okul kurslarına öğretmenin sevgisi, güveni, inisiyatifi ile değil parasını basıp üç dört dersten gitmek

    vs vs...
  • magnum, cakma olmayan kutulu oyun, batman arabasi, disarda yemek yemek falan tamam ama esas asagidaki listede bulunanlarin tereddutsuz bir bicimde ornegi oldugu belirtilerdir.

    (bkz: cep telefonu)

    telefonunun kendisini gectim, sim karta bile kimsenin parasi yetmiyordu kolay kolay. panasonic g400ler falan vardi o zamanlar.

    sonradan fadilli reklamlarla gazeteler falan telefon vermeye baslamisti. ancak o zaman halk erisebildi cep telefonlarina. ben ise ailem zengin olmasina ragmen pintiliklerinden dolayi 90lardan bittikten sonra ancak 2001 gibi biriktirdigim paralarla hasbel kader osuruktan bir sagem alabilmistim. fakat sim karta param kalmadigi icin butun yazi annemin babamin sim kartini ara ara telefonuma takarak gecirmistim. sim kart almak icin tam 3 ay para biriktirmistim. simdi ustune para veriyorlar a.k.

    (bkz: bilgisayar)

    belirti degil direk zenginligin kanitiydi bence. 96 yilinda tam 400 milyona yani simdiki parayla 400 liraya yalvar yakar aldirmistim. simdi gitsen 400 liraya hala bilgisayar alabilirsin. o zamanlar dolar 75 bin liraydi. yani bir bilgisayara 5000-6000 dolar gibi bir para odemisiz. oha.

    (bkz: teleskop)

    simdi neredeyse pazarda satilmaya baslanan bu nesne astronotluk hayali kuran her cocugun hayaliydi. 90larda nasip olmadi ama dedemin verdigi 200 markla baslayip, okul harcliklarimdan biriktirdigim sari 100 bin liralarla biten bir tomar parayla 2000lerin basinda 200 milyona mi ne alabilmistim. teleskopu satan magazanin sahibi de esasen ege'de profesordu. marklarla baslayan destenin sonlarinda 250 ve 100 binlikleri falan gorunce sasirip 'gercekten de harclik parasiymis. al bu da benden olsun' deyip 40 dolarlik ekstradan bir mercek hediye etmisti.

    (bkz: video kamera)

    96 yilinda yine dedemin verdigi marklarla 1000 dolar gibi bir paraya almistik kardesim dogmadan once. kimsede yoktu. 90lari gec 2000lerin basinda bile kimsede yoktu. bir ara 2002'de mi ne film yarismasi yapilmisti sinifta. ozel okulun sinifinda sadece 3 kisinin evinde kamera vardi ve bu yuzden 3 film cekilmisti. tabi kamera benim oldugu icin senaryo, yonetmenlik ve basrolu kendime vermistim. (bkz: mini cakal) (bkz: top benim)
  • migros poşetinin evde olması.
  • eve düzenli temizlikçi alan , her hafta maniküre kuaföre giden anne. hala öyle gerçi biraz...
  • (bkz: game boy)
hesabın var mı? giriş yap