çılgın hüzünlü
-
çılgın-hüzünlü: yazar olsaydı oğuz demiralp onun hakkında eleştirel deneme yazardı, hayvan olsaydı "kahır çeken mekkari katırları" gibi olurdu, ama o şiir oldu: turgut uyar yazdı.
-- entry bitti. gerçekten bitti. ellerine bakabilirsin artık. -
“...
çünkü yaşamak gibi bir şeydi yaptığı
anasız bir tay gibi coşkun ve hüzünlü
akşamın dinginliğini otluyordu o zaman
her sabah denize çıkar, bir elma yerdi
hüznünü ve çılgınlığını elmanın
gözünü yumsan ağzında duyarsın
-ellerine bakma artık
çünkü kar yağıyor
çılgın hüzünlü-
büyük kentleri düşünse de rahatlasa
işte her şey nasıl haince karıştırılmış
kirli çamaşırlarla sabunlar ayrı semtlerde
saatin sonunda meydan
suyun sonu ilerde
böyle yaşamak zordur elbet anlıyorum
çılgın ve hüzünlü
çünkü bakışları yazda geçmiş bir geceyi andırıyor
yaşanmış mı temmuzda mı belli değil
çılgın ya da hüzünlü
şimdi dolaşıp duruyor aramızda
kıpkırmızı bir duygu olarak
doğudan batıya bir güz halinde
çılgın ve hüzünlü
biraz dağ yollarını öğrenmesi gerekir sanırım
kahırçeker mekkâri katırları gibi
onlar ki hiçbir şeyleri yok
korkunca çılgın sevinince hüzünlü
-kar dindi
gerçekten dindi
ellerine bakabilirsin artık-
...”
turgut uyar
büyük saat / yky / 2.b, istanbul şubat 2004 / s.466 -
hüznün çılgınca anlatılıp, hissedildiği şiir. ses, şiir ve hüzün arasındaki o müthiş uyum, dünyanın dengesi: çılgın hüzünlü
-
bir iç sıkıntısının geçmesi için kar'ın yağmasını beklediğimiz zamanların şiiri.
"korkunca çılgın sevinince hüzünlü"
tıpkı bizim gibi. -
-
"çünkü yaşamak gibi bir şeydi yaptığı"
nasıl bir dizedir bu böyle. kafka 'yı, sadık hidayet'i anımsatan. ben olsam bu dizeyi yazsam gerisini düşünmezdim bitti derdim. bildiğin koca bir şiir. ama turgut uyar olmak böyle bir şey, asıl mesele de bu zaten.
şimdilik burada bırakıyorum. diğer dizeye geçmek istemiyorum, yine geleceğim.
bu iki oldu. -
turgut uyar'ın şiir ahengine uygun okuduğu ses kaydı, çılgın hüzünlü:
kendi sesinden - çılgın hüzünlü -
ben gibi; çılgın gibi, hüzünlü gibi turgut uyar şiiri.
neden mi ben gibi? çünkü “korkunca çılgın, sevinince hüzünlü”
kaybetmekten korkunca çılgına dönen, sevinince hep ‘biteceğini’ bildiğinden hüzünlü.
neden mi ben gibi? çünkü “kahırçeker mekkâri katırları gibi”
hayat çokça kasvetli geçince bütün o yükü çekmeye bir katır gerek. bazen küçücük çocukların bile ardına düştüğü, tam da bu vakitler belki, seneler evvel.*
ben “büyük kentleri düşünse”m de rahatlayamıyorum. artık kar bile yağmıyor buralara. “saatin sonunda meydan”, meydandan evvelki sokakların biri, âh biri..!
“suyun sonu ilerde”, sonu gelmese ya suyun hiç. aksa karışsa bir nehre de nihayetinde erişse bir denize. belki de ‘coşkun ve hüzünlü.’ -
turgut uyar'ın şiirlerinden bir tanesi
çünkü yaşamak gibi bir şeydi yaptığı
anasız bir tay gibi coşkun ve hüzünlü
akşamın dinginliğini otluyordu o zaman
her sabah denize çıkar, bir elma yerdi
hüznünü ve çılgınlığını elmanın
gözünü yumsan ağzında duyarsın
ellerine bakma artık
çünkü kar yağıyor
çılgın hüzünlü
büyük kentleri de düşünse rahatlasa
işte her şey nasıl haince karıştırılmış
kirli çamaşırlarla sabunlar ayrı semtlerde
saatin sonunda meydan
suyun sonu ilerde
böyle yaşamak zordur elbet anlıyorum
çılgın ve hüzünlü
çünkü bakışları yazda geçmiş bir geceyi andırıyor
yaşanmış mı temmuzda mı belli değil
çılgın ya da hüzünlü
şimdi dolaşıp duruyor aramızda
kıpkırmızı bir duygu olarak
doğudan batıya bir güz halinde
çılgın ve hüzünlü
biraz dağ yollarını öğrenmesi gerekir sanırım
kahırçeker mekkâri katırları gibi
onlar ki hiçbir şeyleri yok
korkunca çılgın sevinince hüzünlü
kar dindi
gerçekten dindi
ellerine bakabilirsin artık -
korkunca çılgın sevinince hüzünlü...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap