• söylentiye göre, şeyhül - islâm bahaeddin zekeriyyâ - i multânî'-nin (1267-1268) dervişlerinden seyyid cemâleddin mücerred, mısırda müftü iken, bir cezbeye düşmüş, saçını, sakalını, bıyığını ve kaşlarını tıraş ettirmiş;
    başka bir söylentiye göre ise çok güzel olduğundan, mısır beylerinden birinin karısı, kendisine âşık olmuş, seyyid cemâleddin, bu kadından kurtulabilmek için tanrıya yalvarmış, duası kabul olunup saçı, sakalı, kaşları ve bıyıklan dökülmüş, böylece de çârdarp olmak, kalenderîlerce bir görenek haline gelmiştir.

    tarihî kaynaklara göre, çar-darb oluş bu tarihten eskidir ve her halde bunda, melâmetin büyük bir etkisi vardır . 13. yüzyıldan başlayarak mısır ve suriyede yerleşen ve çoğalan kalenderîlerin bu göreneği bırakmaları için şerîatçiler ve hükümet tarafından birçok fetvalar, emirler verilmişti. kalenderîlerden başka ilk bektaşîler ve rum yani anadolu abdalları da çar-darb olurlardı. haydarîlerler ise yalnız sakallarını ustura ile tıraş ettirirler, bıyıklarını ve saçlarını koyuverirlerdi. mevlevîlerden de çar-darb olanlar bulunmuştur.

    bu geleneği hz. âdem ile başlatan kalenderiler'in iddiasına göre hz. âdem cennetten çıkarıldığında çıplaktı, vücudunda hiç kıl yoktu, allah'tan utandığı için mahrem yerlerini incir yapraklarıyla örttü. fakat sonra insan vücudunda kıllar bitki gibi türedi. bu dünyaya nasıl geldiysek öteki dünyaya da öyle gitmemiz için sonradan çıkan bu kılların ortadan kaldırılması gerekir.

    kalenderiler'e göre yüz güneşe, kıllar ise buluta benzer.güneşin görülmesi için bulutun aradan çekilmesi gerekir.bulut olmadığı zaman güneş dünyayı aydınlatır.sevenle sevilen arasında bir kıl dahi bulunmamalıdır.kıllar insanın güzelliğini örter ve onun en güzel biçimiyle görülmesini engeller.bu yüzden engellerin ve perdenin kaldırılması gerekir.
    kalenderiler, zikir esnasında vecde gelen sâlik için "kalbi çârdarb ile zikreyledi" deyimini kullanırlar.güneşten daha güzel buldukları insan yüzünün kıllarla kaplanmasını doğru bulmayan abdallar da çârdarb olurlar.hatta bazı tasavvufî zümreler allah'ı da "tüysüz bir genç" (şâbb-ı emred) şeklinde tasavvur etmişlerdir.çârdarb kelimesi yerine "çârdarb zeden", "dek zeden" deyimleri de kullanılır.çârdarb olmuş dervişe de "çârdarb-zede" veya "dekzede" denir.
    kaynak:tahsin yazici
  • genç kızlarımızın yapması gereken.
  • (bkz: çardarp)
    (bkz: cevlaki)
  • ortaokul lise yıllarında elif şafak kulağıma gelmiş , herhalde baba ve piç yayınlandıktan sonraki cümbüstendir bilmiyorum. dedim ben de okuyayim kitaplarını. bir iki bişi okudum hangi kitaplarıydı da hatırlamıyorum :) baktım akıyor dedim ilk yazdığı kitabı okuyayım : pinhan; okudum da . ordaki kahraman kaşını kirpiğini saçını tüm kılını tüyünü yolarak cinsiyetin arındı erdi. bu sahneler benim aklima mihlandi dedim ben anca büyüyünce bu metaforu anlarım.
    bugün müslüm filmine denk geldim ve ordaki sazcı amca çar-darb dedi anlattı, beklemediğim yerden kopya geldi bi 15 sene sonra. elif şafak kitaplarıdan aklımda kalan tek şey galiba bu çar-darb .
  • kalenderi dervişlerinin yüzlerindeki tüm tüyleri tıraş edip hayvan postuna bürünmesi. bunu yapıp halkın arasına karışırlar. türlü türlü haydutluk yaparlar.

    zamanında fatih sultan mehmet bunları himayesine almış ne bok yiyorsanız gözümün önünde yiyin demiştir.

    (bkz: ahmet yaşar ocak)
    (bkz: zındıklar ve mülhidler)

    umarım kitabın baskısını bulabilirsiniz. uzunca bir süredir yok piyasada.
  • ki her nesne ister vusul aslına
    sakalı vü kaşı bu yüzden tıraş
    kıluruz ki idem sana anı faş
    gider anı 'arızdan ol razdaş
    ki ol 'arızidür kıl anı tıraş
    hicab olsa bir maha ebr-i siyah
    münevver ider mi cihanı o mah?

    […]

    şu nesne kim cihanda 'ariyetdür
    anı terk itmek ma'siyetdür
    bu kıllar 'ariyetdür mülk-i tende
    gider var ise aklın anı sen de
    tıraş eyle bu yüzden sen sakalun
    ki ta ruşen ola çün meh cemalün
    mücella ol yürü ayine suret
    ki senden görüne yüz bin kuduret

    kurban baba
hesabın var mı? giriş yap