• burada yapılan evler oldukça estetiktir, bacaları bile estetik değer taşır. yöresel giysiler giyen köyün kadınları başörtülerinin arasına mevsimine göre çiçek sıkıştırırlar. son dönemde fotoğrafçıların gözde mekanlarından biri olmuştur.
  • bir sürü çomakdağlı tanımama rağmen bir türlü gitmek nasip olmayan bir milas kasabasıdır. özellikle o güzelim otantik evleri, kadınlarının giyimleri ve o çooook meşhur düğünleri vs....

    bir keresinde milas devlet hastanesinde tek başına kendini baktırmaya çalışan 90 yaşında bir nineye yardım etmiştim. ninemin giyim tarzı o kadar otandikdi ki anlatamam. yaşlıları hala cin gibidir maşallah özellikle kadınları gözler fer fecir. kızları aşırı kıskançdır, adamları biraz galesiz ve patavatsızdır, türkçesi dananın önde gidenidir. sağlam alkol tüketirler. ne kadar çomakdağlı tanıdıysam hepsi paracıdır, ceplerinde akrep vardır ve çulsuzunu hiç görmedim. muhakkak kıyıda köşede birşeyleri vardır ama belli etmezler :)) türkçesi güzel memleketimin güzel insanlarıdır ahhh ulannn milas ahhhhh
  • ben bu insanların tüm milaslılar'dan hatta osmanlı'yı bırak menteşe beyliği'nden bile önce milas'ta olduğunu düşünüyorum. vikingler'e çok benzetiyorum.
  • beşparmak dağları eteklerinde; nakışlı ahşap oyma kapıları, ustasının marifetlerini sergilediği bacalarıyla taş rum evleri, uçsuz bucaksız zeytin ağaçları, yemenisine fesleğenler, reyhanlar, mis gibi kokan çiçekler kondurmuş, ipek ve altının bir araya geldiği entarili kadınlarıyla ünlü köydür.
    çomakdağ kadınlarının ister düğün dernekte isterse gündelik hayatta hiç kafalarından çıkarmadıkları tuğra denilen başlıkları onlara ayrı bir güzellik katar. 33 adet altın, taka denilen başlığın üzerine tutturulur ve sakındırak adı verilen bir işlemeli parçayla boyundan aşağı sarkıtılır. evlendikten sonra takılan tuğra bir daha asla çıkarılmazmış. tuğranın üzerineyse rengarenk kumaşlardan yazma ya da kollu sarılır. kollunun üzerine boncukların altına takılan 15 osmanlı altını kıyafeti tamamlar. osmanlı altınlarını sadece yeni gelinler takarmış. bu altınları eskiden gelinler çocuğu olduğu zaman çıkarırmış, ama artık çocuğu olsun olmasın tüm evli kadınların tuğralarında bu altınlar var.
    düğün gelenekleri de oldukça farklı ve renkli. 4 gün 4 gece düğün organizasyonu var. bir dönem ücret karşılığında turistlere yönelik bir düğün organizasyonu vardı; bu kültürel miras böylece gelenlere tanıtılırdı. ancak hala var mı bilmiyorum.
  • dolls hanıma bir challenge daha açıyorum. yörük köyü ''çomakdağ kızılağaç'' hakkında ne biliyorsa çıkarsın bakalım tek tek, işkembe-i kübradan.

    bafa gölü ile milas arasında, karya'nın latmos bölgesinde yer alan beşparmak dağları'nın yamacında köy. yanıbaşında, su kaynağıyla meşhur labranda. üç gün üç gece süren düğünleri, ipekböceği dokumacılığı, bez bebekleri, süslü bacalı taş evleri, çiçeklerle bezeli başlıklar takan kadınları ve silisyumlu toprağı nedeniyle her bir yerinin yaz güneşinin altında pırıl pırıl bir yansımayla parlamasıyla meşhur.
  • bir milaslı olarak zaman sokaklarda kayboluyordu mahlaslı sevgili badimin meydan okumasını haddim olmayarak üzerime alıyor birkaç kelam etmek istiyorum köyümüz hakkında. *

    sodra'nın en renkli ve cümbüşlü köylerinden. fantastik bir masalın içinden çıkmışcasına dimağımda yer etmiş milas köyü.

    yıl 1981-1982... çocukluğuma dair aklımda kalan tadına doyamadığım mevsim otları ile yapılmış çaykama, o köyde kese yoğurdu ile yediğim enfes lezzet. milas'ta hemen her evde pişer çaykama ama benim o köyde yediğimin üzerine henüz yok.

    bunun yanı sıra altın kaplama dişli yaşlı dayı ve teyzeler, muhtemelen zenginlik göstergesi idi o vakitler.

    renk renk çiçekler ve fesleğenle donatılmış gözümü alan altın başlıklı top donlu kat kat elbiseli teyzeler, ablalar.

    kayrak taşından yapılmış bronz renk evler. gün ışığında içinde ışıltıları olan taşlardan torba torba toplar sek sek oynardım o taşlarla.

    rahmetli babam arada keşif yapma amaçlı, 75 model renault 12tsw arabamızla bizi kah ayaklı adı verilen antik kalıntılara kah sodra eteklerine götürürdü,
    labranda, ketendere, çomakdağ'ı gezer renk renk laleler toplardık, labranda'dan suyumuzu doldururduk, annemse dağda, bayırda çıkan otlardan böreklik, kavurmalık, salata yapmalık toplardı. mevsim bahar tabi ki.

    milas'ın salı pazarında altın başlık ve renk renk çiçeklerle hemen tanınırdı çomakdağlı teyzeler. alışverişte pazarlık edilmez eyvallahı olmazdı sattığı ürünlerde.

    köy halkının çocukları genel olarak iyi tahsilli olurdu. eğitim-öğretime önem veren milas'ın en zengin köyü diye bilirdik çomakdağı'nı, düğünlerde dehşet takılar takarlardı. 3-4 gün sürerdi düğünleri, milas'ta ve güney ege genelinde olduğu gibi keşkek, yoğurtlama, ekşili köfte, etli yahnisi, nohudu, fasulyesi, salatası, tatlısıyla günlerce eşe, dosta, misafirlere yemek verirlerdi. çok keyifli olurdu kaba zurnalı ve davullu düğünler.

    ama köy halkının cimriliği ve gösteriş düşkünlüğü her zaman dillere destandı o vakitlerde. şimdilerde bu durum devam ediyor mu bilemiyorum ama milas'ın dibekdere'den sonra en renkli köyüdür çomakdağ bence.

    şimdilerde aynı temayuller yerine getiriliyor mu bilinmez. ama çocukluğumun en renkli anılarını oluşturur milas köyleri.
hesabın var mı? giriş yap