• sus, traşı kes anlamı taşıyan cümle.
  • (bkz: kapa çeneni)
  • alırım façanı aşağı diye devam edebilir:

    http://img217.imageshack.us/…17/4620/cokkonusma.jpg
  • bilmiyorum belki bu başlığı seçiş nedenim değişir ve aslında "sus"a yazmam gerekeni buraya yazmadığıma üzülmemin hiç bi anlamı olmaz. üzülmeye yer arıyorum ben, işsizim evet.
    birileri demişti aslında. hiçbişey hiç birşeydir, bişey de birşeydir. abartacaksanda zamanını bekle. hızlı yaşayıp genç ölmek düşünceler için geçerli değildir, o söz insana söylenmiştir. insan ol lan az.

    kabullen ve sus. zaten şu söz;
    "yalnız bir insanın yol arkadaşı olmak ihtiyaç duyduğunuzda onun hakkında konuşacak bir kimsesi olmaması anlamına da gelir. bu da onunla ilgili olarak sizin yalnızlığınızdır." adı savaş ama soyadını unuttum bunu diyenin.
    imkanlarım kısıtlı, zaten 'çok konuşma' nın asıl metnini de ekleyemiyorum. akşama editlerim ali lidar yazısını.

    bugünlerde kendimde bir şuur hissediyorum ya, yok ermedim ama ne bileyim bir hoşum sanki. içmeden evet..

    neyse kabullendiğim şu, anlatsanda anlamayacaklar sonra anladık diyip ön yargı vs.. lere boğulacaksın. haa tam anladı derken biri bakacaksın ki sen kendini anlamamışsın. döngü bu ya, kısır ve çay içiyorum inanmazsın. yine tek.
    durum bu, anlama- anlatma- anlaşılma evet hepsi -ma' lı bitti. üstüne de düşünme derim, sen de yazma lan dersin. olay biter.

    edit: dünün akşamındayım, sözümü neden tutamadım.. diye başlamayım şimdi. hiç de kimsenin umrumda değilim. kalkıp özür dilesem kesin "önemli değil"dir yine. ilkinde öyle oldu çünkü. "hiç mi" desem. "hiç mi mi" demez. "hiç" der. kestirip atar. banane o zaman. özür yok.

    yukarıdaki adı savaş olanın soyadı şenel. savaş şenel.

    ali lidar yazısı da bu;
    ..

    çok konuşma!

    çevremdeki herşeyin sıradanlaşmaya başladığını fark ettiğimde büyüdüğümü anladım. çocukken her şey farklı gelirdi bana. ota, boka, çiçeğe, uçağa, babamın çakmağına, kerpiç evimizin toprak damına... her şeye şaşırır, hayretle bakar, bitmeyen sorularla etrafımda kim varsa bunaltırdım. allah babamdan da mı büyük diye sormuştum bir keresinde dayıma, sanıyorum dört ya da beş yaşındaydım. düşünün artık manyaklığımın boyutunu. o gün öyle asıldı ki halil dayım kulaklarıma, acıyla birlikte bir şeyi çok iyi öğrendim. her soru, her yerde, herkese sorulmaz. daha az soru sormaya başladım o andan sonra, ama merakım ve şaşkınlığım hiç azalmadı. okul girince hayatıma, sorularımın muhatabını buldum diye sevindim çocuk aklımca. her şeyi bildiğini zannettiğim bir öğretmenim vardı artık. ama ikinci haftada o da elimde patladı. onun istediği soru soran değil, konuşmayıp tahtadaki aptal çizgileri sessizce defterine geçiren aptal bir maruldu. istediğini verdim ben de, mecbur kalmadıkça sınıfta ağzımı bile açmamaya çalıştım. düzen kurtuldu, tehlikeli sorularımla öğretmenimin ve sınıf arkadaşlarımın zamanını çalmam engellendi. yaşasın eğitim..

    sonra başka okullarda, başka şehirlerde hep aynı şeyi yaşadım. boyum biraz uzadı, biraz kilo aldım ve hep şu lafı duydum. çok konuşma. çok soru sorma! ve ilahi tecelliye bakın ki, hayat başka bir bok olamayacağıma karar verip beni de öğretmen yaptı sonunda. sırf bunun için bile oturup ağlasam yeridir. bütün eğitim hayatın boyunca okuldan nefret et, sonra kalk öğretmen ol. neyse, o sonraki mevzu. üniversite mezunu bir öğretmen olarak kısa dönem yaptığım askerlikte bile sorularım yüzünden dayak yemeyi becerebildim. üç bin kişinin ortasında, tümgeneral n. çakır, neden sabah beşte kalkıyoruz diye kendi kendime mırıldandığımı duyup, tekme tokat girişti bana. koskoca general lan! ben olsam allahın onbaşısıyla muhatap bile olmam. ama o oldu. ağzımı burnumu dağıttı resmen..

    şimdi insanlar bana soruyor ara sıra. neden bu kadar pisliğe, haksızlığıa, yolsuzluğa şaşırmıyorsun, sorgulamıyorsun diye. şaşırmam kardeşim, soru da sormam, sorgulamam da. dayımdan, babamdan, öğretmenlerimden, komutanımdan, polisten ittifakla aynı şeyi duydum ben. çok konuşma, çok soru sorma! peki dayıcığım, peki öğretmenim, peki komutanım. susarım ben de. kitaplarımı okur, oyuncaklarımla oynar, olup biten her şeye içimden şaşırır ve dışımdan da derim ki. bana ne ulan ne bok yiyorsa yesin herkes!

    son edit: imla
hesabın var mı? giriş yap